Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2540 E. 2021/571 K. 18.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2540
KARAR NO : 2021/571
KARAR TARİHİ : 18.05.2021

MAHKEMESİ : Yargıtay 12. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı Yargıtay 12. Hukuk Dairesince ilk derece mahkemesi sıfatıyla yapılan yargılama sonunda, davanın esastan reddine karar verilmiştir.
2. Karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket tarafından İzmir 16. İcra Dairesinin 2004/1273 E. sayılı dosyasında borçlu Skylıght Maritime Ltd. aleyhine menkul rehninin paraya çevrilmesi yolu ile başlatılan takipte borçluya ait… isimli ve İngiliz bandıralı olan yatın Marmaris 2. İcra Dairesinin 2004/71 Tal. sayılı dosyasında 05.01.2007 tarihinde 2.360.000TL bedelle müvekkiline alacağına mahsuben ihale edildiğini ve müvekkilinin ihale bedeli olan 2.360.000TL’yi icra dosyasına depo ettiğini, Liberya uyruklu Rıdley Holdıngs S.A. isimli şirketin, yatın sahibi olduğunu iddia eden Yunanistan uyruklu Wavemasters Maritime Ltd. aleyhine Bakırköy l. İcra Dairesinin 2007/18 E. sayılı dosyası ile muvazaalı olarak taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlattığını ve alacaklı olduğunu iddia eden …Holdıngs S.A. vekili tarafından İzmir 16. İcra Dairesinin 2004/1273 E. sayılı dosyasına haciz bildirimi gönderildiğini, bunun üzerine İzmir 16. İcra Dairesinin 08.07.2008 tarihli derece kararı ile dosyada bulunan paranın icra harç ve masrafları düşüldükten sonra Bakırköy 1. İcra Dairesinin 2007/18 E. sayılı dosyasına gönderilmesine karar verildiğini, bu derece kararına İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/517 E. sayılı dosyasında sıra cetveline itiraz davası açtıklarını, İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.02.2011 tarihli ve 2008/517 E., 2011/45 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne ve …Holdings S.A.’nin derece kararından çıkartılmasına karar verildiğini, kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine ve bozma kararından sonra bu sırada kurulmuş olan Deniz Ticaret Mahkemesi olan İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/249 E., 2013/7 K. sayılı kararı ile davanın kabulüne ve davalının derece kararından çıkartılmasına karar verildiğini, kararın Yargıtay 23. Hukuk Dairesince onandığını ve davalının karar düzeltme isteminin reddine karar verilerek kararın kesinleştiğini, …Holdings S.A. ve Wavemasters Marıtıme Ltd. şirketlerinin açmış oldukları muvazaalı takip nedeni ile 2007 senesinden 2014 senesine kadar yatırmış olduğu 2.360.000,00TL ve bu davalar nedeni ile ayrıca yatırmak zorunda kaldığı 210.000,00TL tedbir teminatı ve yine 210.000,00TL yabancılık teminatı nedeni ile maddi zarara uğramış olduğundan 05.05.2014 tarihinde …Holdings S.A. aleyhine (eski dosya no İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/44 E. sayılı dosyası) İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/459 E. sayılı dosyası ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 350.000 USD tutarında tazminat davası açtıklarını, 20.05.2014 tarihinde aynı konu ile ilgili ihtiyati haciz talep etmeleri üzerine İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/22 D. İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verildiğini, ihtiyati haciz kararının infazını talep ettikleri İzmir l. İcra Dairesinin 2014/7214 E. sayılı dosyasından Bakırköy l. İcra Dairesinin 2007/18 E. sayılı dosyasına müzekkere yazılarak …Holdings S.A. tarafından yatırılmış olan 446.250 USD (yabacılık teminatının) miktarın 350.000 USD miktarına ihtiyati haciz konulduğu bildirilerek, bu miktarın İzmir 1. İcra Dairesinin 2014/7214 E. sayılı dosyasına gönderilmesinin talep edildiğini, ancak bu esnada dosya içerisinde bulunan paranın bu miktarda olmadığı ve dosya içerisinde 157.177,82TL bakiye para bulunduğunun 09.07.2014 tarihinde Bakırköy 1. İcra Dairesince yazılı olarak bildirildiğini, Bakırköy l. İcra Dairesinin 2007/18 E. sayılı dosyasının yenilenmekle 2010/24 E. numarası aldığını ve 19.01.2010 tarihinde (takip alacaklısı) …Holdings S.A. vekilinin dosyada yatmakta olan 446.250,00 USD tutarındaki (yabancılık) teminatının borçlunun da muvafakati olması sebebi ile kendilerine iade edilmesi talebinin icra memuru tarafından reddedilmesi üzerine …Holdıngs S.A. vekilinin şikâyet yoluna başvurduğunu, Bakırköy 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2010/103 E., 2010/160 K. sayılı kararı ile üçüncü kişi olarak kendilerini bilgilendirmeden ve davaya dahil etmeden talebin kabulüne karar verildiğini (yabancılık teminatının iade edildiğini), …Holdings S.A. vekili tarafından yatırılmak zorunda kalınan 446.250 USD tutarındaki %15 oranındaki (yabancılık) teminatın icra müdürlüğü veya icra hakimliğince re’sen değil taraflarının üçüncü kişi olarak olaya müdahale etmesi neticesinde Bakırköy 1. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2007/2002 E., 2007/1617 K. sayılı kararı gereğince yatırıldığını, kararda üçüncü kişi olarak müvekkilinin yer aldığını, …Holdings S.A. ile müvekkili şirket arasındaki İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/517 E. sayılı dosyası (sıra cetveline itiraz davası) devam etmekte iken Bakırköy 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin taraflarına hiçbir bildiri ve tebligat yapmaksızın yokluklarında müvekkili aleyhine karar vermesinin hiç bir kanun hükmü ile açıklanamayacağını, Bakırköy 4. İcra (Hukuk) Mahkemesinin 2010/103 E. sayılı kararı gereğince …Holdings S.A. vekilinin 17.03.2010 tarihinde 343.074,33 USD tutarındaki meblağı Merkez Bankasından tahsil ettiğini, Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesi kararının her yönden hukuka aykırı olduğunu, 8 yıldır zarar vermiş olan …Holdings S.A. ile Wavemasters Ltd. şirketlerinin ortaklaşa yaptıkları muvazaalı ve hukuka aykırı takip ve davalar nedeni ile şirketler aleyhine açmış oldukları tazminat davasındaki alacaklarının tahsilinin imkânsız hâle geldiğini ileri sürerek davanın kabulü ile 343.074,33 USD tutarındaki meblağın davalı idareden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … Hazinesi vekili cevap dilekçesinde; mahkemece verilen kararlara karşı yasa yollarının düzenlenmiş olup, salt lehte veya aleyhte karar verilmiş olmasının hâkimin sorumlu olduğunu göstermediğini, dava konusu edilen karar nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın ve maddi tazminat talebinin yasal dayanağının bulunmadığını, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 46. maddesinde genel bir düzenleme yapıldığını, eldeki davada yasanın hangi maddelerine dayanıldığının belirtilmediğini, dava dilekçesi ekinde sunulan delillerin tazminat talebini ispata yeterli olmadığını, HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşulların da oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Özel Daire Kararı:
6. Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 10.03.2017 tarihli ve 2015/5 E., 2017/2 K. sayılı kararı ile;
“…İDDİA:
Davacı vekili, icra hakimlerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin HMK’nun 46. ve devamı maddeleri gereğince maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuş olup, dava dilekçesinde özetle; Davacı şirket tarafından İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2004/1273 Esas sayılı dosyası ile başlatılan takipte, takibin kesinleşmesiyle hacizli malın alacağa mahsuben satın alındığını, ihale bedelinin dosyaya depo edildiğini, daha sonra RIDLEY HOLDINGS S.A. adlı şirket tarafından ihalede satın aldıkları gemiyle ilgili olarak Bakırköy 1. İcra Müdürlüğü’nün 2007/18 Esas sayılı dosyasında muvazaalı takip başlatılarak haciz bildiriminde bulunulduğunu, bundan sonra icra ve asliye ticaret mahkemelerinde birden fazla dava açılarak ihale konusu malın kendilerine tesliminin uzadığını, tüm yargılama süreçlerinde açılan davaların şirket lehine sonuçlandığını, bunun üzerine İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/44 Esas (eski), İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/459 Esas (yeni) sayılı dosyasında 350.000 USD’lik tazminat davası açtıklarını, buradan alınan ihtiyati haciz kararı üzerine Bakırköy 1. İcra Müdürlüğü’nün 2010/24 Esas (2007/18 Eski esas) sayılı dosyasındaki yabancılık teminatına ihtiyati haciz konulmasını talep ettikleri sırada, Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2010/103-160 sayılı dosyasında, mahkemece, takip dosyasına yatırılan yabancılık teminatından, 157.177,82 TL bakiye tahsil harcı ödendikten sonra artan kısmın iadesine karar verildiğini, ancak; yabancılık teminatının, kendi şikayetleri üzerine takip dosyasına yatırılmasına rağmen herhangi bir bildirimde bulunulmaksızın mahkemece hatalı bir karar ile paranın iade edildiğini, muvazaalı ve hukuka aykırı olarak yapılan takip ve davalar nedeniyle açtıkları tazminat davasındaki alacağın tahsilinin, mahkemenin hatalı kararı nedeniyle imkansız hale geldiğini, 343.074,33 USD tutarındaki meblağın davalı Hazineden tahsiline karar verilmesini istemiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; HMK’nun 46. maddesinde belirtilen koşulların oluşmadığını, kararın, delillerin değerlendirilerek, soyut kanun hükümlerinin somut olaya uygulanması sonucu hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaat doğrultusunda verildiğini, belirtilen nedenlerle davanın reddine ve disiplin para cezasına hükmedilmesini istemiştir.
İHBAR OLUNAN HAKİM …;
Davacının, Bakırköy 1. İcra Müdürlüğü’nün 2010/24 Esas sayılı dosyasında taraf olmadığını, 5718 sayılı MÖHUK madde 48/1’e göre Türk Mahkemesinde dava açan, davaya katılan veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin teminat göstermek zorunda olduğunu, mahkemenin teminatı re’sen gözetmesi gerektiğini, davacının talebi ile ilgisi olmadığını, teminatın iadesi talebinin duruşmalı olarak incelendiğini, davacı üçüncü kişinin, duruşmaya çağrılması gerektiği yönündeki talebinin yasal dayanağı bulunmadığını, 2014 yılında açılan dava nedeniyle 2010 yılında verilen bir karardan dolayı sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, HMK 46 kapsamında kendisine atfedilecek kusur, kasıt ve hata bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesi uyarınca hakimin kararından dolayı Hazine aleyhine açılan tazminat istemine ilişkindir.
1086 sayılı Kanun’u, ek ve değişiklikleri ile birlikte tümüyle yürürlükten kaldıran, 12.01.2011 tarih ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ve anılan Kanun’da; “Hâkimin Hukuki Sorumluluğu” başlığı altında yapılan düzenlemeyle (46 – 49. maddelerinde); sorumluluk sebepleri, yargılamada görevli merci, dava dilekçesine dair özel yöntem ve davanın reddi halinde verilecek cezaya dair özel hükümler getirilmiş, kısaca hâkimlerin hukukî sorumluluğuna ilişkin yeni bir sistem hayata geçirilmiştir. Buna göre, hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği, kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı kuralı benimsenmiştir.
GÖREV: Görevli yargı merciine ilişkin olarak HMK’nun 47. maddesinde; “Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde;…açılır ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülür” hükmüne yer verilmiştir. Bu maddeye göre, karar temyiz edilse idi, temyiz incelemesi Yargıtay’ın hangi Hukuk Dairesinde yapılacak idiyse, dava o Hukuk Dairesinde açılacaktır. İcra Hukuk Mahkemesi Hâkimlerinin, ilâma dayanmayan takiplerden kaynaklanan şikayete ilişkin kararlarından dolayı tazminat davası açılmış olup, bu konuda temyiz mercii Dairemiz olduğundan, ilk derece mahkemesi sıfatıyla davaya bakmaya da Dairemiz görevli bulunmaktadır.
SÜRE : Dava yasal süre içerisinde açılmıştır.
İHBAR : 6100 sayılı Kanunun 48. maddesinin 2. fıkrasında yer alan; “Mahkeme, açılan tazminat davasını, ilgili hâkime resen ihbar eder” emredici hükmü gereği, dava, kararı veren Hâkim …’ya resen ihbar edilmiştir.
HARÇ VE GİDER AVANSI: HMK’nun 120. maddesinin 1. fıkrasında; “Davacı, yargılama harçları ile her yıl Adalet Bakanlığınca çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı, dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır” hükmüne yer verilmiş olup, davacı HMK’nun 120. maddesi gereğince dava açarken yatırması gereken harç ve gider avansını yatırmıştır.
ÖN İNCELEME: Dava dilekçesi ve ekleri ihbar olunan ile davalıya tebliğ edilmiş, davalı vekilinin cevap dilekçesi davacı vekiline ve ihbar olunana, davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi de davalı vekiline tebliğ edilmiş, HMK’nun 137 ve devamı maddeleri uyarınca ön inceleme aşaması tamamlanmıştır. Taraflar, sulh olma durumunun söz konusu olmadığını beyan ettiklerinden ve tarafların sulh olmayacakları anlaşıldığından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 41. maddesinin 2. fıkrası gereği tahkikata geçilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46/1. maddesinde; Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği vurgulandıktan sonra, dava sebepleri;
Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması,
Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması,
Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması,
şeklinde tahdidi olarak gösterilmiştir.
HMK’nun 46 ve mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573 ve devamı maddelerine göre, hâkimin, bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptığı işlem, yürüttüğü faaliyet ve kararları nedeniyle ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek olup; kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa, hâkim aleyhine tazminat davası açılamayacağı her türlü kuşku ve duraksamadan uzaktır.
T.C. Anayasasının 138/1-2. maddesi gereğince; “Hâkimler görevlerinde bağımsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre hüküm verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz.” Hâkimlerin Anayasa güvencesi altına alınan bağımsızlığı, ilke olarak yargı fonksiyonunun ifa edilmesi dolayısıyladır. Yargı yetkisinin özellikleri, hâkimlerin kişisel sorumluluğunda, özel bir sorumluluk düzeninin uygulanmasını zorunlu kılmıştır. Zira yargı görevinin bağımsızlık ve tarafsızlık içinde aksatılmadan yerine getirilmesi esastır. Gerçekten, hâkimlerin diğer devlet memurlarının tâbi bulundukları sorumluluk esaslarına bağlanmaları, yaptıkları her işlemin, aleyhlerine bir tazminat davasına yol açabileceğini düşünmelerine ve bunun sonucu olarak tereddüt içinde kalmalarına yol açabilir.
Tabiidir ki; adaletin gerçekleşmesi, hâkim hakkında sorumsuzluk müessesesinin kabulünü gerektirmez. Ancak, hâkimin hukuki sorumluluk halleri benimsenirken, yargısal faaliyetten ibaret olan esas görevinin aksatılmamasına büyük özen gösterilmesi zorunludur. Gelişigüzel bir sorumluluk sisteminin benimsenmesi, hâkimin bağımsızlığını ve tarafsızlığını tehlikeye düşürebilir.
Hâkimlerin verdikleri kararlarından dolayı ilke olarak sorumlu tutulmayacakları esas olmakla beraber, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, hâkimin bağımsızlığı kadar tarafsızlığını da güvence altına almak amacıyla, onun hukuki sorumluluğunu sınırlı olarak kabul etmiş ve aynı zamanda sorumluluğun tespitini özel bir usule tâbi tutmuştur.
Hâkimin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için; HMK’nun 46. maddesinde tahdidi olarak yazılı bulunan sebeplerin bir ya da bir kaçının gerçekleşmesi, Hâkimin görevini yaparken davacıya karşı düşmanlığı veya karşı tarafla dostluğu nedeniyle, davacı aleyhine, kasıtla veya ağır ihmalle kanuna açıkça aykırı karar vermiş olması, kasten adalete ve yasalara aykırı karar verdiğinin, tevil ve tefsire ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin olması, davacının karardan dolayı zarar görmesi ve hâkimin davranışı ile zarar arasında illiyet bağının olması ve bu hususların davacı tarafından kanıtlanması gerekir.
Somut olayın incelenmesinde; davacı şirketin, İzmir 16. İcra Müdürlüğünün 2004/1273 takip sayılı dosyasında rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip başlattığı, takip kesinleşip rehinli mal satıldıktan sonra, üçüncü kişi RIDLEY HOLDINGS S.A. isimli şirketin, kesinleşen mahkeme kararlarına göre haksız ve muvazaalı takip başlatarak, davacı tarafça satışı yapılan gemi ile ilgili dosyadaki paranın ödenmesine engel olduğu, uzun bir hukuki süreçten sonra davaların davacı lehine sonuçlandığı, bunun üzerine davacının, uğradığı zarara karşılık 343.074,33 USD miktarlı İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde tazminat davası açtığı, bu davada ihtiyati haciz kararı alarak RIDLEY HOLDINGS S.A. tarafından başlatılan Bakırköy 1. İcra Müdürlüğü’nün 2010/24 Esas sayılı dosyasındaki yabancılık teminatına ihtiyati haciz konulmasını talep ettiği, ancak bu teminatın, 2010 yılında Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesi kararıyla takip alacaklısına kısmen ödendiği, geri kalan miktarın da tahsil harcı olarak dosyada muhafaza edildiği, dolayısıyla davacının haciz girişiminin sonuçsuz kaldığı ileri sürülerek iş bu tazminat davası açılmış ise de, takip alacaklısının talebi üzerine Bakırköy 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2010/103-160 sayılı kararı ile takip borçlusuna tebligat yapılıp duruşma açıldıktan ve dosyaya yatırılması gereken harçlar çıkarıldıktan sonra bakiye kısmın takip alacaklısına iade edildiği, davacının, bu işlemi dava konusu ettiği, davacı şirketin takip dosyasında taraf olmadığı, MÖHUK’un 48. maddesi gereğince teminatın re’sen dikkate alınacak bir konu olduğu, takip dosyasında taraf olmayan davacıya, bu teminatın iadesi ile ilgili bildirimde bulunulmamasında yasaya aykırı bir durum olmadığı, dava tarihi olan 2010 yılı itibariyle açılmış bir dava, verilmiş bir tedbir kararı veyahut ihtiyati haciz kararının bulunmadığı, 2014 yılında açılacak bir dava nedeni ile mahkemenin daha önceden karar vermesinin düşünülemeyeceği, mahkeme hakiminin HMK 46 anlamında sorumlu tutulmasını gerektiren bir durumun mevcut olmadığı, bu yönüyle mahkeme kararında yasaya açık bir aykırılık bulunmadığı anlaşılmıştır.
Anılan bu yasal düzenleme ve mevcut olgular karşısında; ihbar olunan hâkimin, kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı, sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı, farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm vermiş olduğunu, duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak, duruşma tutanakları ile hüküm veya kararları değiştirmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözü hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi göstermiş ve buna dayanılarak hüküm vermiş olduğunu, hakkın yerine getirilmesinden kaçınmış olduğunu, kasıtlı hareketle veya ağır ihmal sonucu, yasaya ve adalete aykırı karar verdiğini veya memuriyet görevini savsadığını kabule yeterli delil bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Hâkimin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile bunların gerçekleştirilmesine yönelik teminatlar hâkimlerin keyfî davranabilecekleri, istedikleri şekilde karar verebilecekleri ve bu kararlardan da sorumlu olmayacakları anlamına gelmemekle birlikte, somut olayda, yukarıda detaylıca açıklandığı üzere HMK’nun 46. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisinin mevcut olmadığı sonuç ve vicdani kanaatına varıldığından, işbu davanın esastan reddine ve …nun 49. maddesi hükmü uyarınca, davacının takdiren 700,00 TL disiplin para cezası ile mahkumiyetine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlere, kararın dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, dosyadaki kanıtlara ve heyetin takdirine göre;
1-HMK’nun 46.maddesi uyarınca açılan davanın REDDİNE,
2-HMK’nun 49. maddesi uyarınca davacının takdiren 700,00 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 48,30 TL başvurma harcı yerine 27,70 TL alınmış olduğundan, eksik kalan 20,60 TL başvurma harcı ile 65,40 TL maktu karar ve ilam harcı olmak üzere toplam 86,00 TL harcın, peşin alınan 15.584,53 TL harçtan düşülerek, arta kalan 15.498,53 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-HMK’nun 333. maddesi gereği, hükmün kesinleşmesinden sonra, davacı tarafından yatırılan gider avansından kullanılmayan kısım kalması halinde davacıya iadesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı yararına hesaplanan 3.500,00 TL maktu vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,…” karar verilmiştir.
Kararın Temyizi:
7. Özel Daire kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. ÖN SORUN
8. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, davacı vekilinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına yönelik istemi ön sorun olarak tartışılmış ve değerlendirilmiştir.

III. GEREKÇE
Ön Sorun Yönünden:
9. Ön sorun ile ilgili hususların açıklığa kavuşturulması açısından temyiz incelemesinde duruşma yapılmasına ilişkin yasal düzenlemelerin incelenmesi ve konunun adil yargılanma hakkı kapsamında irdelenmesi gereklidir.
10. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) “Hak arama hürriyeti” kenar başlıklı 36. maddesinin birinci fıkrasında:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” hükmü yer almaktadır.
11. Anayasa’da adil yargılanma hakkının kapsamı düzenlenmediğinden bu hakkın kapsam ve içeriğinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin “Adil yargılanma hakkı” başlıklı 6. maddesi çerçevesinde belirlenmesi gerekir. Anılan maddeye göre, “Herkes davasının medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir…”.
12. Anayasa’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” kenar başlıklı 141. maddesinin birinci fıkrası ise:
“Mahkemelerde duruşmalar herkese açıktır. Duruşmaların bir kısmının veya tamamının kapalı yapılmasına ancak genel ahlâkın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde karar verilebilir.” şeklindedir.
13. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının temel unsurlarından birisi de Anayasa’nın 141. maddesinde düzenlenen yargılamanın açık ve duruşmalı yapılması ilkesidir. Yargılamanın açıklığı ilkesinin amacı adli mekanizmanın işleyişini kamu denetimine açarak yargılama faaliyetinin saydamlığını güvence altına almak ve yargılamada keyfiliği önlemektir. Bu yönüyle anılan ilke hukuk devletinin en önemli gerçekleştirme araçlarından birisini oluşturur. “Duruşmalı yargılama hakkı”, her türlü yargılamanın mutlaka duruşmalı yapılması zorunluluğu anlamına gelmez. Adil yargılama ilkelerine uyulmak şartıyla usul ekonomisi ve iş yükünün azaltılması gibi amaçlarla bazı yargılamaların duruşmadan istisna tutulması ve duruşma yapılmaksızın karara bağlanması anayasal hakların ihlalini oluşturmaz. Özellikle ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin, tarafların iddia veya savunmaları yazılı olarak alındıktan sonra dosya üzerinden yapılması hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (Anayasa Mahkemesi, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016, § 36; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016, § 80; … İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014, § 23; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.9.2013, § 32).
14. AİHS’nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasında “aleni yargılama” hakkının tanınması, zorunlu olarak “sözlü yargılama” hakkını da içerir. Bununla birlikte AİHS’nin bu maddesinde yer alan söz konusu yükümlülük mutlak değildir (Anayasa Mahkemesi, Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016, § 44). Yargılamada, tarafların şüpheye yer vermeyecek şekilde bu haklarından vazgeçmesi ve kamu yararının sözlü yargılama yapılmasını gerekli kıldığı bir durumun bulunmaması hâlinde duruşma yapılmayabilir. Vazgeçmenin, açıkça veya zımnen yapılması mümkündür. Duruşma yapılmasına ilişkin talebin sürdürülmemesi ya da hiç ileri sürülmemesi, zımnen vazgeçmeye örnek gösterilebilir. Bunun yanında dava dosyası ve tarafların yazılı görüşleri temelinde yeterince çözülemeyen hukuki ve olgusal herhangi bir sorunla karşılaşılmaması örneğinde olduğu gibi yargılamanın istisnai koşulları da duruşma yapılmasını gerektirmeyebilir (Adnan Altın kararı, § 46). (Benzer yöndeki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları için bkz. Blom/İsveç, B. No:28338/95, 14.3.2000; Eksert Turizm Taşımacılık Tekstil Gıda San ve Tic. Ltd. Şti/Türkiye ve diğer 7 başvuru, B. No:40988/06, 2.7.2013).
15. AİHM ayrıca, özellikle inandırıcılık sorunu taşımayan, karmaşık olmayan veya olaylarla ilgili hiçbir tartışmanın bulunmadığı, oldukça teknik davalar ile mahkemelerin tarafların sunduğu görüşlere ve diğer belgelere dayanarak, adil ve makul bir biçimde karar verebilecekleri davalar için duruşma yapılmasının gerekli olmayabileceğini belirtmiştir (Jussila/Finlandiya, § 41, Döry/İsveç, B. No:28394/95, 12.11.2002, § 37, Mehmet Emin Şimşek/Türkiye, B. No: 5488/05, 28.2.2012, § 30). (Adnan Altın, kararı, § 47).
16. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı sadece hukuka uygunluk bakımından inceleme konusu yapılabilir. Yargıtay, istinaf mahkemesi gibi, bir vakıa, tahkikat ve yargılama mahkemesi değildir. Temyiz yolunda, hüküm mahkemesinin kararı incelenerek, hüküm mahkemesine bildirilmiş olan vakıaların usulüne uygun biçimde incelenip incelenmediği, özellikle o vakıalara kanunların (hukukun) doğru uygulanıp uygulanmadığı kontrol edilir.
17. Temyiz yolunda yeni vakıalar ileri sürülemez ve yeni deliller (ve belgeler) ibraz edilemez; yani, bu yeni vakıalar ve deliller (belgeler) Yargıtay tarafından inceleme konusu yapılamaz (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, İstanbul 2001, cilt:V, s. 4498).
18. Nitekim Anayasa Mahkemesi de bireysel başvuru yoluyla önüne gelen davalarda verdiği, Mehmet Soysal ve diğerleri, B. No: 2014/2678, 17.11.2016; Cengiz Topel Çelikoğlu, B. No: 2013/8049, 18.02.2016; Adnan Altın, B. No: 2013/9748, 07.01.2016; … İnşaat Turizm Gıda Sanayi ve Tic. Ltd. Şti, B. No: 2013/2370, 11.12.2014; Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17.09.2013 kararlarında, başvurucuların duruşma talepleri bulunmasına rağmen dosya üzerinden inceleme yapılmasının adil yargılanma hakkının ve bu kapsamda aleni yargılama hakkının ihlali niteliğinde olduğu yönündeki başvurularının “açıkça dayanaktan yoksun olması” nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.
19. Hukuk Genel Kurulunun çalışma düzeni gereği ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının temyizinin duruşmalı yapılması önceleri olanaklı iken, HUMK’nın 438/2. maddesinde 16.07.1981 tarihli ve 2494 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile değişiklik yapılarak en az 47 kişi ile toplanabilen ve karar verebilen Kurulun çalışma düzenine duruşmanın uygun olmaması ve işlerin sürüncemede kalmaması amacıyla, direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağı hükmü getirilmiştir. HMK’nın Geçici 3. maddesi gereğince 20.07.2016 tarihinden önce verilen kararlar açısından bu hüküm hâlen uygulanmaktadır.
20. Yukarıda yapılan açıklamalar ve özellikle temyiz yolunda yeni vakıa ve delillerin Yargıtay tarafından incelenemeyecek olması karşısında, duruşma isteminin reddi kararlarının hak ihlali olarak değerlendirilmesi mümkün görülmemektedir.
21. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 22.11.2017 tarihli ve 2016/11-1239 E., 2017/1398 K.; 22.11.2017 tarihli ve 2017/8-2835 E., 2017/1399 K. ve 17.09.2019 tarihli ve 2019/4-60 E., 2019/879 K. sayılı kararlarında da benimsenmiştir.
22. Somut olayda dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkin olup, karmaşık bir dava türü olmadığı gibi verilen karara karşı temyiz istemleri için taraflara başvuru olanağı tanınmış, temyiz dilekçesinin bir örneği cevap hakkı için karşı tarafa tebliğ edilmiştir.
23. Hâkimlerin sorumluluğunu düzenleyen ve eldeki davanın dayanağı olan HMK’nın 46 ve devamı maddeleri gereğince, Dairelerin ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar verdiği ve temyiz incelemesini Hukuk Genel Kurulunun yaptığı işlerde duruşmalı olarak temyiz incelemesi yapılacağı konusunda açık bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca Yargıtay Kanunu’nda da bu işlerin temyizinin duruşmalı olarak inceleneceği konusunda açık bir hükme yer verilmemiştir.
24. Şu durumda, Hukuk Genel Kurulunun ağırlıklı işini oluşturan direnme kararlarının dahi temyiz incelemelerinin açıklanan nedenlerle duruşmalı yapılamayacağı öngörülmüşken, diğer işlerinin duruşmalı yapılacağını kabule olanak verecek yasal bir düzenleme ve gereklilik bulunmadığı açıktır. Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunun incelemesine tabi işlerde ayrık ve açık bir düzenleme olmadığı sürece duruşmalı inceleme yapılması olanaklı görülmemektedir.
25. Bu nedenle davacı vekilinin duruşma isteğinin reddine oy birliğiyle karar verildikten sonra işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Esas Yönünden:
26. Dava, HMK’nın 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
27. HMK’nın 46. maddesinde sorumluluk nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır. HMK’nın 46. maddesinde “(1) Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir:
a) Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
b) Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.
c) Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.
ç) Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.
d) Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.
e) Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.” düzenlemesi bulunmaktadır.
28. Somut olayda HMK’nın 46. maddesinde sınırlı sayıda belirtilen sorumluluk sebeplerinden hiçbiri bulunmadığından ve hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı tazminat şartları oluşmadığından Özel Dairece davanın reddine karar verilmesi yerindedir.
29. Hâl böyle olunca, yapılan açıklamalara, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın ONANMASINA,
Harç peşin alındığından harç alınmasına yer olmadığına, 18.05.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.