Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2517 E. 2021/628 K. 27.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2517
KARAR NO : 2021/628
KARAR TARİHİ : 27.05.2021

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “sözleşmenin feshi ve bedel iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa Tüketici Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili (25.11.2011 tarihinde işleme konulan dava dilekçesiyle); davalı firma elemanları tarafından psikolojik baskı ve yalan olduğu sonradan anlaşılan vaatlerle sözleşmeye konu tesisten başka bir otelde müvekkiline devre tatil sözleşmesi imzalatıldığını, yetkili satıcı olan Aragon İnşaat Taşıma Turizm Ltd. Şti.’nin ortadan kaybolduğunu, hiç tanımadıkları bir başka şirketin yönetimi devraldığını ve mülk sahibi olan davalı … Taahhüt ve Ticaret A.Ş. yetkililerinin de müvekkilini ortada bıraktığını, satış yapılırken devre tatil hakkını hemen satabilecekleri ya da kiraya verebilecekleri söylenmişse de bu vaatlerin yerine getirilmediğini, bu amaçla ödenen paranın iade edilmediğini, hileyle imzalatılan sözleşmeye konu apartın durumunun belirsiz olduğunu ve devre tatil hakkının tanındığı dönemin kış olması nedeniyle tatil yapma imkânının da bulunmadığını, cayma hakkının kullanılmasına ilişkin olarak gönderilen ihtarnameden de sonuç alamadıklarını ileri sürerek sözleşme çerçevesinde ödenen bedelin iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … Taahhüt ve Ticaret A.Ş. vekili; müvekkili şirketin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını, davaya konu sözleşmenin diğer davalı şirket ile imzalandığını, davacının bugüne kadar tesisten yararlanmak konusunda herhangi bir talebi olmadığını, bu nedenle müvekkilinin davacıyı mağdur etmesinden söz edilmeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Diğer davalı … İnşaat Taşıma Turizm Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
Mahkeme Kararı:
7. Bursa Tüketici Mahkemesinin 17.10.2012 tarihli ve 2011/1048 E., 2012/616 K. sayılı kararı ile; devre tatil sözleşmesinin tesiste imzalandığının anlaşılması ve sözleşmenin imzalanmasından sonra on gün içinde cayma hakkının kullanıldığının ispatlanamaması karşısında 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna ve buna bağlı olarak çıkartılan yönetmeliğe göre sözleşmenin iptal edilmesinin mümkün olmadığı, bu durumda taraflar arasındaki ihtilafın genel hükümlere göre çözümlenmesi gerektiği, her ne kadar davalıların sözleşme gereğini yerine getirmemeleri nedeniyle sözleşmenin ayakta tutulamayacağı ileri sürülmüş ise de bu konuda somut bir delil sunulamadığı, satılan yerin alıcısının çıkmamış olmasının sözleşmeyi tek başına geçersiz hâle getirmeyeceği, sözleşmede davalının bu yönde bir taahhüdün bulunmadığı, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 20. maddesine göre sözleşmenin batıl sayılabilmesi için konusunun imkânsız, haksız veya ahlaka aykırı olması gerektiği ancak somut olayda bu hâlin de söz konusu olmadığı, davacının sözleşmenin feshedilmesi gerektiğine ilişkin iddialarını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
8. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
9. Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince 04.07.2013 tarihli ve 2013/4130 E., 2013/18432 K. sayılı karar ile; “…4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı TKHK’nun 8/1 maddesinde, “kapıdan satış, işyeri, fuar, panayır gibi satış mekânları dışında önceden mutabakat olmaksızın yapılan tecrübe ve muayene koşullu satışlardır.” şeklinde tanımlanmış olup, davalının sözleşmede belirtilen işyeri adresi olduğundan davacının, hediye tatil kazandığı belirtilerek davet üzerine gitmiş olduğu otelde, daha önceden düşünmediği ve devre tatil satın almak için de gitmediği halde, yapılan tanıtımlar üzerine hazırlıksız bulunduğu bir sırada imzalamış olduğu sözleşmenin, kapıdan satış şeklinde yapıldığının kabulü gerekir. Bu tip satışlar, tecrübe ve muayene koşullu satışlardan olduğundan, cayma hakkı ancak hizmetin ifasından sonra, başka bir ifade ile tatil hakkı kullanıldıktan sonra işlemeye başlayacak olup, bu süre içinde sözleşme askıdadır.
Davacının sözleşmeye uygun kullanımı bulunmadığına göre, bu durumda cayma hakkını kullanma süresi henüz başlamamış olup, davacının cayma hakkını kullanması mümkündür. Mahkemece sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin iadesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
10. Bursa 1. Tüketici Mahkemesince 20.02.2014 tarihli ve 2013/5588 E., 2014/226 K. sayılı kararı ile; ilk karar gerekçeleri tekrar edilmek ve kanunda ayrı düzenlemeye sahip bir hususta kapıdan satışa ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı belirtilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
11. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
12. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; devre tatil sözleşmesinden kaynaklanan somut olayda kapıdan satışlara ilişkin cayma hakkının kullanılmasına dair hükümlerin uygulanmasının mümkün olup olmadığı, cayma hakkı ile ilgili kıyasın mümkün olduğu sonucuna varılacak olur ise tüketicinin bu hakkını süresinde kullanıp kullanmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle devre tatil sözleşmelerinin hukukî mahiyetine kısaca değinilmesinde fayda vardır.
14. Dünya turizm sektöründe “Timeshare” olarak adlandırılan ve son yıllarda önemli bir yükseliş göstererek turizm sektörünün ulusal ve uluslararası seviyede dinamik bir alanını oluşturan “devreli tatil sistemleri” ülkemizde daha çok, sıkı koşullara (şekil, taşınmazın niteliği vb.) bağlı, sahibine aynî hak sağlayan “devre mülk sözleşmeleri” ve devre mülk sözleşmelerine göre daha kolay hayata geçirilen ve fakat yalnızca şahsî hak doğuran “devre tatil sözleşmeleri” şeklinde uygulanmaktadır.
15. Devre tatil sözleşmeleri 06.03.2003 tarihinden önce mevzuatımızda yer almamakta, bu nedenle uygulamada ağırlıklı olarak atipik, karma sözleşmelerden sayılmakta ve genel itibariyle sözleşme süresi boyunca her yıl belirli bir devreden belirli süre ile yararlanma yolunda şahsi hak sağlayan, taraflara karşılıklı edimler yükleyen karma sözleşme olarak açıklanmakta iken; belirtilen tarihte yürürlüğe giren 4822 sayılı Kanun ile 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 6. maddesine (B) bendi olarak eklenen düzenlemede yasal tanımına kavuşmuştur.
16. Buna göre “Devre tatil sözleşmeleri, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, yazılı sözleşme ya da sözleşmeler grubudur.”
17. Ne var ki 4077 sayılı Kanun’un bu yeni uygulamasında tüketicinin sözleşmeden cayma hakkı ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.
18. Kanun koyucunun yasama faaliyetine konu alandaki teknik ve ayrıntılı noktaların tümünü kanun içeriği ile düzenlemesi imkânı bulunmamaktadır. Hâl böyle olunca hukuk devletinin bir gereği olan belirlilik ve düzenli idare ilkeleri ve bunların dayanağı olan eşitlik ilkesi gereğince idare de gücünü yine kanundan alarak düzenleyici işlemler yapabilmektedir.
19. Uyuşmazlık noktası özelinde konuya kısaca değinmek gerekirse; idarenin düzenleyici işlemlerinden biri de yönetmelikler olup 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 124/1. maddesine göre “Cumhurbaşkanı, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin uygulanmasını sağlamak üzere ve bunlara aykırı olmamak şartıyla, yönetmelikler çıkarabilirler.”
20. İdare yönetmelik gibi düzenleyici işlemlerini kanunların ve tüzüklerin uygulanmasında kolaylık sağlama amacıyla çıkarır. Bu yetki idareye kanuna aykırı kurallar getirmek yetkisinin verildiği anlamını taşımaz. İdarenin düzenleyici işlemlerinin normlar hiyerarşisindeki yeri ve tali olma özelliği gözetildiğinde bir hakkın kanun koyucunun verdiği bir yetki bulunmaksızın ya da kanuna aykırı şekilde idarenin düzenleyeci işlemleriyle sınırlandırılıp kaldırılamayacağı açıktır.
21. Anayasa’nın 138. maddesinin birinci fıkrasına göre mahkemeler Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdanı kanaatlerine göre hüküm verirler. Hâkim yargılama faaliyeti sırasında, normlar hiyerarşisinde alt sıralarda bulunan yönetmelik kuralının Anayasa, kanun ve tüzük hükümlerine aykırı olup olmadığını inceleyerek üst normalara aykırılığı tespit ederse yönetmeliğe değer vermez ve kanun hükümleri ile uyuşmazlığı çözümler. Elbette bu durum yönetmelik hükmünün iptali anlamını taşımaz (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 2001, C:II, s.1929 vd; Hukuk Genel Kurulunun 30.06.199 tarihli, 1999/21-892 E., 1999/864 K. sayılı kararı).
22. Yapılan açıklamalar ışığında 4077 sayılı Kanun’un 6/B maddesinin “Devre tatil sözleşemelerine ilişkin usul ve esasları Bakanlık belirler” şeklindeki ikinci fıkrası çerçevesinde Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca tesis edilen, 13.06.2003 tarihli, 25137 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Devre Tatil Sözleşmeleri Uygulama Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik hükümleri irdelenmelidir.
23. Anılan Yönetmeliğin 5 ve devam maddelerinde devre tatil sözleşmelerine ilişkin hükümler yer almaktadır. Yönetmeliğin 6. maddesinde, Kanun’da bu sözleşme tipi yönünden açıkça öngörülmemiş olmasına rağmen cayma hakkı ile ilgili olarak “Tüketici, sözleşmenin her iki tarafça imzalanmasından itibaren on gün içinde hiçbir sebep göstermeksizin ve hiçbir hukukî ve cezaî sorumluluk üstlenmeksizin cayma hakkını kullanarak sözleşmeden dönebilir” şeklinde düzenleme mevcuttur.
24. Yukarıda değinildiği üzere idarenin düzenleme yetkisi kanunun üstünlüğü ve idarenin kanuna bağlılığı gereği tali nitelikte olduğundan yönetmelikle kanun koyucunun öngörmediği bir hak sınırlamasının getirilmesi düşünülemez. Hâl böyle olunca eldeki uyuşmazlıkta da bu düzenleme gereği tüketicinin süresinde cayma hakkını kullanmadığından bahisle hak düşürücü bir sürenin gerçekleştiğinden söz edilemez. Bu hâlde yönetmelik hükmüne değil kanun hükmüne değer verilecektir.
25. Devre tatil sözleşmeleri yönünden cayma hakkıyla ilgili olarak kanun koyucu açık bir düzenlemeye yer vermemiş ise de; gerek tüketici hukukunun ruhu ve kapıdan satış, mesafeli satış gibi diğer sözleşmelerdeki kanun hükümleri, gerekse uluslararası alanda (Avrupa Birliği, 1994/47/AT sayılı, 26.10.1994 tarihli Yönetmeliği) karşımıza çıkan uygulamalar, devre tatil sözleşmelerinde de tüketicinin cayma hakkının bulunduğunun kabulünü gerektirmektedir [Nitekim yürürlük tarihi itibariyle eldeki davada uygulanması mümkün değil ise de 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile kanun koyucu konuyla ilgili tereddütlere son vermiş ve devre tatil sözleşmelerindeki cayma hakkını açıkça kanun hükmüne bağlamıştır (m.48/4)].
26. Bu doğrultuda oluşturulan yargısal kararlarla, devre tatil sözleşmelerinin ülkemizde tezahürünün çoğunlukla önceden herhangi bir mutabakat olmaksızın toplantılı grup satışları, tanıtım broşürü üzerinden pazarlama şeklinde ortaya çıktığı da göz önünde bulundurularak devre tatil sözleşmesini imzalayan tüketicinin cayma hakkı yönünden kapıdan satışla ilgili mevzuat hükümlerinden faydalanması imkânı sağlanmıştır.
27. Kapıdan satış sözleşmeleri ise 4077 sayılı Kanun’un 4822 sayılı Kanun ile değişik 8’inci maddesinde düzenlenmiş olup bu madde hükmüne göre;
“Kapıdan satış; iş yeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında yapılan satımlardır.
Bakanlık, kapıdan satış yapacaklarda aranılacak nitelikleri, bu Kanuna tabi olan ve olmayan kapıdan satışları ve kapıdan satışlara ilişkin uygulama usul ve esaslarını belirler.
Bu tür satışlarda; tüketici, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbesttir. Hizmetlerin satımında ise bu süre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlar. Bu süre dolmadan satıcı veya sağlayıcı, kapıdan satış işlemine konu mal veya hizmet karşılığında tüketiciden herhangi bir isim altında ödeme yapmasını veya borç altına sokan herhangi bir belge vermesini isteyemez. Satıcı, cayma bildirimi kendisine ulaştığı andan itibaren yirmi gün içerisinde malı geri almakla yükümlüdür.”
28. Madde metninden anlaşılacağı üzere, kapıdan satış sözleşmelerinde cayma süresi; sözleşmenin mal alımına ilişkin olması hâlinde malın teslimi tarihinde, hizmet alımına ilişkin olması hâlinde ise sözleşmenin imzalandığı tarihte başlar.
29. Devre tatil sözleşmeleri çoğunlukla yalnızca belli bir odanın ya da taşınmazın belli dönemlerde kullanılmasından ibaret değildir; tüketiciler aynı zamanda tesisten ve tesiste verilen hizmetlerden de istifade ederler. 4077 sayılı Kanun’a tabi uyuşmazlıklar yönünden devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresinin başladığının kabul edilebilmesi için tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi ve bu surette gerçek anlamda teslimin sağlandığının bu iddiayı ileri süren tarafından ispatlanması gerekir.
30. Hukuk Genel Kurulunun 04.10.2018 tarihli, 2018/13-544 E., 2018/1421 K.; 06.06.2018 tarihli, 2017/13-631 E., 2018/1171 K. sayılı kararlarında da aynı hususa işaret edilmiştir.
31. Somut uyuşmazlık yapılan açıklamalar ve yürürlük tarihi itibari ile uygulanması gereken mevzuat hükümleriyle birlikte değerlendirildiğinde; dosya kapsamına göre davacı tüketici devre tatil sözleşmesini imzalamış ancak sözleşmeden kaynaklanan hakkını hiç kullanmamıştır. Akdin, devre tatile konu tesiste imzalanmış olması tek başına sözleşme konusu oda veya bölümün, sözleşmede belirtilen dönemde tesis işletmesinin durumunun tüketici tarafından görülerek imzalandığını kabule yeterli sayılamayacağından, cayma hakkı süresinin askıda kaldığı kabul edilmelidir. Davacı bu kapsamda sözleşmeden caymak ve gelecek yaklaşık kırk üç yıllık süreç için üstlendiği edim yüklerinden kurtulmak istemiştir. Sözleşmenin, tarafları bağlayan oldukça uzun olan süresi dikkate alındığında, dava tarihine kadar geçen zaman, tek başına kötü niyetle hareket edildiğini kabule yeterli görülmemelidir. Devre tatile konu malın teslim edildiği iddia ve ispat edilemediğine göre tüketicinin cayma hakkını kullanmasında yasal olarak herhangi bir engel bulunmamaktadır. Aski düşünceyle cayma hakkının süresinde kulllanılmadığı gibi sözleşmeden dönülmesine ilişkin genel hükümlerde düzenlenen koşulların da oluşmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmesi hatalıdır.
32. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, eldeki davada 4077 sayılı Kanun’un kapıdan satış sözleşmelerindeki cayma hakkına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği, aksi düşünceyle Yönetmelikte belirtilen süre geçtiğinden bahisle cayma hakkının kullanılamayacağının kabul edilemeyeceği, bu noktada Kurul çoğunluğunun görüşüne iştirak edildiği ancak cayma hakkının sınırsız şekilde askıda kalacağını kabul etmenin de yerinde olmayacağı, eldeki davada tüketicinin sözleşmenin imzalanmasından yıllar sonra dava açtığı, yaklaşık altı yıl sözleşmeyi benimseyerek kendi üzerine düşen edimleri ifa ettiği ve sözleşmeyle bağlı kalacağı konusunda güven oluşturduğu, buna rağmen cayma hakkını kullanarak sözleşmeden dönme isteğinin 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine aykırı şekilde hakkın kötüye kullanılması niteliği taşıdığı, hâl böyle olunca davanın reddi yönünde kurulan hükmün gerekçesi itibariyle hatalıysa da varılan sonuç yönünden yerinde olduğu gözetilerek kararın gerekçesi düzeltilmek suretiyle onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
33. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
34. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Aynı Kanun’un 440/III. maddesinin birinci bendi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 27.05.2021 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

TKHK 3. maddede yapılan tanımlara göre; tüketici; bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi (3/1-e), Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri (3/1-f), mal; alış-verişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları (3/1-c), h) Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukukî işlemi (3/1-h) ifade eder.
Taraflar arasındaki sözleşme tarihine göre uygulanması gereken 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK) 6/B maddeye göre, Devre tatil sözleşmeleri, en az üç yıl süre için yapılan ve bu süre zarfında yıl içinde, belirli veya belirlenebilecek ve bir haftadan az olmayacak bir dönem için bir veya daha fazla sayıdaki taşınmazın kullanım hakkının devri ya da devri taahhüdünü içeren ve bir nüshasının tüketiciye verilmesi zorunlu, yazılı sözleşme ya da sözleşmeler grubu olup, devre tatil sözleşmelerine ilişkin usul ve esasları Bakanlık belirler.
TKHK’da devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin sözleşmeden cayma hakkı ile ilgili herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Oysa gerek tüketici hukukunun ruhu ve kapıdan satış, mesafeli satış gibi diğer sözleşmelerdeki kanun hükümleri, gerekse uluslararası alanda (Avrupa Birliği, 1994/47/AT sayılı, 26.10.1994 tarihli Yönetmeliği) karşımıza çıkan uygulamalar, devre tatil sözleşmelerinde de tüketicinin cayma hakkının bulunduğunun kabul edilmesini gerektirir.
Bu doğrultuda oluşturulan yargısal kararlarla, devre tatil sözleşmelerinin ülkemizde tezahürünün çoğunlukla önceden herhangi bir mutabakat olmaksızın toplantılı grup satışları, tanıtım broşürü üzerinden pazarlama şeklinde ortaya çıktığı da göz önünde bulundurularak, devre tatil sözleşmesini imzalayan tüketicinin cayma hakkı yönünden kapıdan satışla ilgili mevzuat hükümlerinden faydalanması imkânı sağlanmıştır.
Kapıdan satış; işyeri, fuar, panayır gibi satış mekanları dışında yapılan satımlardır (TKHK 8/1). Bu tür satışlarda; tüketici, teslim aldığı tarihten itibaren yedi gün içinde malı kabul etmekte veya hiçbir gerekçe göstermeden ve hiçbir yükümlülük altına girmeden reddetmekte serbesttir. Hizmetlerin satımında ise bu süre, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren başlar (TKHK 8/3).
Devre tatil sözleşmeleri çoğunlukla yalnızca belli bir odanın ya da taşınmazın belli dönemlerde kullanılmasından ibaret değildir; tüketiciler aynı zamanda tesisten ve tesiste verilen hizmetlerden de istifade ederler. 4077 sayılı Kanun’a tabi uyuşmazlıklar yönünden devre tatil sözleşmelerinde tüketicinin cayma süresinin başladığının kabul edilebilmesi için tüketicinin sözleşmede kendisine tahsis edilen oda veya bölümü fiilen görmesi ve bu surette gerçek anlamda teslimin sağlandığının bu iddiayı ileri süren tarafından ispatlanması gerekir.
6/B maddede cayma hakkı düzenlenmemiş ancak bu maddeye dayalı çıkarılan yönetmeliğin 6. maddesinde imzadan itibaren 10 gün içinde cayabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü gibi yönetmelik hükmündeki cayma hakkı ile kapıdan satışlarla ilgili Kanunda düzenlenen cayma hakkı birbirinden farklı düzenlenmiştir. Yönetmelikteki bu hüküm, uygulanması gerektiği kabul edilen Kanun hükmüne aykırı olduğundan bunun yerine kapıdan satışlarla ilgili Kanun hükmü uygulanmalıdır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; taraflar arasındaki devre tatil sözleşmesi 01.06.2005 tarihinde imzalanmıştır. Cayma hakkının başladığını ortaya koyan bir teslimin varlığı sabit değildir. Bu nedenle cayma hakkına ilişkin sürenin askıda olduğunun kabulü gerekir. Mahkemece uygulanması gereken Kanun hükmüne rağmen Kanuna aykırı yönetmelik hükmüne değer verilerek sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemenin red gerekçesi yerinde değil ise bu dava sözleşmenin imzalandığı 01.06.2005 tarihinden çok sonra 25.11.2011 tarihinde açılmıştır. Sözleşme gereğince tüm ödemeleri yapan, aradan geçen uzun süreye rağmen ses çıkarmayan, 2008 yılında sertifika belgelerinin teslimine dair belgelerin imzalanması isteğine karşı çıkmayan davacı sözleşmeyi benimsediği ve bağlı kalacağı konusunda davalıda güven oluşturmuştur. Aradaki aşamalar ve geçen süreye rağmen cayma hakkı kullanılarak sözleşmeden dönülmek istenmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine aykırılık teşkil ettiğinden davanın bu gerekçeyle reddedilmesi gerekir.
Davanın reddine esas olan gerekçe yerinde değil ise de Mahkemece verilen direnme kararı sonucu itibarıyla doğru olduğundan, hükmün gerekçesi değiştirilip düzeltilmek suretiyle düzelterek onama kararı verilmesi gerektiği görüşünde olduğumuzdan cayma süresi başlamadığı gerekçesiyle Özel Daire kararında belirtilen nedenlerle hükmün bozulması yönünde oluşan değerli çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.