Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2223 E. 2019/478 K. 18.04.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2223
KARAR NO : 2019/478
KARAR TARİHİ : 18.04.2019

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki “alacak ve kanunî rehin hakkı tanınması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.02.2013 tarihli ve 2012/598 E., 2013/79 K. sayılı karar davacılar vekilince temyiz edilmekle, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 09.10.2014 tarihli ve 2013/10768 E., 2014/15315 K. sayılı kararı ile;
“…Davacılar vekili, davalının donatanı ve/veya işletmecisi olduğu İtalyan bayraklı gemiye, Rotterdam Limanı’nda bulunduğu sırada geminin seferini tamamlayabilmesi için gerekli gemi parça ve malzemelerinin, gemi kaptanının talebi üzerince müvekkillerince verildiğini, ancak malzeme bedellerinin ödenmediğini, söz konusu geminin, Gemlik Limanı’na gelmesi üzerine alınan ihtiyati tedbir kararı ile seferden men edildiğini, müvekkili şirketlerin alacağının TTK’nın 1235. maddesi kapsamında gemi alacaklısı hakkı veren bir alacak olduğunu, aynı Kanun’un 1236. maddesi uyarınca da bu hakkın sahibine, gemi üzerinde kanuni rehin hakkı verdiğini ileri sürerek, 28.000 Euro’nun faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, müvekkilleri lehine kanuni rehin hakkının tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, mahkemenin yetkisiz olduğunu, davacının belirttiği malzemeye dayalı alacağın TTK’nın 1235. ve 1236. maddeleri kapsamında olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından satılan malzeme bedellerinin gemi alacaklısı hakkı verip vermediği, kanuni rehin hakkı tanıyıp tanımadığı noktasında toplandığı, satıma konu yakıt püskürtme pompasının ana makina veya jeneratörler için talep edilip edilmediğinin belirsiz bulunduğu, zira jeneratörler için istenilmesi halinde gemi alacağı hakkının doğmayacağı, satım konusu malzemelerin, gemi kaptanınca zorunlu ve acil nedenlerle bizzat sipariş ve talep edildiğine dair de dosyaya bir belge sunulmadığı, bir adet malzemenin Rotterdam’dan talep edilip Amerika’nın Jacksonville Limanı’na gönderildiği, iki adet malzemenin ise teslim yerinin belli olmadığı, bu durumda söz konusu malzemelere dayalı alacağın gemi alacaklısı ve kanuni rehin hakkı veren bir alacak niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine, daha önce verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, davalının donatanı ve işletmecisi olduğu gemiye satılan malzeme bedellerinin tahsili ve kanuni rehin hakkı tanınması istemlerine ilişkin olup mahkemece kanuni rehin hakkı tesisine ilişkin talebin reddine karar verilmiş ise de davacının alacak davası hakkında herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. Oysa gerek dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın 388/son, gerekse de karar tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 297/2. maddesinde, talep sonuçlarının her biri hakkında açık ve tereddüt uyandırmayacak bir biçimde karar verilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Bu itibarla, mahkemece davacının alacak davası hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438’inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğince direnme kararlarının temyiz incelemesinde duruşma yapılamayacağından davacılar vekilinin duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, deniz ticaret hukukundan doğan alacak ve gemi üzerinde kanunî rehin hakkı tanınması istemlerine ilişkindir.
Davacılar vekili, davalının donatanı ve/veya işletmecisi olduğu İtalyan bayraklı gemiye, Rotterdam Limanında bulunduğu sırada geminin seferini tamamlayabilmesi için gerekli gemi parça ve malzemelerinin gemi kaptanının talebi üzerine müvekkili şirketlerce verildiğini, ancak talep edilmesine rağmen bu borcun ödenmediğini, söz konusu geminin, Gemlik Limanına gelmesi üzerine alınan ihtiyati tedbir kararı ile seferden men edildiğini, müvekkili şirketlerin alacağının TTK’nın 1235’inci maddesi kapsamında gemi alacaklısı hakkı veren bir alacak olduğunu, aynı Kanun’un 1236’ncı maddesi uyarınca da bu hakkın sahibine gemi üzerinde kanuni rehin hakkı verdiğini ileri sürerek, 28.000 Euro’nun ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, gemi üzerinde müvekkilleri lehine kanunî rehin hakkı tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, mahkemenin yetkili olmadığını, davaya konu alacak iddiasının TTK’nın 1235’inci ve 1236’ncı maddeleri kapsamında olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi yakıt püskürtme pompasının ana makina veya jeneratörler için talep edilip edilmediğinin belirsiz olduğu, jeneratörler için istenilmesi hâlinde gemi alacağı hakkının doğmayacağı, dosyada yer alan belgelere göre fatura konusu mezkur malzemelerin gemi kaptanınca zorunlu ve acil nedenlerle bizzat sipariş ve talep edildiğine dair dosyada bir belgeye rastlanmadığı, bir adet malzemenin Roterdam’dan talep edilip Amerika’nın Jacksonville Limanına gönderildiği, iki adet malzemenin ise teslim yerinin belli olmadığı, dosyada bahsi geçen malzemelerin alacağın gemi alacaklısı ve dolayısıyla kanuni rehin hakkı veren bir alacak niteliğinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ilâveten “…davacı tarafından açılan alacak davasının yukarıda belirtilen gerekçelerle kanıtlanmadığı, ayrıca davacıya gemi alacaklısı ve dolayısıyla kanuni rehin hakkı veren bir alacak niteliğinde olmadığı belirtilerek, alacak davasının reddine, alacak kanıtlanamadığından ve gemi alacaklısı ve dolayısıyla rehin hakkı veren bir alacak olmadığı belirlendiğinden, her iki talep yönünden davanın reddine karar verilmiştir. Bu nedenle karar, davacının talepleri yönünden 1086 Sayılı HUMK’nın 388/son maddesi ile 6100 Sayılı HMK’nın 297/2’nci maddesinde gösterilen gerekçeleri ve talep sonuçlarını ayrı ayrı taşıdığından, önceki kararda direnilmesine ve davanın reddine karar verilmiştir…” şeklindeki açıklama ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşme sırasında, işin esasına geçilmesinden önce Mahkemece verilen ilk kararın Özel Dairece davacının alacak davası hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine yerel mahkemece alacak kanıtlanamadığından, gemi alacaklısı ve dolayısıyla rehin hakkı veren bir alacak olmadığı belirlendiğinden, her iki talep yönünden davanın reddi ile direnme kararı verilmiş olması karşısında, bozma gereğinin yerine getirilip getirilmediği, mahkemece direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buna göre incelemenin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir.
Mahkemenin yeni bir bilgi, belge ve delile dayanarak veya bozmadan esinlenip gerekçesini değiştirerek veya daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek, dolayısıyla da ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olguyu değiştirerek karar vermiş olması halinde direnme kararının varlığından söz edilemez ( Hukuk Genel Kurulunun 06.05.2015 tarihli ve 2014/13-2172 E., 2015/1311 K. sayılı kararı).
Somut olaya gelindiğinde, Mahkemece verilen ilk kararda dosyada bahsi geçen malzemelerin alacağın gemi alacaklısı ve dolayısıyla kanunî rehin hakkı veren bir alacak niteliğinde olmadığı gerekçesiyle dava yalnızca kanunî rehin hakkı kurulması bakımından reddedilmiş olup, davacılar vekilinin alacak talebi hakkında bir karar verilmemiş olmasına rağmen, Özel Dairece davacının alacak davası hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine Mahkemece alacak kanıtlanamadığından, gemi alacaklısı ve dolayısıyla rehin hakkı veren bir alacak olmadığı belirlendiğinden, her iki talep yönünden davanın reddi ile mahkemece bozma gereği yerine getirilerek direnme kararı verilmiştir.
Görüldüğü üzere, mahkemece bozmadan esinlenilip gerekçesini değiştirerek veya başka bir anlatımla daha önce üzerinde durulmayan bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirilmesine yol açacak biçimde direnme kararı verilmiştir.
Şu hâle göre, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, yeni hüküm niteliğinde olduğu kabul edilmelidir.
Hâl böyle olunca, yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle davacılar vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440’ıncı maddesi uyarınca on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.04.2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.