Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2187 E. 2021/621 K. 27.05.2021 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2187
KARAR NO : 2021/621
KARAR TARİHİ : 27.05.2021

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasında “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Elazığ İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacılar vekili tarafından talep edilen iş kazası nedeniyle maddi ve manevi tazminat ile işçilik alacağı istemlerine ilişkin davaların tefrik edilmesi üzerine eldeki davada; fayans ve seramik döşeme ustası olan davacıların davalıya ait işyerinde fayans işinin yapılması karşılığında 8.000TL’ye anlaştıklarını, davacıların süresinde işi tamamladıklarını, anlaşılan miktardan 2.700TL’nin davacılara ödendiğini ancak bakiye ücret alacağının ödenmediğini ileri sürerek davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; talep edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın sıfat yokluğundan reddinin gerektiğini, müvekkilinin davacılara borcunun bulunmadığını, borca konu olduğu belirtilen işin yapılması için İbrahim Demir adlı kişiyle anlaşma yaptıklarını, davacıların İbrahim Demir ile iş ilişkisi içinde bulunduğunu, müvekkilinin İbrahim Demir’e yaptırdığı işin bedelini tamamen ödediğini, İbrahim Demir’in de fayans kalebodur işine ilişkin alacağının kalmadığına ilişkin belge verdiğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Elazığ İş Mahkemesinin 04.05.2012 tarihli ve 2011/812 E., 2012/232 K. sayılı kararı ile; davanın niteliği itibariyle sözleşmeye dayalı alacak ve haksız fiile dayalı tazminat davası olduğu taraflar arasında işçi işveren ilişkisinin bulunmadığı, bu nedenle davada asliye hukuk mahkemelerinin görevli olduğu gerekçesiyle görev yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
7. Elazığ İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının davacılar vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 31.10.2012 tarihli ve 2012/14996 E., 2012/18185 K. sayılı kararı ile; görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, taleplerin iş mahkemesinin görevi kapsamında kaldığı ancak işçilik alacağı ile iş kazası nedeniyle talep edilen maddi ve manevi tazminat istemlerinin tefrik edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğine değinilerek karar bozulmuştur.
8. Elazığ İş Mahkemesince bozmaya uyulduktan sonra tefrik edilen ücret alacağı istemine ilişkin yapılan yargılama sonucunda verilen 17.07.2013 tarihli ve 2013/269 E., 2013/433 K. sayılı kararı ile; davacıların davalıya ait işyerinde çalıştıkları yine davalıya ait işi yapmış olmalarından dolayı bakiye alacaklarının bulunduğunun tanık beyanları ile ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 5.200TL ücret alacağının davalıdan tahsili ile davacılar Yusuf, Nezir ve Mehmet’e verilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Elazığ İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 10.02.2015 tarihli ve 2014/24373 E., 2015/4337 K. sayılı kararı ile; “…Mahkemece, davacıların tek dava dilekçesi ile açtığı davanın, davalı işverenin aynı olması sebebi ile birlikte görülerek sonuca bağlanması usul hukuku ilkelerine uygun düşmemektedir.
İşçilik alacaklarına ilişkin davalarda her bir işçi için sözleşmenin fesih sebebi, işçilerin çalışma süreleri, ücret miktarı gibi hususlar farklılık arz etmektedir. Her davaya ilişkin deliller birbirinden farklı olduğundan, verilen kararların denetlenmesi de temyiz aşamasında güçleşmektedir. Bu sebeple davaların tefriki cihetine gidilerek her bir işçi için ayrı ayrı karar verilmelidir. Bu yön gözetilmeden sonuca gidilmesi hatalı olup kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir…” gerekçesiyle ve bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığı belirtilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
11. Elazığ İş Mahkemesinin 25.11.2015 tarihli ve 2015/389 E., 2015/601 K. sayılı kararı ile; önceki kararda direnilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı işçiler arasında mecburi ya da ihtiyari dava arkadaşlığı bulunup bulunmadığı buradan varılacak sonuca göre birlikte açılan davaların tefrikinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
14. Bilindiği gibi gerek mülga 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gerekse 25.10.2017 yürürlük tarihli 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda ihtiyari ya da mecburi dava arkadaşlığına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak her iki Kanunda da hüküm bulunmayan hâllerde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ilgili hükümlerinin uygulanacağı açıkça düzenlenmiştir.
15. Bu kapsamda 6100 sayılı HMK’nın 57. maddesinde;
“Birden çok kişi, aşağıdaki hallerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir:
a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması,
b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri,
c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması”
şeklinde düzenleme getirilmiştir.
16. Şu durumda, maddede açıkça sayılan dava konusu hak ve borcun ortak olması, birden fazla kişinin ortak bir işlem (örneğin sözleşme) ile borç altına girmiş olması, davanın birden fazla kişi hakkında aynı (veya benzer) sebepten doğmuş olması hâllerinde birden çok kimsenin birlikte dava açması olanaklı olduğu gibi, birlikte aleyhlerine de dava açılabilir.
17. Alacaklının müteselsil borçluların tümüne veya bunlardan bazısına karşı alacak davası açtığı hâllerde davalı müteselsil borçlular; yine mirasçılar miras bırakanın borçlarından müteselsilen sorumlu olduklarından birden fazla mirasçıya karşı alacak davası açılması hâlinde davalı mirasçılar; birden çok kişinin aynı sözleşmeyle borç altına girdiği hâllerde bölünebilen bir borç nedeniyle birden çok kişiye karşı birlikte dava açılması hâlinde, bu kişiler arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığıdır.
18. Davanın birden fazla kişi hakkında aynı veya benzer sebepten doğması hâline gelince; aynı sebepten maksat yalnız hukuki sebep olmayıp bir olaya, yani aynı vakıaya ve fakat farklı hukukî sebeplere dayanılarak da birden fazla kişinin dava açması veya dava edilmesi olanaklıdır. Örneğin sebepsiz iktisap hükümlerine göre sorumlu olan kişilere karşı ve haksız fiili birlikte işleyen kişilere karşı birlikte dava açılabilir. Burada da ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur.
19. 6100 sayılı HMK’nın 58. maddesinde, ihtiyari dava arkadaşlığında davaların birbirinden bağımsız olduğu, dava arkadaşlarından her birinin diğerinden bağımsız olarak hareket edeceği; 59. maddesinde ise mecburi dava arkadaşlığının, bir hakkın birden fazla kimse tarafından birlikte kullanılması veya birden fazla kimseye karşı birlikte ileri sürülmesi ve tamamı hakkında tek hüküm verilmesi gereken hâllerde söz konusu olacağı; 60. maddesinde ise mecburi dava arkadaşlarının ancak birlikte dava açabilecekleri veya aleyhlerine birlikte dava açılabileceği düzenlenmiştir.
20. Yine 6100 sayılı HMK’nın 166. maddesinde davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda davaların birleştirilebileceği; 167. maddesinde ise mahkemenin, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında talep üzerine veya kendiliğinden karar verebileceği hüküm altına alınmıştır.
21. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkin olup yasal dayanağını 4857 sayılı İş Kanunu oluşturmaktadır. Belirtildiği gibi birden fazla işçinin birlikte tek dilekçe ile dava açmalarını mümkün kılan herhangi bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. İş sözleşmesi ancak taraflar açısından bağlayıcıdır. Ayrıca her işçinin çalışma şekil ve esasları (hizmet süresi, aylık ücret seviyesi, günlük çalışma süresi, yapılan iş ve işin niteliği gibi) farklı olup bu hâli ile aynı hukuki sebebe dayandığı ileri sürülemeyecektir. Bu nedenle davacı işçiler arasında maddi ya da şekli anlamda zorunlu dava arkadaşlığının varlığından söz edilemez.
22. Eldeki davada fayans ve seramik döşeme ustası olan davacılar fayans döşeme işinin yapılması karşılığında davalı ile belli bir bedel karşılığında anlaştıklarını, işin tamamlanmasına rağmen anlaştıkları bedelin eksik ödendiğini ileri sürerek bakiye ücret alacağı talebinde bulunmuşlardır. Bu nedenle aralarında ihtiyari dava arkadaşlığının varlığı kabul edilse dahi bu husus davaların birlikte görülüp sonuçlandırılması için tek başına yeterli değildir. Özellikle işçilik alacakları davalarında işçilerin alacaklarının genellikle aynı sebeple ödenmediği ya da aynı sebeplerle iş sözleşmelerinin feshedildiğine sıklıkla rastlanmaktadır. Bu nedenle birden fazla işçi tarafından tek bir dilekçe ile dava açılabileceğinin kabulü içinden çıkılması zor problemler yaratabilecektir. O hâlde yargılama faaliyetinin sağlıklı işleyip işlemediği, verilen kararın kanun yolu denetimine elverişliliği ve kararın infaz kabiliyetinin bulunup bulunmadığı hususları da gözetilmelidir.
23. Nitekim aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 01.03.2017 tarihli ve 2015/7-3380 E., 2017/378 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
24. Bunun yanı sıra, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun prime esas kazançlar başlıklı 80. maddesinin 1. fıkrasının 3 numaralı bendinin (d) alt bendi gereğince ücretlerin hak edildiği aya mal edilmek suretiyle prime tabi tutulacağı düzenlenmiştir. Mahkeme kararının hüküm fıkrasında ise bakiye 5.200TL ücret alacağının davalıdan tahsili ile davacılar Nezir, Yusuf ve Mehmet’e verilmesine karar verilmiş olup işçilerin aylık ücret miktarı belli değildir. Bu da primlerin nasıl yansıtılması gerektiği hususunda tereddütte yol açmaktadır. Dolayısıyla sosyal güvenlik haklarının olumsuz etkisi bakımından kararın infaza elverişsiz olduğu da belirtilmelidir.
25. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede davacıların kardeş oldukları, fayans işinin beraber alınıp tamamlandığı, aralarında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğundan HMK’nın 57/1-c maddesi anlamında davaların birlikte görülmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, yargılama sırasında da hüküm altına alınan miktarı eşit olarak talep ettikleri dolayısıyla kararın infaza da elverişli olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş çoğunluk tarafından benimsenmemiştir.
26. Hâl böyle olunca davaların tefriki cihetine gidilerek her bir işçi için ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
27. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
28. Öte yandan gerekçeli karar başlığında 07.10.2011 olan dava tarihinin 04.05.2015 olarak belirtilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak kabul edildiğinden bozma sebebi yapılmamıştır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.05.2021 tarihinde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.