Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2110 E. 2018/1354 K. 25.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2110
KARAR NO : 2018/1354
KARAR TARİHİ : 25.09.2018

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ümraniye 2. Sulh Hukuk Mahkemesince “davalı … yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden davanın kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptaline” dair verilen 13.10.2012 tarihli ve 2010/1346 E., 2012/1193 K. sayılı karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle; Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 25.11.2013 tarihli ve 2013/15467 E., 2013/16535 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili; müvekkiline kasko sigortalı araca davalının sürücüsünün kusuru ile çarpması sonucu meydana gelenin hasarın sigortalısına ödendiğine, ödenen bedelin rücuan tahsili amacıyla başlatılan takibe davalıların itiraz ettiklerini belirterek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalıların % 40 dan az olmamak üzere inkar tazminatıyla sorumlu tutulmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; poliçe priminin ödenmemesi nedeniyle poliçenin daha sonra iptal edildiğini, kaza tarihi itibariyle geçerli bir sigorta poliçesi bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili, aracın diğer davalıya olay tarihi itibariyle ZMSS poliçesi ile sigortalandığını, primin poliçeyi düzenleyen acenteye peşin olarak ödendiğini, poliçe aslının kendisinde bulunduğunu, zararın davalı … şirketinden tahsil edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı Birlik Sigorta AŞ. yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptali ile takibin 4183 TL asıl alacak, ve 542,63 TL işlemiş faiz ile birlikte toplam 4.725,63 TL üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek sureti ile takibin devamına karar verilmiş; hüküm, davalı … vekilince temyiz edilmiştir.
Dava, davacıya kasko sigorta poliçesi ile sigortalı araca, davalıların sürücü-işleten ve ZMSS sigortacısı olduğu aracın çarparak hasar vermesi sonucu sigortalıya ödenen tazminatın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Davalı Birlik Sigorta AŞ zarara neden olan aracın Trafik (ZMSS) Sigortacısı olup, bu davalı hakkındaki davanın reddi yönünde verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmeyip, bu durumda esasen bir davalının diğer davalı lehine verilmiş olan hükmü o davalı aleyhine temyiz etme hakkı yok ise de; zarara neden olan aracın işleten, sürücü ve sigortacısı olan davalıların sorumluluğu yasadan kaynaklanan müteselsil sorumluluk ve aralarındaki münasebetle ihtiyari dava arkadaşlığıdır. Müteselsil borçluluk niteliği itibariyle bölünebilen bir edimin birden fazla borçlusundan her birinin edimin tamamını ifa etmekle yükümlü olduğu bir borçluluk türü olup, borçlulardan birinin edimin tümünü ifa ederek alacaklıyı tatmin etmesi halinde, evvelce mevcut olmasa dahi ifayı gerçekleştiren borçlu ile diğer borçlular arasında bir hukuki ilişki doğacaktır. Alacaklıyı tatmin eden bir borçlu, kendisine isabet eden paydan daha fazla bir ödemede bulunduğu takdirde bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabilecektir. Bu durum bir borçlunun alacaklıyı tatmin etmesi halinde diğer borçlularında alacaklı karşısında alacaklının tatmin edilmesi ölçüsünde borçtan kurtulmalarının (BK 145/1md.) doğal bir sonucudur. Buna bağlı olarak yasa koyucu da alacaklıyı tatmin eden borçlunun kendi payından fazla ödemede bulunması durumunda bu fazlalık ölçüsünde diğer borçlulara başvurabileceğini açıkça düzenlemiştir. (BK 146/1md.) Bu şekilde belirlenen hak o borçlunun rücu hakkıdır. Yasa koyucu kendi payından fazla ödemede bulunan bir borçluya tanıdığı rücu hakkını kuvvetlendirmek amacıyla (BK 146/1md) halefiyete de yer vermiştir. Açıklanan maddi hukuk hükümleri usul hukukunda dava olarak tezahür etmektedir. Müteselsil borçlular arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı nedeniyle hükmü temyiz etmeyenler hakkında lehe yada aleyhe verilen kararın kesinleştiği düşünülebilirse de, kesinleşme sorumluluk davasına ilişkin olup, ardından görülecek rücu davası yönünden, yani borçlular arasındaki iç ilişki yönünden hüküm ifade etmez. Rücu davası dikkate alındığında temyiz eden davalıların davalı Birlik Sigorta AŞ hakkındaki hükmü temyizde hukuki yararı bulunduğu aşikardır.
Zira sorumluluk davasındaki karar kesin hüküm oluşturmaz ise de rücu davası yönünden sorumluluk davasının kararı güçlü delil oluşturmaktadır. Hakkında güçlü delil oluşan davalının rücu davası yönünden sorumluluk davası hükmünü diğer müteselsil borçlu aleyhine temyiz etmesinde hukuki yararı vardır. İhtiyari dava arkadaşlarının sonradan birbirlerine karşı açacakları rücu davasında, esas alınacak mahkeme kararı, ihtilaf henüz önünde iken doğru olarak oluşmalı ve mahkeme davalıların ne oranda sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sorumluluk davası sırasında halletmelidir. Bu kabul tarzı rücu davasında haksız yere temyiz edenler aleyhine güçlü delil oluşturmaması yönünden doğru olduğu gibi, usul ekonomisi yönünden de tarafları tatmin edecektir. Temyiz etmeyen tarafların usulü müktesep hakları da mahkemece icrai nitelikte bir hüküm kurulmayacağı, bozma sonrası kararın gerekçesinde, haklarındaki karar temyiz edilmediğinden kesinleşen davalılarında sorumluluk derecesinin tespit edilmesiyle yetinileceği dikkate alındığında ihlal edilmemiş olacaktır. (Yargıtay HGK 2009/16-428-483 sayılı ilamı)
Yukarıdaki açıklamalar göz önüne alınarak somut olaya bakıldığında; davacı maddi tazminatın müteselsil sorumluluk hükümlerine göre davalılardan tahsili istemiyle işbu davayı açmış olup, mahkemece davalı Birlik Sigorta AŞ hakkındaki davanın reddine karar verilmiş, bu davalı hakkındaki hüküm davacı yanca temyiz edilmeyip sadece müteselsil sorumlu davalı vekili tarafından temyiz edilmiş olup, hükmü temyize gelmeyen davacı ile davalı sigortacı yönünden hüküm kesinleşmiş ve davalı … lehine, usulü müktesep hak oluşmuş ise de; temyiz eden davalı taraf davalı … şirketinden aralarındaki iç ilişkiye göre bunu rücu edebilir.
Açıklanan nedenlerle, rücu davası ile borçlular arasındaki iç ilişki ve usul ekonomisi dikkate alındığında kararın temyizinde davalının hukuki yararının bulunduğunun kabulü zorunlu olduğu gibi, hakkındaki karar kesinleşen davalı … şirketinin hükmedilen maddi tazminat yönünden sorumluluğuna ilişkin değerlendirme yapılarak ve taraflar arasındaki iç ilişkide geçerli olmak üzere; mahkemece (sigorta şirketi yönünden usuli kazanılmış hakkın ihlal edilmemesi gerektiğinden) davalı … yönünden icrai nitelikte bir hüküm kurulmayarak, sadece, sorumlu olduğu hususunun tespitine yönelik hüküm kurulması gerektiğinden, hükmün bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; dosya kendisine gönderilen İstanbul Anadolu 13. Sulh Hukuk Mahkemesince önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkili şirkete kasko sigortalı olan araca davalıların işleteni ve zorunlu trafik sigorta şirketi oldukları aracın çarpması sonucu yaşanan kazada kaskolu aracın hasarlandığını, sigortalıya ödenen hasar bedelinin kazanın oluşunda tam kusurlu olan davalı taraftan rücuen tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalıların itiraz ettiklerini belirterek, vaki itirazın iptali ile davalıların icra inkâr tazminatıyla sorumlu tutulmalarını talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili müvekkilinin aracının diğer davalı şirkete zorunlu trafik sigortası ile sigortalandığını, primin de poliçeyi düzenleyen acenteye peşin olarak ödendiğini ve poliçe aslının müvekkilinde bulunduğunu, zararın davalı … şirketinden tahsilinin gerektiğini belirterek davanın reddinin gerektiğini istemiştir.
Davalı Birlik Sigorta A.Ş. vekili poliçenin primin ödenmemesi nedeni ile iptal edildiğini ve kaza tarihinde geçerli bir sigorta poliçesi bulunmadığını belirterek davanın reddinin yerinde olacağını belirtmiştir.
Mahkemece kaza tarihi itibari ile geçerli bir sigorta poliçesi bulunmadığından zarardan davalı … şirketinin sorumlu tutulamayacağı gerekçesi ile davalı Birlik Sigorta A.Ş. yönünden davanın reddine, diğer davalı yönünden itirazın kısmen iptali ile takibin 4.183,00TL asıl alacak ve 542,63TL işlemiş faiz ile birlikte toplam 4.725,63TL üzerinden ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek sureti ile devamına karar verilmiştir.
Davalı … vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece sigorta ilişkisinin sona erdiğinin iptal tarihi olan 23/06/2008 tarihinde Sigorta Bilgi ve Gözetim Merkezine bildirildiği, kazadan evvel resmî mercisine yapılan bildirim sebebiyle davalı … şirketinin ileride gerçekleşecek bu kazayı bilmesi ve ondan kurtulmak için tek taraflı belge hazırladığı iddiasına itibar edilmediği, davalı …’ın başvurusu üzerine bu iptalin gerçekleştiğinin kabul edildiği, oluşan bu kanaat üzerine davalı … yönünden davan reddedildiği, kararın Yargıtay bozma ilamında işaret edildiği üzere, davalılar arasında açılacak bir rücu davasında kuvvetli delil olabileceği nazara alınarak verildiği, bozma ilamının davalılar arasındaki sigorta poliçesinin iptalinin yeteri kadar araştırılmadığına, bir başka deyişle “eksik incelemeye” ilişkin olmadığı, davalılar arasında sigorta ilişkisinin iptali için yapılan incelemenin de mahkemece yeterli görüldüğü gerekçeleriyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; direnmeye konu karardan önce mahkemece kaza tarihinde davalılar arasında geçerli bir sigorta ilişkisi bulunmadığı gerekçesi ile davalı … yönünden davanın reddine, davalı işleten bakımından davanın kısmen kabulüne karar verilen ve hükmün davalı işleten vekili tarafından kaza tarihinde diğer davalı ile aralarında geçerli bir sigorta ilişkisinin bulunduğu belirtilerek temyiz edilen eldeki dava dosyasında, kaza tarihinde davalılar arasında geçerli bir sigorta ilişkisinin bulunup bulunmadığı, burada varılacak sonuca göre, mahkemece davalılar arasında ileride görülebilecek rücu davası, borçlular arasındaki iç ilişki, usul ekonomisi ve usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak hakkındaki karar kesinleşen davalı … şirketinin zarardan sorumlu olduğu hususunun tespitine yönelik hüküm kurulmasının gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konu ile ilgili yasal düzenlemelerin irdelenmesinde fayda vardır.
2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 91. maddesine göre “İşletenlerin, bu Kanunun 85’inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur. Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına ilişkin primler peşin ödenir. Ancak, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık primlerin taksitler halinde tahsil edilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir.” Yine Kanun’un 95. maddesine göre sigorta poliçesinin iptali zarar görenlere karşı ileri sürülemeyecektir.
Poliçenin düzenlendiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (eTTK.) 1263. maddesinde sigorta sözleşmesinin niteliği vurgulanmış ve tanımı yapılmıştır. Kanun’un 1267. madde hükmüne göre, sigorta mukavelesi doğrudan doğruya sigorta ettiren kimse veya onun temsilcisi veya vekili ile yapılmışsa mukavele tarihinden yirmi dört saat içinde ve mukavele bir tellal vasıtası ile yapılmış ise en geç on gün içinde sigortacı poliçeyi sigorta ettiren kimseye vermeye mecburdur. Aksi takdirde sigorta ettiren kimse sigortacı ile sigortaya aracılık yapan tellaldan tazminat isteyebilir.
Yine eTTK’nın 1294. maddesi sigortalının prim ödeme borcu düzenlenmiştir. Buna göre;
“Sigorta ettiren kimse, primlerin en yüksek haddinin tayinine ait hususi hükümler mahfuz kalmak üzere, mukavele ile kararlaştırılmış olan primi ödemekle mükelleftir. Sigorta primi mukavelede gösterilmemişse ilgili vekaletçe tasdik edilmiş olan tarifeler gereğince tayin olunur.
Sigorta primi para olarak ödenir. Ödeme için senet verilmesi hâlinde senet bedelinin tahsil edildiği tarihte ödeme yapılmış sayılır.
Primin aylık veya yıllık olarak taksitle ödenmesi kararlaştırılabilir. Böyle bir mukavele yoksa sigorta priminin toptan ödenmesi lazımdır.”
Kanun’un 1295. maddesinin 1. fıkrasında prim ödeme zamanı ise;
“Sigorta priminin tamamının, taksitle ödenmesi kararlaştırılmışsa ilk taksitin, akit yapılır yapılmaz ve poliçenin teslimi karşılığında ödenmesi gerekir.
Sigortacının sorumluluğu primin veya ilk taksitin ödendiği tarihten başlar… .
Sigortacının sorumluluğu başlamadan önce sigorta ettiren kararlaştırılmış olan primin yarısını ödeyerek mukaveleden kısmen veya tamamen cayabilir” şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Kanun’un 1297. maddesinde sigortalının temerrüdü düzenlenmiş ve primin ödenmemesi hâlinde poliçenin feshedileceğinin ihbar edilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yine, poliçenin düzenlendiği ve davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 107. maddesinde derhal fesih hâlleri düzenlenmiş ise de; TTK sigorta hukukuna ilişkin hükümler ve içtihatlar fesihte ihbarı aramaktadır. Bu durum borçlunun temerrüdünün şartlarını düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 101. maddesine uygundur. Nitekim prim taksitlerinin zamanında yatırılmaması hâlinde sigortacıya “ihbarsız fesih” hakkı tanıyan 537 sayılı K.H.K. ile değişik 1285/2 ve 1297/2 maddeleri Anayasa Mahkemesinin 11.03.1997 gün 24-35 sayılı kararı ile yürürlükten kaldırılmıştır. 6102 sayılı TTK.’nın 1434. maddesi ile prim peşinatı ile sonraki taksitleri ayırarak ödeme düzenlemesi getirilmiştir.
5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11/3. maddesinde ise “sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından gerek sözleşmenin kurulması, gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehtar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususların yönetmelikte düzenleneceği” öngörülmüş, anılan yasa hükmüne dayanılarak Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan ve 28.10.2007 günlü Resmî Gazetede yayınlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye ilişkin Yönetmelik yürürlüğe girmiştir.
“Karayolları Zorunlu Araç Trafik Sigortası Genel Şartları” C.1. maddesine göre; sigorta ücreti; prim, Güvence Hesabına katılma payı ile sigorta sözleşmesine, bedeline veya primine ilişkin olarak mevcut ve ileride konulacak vergi, resim ve harçlardan oluşur. Sigorta ücretinin tamamı, sözleşme yapılır yapılmaz poliçenin teslimi karşılığında peşinen ödenir. Ancak taraflar, sigorta priminin en az dörtte biri poliçenin teslimi karşılığında peşin olmak koşuluyla, taksitler hâlinde ödenmesini kabul edebilirler. Bu takdirde sigortacı prim ödenmemesi sebebiyle sahip olduğu sözleşmenin feshi hakkından vazgeçmiş sayılır. C.5 maddesinde tebliğ ve ihbar düzenlemesi yapılmıştır. Maddeye göre, sigorta şirketinin ihbar ve tebliğleri sigorta ettirenin poliçede gösterilen adresine bu adreslerin değişmiş olması hâlinde ise sigorta şirketinin merkezine veya sigorta sözleşmesine aracılık yapan acenteye bildirilen son adresine aynı suretle yapılır. Taraflara imza karşılığı olarak elden verilen mektup veya telgraf ile yapılan ihbar ve tebliğler de taahhütlü mektup hükmündedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, TTK’nın 1263. maddesine göre, sigorta sözleşmesi hiçbir şekle tabi tutulmamış ise de, sözleşme yapmaya ehil kişilerin karşılıklı ve birbirine uygun irade açıklamalarıyla sigorta sözleşmesinin kurulacağı kuşkusuzdur. Sözleşmenin yazılı bir belgeye bağlanması ancak ispat açısından önem taşır ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 200 (mülga 1086 sayılı HUMK’nın 288). maddesinde düzenlenmiş şekilde ispatı gerekir. Primin tamamının peşin ve poliçe düzenlenmesi anında para olarak ödenmesi zorunlu ise de, şayet sigortacı bu koşullara uymayarak primi taksitlendirmiş veyahut da primi almadan poliçeyi düzenlemiş ve sigorta ettirene teslim de etmiş bulunuyorsa prim borcunun ödenmediğini ve dolayısıyla sorumluluğun başlamadığını kendisi ispatlamakla yükümlüdür. Bütün bu düzenlemelerden anlaşılıyor ki davalı sigortacı haklı sebeple poliçeyi feshettiğini, feshetmeden önce gerekli ihbarları yasa ve genel şartlara uygun yaptığını ispat etmek durumundadır.
Yukarıdaki açıklamalardan sonra somut olay değerlendirildiğinde; kaza tarihi 06.11.2008’dir. Acente tarafından düzenlenen sigorta poliçesi 07.03.2008 ila 07.03.2009 tarihleri aralığını kapsamaktadır. Poliçe incelendiğinde prim miktarı gösterilmiş, not bölümünde de poliçenin ekleriyle birlikte sigortalı tarafından teslim alındığı, poliçenin makbuz yerine geçtiği belirtilmiştir. Davalı taraf (sigortalı) da poliçe aslının kendilerinde olduğunu belirtmiştir. Kaza Tespit Tutanağı ve ekspertiz raporunda davalı işletenin aracının diğer davalı … şirketine sigortalı olduğu ibareleri yer almıştır. Sunulan zeyilnamenin 23.06.2008 tarihinde acente yetkilisi tarafından düzenlendiği belirtilmiştir. Mahkemece verilen ilk karar davalı işleten (sigortalı) vekili tarafından kaza tarihinde diğer davalı ile aralarında geçerli bir sigorta ilişkisinin bulunduğu, diğer davalının da zarardan sorumlu olduğu gerekçesi ile temyiz edilmiştir. Özel Dairece davalı sigortalının kararı temyizinde hukuki yararının bulunduğunu belirterek, davalılar arasında ileride görülebilecek rücu davası, borçlular arasındaki iç ilişki, usul ekonomisi ve usulü kazanılmış haklar dikkate alınarak hakkındaki karar kesinleşen davalı … şirketinin hukuki sorumluluğunun değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Davalı … şirketinin sorumluluğu ancak kaza tarihinde taraflar arasında geçerli bir poliçe ilişkisinin bulunup bulunmadığı hususunun usulünce araştırılması suretiyle değerlendirilebilir. Bu husus mahkemenin de kabulündedir. Mahkemece bu konuda yeterli araştırma yapıldığı ve zeyilname tarihinin kaza tarihinden önce olduğu, bozma kararının eksik incelemeye yönelik olmadığı gerekçeleriyle hüküm kurulmuş ise de; isteğe bağlı iptal zeyilnamesinde sadece sigortacının imzası bulunmaktadır. Poliçe iptali için sigortalının bir talebi olup olmadığı, varsa prim iadelerinin sigortalı tarafından alınıp alınmadığı, poliçe ödemesi için ihtar yapılıp temerrüt durumunun mevcut olup olmadığı, poliçe iptalinin sigortalıya usulünce bildirilip bildirilmediği irdelenmediği gibi, acente aracılığı ile sigortanın yapıldığı ve primin ödendiği savunması üzerinde de durulmamış, ödeme belgeleri ve varsa primin iadesine ilişkin belgeler getirilmemiştir. Öte yandan savunmalar karşısında gelecek belgelere göre gerekirse acente defter ve kayıtları incelenerek primlerin tahsil edilip edilmediği veya iade edilip edilmediği konusunda araştırma yapmak gerekeceği de gözden kaçırılmıştır. Yalnızca Polnet kayıtlarına dayanılamayacağı gibi, eksik inceleme ve araştırma ile de hüküm kurulamaz.
O hâlde mahkemece, ödeme belgeleri ve prim iadesine ilişkin evrak ve dekontlar da getirtilip, yukarıda belirtilen kanun maddeleri ve açıklamalar ışığında tarafların tüm delilleri toplanarak poliçenin düzenlenme tarihi, beyanın poliçe vadesi içinde meydana gelmesi ve poliçe aslının sigortalının elinde olması, poliçe üzerinde yazan ibareler, poliçenin acente aracılığıyla düzenlenmesi, acenteye ödeme ve primlerin ödendiği/sigortalıya iade edildiği iddiaları, zeyilnamede sigortalının imzasının bulunmaması, iptal talebinin bulunup bulunmadığı, sigortalıya prim ödemesi için ihtar yapılıp yapılmadığı, temerrüt durumu, poliçe iptalinin sigortalıya bildirilip bildirilmediği hususları araştırılarak sonucuna göre davalı … şirketinin tazminattan sorumlu tutulma şartlarının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, bir başka anlatımla kazanılmış haklar da dikkate alınarak, davalı … şirketinin zarardan sorumlu olup olmadığı tespit edilmeli ve sonucuna göre tespit niteliğinde bir karar verilmelidir. Buna göre yukarıda belirtilen genişletilmiş gerekçelerle Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.09.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.