Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/2013 E. 2018/557 K. 28.03.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/2013
KARAR NO : 2018/557
KARAR TARİHİ : 28.03.2018

MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde, ihbar olunan hakimlerin davacının tutuklu olarak yargılandığı davadaki bir kısım işlemlerinin yasaya uygun olmadığı belirtilerek manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, dava konusu işlemlerin kesinleşmediği, davanın dinlenilebilir olmadığı ve sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunulmuştur.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğu hükümlerine dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dava şartı niteliğindeki görev sorunu, kendiliğinden ve öncelikle irdelenmelidir. (HMK m.114, m.115 ve m.138)
Yargılama aşamasında 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair 6545 sayılı Kanun’un 70. ve 86. maddeleri hükümleri uyarınca, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan kararlar nedeniyle hakimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında açılan davaların Ağır Ceza Mahkemeleri tarafından hükme bağlanacağı ön görülmüş; diğer yandan, CMK’nun 142. maddesi ile de zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesi yetkili kılınmıştır. Açıklanan nedenlerle, aşağıdaki şekilde karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda yazılı gerekçeler uyarınca;
1-6545 sayılı Yasa’nın 70. maddesi ile değişik CMK’nun 141/3. maddesi ile 142. maddesi uyarınca mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Dosyanın talep halinde görevli Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Takdiren para cezası tayinine yer olmadığına,
4-Yargılama giderlerinin görevli mahkemede gözetilmesine,”
dair oy birliği ile verilen 01.11.2016 gün ve 2016/34 E., 2016/58 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin yargılandığı ceza davasında ilgili hâkimlerin 19.10.2009 tarihinden itibaren çoğunluk oyu ile vermiş oldukları davacının tutukluluğunun devamına ilişkin kararlarında belirtilen sebeplerin genel, soyut, basma kalıp ve gerekçeden yoksun bulunduğunu, kovuşturmanın başından itibaren deliller toplandığı ve sorgular yapıldığı hâlde tutuklama sebeplerinde hiç bir değişiklik yapılmadığını, aynı konumda ya da daha ağır isnada maruz bırakılan tutuklular tahliye edilirken ya da tutuksuz yargılanırken davacının tutukluluğunun devam ettirilerek eşitlik ilkesinin uygulanmadığını, davacının kişilik özellikleri dikkate alındığında uygulanacak teknik imkânlar nedeni ile tutukluluğun devamı sebebi olarak gösterilen kaçma ve delillerin karartılması ihtimalinin inandırıcı bulunmadığını; tutukluluğun bir tedbir olarak amacının dışında kullanılarak davacının tahliye taleplerinin reddinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. ve 6. maddelerine, Anayasa’nın 2., 9., 10., 19., 36., 38. ve 90/4. maddelerine, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 100. ve 109. maddelerine; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 573/2. maddesi uyarınca yoruma ihtiyaç göstermeyecek derecede açık ve kesin aykırı olduğu gibi kişisel kusur içeren bu işlemlerin Borçlar Kanunu’nun 49. ve Türk Medeni Kanunu’nun 25. maddeleri uyarınca kişilik haklarının ihlali sonucunu yarattığını ileri sürerek, her bir davalı aleyhine 5.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, dava konusu kararın kesinleşmediğini, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, tazminat isteminin koşullarının oluşmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İhbar olunan hâkimler vekili davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Özel Dairece verilen 03.05.2011 tarihli karar ile davanın CMK’nın 141. maddesinde sayılan koruma tedbirinin uygulanmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin olduğu, CMK‘nın 141-144 maddelerinin HUMK’nın 573 ve devamı maddelerine göre özel kanun niteliğinde olduğu, davaya bakmakla ağır ceza mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 16.12.2011 tarihli bozma kararında, hâkimin genel olarak hukuki sorumluluğundan kaynaklanan ve 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesi ile mülga 1086 sayılı HUMK’nın 573 vd (6100 sayılı HMK’nın 46 vd) maddeleri hükümleri uyarınca çözümlenmesi gereken davanın, 6100 sayılı HMK’nın 47. maddesi uyarınca Yargıtay 4. Hukuk Dairesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, bu itibarla ağır ceza mahkemesinin görevli olduğu mülahazasıyla verilen dava dilekçesinin reddine dair kararın usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairece bozmaya uyularak verilen 29.01.2013 tarihli kararda, dava konusunun ceza soruşturması sırasında yapılan işleme ilişkin olduğu, açılan ceza davasının ise derdest olduğu, 6110 sayılı Yasa ile değişik 2802 sayılı Yasanın 93/A maddesi uyarınca ancak asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabileceği gerekçesiyle dava ön şartı yokluğu nedeniyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 18.09.2013 tarihli bozma kararında, somut olayda ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Dairece, hükmün gerekçe kısmında “Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu hâlde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.” ifadelerine yer verilmesine karşın, hüküm kısmında davacıdan harç alınması, davacı aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi ve davacının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına karar vermek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratıldığı, bu bakımından usule aykırı olarak verilen kararın bozulması gerektiği gerekçesiyle kararın usulden bozulmasına karar verilmiştir.
Özel Dairece bozmaya uyularak verilen 03.06.2014 tarihli kararda, ceza soruşturması sırasında yapılan işlemler ile verilen kararlara karşı yasa yolları açık olup CMK’da düzenlendiği, dava konusu edilen husus bu kapsamda olduğu için hakimin hukuki sorumluluğuna ilişkin koşulların gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacı vekilince temyizi üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 14.01.2015 tarihli bozma kararında, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Kanun hükümlerinin ceza hâkimleri ve Cumhuriyet savcıları aleyhine yargısal faaliyet nedeni ile açılan tazminat davalarında görevli mahkeme konusunda yeni düzenlemeler getirdiği, görev sorununun kamu düzenini ilgilendirdiği, bu düzenlemeler dikkate alınarak eldeki dava hakkında karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca verilen 27.01.2016 tarihli karar ile 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesinde sayılan sebeplerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin reddine karar verilmiştir.
Özel Dairece bozmaya uyularak yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile 6545 sayılı Yasanın 70. maddesi ile değişik CMK’nın 141/3. maddesi ile 142. maddesi uyarınca mahkemenin görevsizliğine, dosyanın talep hâlinde görevli Bakırköy Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28.03.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.