YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1958
KARAR NO : 2021/667
KARAR TARİHİ : 03.06.2021
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “prime esas kazancın tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 18. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 10. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirkete ait işyerinde 25.09.2001-21.07.2009 tarihleri arasında işyerinin sevk ve idaresinden sorumlu ustabaşı olarak en son aylık 2.300TL ücretle çalıştığını, çalışmalarının Kuruma asgari ücret üzerinden bildirildiğini, işçilik alacaklarının tahsili istemiyle … 5. İş Mahkemesinin 2009/666 E. sırasına kayden açtığı davada son ücretinin 2.300TL olduğunun kabul edildiğini, söz konusu kararın kesinleştiğini, 25.03.2010 tarihinde emekli olduğunu ancak prime esas kazancının asgari ücret olarak gösterilmesi nedeniyle çok cüzi yaşlılık aylığı aldığını ileri sürerek 25.09.2001-21.07.2009 tarihleri arasındaki çalışmalarının gerçek ücreti üzerinden tespitine, yaşlılık aylığının yeniden düzenlenmesine ve eksik ödenen aylıkların faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı … (…/Kurum) vekili cevap dilekçesinde; davacının taleplerinin yasal dayanaktan yoksun olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
6. Davalı … Etiket Mat. Teks. Yan Ür. San. Tic. Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
Mahkemenin Birinci Kararı:
7. … 18. İş Mahkemesinin 02.06.2014 tarihli ve 2013/921 E., 2014/232 K. sayılı kararı ile; tüm dosya kapsamı ile davacının gerçek ücretinin ispatlandığı, … 5. İş Mahkemesinde açılan işçilik alacakları davasında gerçek ücretin tespit edildiği, Kuruma bildirilenden daha yüksek ücret aldığı anlaşıldığından bilirkişi raporundaki hesaplamaların dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Kararı:
8. … 18. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
9. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 14.11.2014 tarihli ve 2014/18665 E., 2014/23853 K. sayılı kararı ile; 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288, 289 ve 292. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 200 ve 202. maddelerindeki düzenlemelere değinildikten sonra, sözü edilen maddelerde yazılı sınırları aşan ücret alma iddialarının yazılı delil ile kanıtlanması zorunluluğu bulunduğu, bu kapsamda tespiti gereken gerçek ücretin hukuksal geçerliliğe sahip bulunmaları kaydıyla sigortalının imzasını içeren para makbuzları, banka kayıtları, ticari defter kayıtları, ücret bordroları gibi belgelerle kanıtlanmasının olanaklı olduğu, yazılı delil ile ispat sınırının altında kalan iddialar hakkında tanık dinlenebileceği gibi sınırı aşsa bile yazılı delil başlangıcı sayılan belgelerin bulunması durumunda yine tanık ile ispatın mümkün olduğu, öte yandan öngörülen parasal sınırları aşmayan ücret alma iddiaları yönünden dönemsel sigorta prim bordroları ile aylık prim ve hizmet belgelerinde ismi yazılı sigortalıların bilgi ve görgülerine başvurulması, ilgili meslek örgütlerinden ücret araştırması yapılarak toplanan delillere göre karar verilmesi gerektiği, somut olayda HMK’nın yürürlüğünden sonra açılan eldeki davada sigorta primine esas kazanç yönünden yukarıda belirtilen ilkeler ışığında karşılaştırma ve sonrasında yöntemince inceleme ve araştırma yapılmaksızın verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Mahkemenin İkinci Kararı:
10. … 18. İş Mahkemesinin 22.02.2016 tarihli ve 2015/31 E., 2016/33 K. sayılı kararı ile; bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda bozma kararından sonra davacı vekilinin işçilere verilen ücretleri gösteren defterleri sunduğu ayrıca bilirkişiden ek rapor alındığı, … 5. İş Mahkemesindeki davada gerçek ücretin tespit edildiği, davacının sunduğu defterlerin yazılı delil başlangıcı olduğu, emsal ücret yazıları, tanık anlatımları ve kesinleşen davada verilen kararın iddiayı teyit ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:
11. … 18. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararı süresi içinde davalı şirket ile davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
12. Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 31.05.2016 tarihli ve 2016/5503 E., 2016/8989 K. sayılı kararı ile; “…Davacı, 25.09.2001-21.07.2009 tarihleri arasında davalı işverene ait işyerinde hizmet akdine tabi olarak geçen ve davalı Kuruma bildirilen çalışma (zorunlu sigortalılık) süreleri yönünden 2.300,00 TL net ücretle çalıştığının tespitini istemiş, mahkemece, bozma ilamına uyularak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisinde yer alan bilgi ve belgeler karşısında, ayrıntıları 14.11.2014 tarih ve 2014/18665 E. 2014/23853 K. sayılı bozma ilamımızda belirtilen yöntemle yapılan araştırma sonucunda, Kuruma bildirilen ücretin üzerinde ücret alma iddiasının yazılı belgelerle kanıtlanamadığı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, davacı isteminin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalılar vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
13. … 18. İş Mahkemesinin 09.11.2016 tarihli ve 2016/341 E., 2016/432 K. sayılı kararı ile; kesinleşen işçilik alacaklarına ilişkin davadaki tespitin kuvvetli delil teşkil ettiği, ayrıca sunulan defterlerin yazılı delil başlangıcı olduğu belirtilerek önceki gerekçe tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
14. Direnme kararı süresi içinde davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
15. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu (HGK) önüne gelen uyuşmazlık; prime esas kazancın tespitine ilişkin eldeki davada toplanan delillerle iddianın kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
III. ÖN SORUN
16. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce, davalı … Etiket Mat. Teks. Yan Ür. San. Tic. Ltd. Şti’nin Özel Dairenin birinci bozma kararından önce 26.12.2013 tarihli ve 9 sayılı ortaklar kurulu kararı ile tasfiyesinin kapanmasına karar verildiği, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün 30.04.2015 tarihli yazısında şirketin tasfiyesinin sona erdiği 16.01.2014 tarihinde tescil edildiğinden sicil kaydının terkin edildiğinin belirtildiği dikkate alındığında; adı geçen şirketin ihya edilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
17. Ön sorunun çözümü için öncelikle konu ile ilgili kavramların ve yasal mevzuatın irdelenmesi gerekmektedir.
18. Bilindiği gibi çekişmeli yargının konusu davalardır. Dava, bir başkası (davalı) tarafından sübjektif hakkı ihlal veya tehlikeye sokulan veya kendisinden haksız bir talepte bulunulan kimsenin (davacının), mahkemeden hukukî koruma (himaye) istemesidir. Mahkemeden hukukî koruma isteyen kimseye davacı (müddei) denir.
19. Dava, davacının sübjektif hakkını ihlal eden veya tehlikeye sokan veya davacıdan haksız bir talepte bulunan kimseye karşı açılır; bu kimseye de davalı (müddeialeyh) denir.
20. Bir sübjektif hakkın mahkemeler vasıtasıyla ileri sürülmesi yetkisine dava hakkı denir.
21. Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez (Kuru, B./ Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, s:215,235).
22. Tüzel kişinin, tüzel kişiliğinin sona ermesi hâlinde, o tüzel kişinin taraf (husumet) ehliyeti de sona erer.
23. Bu kapsamda limited şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Tüzel kişiliğin sona ermesi için tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması gerekir. Şayet, tasfiye işlemleri gerektiği gibi tamamlanmamış ve tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile limited şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. Öte yandan tüzel kişiliği sona eren davalı şirketin yeniden ihyası ile sicile kaydedilmesi hâlinde o tüzel kişi hakkında dava görülebilir.
24. Somut olayda, 10.01.2012 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan 19.12.2011 tarihli ortaklar kurulu kararı ile “şirketin fesih ve tasfiye haline gelmesine” karar verilmiş olup 16.01.2014 tarihinde sicile tescil edilen ve 22.01.2014 tarihli Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ortaklar kurulunun 26.12.2013 tarihli ve 9 sayılı kararı ile şirketin tasfiyesinin sonuçlandırılması, tasfiye bilançosunun kabulü ile tasfiye memurunun ibra edilmesi yönünde oy birliğiyle karar alınmıştır. İstanbul Ticaret Sicil Memurluğunun 30.04.2015 tarihli ve 49246 sayılı yazısında ise şirketin tasfiyesinin sona erdiği 16.01.2014 tarihinde tescil edildiğinden sicil kaydının terkin edildiği bildirilmiştir.
25. Şu hâlde mahkemece yargılama sırasında tasfiyesinin tamamlandığı belirtilerek sicilden terkin edilmek suretiyle tüzel kişiliği dolayısıyla taraf ehliyeti sona eren anılan şirketin ihyası için davacı tarafa dava açmak üzere süre verilmesi, dava açıldıktan sonra bu davanın sonucunun beklenilmesi, şirketin ihyasından sonra usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması ve sonrasında davacının talepleri hakkında karar verilmesi gerekmektedir.
26. Nitekim HGK’nın 14.05.2019 tarihli ve 2018/17-25 E., 2019/559 K.; 02.07.2019 tarihli ve 2015/10-3944 E., 2019/832 K.; 30.06.2020 tarihli ve 2017/10-2536 E., 2020/488 K. ile 09.12.2020 tarihli ve 2017/(21)10-947 E., 2020/1015 K. sayılı kararları da aynı yöndedir.
27. Hâl böyle olunca mahkemece usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan eksik inceleme ile infazı mümkün olmayacak şekilde karar verilmesi hatalıdır. Usulüne uygun taraf teşkilinin sağlanmadığı eldeki davada yukarıda açıklanan prosedürün yerine getirilmemesi temyiz incelenmesine usulen engel oluşturduğundan direnme kararı bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulmalıdır.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda belirtilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 03.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.