Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1944 E. 2018/1711 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1944
KARAR NO : 2018/1711
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 12. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 27.06.2013 tarihli ve 2012/736 E., 2013/379 K. sayılı kararın davalı vekilince temyizi üzerine Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 14.05.2015 tarihli ve 2015/3072 E., 2015/9055 K. sayılı kararı ile;
“…1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı işyerinde kadrosunun üretim işçisi olduğunu, işyerinde uygulanan TİS hükümleri gereği IV. sınıf olarak ücret aldığını, ancak fiilen yazıcı olarak çalıştığını bu nedenle VI. sınıf olduğunun kabul edilerek aradaki ücret, ikramiye ve yasal ilave tediye farkının ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının üretim işçisi olduğunu, fiilen yazıcı olarak çalışmakta ise de sınav açamadıkları için değişiklik yapılamayacağını, bulunduğu sınıf üzerinden tüm haklarının ödendiğini, hiçbir alacağı olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile VI. sınıf ücretleri üzerinden fark alacakların tahsiline karar verilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu, davacının üyesi olduğu sendika ile davalı arasında bağıtlanan TİS’de gösterilen işlerde belirlenen IV. sınıf ve VI. sınıf kadrolarından davacının yaptığı işe göre VI. sınıf kadrosu yerine IV. sınıf kadrosunda çalıştırılıp çalıştırılmadığı ve bu nedenle ücret ve ücrete bağlı ikramiye ve yasal ilave tediye ücretinde fark alacağının doğup doğmadığı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, davacı davalı işyerine 23.08.1993 tarihinde girdiğini, 01.09.2007 tarihinden itibaren yazıcı olarak çalıştığını iddia etmiştir. Dosyada delil olarak sadece tanık beyanları bulunmakta olup bilirkişi tarafından bu beyanlara itibarla düzenlenen rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur. Mahkemece, işyeri kayıtları hiç incelenmeksizin sadece tanık beyanlarına dayalı olarak sonuca gidilmiştir.
Yapılacak iş; davacının fiilen yazıcılık yaptığını iddia ettiği döneme ilişkin olarak İzmir Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü işyerinde uzman bilirkişiye iş yeri kayıtları üzerinde inceleme yetkisi vererek inceleme yaptırmalı; davacının fiilen yaptığı iş ve bu işi hangi tarihten itibaren yaptığı tespit edilmeli, yaptığı işin karşılığı TİS’deki düzenlemeler uyarınca sınıfı belirlenmeli buna göre varsa fark istekler hüküm altına alınmalıdır. Eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.
O halde davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır…”

gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan fark ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait iş yerinde 23.08.1993-30.11.2011 tarihleri arasında tahakkuk şube yazıcısı (yazıcı/hesapçı) olarak çalıştığını, 01.09.2007 tarihinden itibaren yaptığı işin karşılığı altıncı sınıf olduğundan bu sınıfa ait ücretin ödenmesi gerekirken kadrosunun üretim işçisi olarak görünmesi nedeniyle dördüncü sınıfa ait ücretin ödendiğini belirterek fark ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili işverenin 06.02.2001 tarihinden itibaren özelleştirme kapsamına alındığını, iş yerinde iktisadi anlamda üretim yapan herhangi bir birimin kalmadığını, bu sebeple ihtiyaç fazlası memur personelin diğer kamu kurumlarına nakledildiğini, işçi personelin ise iş sözleşmelerinin feshedilerek 4/C statüsünde diğer kamu kurumlarında istihdamının sağlandığını, atıl iş gücünün haddinden fazla olması sebebiyle ihtiyaç oluşmadığından sınıf yükseltme sınavlarının yapılmadığını, iş yerinde saat ücretlerinin unvanlara göre belirlenmediğini, aynı kıdeme sahip ve aynı sınıftaki işçilerin saat ücretlerinin aynı olduğunu, yazıcı/hesapçı olan işçi personelin dördüncü sınıf olmasının toplu iş sözleşmesine uygun olduğundan ve davacının hak ettiği alacakları dördüncü sınıf saat ücreti üzerinden ödendiğinden davacının herhangi bir alacağı bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir
Mahkemece, davacı ve davalı tanık beyanlarından davacının yazıcı/hesapçı olarak çalıştığının anlaşıldığı, keşif sırasında yapılan incelemede davalı iş yerinde büro kısmında kendisine tahsis edilen masada işlemlerini bilgisayar yardımı ile yaptığının tespit edildiği, davacının iş yerinde altıncı sınıfa ait işte ve konumda çalışmasına karşılık kendisine dördüncü sınıf üzerinden ücretlendirme yapıldığı, 06.06.2013 tarihli bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.
Mahkemece, Özel Daire bozma kararında belirtilen hususların daha önce uzman bilirkişiler ile keşif yapılarak yerine getirildiği, aynı nitelikteki 2015/353 Esas sayılı dosyada maddi hata talebi kabul edilerek Özel Dairece bozma kararının kaldırıldığı, iş yerinin keşif sonrası kapatılması sebebiyle yerinde inceleme yapma imkânının ortadan kalktığı, bir kısım işçilerin alacaklarına kavuşmalarına rağmen işlemlerin hiç yapılmamış kabul edilmesinin aynı durumda olan diğer işçilerin alacaklarına kavuşamamasına neden olduğu ve bu durumun kişilerin eşitlik, adalet ve hakkaniyet duygularını zedeleyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda davacının yaptığı işe göre altıncı sınıf kadrosu yerine dördüncü sınıf kadrosunda ücretlendirilip ücretlendirilmediği ve burada varılacak sonuca göre davacının fark ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Toplu iş sözleşmesi işçi kuruluşları ile işveren kuruluşları veya işveren arasında iş (hizmet) sözleşmesine uygulanabilecek çalışma şartlarını belirleyen ya da düzenleyen sözleşmedir. Toplu iş sözleşmesi işçilerle işverenler arasındaki iş ilişkisini değil, sadece bir veya birçok iş yerinde, bir işletmede ya da işkolunda uygulanabilecek çalışma/çalıştırma şartlarını düzenlemektedir. Öte yandan toplu iş sözleşmesi onu bağıtlayanlar arasında hukuki ilişkiler doğurmaktadır (Narmanlıoğlu, Ü.: İş Hukuku II Toplu İş İlişkileri, Yeni Mevzuata Göre Yazılmış 2. Baskı, s;292).
Nitekim 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 2’nci maddesinin birinci fıkrasının (h) bendindeki tanıma göre, toplu iş sözleşmesi, iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hususları düzenlemek üzere işçi sendikası ile işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işveren arasında yapılan sözleşmeyi ifade etmektedir.
Kanunun 33’üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında 2’nci maddesindeki tanıma uygun düzenlemelere yer verilmiş ve toplu iş sözleşmesinin, iş sözleşmesinin yapılması, içeriği ve sona ermesine ilişkin hükümleri içereceği ayrıca tarafların karşılıklı hak ve borçları ile sözleşmenin uygulanması, denetimi ve uyuşmazlıkların çözümü için başvurulacak yollara ilişkin düzenlemelere yer verilebileceği belirtilmiştir.
Bu durumda toplu iş sözleşmeleri tarafların hakları ve borçları yanında asıl ve ağırlıklı olarak iş sözleşmelerine uygulanacak (normatif) hükümleri içermektedir. Normatif hükümler emredici kanun hükmü gibi kapsamına aldığı iş sözleşmelerine uygulanırlar. Buradan çıkan sonuç ise, iş sözleşmelerinin toplu iş sözleşmesine aykırı olamayacağıdır. İş sözleşmesindeki toplu iş sözleşmesine aykırı hükümlerin yerini toplu iş sözleşmesi hükümleri alacaktır. Toplu iş sözleşmelerine kanunen belirlenen amacı içinde kalmak ve kesin emredici nitelikteki kanun hükümlerine aykırı bulunmamak şartı ile iş sözleşmelerinin yapılmasına, türlerine, şekillerine, çalışma şartlarına ve iş sözleşmelerinin sona ermesine ilişkin hükümler konulması mümkündür.
Toplu iş sözleşmesi ile taraflar hizmet (iş) sözleşmeleri için belli bir şekil şartı koyabilecekleri gibi, bazı kimselerle sözleşme yapılmamasını ya da yapılmasını, bazı kimselerin öncelikle işe alınmasını kararlaştırabilirler. Yine toplu iş sözleşmesi akdeden taraflar iş sözleşmesinin muhtevasına ilişkin olarak ücret, ücretin ekleri, fazla çalışma, dinlenme hakları özellikle tatil ve izinler ve diğer işçilik hakları konularında düzenlemeler yapabilecekleri gibi iş sözleşmesinin sona ermesi nedenleri, özellikle fesih yetkisinin sınırlanması ve feshe bağlanan kanuni sonuçlar hakkında da toplu iş sözleşmesine hüküm koyabilirler (Narmanlıoğlu, s;357).
Toplu iş sözleşmesi ile iş sözleşmelerine ilişkin olmak üzere hükümler konulması mümkün ise de, konulacak hükümlerin kanunların emredici hükümlerine aykırı olamayacağı açıktır. Ancak burada sözü edilen kanunun emredici hükümlerini mutlak emredici hükümler olarak anlamak gerekir. Örneğin toplu iş sözleşmesi ile kıdem tazminatı tavanının değiştirilmesi mümkün olmayacaktır. Ancak nispi emredici hükümlerin yani işçi lehine konulan hükümlerin aksinin toplu iş sözleşmesi ile işçi lehine değiştirilmesi mümkündür. Örneğin mevsimlik işçilerin yıllık izin hakkı olmadığına dair 4857 sayılı İş Kanunu’nun 53/3’üncü maddesinin aksine bir düzenleme yapılarak mevsimlik işçilere yıllık izin hakkı tanınması toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılabileceği gibi, yine 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17’nci maddesindeki ihbar süreleri işçi lehine arttırılabilecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait iş yerinde 23.08.1993-30.11.2011 tarihleri arasında tahakkuk şube yazıcısı (yazıcı/hesapçı) olarak çalıştığını, 01.09.2007 tarihinden itibaren yapmış olduğu işin karşılığı altıncı sınıf olduğundan bu sınıfa ait ücretin ödenmesi gerekirken kadrosunun üretim işçisi olarak görünmesi nedeniyle dördüncü sınıfa ait ücretin ödendiğini belirterek fark ücret, ilave tediye ve ikramiye alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili tarafından sunulan imzasız bordrolar ile iş ve ücret hesap hareketlerine ilişkin belgelerde davacının görevinin “üretim işçisi” olarak düzenlendiği, yıllık ücretli izin belgelerinde ise davacının görev yerinin “Tahakkuk Şube Müdürlüğü” olarak belirtildiği görülmektedir.
Öte yandan davacı ve davalı tarafın kabulünde olduğu ve mahkemece yapılan keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporundan anlaşılacağı üzere davacı, Tahakkuk Şube Müdürlüğünde bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı olarak çalışmaktadır.
Bundan başka Kamu İşletmeleri İşverenleri Sendikası ile Türkiye Tütün, Müskirat, Gıda ve Yardımcı İşçileri Sendikası arasında imzalanan 01.03.2007-28.02.2009 ve 01.03.2009-28.02.2011 yürürlük süreli Toplu İş Sözleşmelerinin 30’uncu maddesinde;
“a) Bütün iş yerlerinde yetenekli görülen işçiler kadro imkânı olduğu ve iş ihtiyacı bulunduğu takdirde, şubenin önerisi ve iş yeri amirinin onayı ile bir üst sınıftaki işe geçirilebilirler. IV. ve daha yukarı sınıflara geçmeye yetenekli görülenler sınava tabi tutulurlar. Bütün iş yerlerinde bir işçi yeni geçtiği sınıfta en az bir yıl çalışmadıkça daha yüksek bir sınıfa geçirilemez. Sınavlar, iş yerinde boş olan kadrolar için mart ve eylül aylarında yapılır. Bu sınavın yapılması hiç bir şekilde ertelenemez. Bu maddede sözü edilen sınıf değiştirme sınavlarında “İç Sınav Yönetmeliği” hükümleri uygulanır.
b) Aynı grubun sınıf silsilesine ve kadrosuna göre bir üst sınıftan daha yüksek bir sınıfa geçirilmesi gereken işçilere, o sınıfa ait kadro karşılık gösterilmek suretiyle geçtiği sınıftaki aynı kıdemdeki emsali işçinin ücreti verilir. Bu gibilerin daha yüksek sınıfa intibak etmeleri, her sınıfta bir yıl çalışmış olmalarına bağlıdır. c) Kadrosuna göre bir üst sınıftan daha yukarı bir sınıfta isimlendirilmiş, grubu değişik ve toplu iş sözleşmesinde tanımı bulunan başka bir işte daimi olarak çalıştırılması uygun görülen yeterlilik belgesi bulunan işçi, İç Sınav Yönetmeliği gereğince açılan ilk sınava sokulur. Kazandığı takdirde bilfiil çalıştığı işin iş tanımındaki cetvelde o işin karşılığı gösterilen sınıflardan ilkine geçirilir. Geçtiği sınıftaki aynı kıdemdeki emsali işçinin ücreti verilir.” hükmü bulunmaktadır.
Aynı toplu iş sözleşmelerinin Ek:2 Umumi Hizmetler başlıklı listesinde; tahakkuk ve hesap işlerinde çalıştırılan ve bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı olarak çalışan işçilerin IV.-V.-VI. sınıfta, üretim işçilerinin ise I,-II,-III,-IV sınıfta yer aldıklarına ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Dosya kapsamından, davacı işçinin davalı işveren tarafından kayden üretim işçisi kadrosunda gösterilmek suretiyle fiilen bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı kadrosunda IV. sınıfa tabi şekilde çalıştırıldığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacının bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı olarak çalıştırılması ile davalı işverenin bahsi geçen hizmete ilişkin kadro ihtiyacının bulunduğu açıktır. Toplu iş sözleşmesinin 30’uncu maddesinde sınavın yapılması hiç bir şekilde ertelenmeyeceği düzenlenmiştir. Dolayısıyla davalı işveren tarafından sınavın yapılmaması fiilen bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı olarak IV. sınıfa tabi şekilde çalıştırılan davacı işçinin, bahsi geçen kadrodaki çalışma süresi de dikkate alındığında VI. sınıfa ait ücrete hak kazanmasına engel teşkil edemez.
Öyleyse, fiilen bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı olarak IV. sınıfa tabi şekilde çalışmaya başlayarak iş sözleşmesinin feshine kadar aynı kadroda çalışmaya devam ettiği anlaşılan davacının yaptığı işin karşılığının VI. sınıfa ait ücret miktarı olduğu kuşkusuzdur.
Zira, müktesebatı dışında bir işle görevlendirilen davacı işçiye toplu iş sözleşmesinin 30/b maddesinde yukarı sınıflara geçme sınavının hiçbir şekilde ertelenemeyeceği belirtilmesine rağmen bu süre içinde sınav yapılmaması suretiyle yukarı sınıfa yükselmesinin engellenmesinin sözleşmeye aykırılık oluşturacağı, bu durumda indirim yapılmamak kaydıyla fiilen yaptığı işin karşılığı olan ücret ödenmelidir.
Her ne kadar Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, toplu iş sözleşmesinin 30. maddesinde, yeterli görülen işçilerin kadro imkânı olduğu ve işçi ihtiyacı bulunduğu takdirde şubesinin önerisi ve iş yeri amirinin onayı ile bir üst sınıftaki işe geçebilecekleri, IV. sınıf ve daha yukarı sınıflara geçmeye yeterli görülenlerin sınava tabi tutulacağı yönünde düzenleme yapıldığı, davalı iş yeri özelleştirme kapsamında olduğundan üretim yapan biriminin kalmaması sebebiyle 2011 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı doğrultusunda küçülmeye gidilerek personelin bir kısmının diğer kamu kurumlarına gönderilmesi, emeklilik hakkını kazananların da tazminatları ödenerek iş sözleşmelerinin sona erdirilmesi, boş kadronun bulunmaması ve ihtiyaç şartlarının oluşmaması sebebiyle toplu iş sözleşmesinin 30’uncu maddesinde düzenlenen sınıf yükseltme sınavlarının yapılmamasının olağan olduğu, ayrıca toplu iş sözleşmesinde sınavın yapılmamasına bağlanan herhangi bir yaptırımın da bulunmadığı, anılan toplu iş sözleşmesi hükmüne göre işçilerin sınıf değiştirebilmeleri için yetenekli olmalarının yanı sıra buna uygun kadro ve iş ihtiyacının bulunması, çalıştığı şubenin önermesi, amirinin onayı gibi şartların da bir arada bulunması gerektiği, bu şartların birinin veya birkaçının gerçekleşmemiş olması durumunda sınav açılmasının zorunluluğundan söz etmenin mümkün olmadığı, dolayısıyla davalı tarafın tasarrufuna bırakılmış bu düzenleme karşısında sınav yapılması için kadro göstermeyen ve ihtiyacı bulunmayan işverenin sorumlu tutulmamasının mümkün olmadığı, taraflar arasında davacının bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı olduğu ve davacıya IV. sınıf üzerinden ücret ödendiği hususunun ihtilâfsız olduğu, toplu iş sözleşmesinde bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçının sadece VI. sınıfta çalışabileceğine ilişkin bir düzenleme bulunmadığı, davacının IV. sınıf olarak da çalıştırılmasının mümkün olduğu, davalı iş yerinde ücretlerin unvana göre değil kıdem ve sınıflara göre belirlendiği, davacının IV. sınıfta çalıştırılmasının toplu iş sözleşmesine aykırı olmadığı, davacı işçinin kayden yazıcı/hesapçı gösterilmiş olması durumunda da IV. sınıf olarak aynı ücret alacağı, ücret konusunda herhangi bir hak kaybı olmadığı, bahsedilen sebeplerle sınav yapılamaması nedeniyle atama imkânı bulunmayan bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı unvanlı kadronun VI. sınıf ücretinin ödenmesine imkân bulunmadığı, bu konuda Yargıtay’ın değişik dairelerinden geçen aksine istikrarlı kararların olduğu, iş yerinde çalışan tüm işçiler bakımından sınav açılmadığından eşit işlem borcuna aykırılığın oluşmadığı, sınav açılmış olsa dahi kazanıp kazanmayacağı belli olmayan davacıyı sınava girmiş ve sınavı kazanmış kabul ederek dava konusu taleplerin kabul edilmesinin toplu iş sözleşmesine ve dosya kapsamına uygun olmadığı, kararın değişik gerekçe ile bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de Kurul çoğunluğu tarafından bu görüş benimsenmemiştir.
Hâl böyle olunca mahkemenin direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, hüküm altına alınan alacak miktarlarına ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun olup; hüküm altına alınan alacak miktarlarına ilişkin temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.11.2018 gününde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY
Somut olayda davacı fiilen şube yazıcısı olarak çalıştığını ve 01.09.2007 tarihinden itibaren yapmış olduğu işin karşılığının 6. sınıf olması sebebiyle bu sınıfa ait ücretin ödenmesi gerekirken 4.sınıf ücretin ödendiğini iddia ederek fark ücret alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Mahkeme davacının yazıcı/hesapçı olarak çalıştığının tanık beyanlarıyla sabit olduğu, yapılan keşifle de masa başı büro işi yaptığı tespit edildiğinden, fiilen 6.sınıf işte çalışmasına karşılık 4.sınıf için ücretlendirme yapıldığı gerekçesiyle davayı kabul etmiştir.
Yargıtay Kapatılan 7.Hukuk Dairesi ise davacının fiilen yaptığı işin ayrıntılı olarak araştırılması amacıyla mahkeme kararını araştırmaya yönelik olarak bozmuştur.
Davacı tarafın maddi hata bulunduğu talebi Yargıtay kapatılan 7.Hukuk Dairesi tarafından reddedilmiştir.
Yerel Mahkeme önceki gerekçelerle ve İzmir 12. İş mahkemesinin 2015/353 Esas sayılı dosyasında davacı lehine karar verildiği, bu dosyada farklı karar verilmesi durumunda kişilerin eşitlik,adalet ve hakkaniyet duygularını zedeleyeceği gerekçesi ile önceki kararında direnmiştir.
Davacının yazıcı/hesapçı olduğu, bilgisayar kullandığı ve 4.sınıf üzerinden ücret ödendiği ihtilafsızdır. Toplu iş sözleşmesine göre yazıcı/hesapçı sınıfı 3/ 4 /5 sınıf olarak çalışabilmektedir. Bilgisayar kullanan yazıcı /hesapçı ise 4 / 5/ 6 sınıf olarak çalışabilmektedir.Bilgisayar kullanabilen yazıcı/ hesapçı sadece 6.sınıf olarak çalışacaktır diye bir düzenleme yoktur, 4.sınıf olarak da çalışması mümkündür.
Toplu iş sözleşmesi 30. madde sınıf değiştirmeyi düzenlemektedir.”…yetenekli görülen işçiler kadro imkanı olduğu ve işçi ihtiyacı buluduğu takdirde şubesinin önerisi ve işyeri amirinin onayı ile bir üst sınıftaki işe geçirilecektirler. 4.sınıf ve daha yukarı sınıflara geçmeye yetenekli görünenler sınava tabi tutulurlar” hükmünü içermektedir.
İşyerinde ücretler ünvana göre değil kıdem ve sınıflara göre belirlenmektedir.Davacının Toplu İş Sözleşmesine göre 4.sınıfta çalıştırılmasında Toplu İş Sözleşmesine aykırılık yoktur. Kayden üretim işçisi gösterilmiş olmakla birlikte fiilen yazıcı/hesapçı olarak istihdam edilmiştir. Kayden yazıcı/ hesapçı olarak gösterilmiş olsaydı dahi 4.sınıf olarak aynı ücreti alacaktı. Yani ücret konusunda her hangi bir kaybı söz konusu değildir.
Davalı işyeri özelleştirme kapsamında olduğundan üretim yapan biriminin kalmaması sebebiyle 2001 tarihli Özelleştirme Yüksek Kurulu kararı doğrultusunda küçülmeye giderek personelin bir kısmını diğer kamu kurumlarına göndermiş olması, emeklilik hakkını kazananları da tazminat hakedişlerini ödeyerek iş akitlerini sona erdirmesi ve boş kadro ve ihtiyaç şartlarının oluşmaması sebebiyle Toplu İş Sözleşmesi 30.maddesinde düzenlenen sınıf yükseltme sınavlarının yapılmaması olağandır. Kaldı ki toplu iş sözleşmesinde sınavın yapılmamasına bağlanan her hangi bir yaptırım da düzenlenmemiştir.
Davacının alabileceği ücret miktarı açısından 4.sınıf kadro itibariyle üretim işçisi veya yazıcı/hesapçı kadrosunda çalışan işçi olarak gözükmesinin veya çalışmasının bir hak kaybına yol açmadığı açıktır.Burada ihtilaf konusu 4.sınıf sonrasında 5.sınıf ve 6.sınıf kadrosundan davacının ücret alıp almaması gerektiği noktasında toplanmaktadır.Yukarıda da bahsedildiği gibi Toplu İş Sözleşmesi 30.maddesi gereği üst sınıflara geçiş kesinlikle sınavlarla olabilmektedir. Sınav yapılmasının şartları da yine Toplu İş Sözleşmesinde düzenlenmiştir.
Anılan TİS hükmüne göre işçilerin sınıf değiştirebilmeleri için yetenekli olmalarının yanında buna uygun kadro ve iş ihtiyacının bulunması,çalıştığı şubenin önermesi, amirinin onayı gibi şartlarında bir arada bulunması gerekmektedir. Bu şartlardan birinin veya bir kaçının gerçekleşmemiş olması durumunda sınav açılmasının zorunluluğundan söz etmek mümkün değildir. Bu nedenle davalı idarenin tasarrufuna bırakılmış bu akdi düzenleme karşısında sınav yapılması için kadro gösteremeyen ve ihtiyacı bulunmayan idarenin de sorumlu tutulması mümkün değildir.
Davacının hiç atanmadığı, T.C.Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu nun önerisi doğrultusunda da yukarıda bahsedilen nedenlerle sınav yapılmaması nedenleriyle hiç atanma imkanının bulunmadığı bilgisayar kullanabilen yazıcı/hesapçı ünvanlı kadronun 6.sınıfının ücretinin ödenmesi imkanı bulunmadığı çok açıktır.
Her ne kadar mahkeme direnme kararında eşitlik,adalet ve hakkaniyet duyguları zedeleneceği gerekçesiyle sadece İzmir 12. İş Mahkemesinin 2015/353 Esas sayılı dosyası ile ilgili Yargıtay kararından bahsetmişse de; 22.Hukuk Dairesinin -2017/8188 Esas 2017/3155 Karar sayılı ve 22.02.2017 tarihli onama kararıyla Mahkemenin aynı dava konusuyla ilgili red kararı onanmış, Yargıtay kapatılan 7.Hukuk Dairesinin 2015/3073 Esas 2015/9056 Karar sayılı ve 14.05.2015 tarihli ilamı ile araştırma bozması yapılmış, maddi hata talebi reddedilmiş, direnme üzerine dosya HGK’ na gönderilmiştir. Yargıtay kapatılan 7.Hukuk Dairesinin 2015/4648 Esas 2015/7673 Karar sayılı ve 29.04.2015 tarihli ilamıyla mahkemenin kabul kararı, talebin reddi gerekçesi ile bozulmuş, maddi hata talebi ise reddedilmiştir yine Yargıtay kapatılan 7.Hukuk dairesinin 2015/3701 Esas 2015/7614 Karar sayılı ve 29.04.2015 tarihli ilamı ile mahkemenin red kararı onanmış olup Yargıtay kapatılan 7.Hukuk Dairesi dava konusu aynı olan davalar yönünden başlangıçta verdiği kararlardan son yıllarda görüş değişikliğine giderek davaların reddi yönünde istikrarlı kararlar vermiştir. Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 2010/27187 Esas , 2012/35728 karar sayılı ve 01.11.2012 tarihli kararında da mahkemenin red kararı onanmıştır.
Görüldüğü gibi Yargıtay’ ın değişik iş dairelerinden geçen aksine istikrarlı kararlar mevcuttur. Davanın kabulu halinde bu kez yukarıda belirtilen talebin reddine dair kararlarla çelişki oluşacak ve eşitlik,adalet v hakkaniyet duyguları daha çok zedelenecek, bir çok işçinin talepleri reddedilip kesinleşmişken bu iki dosyada taleplerin kabul edilmesi halinde bu takdirde eşitlik adalet ve hakkaniyet duyguları asıl bu kez zedelenmiş olacaktır.
Yukarıda açıklanmaya çalışıldığı üzere, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun sayın çoğunluğunun vardığı sonuçla TİS nin 30 madde hükmü işlevsiz kalmış ve sınavda başarılı olma şartına bağlı olan sınıf değiştirmelerde sınav şartı kaldırılıp, çalışma süresi şartına bağlı olarak sınıf yükselmesi kabul edilmiş olmaktadır. Sadece davacı işçi yönünden değil,iş yerindeki tüm çalışanlar yönünden sınav açılamamış, iş yerinde çalışan işçiler yönünden işverence herhangi bir eşit işlem borcuna aykırılık da oluşturulmamıştır. Sınav açılsa dahi kazanıp kazanmayacağı belli olmayan davacıyı sınava girmiş ve kazanmış kabul ederek dava konusu talepleri kabul edilmiş olmaktadır ki bu durum taraflar arasında imzalanan ve her iki tarafı da bağlayıcı olan TİS hükümlerine ve dosya kapsamına uymamaktadır. Tüm bu nedenlerle saygıdeğer çoğunluğun görüşüne katılmamaktayız.