Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1930 E. 2018/1578 K. 25.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1930
KARAR NO : 2018/1578
KARAR TARİHİ : 25.10.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki karşılıklı “boşanma” davalarından dolayı yapılan yargılama sonunda Konya 4. Aile Mahkemesince davaların kabulüne dair verilen 01.10.2013 tarih ve 2012/430 E., 2013/728 K. sayılı karar davalı-karşı davacı (erkek) vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 12.06.2014 tarih ve 2014/2056 E., 2014/13245 K. sayılı kararı ile:
“…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalı-davacı kocanın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Mahkemece, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında ve boşanmaya neden olan olaylarda, davalı-davacı kocanın kabul edilen kusurları yanında, eşine şiddet uyguladığı kabul edilerek, bu eylemin kadının kişilik haklarına saldırı niteliği bulunduğu gerekçesiyle kadın yararına manevi tazminat verildiği anlaşılmaktadır. Kocanın, mahkemece kabul edilen diğer kusurları kanıtlanmış ise de; eşine şiddet uyguladığına dair tanık beyanlarının görgüye müstenit olmayıp duyuma dayalı olduğu, bu durumda kocanın eşine şiddet uygulama kusurunun yeterli ve inandırıcı deliller ile kanıtlanamadığından, kocanın diğer kusurlarının da eşinin kişilik haklarına saldırı niteliği taşımadığına göre, kadının manevi tazminat talebinin reddi gerekirken (TMK.md.174/2), yazılı olduğu şekilde davacı-davalı kadının manevi tazminat talebinin kabulü doğru olmamıştır…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl ve karşı dava, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 166/1. maddesi uyarınca açılan evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı boşanma istemine ilişkindir.
Davacı-karşı davalı (kadın) vekili, tarafların evliliğin başlangıcında bağımsız bir evde oturmadıklarını, davalının müvekkilinin balkona dahi çıkmasına izin vermediğini, şiddet uyguladığını ve ailesinin akıl almaz şekilde evliliğe müdahalesine sessiz kaldığını, en ufak olayda müvekkilinin babasına telefon açılarak “gel, kızını al git” dendiğini, bu tür anlaşmazlıkların sonrasında ayrı bir ev kiralanmasına rağmen davalının sürekli çeşitli bahanelerle ailesinin yanına gittiğini, müvekkilini ve müşterek çocuğu yalnız bıraktığını, son olarak “ben eve ve size bakamam, babamlar eve girmiş, taksit ödemem gerek” diyerek şahsi eşyalarını evden toplayıp evi terk ettiğini ileri sürerek tarafların boşanmalarına, müşterek çocuğun velayetinin anneye tevdiine, çocuk için 250,00 TL tedbir ve iştirak nafakasına, müvekkili için 250,00 TL tedbir ve yoksulluk nafakasına, 25.000,00 TL maddi ve 25.000,00 TL manevi tazminata karar verilmesini istemiştir.
Davalı-karşı davacı (erkek) vekili, evlenirken tarafların müvekkilinin ailesi ile birlikte oturulacağı hususunda anlaştıklarını, dava dilekçesinde iddia edilen olayların gerçeği yansıtmadığını, kadın eşin müvekkilini hep horladığını, her fırsatta beğenmediğini, sevmediğini söylediğini, lüks talepleri olduğunu, ağır küfür ve hakaretler ettiğini, “benim için sokakta koca çok” şeklinde sözler söylediğini, tarafların oturduğu ev için kooperatifle anlaşılması üzerine müşterek evin boşaltılmasının istendiğini, kiralanacak uygun fiyatlı bir ev bulunmayınca müvekkilinin eşine baba evine dönmeyi önermesi üzerine eşinin evi terk ettiğini, müvekkilinin de çaresiz kalıp ailesinin yanına gittiğini ileri sürerek asıl davanın reddine, karşı boşanma davasının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, boşanmaya yol açan olaylarda iki tarafın da kusurlu olduğu ancak birlik görevlerini yerine getirmeyen kadına oranla; emniyet amirliğince düzenlenen 21.04.2012 tarihli ifade tutanağında karısına fiziksel şiddet uyguladığını kabul eden, birlik görevlerini yeterince yerine getirmeyen, müşterek haneyi kendi ailesinin evine taşıyıp evlilik birliğinin fiilen bitmesine sebep olan ve birlikte yaşamaktan imtina eden davalı-karşı davacı erkeğin daha ağır kusurlu olduğu gerekçesiyle karşılıklı olarak açılan davaların kabulü ile tarafların boşanmalarına, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesine, davacı-karşı davalı kadın yararına 8.000,00 TL maddi, 8.000,00 TL manevi tazminata, 200,00 TL tedbir ve 250,00 TL yoksulluk nafakasına, çocuk için 150,00 TL tedbir, 160,00 TL iştirak nafakasına karar verilmiştir.
Davalı-karşı davacı (erkek) vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan sebeple bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı-karşı davacı (erkek) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda kadının, erkeğin fiziksel şiddetine maruz kalıp kalmadığı, burada varılacak sonuca göre davacı-karşı davalı (kadın) yararına TMK’nın 174/2. maddesi uyarınca manevi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Belirtilmelidir ki; boşanma kararı bozucu yenilik doğuran bir karar niteliğinde olup, boşanmanın kesinleşmesiyle evlilik birliği sona erer. Ne var ki, boşanmanın eşler bakımından kişisel ve mali olmak üzere bir takım sonuçlarının bulunduğu kuşkusuzdur. Manevi tazminat talebi de boşanmanın eşlerle ilgili mali sonuçlarından biridir.
Nitekim, 4721 sayılı TMK’nın 174. maddesinin 2. Fıkrası; “Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevî tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.” hükmünü içermektedir.
Madde metninden de anlaşıldığı üzere; bozulan manevi dengenin yeniden sağlanması için kabul edilmiş bir tatmin (veya telafi) yöntemi olan manevi tazminata karar verilebilmesi için kusura ilişkin bir kısım koşulların varlığı gerekmektedir. Şöyle ki; boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, kusursuz ya da daha az kusurlu olması gerektiği açıktır.
Somut olayda; mahkeme ve Özel Daire arasında davacı-karşı davalı kadının birlik görevlerini yerine getirmediği, davalı-karşı davacı erkeğin de birlik görevlerini yerine getirmediği gibi evi terk ederek birlikte yaşamaktan kaçındığı, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkek eşin ağır kusurlu olduğu noktasında uyuşmazlık söz konusu olmayıp, fiziksel şiddet vakıasının gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin çekişme bulunmaktadır.
Tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde; 2008 yılında evlenen ve bir kız çocukları bulunan tarafların daha önceden de aralarında anlaşmazlıklar bulunmasına karşın birlikte yaşamaya devam ettikleri, ancak son olarak davalı-karşı davacı erkeğin eşyalarını alıp evden gitmesiyle tarafların ayrı yaşamaya başladığı, 21.04.2012 tarihinde ise dosya içerisine giren emniyet ifade tutanaklarından anlaşıldığı üzere, davalı-karşı davacı erkeğin, kadının ve ailesinin yaşadığı eve giderek çocuğunu görmek istediği, bu sırada çıkan tartışmada eşine fiziksel şiddet uyguladığı hususu davacı-karşı davalı kadın, annesi ve kardeşi tarafından ifade edildiği gibi bu olay nedeniyle davalı-karşı davacı erkeğin “bir kaç defa eşini dövdüğü ancak hiçbirisinin fayda etmediği, huzursuzluklarının devam ettiği” şeklinde zapta geçirilen beyanından da anlaşılmaktadır. Bu durumda davalı-karşı davacı erkeğin diğer kusurlarının yanında eşine fiziksel şiddet uyguladığı kabul edilmelidir. “Fiziksel şiddet” eyleminin TMK’nın 174/2. maddesi anlamında kadının kişilik haklarına saldırı oluşturacağı her türlü duraksamadan uzak olup, davacı-karşı davalının bu eylem nedeniyle üzüntü ve utanç duyduğu, onur kırıklığı yaşadığı açıktır.
O halde, yerel mahkemenin “davacı-karşı davalı kadın yararına manevi tazminata hükmedilmesine” ilişkin direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, manevi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazları Özel Dairece incelenmediğinden, bu yönlere ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı yerinde olup manevi tazminatın miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 25.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.