Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1907 E. 2018/793 K. 18.04.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1907
KARAR NO : 2018/793
KARAR TARİHİ : 18.04.2018

MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi

Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 8. Aile Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.07.2008 gün ve 2007/790 E., 2008/891 K. sayılı karar davacının temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.11.2009 gün ve 2008/16472 E., 2009/19888 K. sayılı kararı ile:
“…Yapılan soruşturma, toplanan delillerle davalının, eşine mütamadiyen ağır sözlerle hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır….”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı olarak açılan boşanma istemine ilişkindir.
Davacı, eşinin hakaretlerine ve aşağılamalarına evlilik birliğinin devamı için sabır gösterdiğini, evlilikleri boyunca her fırsatta kendisinin başka kadınlarla beraber olduğu düşüncesi ile eşinin kıskançlıklar yaptığını, davalının hakaretleri, tehditleri ve iftiraları nedeniyle işyerinde dahi rahat edemediğini, annesine karşı da hakaretler ettiğini ileri sürerek boşanma kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, davacının eve geç geldiğini, maddi durumunun kötüleşmesi nedeniyle aşırı borçlandığını, eve haciz gelmesine neden olduğunu, müvekkilini Emine adlı bir bayanla aldattığını, boşanma konusunda müvekkilini tehdit ettiğini belirterek davanın reddi ile müşterek çocuğun velayetinin müvekkiline verilmesine, müşterek çocuklar için ayrı ayrı 150,00 TL ve müvekkili için de 300,00 TL tedbir nafakasına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının başka bir kadınla olan ilişkisi yüzünden ailevi yükümlülüklerini yerine getirmediği, davalı kadının hakaretlerinin bu duruma tepki niteliğinde olduğu, geçimsizlikte ağır kusurun davacıda olduğu ve davalının davaya itirazının hakkın kötüye kullanımı niteliğinde olmadığı, hiç kimsenin de kendi kusurundan kaynaklanan nedenlerle kendisi lehine sonuçlar elde edemeyeceği gerekçesiyle boşanma davasının reddine karar verilmiştir.
Davacının temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında gösterilen gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davacı erkek tarafından davalının şahsına yönelik ağır hakaretleri olduğu, temyiz tarihi itibariyle 10 yıldır ayrı yaşadıkları, davalının davanın reddini istemesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunduğu, direnme kararının bozulması gerektiği belirtilerek temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda davalı kadının kusurlu olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı erkeğin boşanma davasının kabul edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır
Uyuşmazlığın çözümü için ilgili yasal düzenlemelerin değerlendirilmesinde yarar vardır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK)’nın 166.maddesinin bir ve ikinci fıkraları; 
“Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir…”  
hükmünü içermektedir.  
Anılan madde gereğince evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanmaya karar verilebilmesi için başlıca iki şartın gerçekleşmiş olması gerekmektedir. İlki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması, diğeri ise ortak hayatın çekilmez hâle gelmiş bulunmasıdır. Genel boşanma sebeplerini düzenleyen ve yukarıya alınan madde hükmü; somutlaştırılmamış veya ayrıntıları ile belirtilmemiş bir çok konuda evlilik birliğinin sarsılıp sarsılmadığı noktasında hâkime takdir hakkı tanımıştır.
Söz konusu hüküm uyarınca evlilik birliği, eşler arasında ortak hayatı çekilmez duruma sokacak derecede temelinden sarsılmış olduğu takdirde, eşlerden her biri kural olarak boşanma davası açabilir ise de, Yargıtay bu hükmü tam kusurlu eşin dava açamayacağı şeklinde yorumlamaktadır. Nitekim benzer ilkeye HGK’nın 04.12.2015 gün ve 2014/2-594 E., 2795 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
Evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsılmış olması durumunda, davacının kusuru daha ağır ise davalının açılan davaya itiraz hakkı bulunmaktadır (TMK m. l66/II).
Bu düzenlemeyle davalıya bu yolla bir itiraz hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın kötüye kullanılmasının yaptırımı da aynı hükümde belirtilmiştir.
Gerçekten, TMK. m. l66/II son cümleye göre itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, tarafların 21.09.1994 tarihinde evlendiği, 17.07.2007 tarihinde eldeki davanın açıldığı, dinlenen tanık beyanlarına göre davalı kadının eşine sürekli ağır sözlerle hakaret etmek suretiyle kusurlu olduğu, bu durumda TMK’nın 166 maddesinin birinci fıkrası uyarınca davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşılmıştır.
O hâlde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının davacıya geri verilmesine, aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca tebliğden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 18.04.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.