YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1702
KARAR NO : 2017/869
KARAR TARİHİ : 26.04.2017
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 2. Tüketici Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 02.10.2013 gün ve 2013/247 E., 2013/132 K. sayılı kararın davalı ING Bank A.Ş. vekili tarafından temyizi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 20.01.2014 gün ve 2014/1356 E., 2014/1227 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, krediyi alırken kendisinden toplam 2.104,00TL ücret alındığını ileri sürerek, hiç bir hukuki dayanağı olmayan miktarın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dosya üzerinden karar verilerek davanın kabulüne karar verilmiş; karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1. Savunma hakkı Anayasanın 36.maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan …nun 27.maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. HMK.’nın 320/1.maddesinde “mahkeme mümkün olan hallerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar vereceği” belirtilmişse de bunun ancak ön inceleme aşamasında ve “mümkün olan hallerde” olduğu belirtilmek suretiyle yasanın uygulama alanı dar bir çerçeve ile belirlenmiştir. HMK’nın 27.maddesinde belirtildiği üzere davanın taraflarının, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakları mevcut olup, bu hak çerçevesinde tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanabilmeleri gerekmektedir. Hukuki dinlenilme hakkının usul hukukundaki bir diğer yansıması ise, HMK madde 297/ 1-c bendinde yer almış olup buna göre, mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin belirtilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Hal böyle olunca, tarafların hukuki dinlenilme hakkı bağlamında ilk derece mahkemesince duruşma yapılması kural olup, mahkemece tarafların iddia ve savunmalarının toplanarak duruşma açılması ve tarafların açıklamaları dinlenildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya üzerinde karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirir.
2. Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir…”
gerekçesi ile hüküm bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava; 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanundan kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Davacı konut kredisi kullandığı ve yapılandırdığı sırada davalı Banka tarafından dosya masrafı adı altında haksız tahsilat yapıldığını ileri sürerek 2.104,00 TL’nin davalıdan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ING Bank A.Ş. vekili yapılan kesintinin hukuka ve sözleşmeye uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece duruşma açılmaksızın dosya üzerinden davanın kabulüne hükmedilmiştir.
Davalı ING Bank A.Ş. vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece yargılamada tarafların yazılı beyanlarının alındığı, bildirilen delillerin toplandığı, davanın niteliği gereği dosyaya sunulan belgeler ve tarafların kabulünde olan masraf tutarları dışında araştırmayı gerektirir başkaca bir hususun söz konusu olmadığı, HMK’nın 320. maddesinde düzenlenen “Mahkeme mümkün olan hallerde, tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinde karar verir” hükmü gereğince dosya üzerinde inceleme yaparak karar verildiği, bu nedenlerle savunma hakkının kısıtlanması ve HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkının ihlalinin bulunmadığı kanaatiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı ING Bank A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tüketicinin kullandığı kredi sebebiyle masraf adı altında yapılan kesintilerin iadesine ilişkin basit yargılama usulüne tâbi davada mahkemenin dosya üzerinden karar vermesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Gerek mülga 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 23/2. maddesi, gerekse yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 73/4. maddesine göre tüketici mahkemelerinde “basit yargılama usulü”nün (6100 sayılı HMK. m.316 vd.) uygulanacağı hüküm altına alınmıştır.
Bu noktada basit yargılama usulünün özellikleri üzerinde durmakta yarar vardır:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda iki temel yargılama usulü düzenlenmiştir. Bunlar; yazılı (m.118-186) ve basit (m.316-322) yargılama usulleridir. Davanın açıldığı mahkemeye veya uyuşmazlığın niteliğine göre uygulanacak yargılama usulü farklılık göstermektedir. Örneğin, asliye hukuk mahkemelerinde kural olarak yazılı yargılama usulü uygulanırken, sulh hukuk mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır.
HMK’nın “Basit yargılama usulüne tabi dava ve işler” başlıklı 316. maddesinin (g) bendi düzenlemesi uyarınca; “Diğer kanunlarda yer alan ve yazılı yargılama usulü dışındaki yargılama usullerinin uygulanacağı belirtilen dava ve işler” basit yargılama usulüne tabidir.
HMK’da yazılı yargılama usulü ayrıntılı olarak düzenlenmiş, basit yargılama usulü ise temel özellikleri ve farklı noktalarıyla belirtilmiş olup, hüküm bulunmayan hallerde yazılı yargılama usulüne ilişkin hükümlerin uygulanacağı ifade edilmiştir (m.322/1).
Basit yargılama usulü daha çabuk sonuçlandırılması gereken, daha kısa bir incelemeye ihtiyaç duyan ve daha kolay bir inceleme ile sonuçlandırılabilecek dava ve işler için kabul edilmiş daha basit ve daha seri bir yargılama usulüdür.
Basit yargılama usulünde dava ve davaya cevap verilmesi yazılı yargılama usulünde olduğu gibi dilekçe ile olur (m.317/1). Ancak dava ve cevap dilekçeleri yönetmelikte belirlenecek formun doldurulması suretiyle de verilebilir (m.317/4). Burada amaç, basit işlerde avukat tayin edemeyenlere kolaylık ve böyle bir durumda dahi dava ve cevap dilekçelerinin bir düzen içinde mahkemeye verilmesini sağlamak, ayrıca hak kayıplarının önüne geçmektir.
Basit yargılama usulünde cevap süresi, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak, mahkeme duruma göre, bu sürede cevap dilekçesi verilmesi zor ise, bu süre içinde başvurulmak kaydıyla bir defaya mahsus olarak ve iki haftayı geçmeyecek ek bir süre verebilir (m.317/2).
6100 sayılı HMK’nın 317.maddesinin 3.fıkrası uyarınca, basit yargılama usulünde, dava ve cevap dilekçesi dışında cevaba cevap (replik) ve ikinci cevap (düplik) dilekçesi verilemez. Bu çerçevede, taraflar dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini (açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek) bildirmek, ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirtilecek belge ve dosyalar için de, bunların bulunabilmesini sağlayacak bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorundadırlar. Dilekçe sayısı, bu usulde görülecek işlerin basit olması ve kısa sürede karara bağlanmasını sağlamak amacıyla sınırlandırıldığından, birer defa dilekçe vermek durumunda olan tarafların daha dikkatli davranmaları gerekmektedir.
Basit yargılama usulünde iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağı, yazılı yargılama usulünden farklı olarak dava açılmasıyla ve cevap dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlar (m.319).
HMK’nın basit yargılama usulünde “Ön inceleme ve tahkikat” başlıklı 320. maddesi uyarınca; Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir, daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
Görüldüğü üzere basit yargılama usulünde, yazılı yargılama usulünden farklı olarak ön inceleme ve tahkikat işlemleri de basitleştirilmiştir. Bu kapsamda eğer dosya üzerinden karar verilmesi mümkünse (örneğin, geçici hukuki korumalarda), taraflar duruşmaya çağrılmadan sadece dilekçe ve delilleri dikkate alınarak karar verilebilir.
Buna göre; HMK’nın 320. maddesinin açık düzenlemesi karşısında mahkeme, basit yargılama usulüne tabi dava ve işlerde, dava şartları yoksa davayı usulden reddedebilir; ilk itirazlar hakkında ya da dilekçelere eklenen deliller yeterli görülürse davanın esası hakkında karar da verebilir. Dilekçeler aşamasının tamamlanmasından sonra, tarafların dilekçelerine ekledikleri ya da ilgili yerlerden getirtilmesini istedikleri delillerin toplanması ile mahkemece tarafların iddia ve savunmaları ile delilleri incelenmiş olacaktır. Bu nedenle ön inceleme duruşması yapılmadan dosya üzerinden, mevcut deliller ile dava şartları ve ilk itirazlardan başka, davanın esası hakkında da karar verilmesi mümkündür. Bu şekilde dosya üzerinden karar verildiğinde, taraflara dava ve cevap dilekçesinin tebliği ile bu dilekçelerinde bildirdikleri deliller toplanmış olacağından, hukuki dinlenilme hakkının ihlal edildiğinden de söz edilemeyecektir.
Yukarıda açıklandığı üzere, dosya üzerinden karar verilemiyorsa, bu durumda mahkeme ön inceleme yapar. Burada da, mahkeme dava şartları ve ilk itirazların varlığını inceleyerek, hak düşürücü süreler ve zamanaşımı süreleri hakkında tarafları dinler. Bundan sonra hakim, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit ederek, tarafları sulhe teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları; sulh olmamışlarsa anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır ve tutanak hazır bulunanlarca imzalanır. Tahkikat bu tutanağa göre yürütülür (m.320/2).
Yukarıda belirtilen ön incelemeden sonra mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikatın yürütülmesi için en fazla iki duruşmada yargılamayı tamamlamak zorundadır ve duruşmaların arası da en fazla bir ay olmalıdır (m.320/3-c.1).
Basit yargılama usulünde tahkikat tamamlandıktan sonra, yazılı yargılama usulünde olduğu gibi sözlü yargılama için ayrı bir kesit öngörülmemiştir; bunun için ayrıca süre verilmez. Hakim tahkikatın tamamlandığı duruşmada, tarafların son beyanlarını alır ve yargılamanın sona erdiğini belirterek hükmünü tefhim eder (m. 321/1).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık incelendiğinde; mahkemece tensip zaptı düzenlenerek, taraflara delillerini bildirmeleri yönünde ara karar kurulduğu ve davanın taraflarına anılan bu tutanağın tebliğ edildiği, yine davalı bankadan kredi sözleşmesi ve eklerinin istenildiği, tüm bu aşamalardan sonra taraflar duruşmaya davet edilmeden dosya üzerinden nihai kararın verildiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 320. maddesinin 1. fıkrasında “mümkün olan hallerde” taraflar duruşmaya davet edilmeksizin karar verileceği düzenlenmiş olup, mahkemece, re’sen delil toplanmakla, dosyada mevcut delillerin karar verilmesine yeterli görülmediğinin kabulü zorunludur. Bu durumda somut olayda, dosya üzerinden karar verilebilmesi “mümkün olan hal” söz konusu olmadığından, davalıya hukuki dinlenilme hakkı tanınmadan, taraflar duruşmaya davet edilmeksizin karar verilmesi isabetsizdir.
Hal böyle olunca, somut olay itibariyle duruşma açmadan dosya üzerinden karar verilmesi doğru değildir.
Hukuk Genel Kurulunun 05.06.2015 gün ve E:2013/13-2430, K:2015/1500; 28.01.2015 gün ve E:2013/13-1697, K:2015/790 sayılı kararlarında da aynı sonuca varılmıştır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında mahkemenin zaten taraflarca delil olarak dayanılmış banka kayıtlarını celp etmesinin re’sen delil toplama olarak değerlendirilemeyeceği, basit yargılama usulüne tabi davalarda asıl olanın duruşma açılmaksızın karar vermek olduğu, somut uyuşmazlığın da dosya üzerinden yapılacak inceleme ile çözümlenmesinin mümkün bulunduğu gözetilerek kararın onanması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Buna göre, yerel mahkeme direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davalı ING Bank A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 26.04.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi