Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1696 E. 2018/1334 K. 19.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1696
KARAR NO : 2018/1334
KARAR TARİHİ : 19.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İstanbul 15.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.01.2013 tarihli, 2010/579 E., 2013/56 K. sayılı kararın davalı Sosyal Güvenlik Kurum (SGK) vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 07.11.2013 tarihli 2013/17950 E., 2013/27623 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı, davalı ile aralarında sağlık hizmeti sunulması konusunda sözleşmeleri bulunduğunu, davalının yaptığı tahkikat sonucu, …. isimli kişinin kimlik bilgileri kullanılarak ….. isimli kişinin sağlık hizmeti aldığını bildirerek sözleşmenin 5.1.4.maddesi aykırı davranıldığı gerekçesi ile cezai işlem uygulandığını, oysa 5510 sayılı kanun gereği doğum ve doğum muayenesi ile ilgili hertürlü sağlık hizmetinin davalı tarafça karşılanacağının belirtildiği halde haksız cezai şart uygulandığını bildirerek işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile aralarında sağlık hizmeti sunumuna ilişkin sözleşme bulunduğunu, başkasının kimlik bilgileri ile başvuran hastaya sağlık hizmeti verilmesi nedeniyle uygulanan cezai şart işleminin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.Mahkemece, başkasının kimlik bilgileri ile başvuran hastaya sağlık hizmeti verildiğini ancak doğum, hamilelik halinde sağlık hizmeti verilmesi için kurum tarafından sağlık yardımının karşılanması şartı olmadığı, her halükarda sağlık hizmeti verileceği, bu anlamda idarenin bir zararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.Başkasının kimlik bilgileri kullanılarak hasta …..’na sağlık hizmeti verildiği hususu dosya kapsamından anlaşılmaktadır.Davacı bu durumun kasti olmadığını, hasta tarafından yanıltıldıklarını, ayrıca doğum ve doğum muayenesinin davalı tarafından karşılanmasının zorunlu olması nedeniyle idarenin bir zararı olmadığını ileri sürmüştür. Nevarki taraflar arasındaki sözleşmesinin 5.1.4.maddesinde özetle,kurum tarafından sağlık yardımları karşılanmayan kişilere sundukları sağlık hizmetini kurum tarafından sağlık hizmetleri karşılanan kişiler üzerinden kuruma fatura ettiğinin tesbiti halinde hizmet bedelinin 10.000 TL den az olmamak üzere beş katı tutarında cezai şart uygulanacağına ilişkin sözleşme maddesi mevcut olup davacı tarafça bu sözleşme maddesi hükmüne uyulmadığı hususu açıktır.Sağlık hizmeti verilen kişinin doğumla ilgili sağlık masraflarının davalı tarafından zaten karşılanacak olması davacının sözleşme hükmüne aykırı davrandığı gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.Bahsedilen sözleşme maddesinin uygulanması, bir zararın doğup doğmamasına göre değil,hizmet sunumunda mevzuata uygun davranılması ve hizmetin belirli kriterlere uygun ve düzgün işlemesini sağlamak amacına dönüktür. Açıklanan nedenle ceza şartın uygulama koşullarının oluştuğunun kabulü ile davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir…”
gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, menfi tespit istemine ilişikindir.
Davacı vekili taraflar arasındaki sağlık hizmeti alım protokolü çerçevesinde müvekkilinin işlettiği hastanede, sigortalı olmayan kişinin sigortalı bir başka kişinin kimliği üzerinden tedavi edilip bedelinin kuruma fatura edildiği iddiası ile davalı Kurumun müvekkili hakkında Protokolün 5. 1. 4 maddesi çerçevesinde uyguladığı cezai işlemin haksız olduğunu, hastaların kimlik tespit ve kontrolü ile ilgili her türlü özenin gösterilmesine rağmen dava dışı kişilerin suç teşkil eden kötü niyetli ve aldatıcı davranışları neticesinde gerçekleşen olayda müvekkiline atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığını, söz konusu gebe hasta için Kuruma 66,96 TL fatura edildiğini, gebeler için verilen sağlık hizmetlerinin Kurum sigortalısı olmasalar dahi Kurum tarafından karşılanacağına ilişkin 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun ilgili hükümleri karşısında Kurum zararının doğduğundan bahsedilemeyeceği gibi 10.000 TL’lik cezai şart uygulamasının Kurumun sebepsiz zenginleşmesini doğuracak kadar fahiş ve haksız olduğunu ileri sürerek söz konusu işlem yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili Arnavutköy İlçe Kaymakamlığının 19.07.2010 tarihli yazısı ile, gebe-bebek-lohusa takip sisteminde (GEBLİZ) gebe olarak görünen M.G. isimli kişinin 07.12.2009 ve 22.12.2009 tarihlerinde davacıya ait Özel Arnavutköy Hastanesinde muayene olduğuna ilişkin kayıtların doğru olmadığının, gerçekte muayene olan kişinin G.H.G. isimli bir başka kişi olduğunun tespit edildiğinin bildirilmesi üzerine Kurum yetkilileri tarafından inceleme yapıldığını, bu inceleme sonucunda uygulanan cezai işlemin hukuka ve taraflar arasındaki Protokole uygun olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece tanık beyanlarına göre davacıya ait işletmede kimlik tespit ve kontrolünün titizlikle sağlanmaya çalışıldığı ve gerekli özenin gösterildiği, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu gereğince gebelerin her türlü tıbbi müdahale giderinin davalı idarece karşılanacak olması nedeniyle dava konusu olayda davalı idarenin herhangi bir zararının bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyiz itirazları üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda karar başlığında yazılı gerekçeler ile bozulmuştur.
Bozma kararına karşı yerel mahkeme önceki karar gerekçeleri ile direnme kararı vermiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; kurum sigortalısı olmayan gebe hastanın sağlık giderlerini hasta tarafından sunulan sigortalı başka bir kişiye ait kimlik verileri üzerinden kuruma fatura eden davacı … hizmeti sunucusunun taraflar arasındaki sağlık hizmeti alım sözleşmesinin 5.1.4. maddesi çerçevesinde sorumlu tutulup tutulamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, davaya konu cezai işlemin dayanağı taraflar arasındaki 2009 tarihli “Sağlık Hizmeti Alım Sözleşmesi” dir.
Sahibi olduğu hastanede bu sözleşme hükümleri çerçevesinde sağlık hizmeti sunan davacıya, Kurum sigortalısı M.G.isimli kişinin kimlik bilgileri üzerinden sigortası bulunmayan G.H. isimli hastanın tedavi giderlerinin Kuruma fatura edildiğinin anlaşılması üzerine anılan sözleşmenin 5.1.4. maddesine aykırı davranıldığı gerekçesi ile cezai işlem uygulanmıştır.
Anılan maddede Kurum tarafından sağlık yardımları karşılanmayan kişilere sundukları sağlık hizmetinin sağlık yardımları karşılanan kişiler üzerinden Kuruma fatura edildiğinin tespit edilmesi hâlinde; bu hizmet bedelinin, 10.000 TL’den az olmamak şartıyla beş katı tutarında cezai şart uygulanacağı düzenlenmiştir.
Bu noktada yerel Mahkeme ve Özel Daire arasındaki uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için bahsi geçen sözleşme hükmündeki “Kurum tarafından sağlık yardımları karşılanan kişiler” anlatımından anlaşılması gerekenin ne olduğunun konu ile ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde tespit edilmesi gerekmektedir.
Sözleşmenin “Konu” başlıklı 1.2. maddesinde sağlık hizmeti verilecek kişi “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sağlık yardımları karşılanan ve bu sözleşmenin (2) numaralı maddesinde sayılan kişiler” olarak tanımlanmıştır.
Atıf yapılan (2). maddede ise “Sözleşmeye göre hizmet alacak kişiler” Sağlık Uygulama Tebliği’nin 1.2. numaralı maddesinde belirtilen kişiler olarak gösterilmiştir.
Dava konusu olayın gerçekleştiği tarihte yürürlükte olan Sağlık Uygulama Tebliği (SUT)’un “Kapsam” başlıklı 1.2. maddesi “5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve diğer kanunlardaki Özel hükümler gereği genel sağlık sigortasından yararlandırılan kişiler” şeklindeki düzenlemeyi haizdir.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63’üncü maddesinde finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri sıralanmış olup, maddenin (c) bendinde analık sebebiyle yapılacak tıbbi muayene ve tedavi giderlerinin genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları hâlinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hâllerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finanse edileceği açıkca hükme bağlanmıştır.
Nitekim anılan Kanun’un 67’nci maddesinde de sağlık hizmetlerinden yararlanmak için aranan şartlar yönünden 63’üncü madddenin (c) bendi düzenlemesi de istisna tutulmuş, bu suretle tedavi giderlerinin herhangi bir şart aranmaksızın karşılanacağı açıklığa kavuşturulmuştur.
Dava konusu sözleşme hükmünde düzenlenen cezai yaptırım gerektirir eylem tümüyle şekli mahiyette olup bu eylem nedeniyle sağlık hizmeti sunucusunun sorumluluğuna gidilmesi için Kurum aleyhine zarar kastı ya da zararın gerçekleşmesi şartı aranmayacağından Mahkemenin bu yöndeki gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Bununla birlikte; açıklanan sözleşme hükmünün işlerlik kazanması için tedavi giderleri Kurum tarafından karşılanmayacak kişilerin masraflarının Kuruma fatura edilmesi gerekmekte olup; somut uyuşmazlıkta dava dışı G.H.’nin olay tarihinde gebe olduğu ve davacıya ait hastanede bu kapsamda tedavi ve muayenesinin yapıldığı çekişmesizdir. Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında gebelerin taraflar arasındaki sözleşmenin 5.1.4. maddesi anlamında “Kurum tarafından sağlık yardımları karşılanmayan kişiler” den sayılmayacağı açıktır.
O hâlde yerel mahkemenin direnme gerekçesi bu yönden yerinde olup davacının sözleşme hükmüne aykırı davrandığından bahsedilemeyeceğinden menfi tespit isteminin kabulüne karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak 5502 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumuna İlişkin Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un 36.maddesinin “Kurum, (…) (2) faaliyetleri dolayısıyla yapılan işlemler yönünden ilgili kanunlarında yer almamış olsa dahi 2/7/1964 tarihli ve 492 sayılı Harçlar Kanununa göre alınan harçlardan, elektrik ve havagazı tüketim vergisi ve yangın sigortası vergisi hariç olmak üzere 26/5/1981 tarihli ve 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu gereğince alınan vergi, harç, katılma payı ile tasdik ücretlerinden, düzenleyeceği kâğıtlar nedeniyle damga vergisinden, sahip olduğu taşınmazlar dolayısıyla emlak vergisinden, satın alınan ve satılan taşınmazlar ile ilgili olarak tapu ve kadastro döner sermaye bedellerinden ve her türlü dava ve icra işlemlerinde teminat yatırma mükellefiyetinden muaftır” düzenlemesine rağmen yerel mahkemece direnme hükmünün 4.bendi “Davacı tarafından sarf edilen 17,15 TL başvuru harcı, 148,50 TL peşin harç” ın davalı Kurum’a yüklenmesi usul ve yasaya aykırı; davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları da yerindedir. Ne varki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden direnme hükmünün 4’üncü bendinin hükümden çıkarılarak yerine “Davacı tarafından sarf edilen 17,15 TL başvuru harcı ve 148,50 TL peşin harcın talep hâlinde davacıya iadesine, 50 TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” cümlesinin yazılmasına ve düzeltilmiş bu hâliyle onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının 4′ üncü bendinin hükümden çıkarılarak yerine “Davacı tarafından sarf edilen 17,15 TL başvuru harcı ve 148,50 TL peşin harcın talep hâlinde davacıya iadesine, 50 TL posta masrafının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” cümlesinin yazılması ve düzeltilmiş bu hâliyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3’üncü maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429′ uncu maddesi gereğince ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 19.09.2018 gününde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.