YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1602
KARAR NO : 2017/888
KARAR TARİHİ : 03.05.2017
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki açılan “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gebze Aile Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 15/03/2012 gün ve 2011/1547 E., 2012/514 K. sayılı karar davalı … vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 11/09/2013 gün ve 2013/2777 E., 2013/20546 K. sayılı kararı ile;
“…Dava; dava konusu taşınmazın devrinin muvazaa nedeniyle iptali ve davacı adına tescili, olmazsa rayiç bedel karşılığı alacağa ilişkindir. Mahkemece, ilk kararıyla dava Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayalı tapu iptal tescil davası olarak değerlendirilip, kabul edilmiştir. Dairemizin 17.05.2011 tarihli ilamıyla “ıslah niteliğinde bulunmayan 04.6.2008 tarihli dilekçe dikkate alınarak davanın Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayalı tapu iptal tescil davası olarak nitelendirilip karar verilmesi ve muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davasına ilişkin hüküm kurulmaması sebebiyle” hüküm bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuştur. Davacı vekili, bozmadan sonra 10.11.2011 tarihli dilekçeyle davasını Türk Medeni Kanununun 194. maddesi gereğince tapu iptal ve tescil davası olarak ıslah ettiğini beyan etmiştir. Mahkemece, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesi gereğince ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar mümkün hale geldiğinden bahsedilerek, dava Türk Medeni Kanununun 194. maddesi kapsamında tapu iptal ve tescil davası olarak değerlendirilerek kabulüne karar verilmiştir. Gerek, 01.11.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177/1. maddesinde, gerekse 1086 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 84. maddesinde “ıslahın tahkikatın, sona ermesine kadar yapılabileceği düzenlenmiş olup, ıslah konusunda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda yeni bir düzenleme getirilmemiştir. Bozmaya uyulmuş olmakla bozma lehine olan taraf için usulü kazanılmış hak doğmuştur. Kaldı ki, bir davanın yargılaması sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca bozulmasından sonra tarafların ıslah isteminde bulunmalarına imkan olmadığı 04.02.1948 gün ve 10/3 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile kabul edilmiştir. Bu durumda bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gözönüne alınmadan, ıslah isteminin kabulü ile Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi ve muvazaaya dayalı tapu iptal tescil talebi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı davalı eşi İbrahim üzerine kayıtlı dava konusu taşınmazın kendisinin çalışmaları sonucu alındığını, aralarının bozulduğu bir dönemde eşinin bu taşınmazı davalı …’ya vekalet vermek suretiyle davalı …’e muvazaalı bir şekilde devrettiğini belirterek taşınmazın kendi adına tescilini olmadığı takdirde rayiç bedelinin tespit edilerek davalı … ve Recep’ten tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı 04.06.2008 tarihli dilekçe ile davasını her ne kadar muvazaa iddiasına dayandırarak açmış ise de tapunun iptali için Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 194. maddesinin de geçerli bir hukuki sebep olduğunu, nitelendirmenin ne şekilde olursa olsun davanın kabulünün gerektiğini bildirmiştir.
Davalı … boşanma durumunda taşınmazı eşine geri vermemek için davalı …’ya vekalet verdiğini, davalı …’nın taşınmazı davalı …’e sattığını, davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
Davalı … vekili taşınmazın davalı … tarafından evlilik tarihinden önce alındığını, edinilmiş mal olmadığını, müvekkilinin taşınmazı bedelini ödeyerek satın alındığını, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023 maddesi uyarınca iyiniyetinin korunması gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı …, davalı …’in eşinden mal kaçırmak amacıyla taşınmazı devrettiğini, davalı …’in bu durumu bildiğini ancak sözünde durmadığını ve taşınmazı geri vermediğini belirtmek suretiyle davayı kabul ettiğini beyan etmiştir.
Yerel mahkemece ilk kararda davanın TMK’nın 194. maddesine istinaden açılmış tapu iptali ve tescil davası olduğu belirtilerek davaya konu yerin aile konutu olarak özgülendiği, davalılardan Recep’in de taşınmazı satın alırken bu yerin aile konutu olduğunu ve davacının da satışa rızasının bulunmadığını bildiği, bu durumda TMK’nın 1023. maddesi koşullarının davalılardan Recep yönünden gerçekleşmediği gerekçesiyle tapunun iptali ve taşınmazın önceki malik olan davalı … adına tesciline karar verilmiş, hüküm davacı … ve davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Özel Dairece birinci bozma kararında, davacının ıslah niteliği taşımayan 04.06.2008 tarihli dilekçesine itibar edilerek davanın TMK’nın 194. maddesine dayalı tapu iptal tescil davası olarak nitelendirilip karar verilmesinin ve muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davasına ilişkin hüküm kurulmamasının hatalı olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili ilk bozma kararından sonra verdiği 12.12.2011 tarihli dilekçe ile davayı ıslah ettiğini ve taşınmazın aile konutu olduğunu belirterek TMK 194. maddesi gereğince davalı …’e yapılan satışın iptali ile taşınmazın malik İbrahim adına tescilini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda tahkikat bitinceye kadar ıslah yapılabileceği ve davacının da davasını 12.12.2011 tarihli dilekçe ile ıslah ettiği, davanın TMK’nın 194. maddesine göre açılmış tapu iptal tescil davası olduğu belirtilerek ilk karardaki gerekçelerle davanın kabulüne, taşınmazın tapusunun iptali ile önceki malik İbrahim adına tesciline karar verilmiştir.
Hüküm davalı … vekili tarafından temyiz edilmiş, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel mahkemece bozma kararına dayanak yapılan İçtihadı Birleştirme Kararının mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ıslahı düzenleyen hükümleri gereğince verilmiş bir karar olduğu, oysa bozmaya konu mahkeme kararının yargılaması sırasında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) yürürlüğe girdiği, 6100 sayılı HMK’nın ıslahı düzenleyen hükümleri gereğince verilmiş bir İçtihadı Birleştirme kararı bulunmadığı belirtilerek önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü davalı … vekilince temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, birinci kararın bozulmasından sonra yapılan ıslahın geçerli olup olmadığı; muvazaaya dayalı olarak açılan tapu iptal tescil davasında bozma sonrası yapılan ıslah talebi esas alınmak suretiyle TMK’nın 194. maddesine dayalı olarak hüküm kurulmasına usulen olanak bulunup noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çıktığı tarihte yürürlükte olan mülga 1086 sayılı HUMK’un 83. ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da, yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiş benzer hükümlere 6100 sayılı HMK’nın 176 ve 177/1. maddelerinde yer verilmiştir.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Eş söyleyişle, ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur
Bu konuda 1086 sayılı HUMK zamanında verilmiş olan 04.02.1948 gün ve 1948/3 E., 1944/10 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da (İBK) yukarıda bahsi geçen hükümler benimsemiş; ayrıca ıslahın tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay’ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı kabul edilmiştir. Sözü edilen kararda taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınmasının davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olacağı, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılmasının, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi davanın tamamen ıslah edildiği hallerde işin sonuçlandırılmasını güçleştireceği vurgulanmıştır.
Nitekim 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun (HMK) 177/1. maddesinin tahkikat sonuçlanıncaya kadar ıslah yapılabileceğini öngördüğünü, bu sebeple Yargıtayın bozma kararı sonrasında tahkikat safhasına dönüleceğinden bozmadan sonra ıslah yapılabileceği, 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinin yanlış yorumlandığı, 1948 tarihli İçtihadı Birleştirme Kararının 6100 sayılı HMK karşısında güncelliğini kaybettiğini, bozma kararı sonrasında ıslah yapılıp yapılamayacağına dair Yargıtay Daireleri arasında görüş aykırılığı bulunduğu ileri sürülerek içtihadın birleştirilmesi talep edilmiş ise de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu 06.05.2016 gün ve 2005/1 E., 2006/1 K. sayılı kararında 04.02.1948 gün ve 1948/3 esas, 1944/10 karar sayılı içtihadı birleştirme kararındaki benzer gerekçelerle “bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve içtihadı birleştirme kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” dair karar verilmiştir.
O halde bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı başlangıçta dava konusu taşınmazın devrinin muvazaa nedeniyle iptali ve davacı adına tescilini, olmazsa rayiç bedel karşılığını talep etmiş, mahkemece 31.07.2008 tarihli kararda davanın TMK’nın 194. maddesine dayalı tapu iptal tescil davası olduğundan bahisle değerlendirme yapılarak kabul kararı verilmiştir. Özel Dairece 17.05.2011 tarihli kararla “ıslah niteliğinde bulunmayan 04.6.2008 tarihli dilekçe dikkate alınarak davanın TMK’nın 194. maddesine dayalı tapu iptal tescil davası olarak nitelendirilip karar verilmesi ve muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davasına ilişkin hüküm kurulmaması sebebiyle” hüküm bozulmuştur. Mahkemece, bozma kararına uyulduğu belirtildiği halde bozmadan sonra ibraz edilen ıslah dilekçesi dikkate alınarak TMK’nın 194. maddesi gereğince tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmiştir. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere hem 1948 tarihli İBK, hem de 2016 tarihli İBK dikkate alındığında bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından mahkemenin direnme gerekçesi hatalıdır.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.