Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1453 E. 2018/1784 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1453
KARAR NO : 2018/1784
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesince davalı … yönünden davanın reddine, davalı … yönünden maddi tazminat talebinin kabulüne, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne dair verilen 15.04.2014 tarihli ve 2012/263 E. 2014/259 K. sayılı karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.10.2015 tarihli ve 2014/13375 E., 2015/11269 K. sayılı kararı ile;
(…Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı … yönünden istemin bir bölümü kabul edilmiş, diğer davalı yönünden reddedilmiştir. Karar davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı …’nın kendisi ile evli olduğunu bildiği halde dava dışı eşi ile birlikte olduğunu, diğer davalının ise bu yönde dedikodu yaydığını eylemlerinin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğunu iddia ederek, uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davacının iddialarını kabul etmediklerini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre davalı …’nın, davacının eşi ile, evli olduğunu bilerek birlikte olduğu hususu sabit görülerek, bu davalı yönünden davanın kısmen kabulü ile davacı eş yararına maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir.
TMK.nun 185. maddesine göre, “Evlenmeyle eşler arasında evlilik birliği kurulmuş olur. Eşler birlikte yaşamak, birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadırlar.” Aynı Kanun’un 174. maddesine göre de, “Mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu taraf, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir. Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.”
Evlenmeyle eşler arasında kurulan aile birliğinin taraflara yüklediği ödevlerin ihlali veya yerine getirilmemesi durumunda, bu yükümlülüğü yerine getirmeyen eş yönünden Türk Medeni Kanunu’ndaki sonuçları, boşanma ve boşanma sebebi olması durumunda, bu olaylar yüzünden kişilik haklarının saldırıya uğraması halinde manevi tazminat talep edilebileceğidir.
BK. 41(TBK 49). maddesine göre, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Yine BK.49 (TBK 58). maddesinde “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir.” Haksız fiile dayalı bir borcun doğabilmesi için, hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, fiili işleyenin kusuru olmalı, sonuçta bir zarar doğmalı, zarar ile işlenen fiil arasında da uygun nedensellik bağı bulunması gerekir.
Somut olaya gelince, temyiz eden davalı …’nın davacıya yönelik davranışlarının manevi tazminatı gerektirip gerektirmeyeceğinin tartışılması gereklidir.
Yukarıda incelenen yasa maddeleri uyarınca, davacının dava dışı eşinin TMK’nun evlenmeyle eşe yüklediği ödevler arasında bulunan sadakat yükümlülüğünü ihlali nedeniyle, Kanun’un 185. ve 174. maddeleri uyarınca boşanma sebebi ve istek halinde manevi tazminatı gerektirir nitelikte olduğu kuşkusuzdur. TMK’daki düzenleme, dava dışı eşin evlenme ile kurulan aile birliğinin tarafı olması sıfatından kaynaklanmaktadır. Zira dava dışı eş, kendi iradesi ile bu birliğin tarafı olmayı kabul etmiş ve yasanın kendisine tanıdığı hak ve yükümlülükler altına girmiştir.
Davalı …’nın doğrudan davacının bedensel veya ruhsal bütünlüğüne yönelik hukuka aykırı bir fiilde bulunduğundan söz edilemez. Söz konusu yasa hükmünde sadakat yükümlülüğünü ihlal eden eşin eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişiler yönünden herhangi bir düzenleme getirilmemiştir.
Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nun müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerinin de uygulanma imkanı bulunmamaktadır. Zira, söz konusu Kanun’un 50. maddesinde haksız fiil nedeniyle müteselsilen sorumluluğuna gidilebilecekler gösterilmiştir. Yukarıda açıklanan yasal duruma göre, davalı … zararın meydana gelmesinden asli olarak sorumlu tutulamaz. Yine kanun hükmünün aradığı anlamda iştirak hali de söz konusu olamaz. Zira iştiraken işlenebilir bir eylemin varlığının kabul edilebilmesi için, eylemin müstakilen ve asli olarak da işlenebilir olması gerekir. Ayrıca haksız fiil sorumluluğunu, geniş ve belirsiz bir kavram olan sadakat yükümlülüğünü ihlal etmeye iştirak çerçevesinde değerlendirmek, bu sorumluluğu belirsiz hale getirecektir.
Açıklanan nedenlerle, BK.49 (TBK.58) maddesine göre, davalı …’nın eylemi davacının kişilik değerlerine saldırı oluşturacak nitelikte bir eylem olarak kabul edilemez. Mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, yazılı biçimde karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir…)
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin, dava dışı eşi Fatma Özkan’ın davalılardan … ile evlilik dışı ilişki yaşadığını öğrenmesi üzerine boşandığını, davalıların birbirleri ile evli olduğunu ve bu olaylar ortaya çıkmadan önce ailece görüştüklerini, 20.02.2012 tarihinde davalılardan …’nın müvekkilini arayarak eşi Fatma Özkan ile kendi eşi …’nın 01.02.2012 tarihinde İstanbul’daki evinde cinsel ilişkide bulunduklarını söylediğini, bunun üzerine müvekkilinin eşi Fatma ile görüştüğünü, eşinin de Gamze’nin söylediklerini doğrulaması üzerine yıkıldığını, müvekkillinin aile dostu olarak bildiği davalı …’ın eşine günde 15-16 defa mesaj attığını ve kendisi işe gitmek üzere evden çıkar çıkmaz defalarca telefonla aradığını öğrendiğini, bu olayı öğrendikten sonra yaşadığı travmanın etkisiyle müvekkiline anksiyete bozukluğu tanısı konulduğunu, bu nedenle eşinden ayrıldığını, davalı …’nin olanları tüm komşulara anlatması nedeniyle evini taşımak zorunda kaldığını ileri sürerek 70.000,00TL manevi tazminatın davalı …’dan 10.000,00TL manevi tazminatın davalı …’dan, 1.000,00TL nakliye masrafının davalılardan müteselsilen dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar vekili; müvekkili …’nın …’nın eşi olduğunu, davacının dava dışı Fatma ile boşandığını, boşanma davasının anlaşmalı olarak görüldüğünü ve karara bağlandığını, boşanma davasında sadakat borcuna aykırı davranış iddialarının ileri sürülmediğini, müvekkili …’nın dava konusu olayın mağduru olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece; davacı ile eski eşi Fatma’nın evli olan davalılar ile çocuklarının aynı okulda okumasından dolayı tanıştıkları ve ailecek görüştükleri, bu süreçte davacının eski eşi Fatma ile davalı … arasında ilişki başladığı, bu durumu öğrenen davacının boşanma davası açtığı, anlaşmalı olarak boşandıkları, davacının eski eşinin davalı … ile ilişkisinden kaynaklanan dedikodular sebebi ile boşanma sürecinden sonra bulunduğu evden taşınmak zorunda kaldığı, bu sebeple faturada belirlendiği üzere 1.000,00TL nakliye ücreti ödediği, davacının taşınmasına eski eşi ile davalı … arasındaki ilişkinin sebep olmasından dolayı maddi zararın davalı … tarafından karşılanması gerektiği; davacının evliliğini bitirmesine sebep olan söz konusu ilişkiden kaynaklanan elem ve ızdırap, eşinin başka bir şahısla ilişkisi dolayısıyla davacının toplum içindeki zedelenen statüsü ile davalı …’ın evli olduğunu bildiği bayanla evlilik sona ermeden ilişki yaşamasındaki ağır kusuru dikkate alındığında manevi tazminat taktiri gerektiği; davalı …’nın söz konusu ilişkiye yönelik herhangi bir kusurlu davranışı bulunmadığı, onun da aldatılan eş konumunda olduğu, bu sebeple hakkındaki davaların reddi gerektiği gerekçesiyle davalı … hakkındaki davanın reddine; davalı … hakkındaki maddi tazminat davasının kabulü ile, 1.000,00TL maddi tazminatın dava tarihi olan 09.05.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline; davalı … hakkındaki manevi tazminat davasının kısmen kabulü ile 10.000,00TL manevi tazminatın dava tarihi olan 09.05.2012 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı … vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı … vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Direnme kararının temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca verilen 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile “Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı birleştirme kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde;
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan, doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması hâlinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları hâlinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.
İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.”
Hükmü yer almaktadır.
Anılan yasal düzenleme gereğince, içtihadı birleştirme kararlarının benzer hukuki konularda Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eyleminin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda bulunan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalının dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminden başka doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair bir iddia da bulunmamaktadır. Bu nedenlerle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.
Hâl böyle olunca; yerel mahkemece eldeki dava ile ilgili olarak, yukarıda açıklanan ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45/5 maddesi gereğince bağlayıcı olan, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı tartışılıp değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekmektedir.
Şu hâlde direnme kararı yukarıda açıklanan bu değişik nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 27.11.2018 gününde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.