Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1429 E. 2018/1895 K. 12.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1429
KARAR NO : 2018/1895
KARAR TARİHİ : 12.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesince asıl davanın ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen 14.03.2013 tarihli ve 2012/165 E., 2013/129 K. sayılı karar davacı vekili ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 26.06.2014 tarihli ve 2013/16637 E., 2014/10698 K. sayılı kararı ile;
…Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm; taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının dava dışı eşi ile evli olduğunu bildiği halde gayriresmi ilişki yaşadığını, eşinin bu yüzden kendisine ve çocuklarına bakmadığını, başkalarına muhtaç hale geldiklerini belirterek kişilik haklarının saldırı nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunmuş, birleşen dava ile haksız fiil tarihinden itibaren faiz talep edilmiştir.
Davalı, 14 yıl kadar önce dava dışı Galip Karakuş ile tanıştıklarını, davacı ile eşinin ayrı yaşadıklarını, Galip Karakuş’un tüm servetini davacı ve çocuklarına bıraktığını ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; davalının 14 yıldır davacının eşi ile karı-koca gibi yaşadığını, beraberliklerinden bir çocuklarının olduğunu, 14 sene gibi çok uzun bir dönem aldatılmış ve gururu incinmiş olarak yaşayan davacının, şahsiyet haklarının zarar gördüğü kabul edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
818 sayılı Borçlar Kanununun 44. maddesine göre; “Mutazarrır olan taraf zarara razı olduğu yahut kendisinin fiili zararın ihdasına veya zararın tezayüdüne yardım ettiği ve zararı yapan şahsın hal ve mevkiini ağırlaştırdığı takdirde hakim, zarar ve ziyan miktarını tenkis yahut zarar ve ziyan hükmünden sarfınazar edebilir.” Karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 52. maddesinde ise; “Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.” hükmü yer almaktadır.
Dosya kapsamından; sadakat yükümlülüğü ihlal edilmiş olmasına rağmen, davacı ile dava dışı eşi arasındaki evlilik birliğinin devam ettiği anlaşılmaktadır. Davacı tarafından sözkonusu ilişkiye karşı 14 yıl boyunca ses çıkarılmayarak dava açılmamış olması karşısında, davacının zararı doğuran fiile razı olduğunun kabulü gerekir. Ayrıca “hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez” evrensel kuralı gözetilmelidir. Mahkemece, yukarıda belirtilen nedenlerle davanın tümden reddi gerekirken, davalının tazminatla sorumlu tutulmuş olması isabetli bulunmamış, kararın bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın tümden reddi gerektiğine dair bozma kararına uyulmuş, bozma kararının gerekçesinin bir kısmına karşı direnildiği belirtilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek kararın süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı asıl dava dilekçesinde; eşi Galip Karakuş ile 1977 yılında evlendiklerini, bu evlilikten 5 çocukları olduğunu, ancak eşinin 13 yıl önce davalı … ile dost hayatı yaşamaya başladığını, bu olaydan sonraki dönemde tüm hayatının alt üst olduğunu, davalının evli olduğunu bile bile eşi Galip Karakuş ile duygusal ve cinsel ilişkiye girdiğini, hatta bu ilişkiden bir de çocuğu olduğunu, davalının bu haksız eylemi nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığını ileri sürerek 100.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı birleşen dava dilekçesinde; eşi ile evlilik dışı ilişki kuran davalı … aleyhine Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde manevi tazminat davası açtığını ancak sehven faiz talebinde bulunmadığını belirterek her iki davanın birleştirilmesine, o davada talep ettiği manevi tazminata haksız fiil tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkili ile dava dışı Galip Karakuş’un 14 yıl önce tanıştıklarını, o tarihte Galip’in eşi ile ayrı yaşadığını, müvekkilinin dava dışı Galip’in evli olduğunu sonradan öğrendiğini, müvekkilinin davacıya karşı herhangi bir zarar verme düşüncesi olmadığını, ayrıca davacının 13 yıldır bildiği bir konu hakkında bir talep hakkının bulunmadığını, davacı ile eşinin evliliklerinin de hâlen sürdüğünü belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davacının açmış olduğu faiz talebine ilişkin ikinci dava Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/393 esas numarasına kaydedilmiş, tensiben verilen 13.07.2012 tarihli ve 2012/393 E., 2012/342 K. sayılı karar ile bu dava dosyasının HMK’nın 166. maddesi gereğince Ankara 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/165 esas sayılı dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
Mahkemece; dinlenen tanık beyanları ve birbiri ile uyumlu iddia ve savunmalardan, davalının 14 senedir davacının eşi ile karı koca gibi yaşadığı, beraberlikten bir çocuklarının olduğu, 14 sene gibi çok uzun bir dönemi aldatılmış ve gururu incinmiş olarak yaşayan davacının şahsiyet haklarına ağır zarar verildiği, ahlak ve adaba aykırı tercihlerden aile birliği ve huzuru bozulan davacının TBK’nın 58. maddesine göre manevi tazminat isteme hakkının varlığı konusunda hiç bir şüphe olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 10.000,00TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davacı vekili ve davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; 1989 yılında dava dışı Galip Karakuş ile evlenen davacının bu evliliğinden 5 çocuğu olduğu, davalının davacının eşiyle birlikte evlilik dışı yaşamaya başladığı, bu beraberlikten çocuğu olduğu, davacının eşinin evi terk edip davalı ile birlikte yaşadığı, başkalarının hukuka ve ahlaka aykırı beraberliğinde davacının uzun yıllar acı çekmesi dışında ne gibi kusuru olabileceği, mağdurun Anayasa gereği kendi lehine dava açmaya zorlanamayacağı kuralı karşısında çektiği acılara tahammül etmesinin neden kusur sayılabileceğinin anlaşılamadığı gerekçesiyle bozma kararının gerekçesinin “davacının zararı doğuran fiile razı olduğunun kabulü gerekir” kısmına uyulmasına, bozma kararının gerekçesinin “Ayrıca ‘hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez’ evrensel kuralı gözetilmelidir.” bölümüne karşı direnilmesine karar verilerek davalının dava dışı Galip Karakuş ile dava açılana kadar 14 yıl birlikte olduğu, çocuklarının olduğu, davacının çaresizliğinden veya başka sebeplerden bu beraberliğe ses çıkarmadığı, manevi tazminat şartlarının sona erdiği kanaatiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce, yerel mahkeme kararının direnme kararı niteliğinde olup olmadığı, bunun sonucuna göre de temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Mahkemece asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne dair verilen ilk kararın taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık kısmında belirtilen karar ile davaların reddi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Bozma üzerine mahkemece 04.02.2015 tarihli celsede “1-26/06/2014 tarihli bozma kararının gerekçesine kısmen uyulmasına, davacının haksız fiile rıza gösterdiği gerekçesiyle bozma kararına uyulmasına, 2-Ayrıca “hiç kimse kendi kusuruna dayanarak hak elde edemez” evrensel kuralının bu davada ne şekilde tatbik edileceği anlaşılamadığından ve bu kuralın uygulanması mümkün görünmediğinden bozmaya bu yönden direnilmesine” şeklinde ara karar verildikten sonra “Davalının dava dışı Galip Karakuş ile dava açılana kadar 14 yıl birlikte olduğu, çocuklarının olduğu, davacının çaresizliğinden veya başka sebeplerden bu beraberliğe ses çıkarmadığı, manevi tazminat şartlarının sona erdiği kanaatiyle davanın REDDİNE,” karar verilmiştir.
Bu kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile 6100 sayılı HMK’na eklenen geçici 4/2. maddesi gereğince dosyayı inceleyen Özel Daire tarafından, bozma kararında düzeltilecek bir husus bulunmadığı ve ilk derece mahkemesinin direnme kararının yerinde olmadığı belirtilmek suretiyle dosya temyiz incelemesi yapılmak üzere Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiştir.
Somut olayda, sonucu itibariyle bozma kararına uyulmuş ve bozma kararı doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Bu durumda ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme kararı bulunmadığı açıktır. Açıklanan duruma göre dosya üzerinde Hukuk Genel Kurulu tarafından yapılacak bir işlem bulunmamaktadır.
Hâl böyle olunca yukarıda içeriğine yer verilen hukuki olgular da dikkate alınarak, yerel mahkemece verilen kararın temyiz incelemesini yapma görevi Özel Daireye aittir.
Bu nedenle dosya, temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 12.12.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.