Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1426 E. 2018/1789 K. 27.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1426
KARAR NO : 2018/1789
KARAR TARİHİ : 27.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Aksaray 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.09.2013 tarihli ve 2012/551 E. 2013/705 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 30.10.2014 tarihli ve 2013/19037 E., 2014/14130 K. sayılı kararı ile;
(…1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Diğer temyiz itirazlarına gelince;
Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istem reddedilmiş; karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, resmi nikahlı eşinin davalı ile kendisini aldattığını, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşi ile ilişkiye girmesi eyleminin kişilik haklarına saldırı niteliğinde olduğunu ayrıca kendisine hakaret ettiğini iddia ederek uğradığı manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacının iddialarını kabul etmediğini, aksi düşünülse dahi, davacıya karşı sadakat yükümlülüğü bulunanın eşi olup davanın da ona yöneltilmesi gerektiğini, kendisine dava açılamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının halen eşi ile birlikte yaşıyor olması, eşinin davalı ile ilişkisini öğrenmesinden çok sonra bu davanın açılmış bulunması, manevi tazminatın cezalandırma aracı olamayacağı davacının dava açmakta samimi olmadığı, hakaret iddiası hakkında ise hakaretin gıyapta olup ihtilat unsuru gerçekleşmediği anlaşıldığından suç teşkil etmemesi nedeni ile davanın tümden reddine karar verilmiştir.
Dosya arasındaki bilgi, belge ve tanık beyanlarından, davalının davacının eşi ile, evli olduğunu bilerek ilişkiye girdiği, eşinin davacıya karşı sadakat yükümlülüğü bulunduğu, davalının da eşin eylemine bilerek iştirak ederek davacının zarar görmesine neden oldukları anlaşılmaktadır.
818 sayılı BK’nın 50 ve 51. maddelerine göre, haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda zarar gören dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahiptir. Aynı hüküm 6098 sayılı yeni Türk Borçlar Kanununun 61. maddesinde de tekrar edilmiştir.
Şu durumda, davalı ile dava dışı eşin birlikte neden oldukları zarar nedeni ile davacının zarar verenlerin tümüne birlikte dava açma zorunluluğu bulunmadığından, halen eşi ile birlikte yaşıyor olması nedeni ile dava açmakta samimi olmadığı biçimindeki gerekçe ile istemin reddi isabetli olmamıştır. Davalının davacının eşi ile bilerek birlikte yaşaması eyleminin davacının aile bütünlüğüne yönelik saldırı niteliğinde olması nedeni ile davacı yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğinden kararın bozulması gerekmiştir…)
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin, eşi Kamuran ile yaklaşık 26 yıl önce evlendiklerini, evliliklerinden iki çocukları olduğunu, ancak eşinin müvekkilini davalı ile aldattığını, bunun üzerine eşi aleyhine zina nedeniyle boşanma davası açtığını, davalının eyleminin müvekkilinin manevi şahsiyetine yapılan bir saldırı olduğunu, hem müvekkilinin eşiyle zina yaparak hem de müvekkiline hakaret ederek onurunu kırdığını ileri sürerek 50.000,00TL manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin oğlunun geçirdiği kaza nedeniyle uzun süre komada kaldığını, davacının eşi Kamuran’ın ameliyat nedeni ile müvekkiline maddi yardımda bulunduğunu, bu yardımdan sonra Kamuran ile müvekkili arasında insani ilişkilerin geliştiğini, ancak aralarındaki ilişkinin duygusal ya da cinsel bir ilişki olmadığını, davalının davacının eşi Kamuran’ın evli olduğunu dahi bilmediğini ve davacıyı tanımadığını, hiçbir ortamda birlikte olmadığını, davacıya hakaret ettiği iddialarının doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacının…. ile hâlen evli olduğu, evlilikleri sırasında davacının eşi olan….’un davalı ile görüşerek zina yaptığı ve bu nedenle evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı iddia edilmiş olup, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca bir kişinin evli olduğunu bilen başka bir kişinin buna rağmen evli olan kişiyle ilişki kurması hâlinde bu durumun haksız fiile sebep olacağı ve tazminat ödemesini gerektireceği benimsenmiş ise de, davacının eşi ile birlikte yaşamaya devam ettiği, uzun bir süreden beri eşi başka bir kadınla görüşüyor olmasına rağmen davacının üzerinden çok zaman geçtikten sonra iş bu davayı açtığı, dolayısıyla davacının bu davayı açmakta samimi olmadığı kanaatiyle manevi tazminat koşullarının oluşmadığı, ayrıca davacı davalı tarafından kendisine gıyapta hakaret edildiğini iddia ederek bu nedenle de manevi tazminat talebinde bulunmuş ise de davacıya davalı tarafından gıyapta hakaret edildiğine ilişkin yalnızca tanık …’ın beyanlarının bulunduğu, buna ilişkin başkaca bir tanığın bulunmadığı, oysa TCK’nın 125. maddesi uyarınca gıyapta hakaret suçunun oluşabilmesi için en az 3 kişinin buna şahit olması gerektiği, haksız fiil sorumluluğunun şartlarından birisinin hukuka aykırılık ilkesi olduğu, dolayısıyla suç oluşturmayan bir eylem yönünden hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceğinden hakaret iddiası yönünden de manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki karardaki gerekçeler tekrar edilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun önüne gelen uyuşmazlık, evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle davacının manevi tazminat isteminde bulunup bulunamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Direnme kararının temyiz incelemesi aşamasında Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunca, 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile “Evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiştir.
Bu nedenle Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmede, anılan içtihadı birleştirme kararının eldeki uyuşmazlığa etkisi tartışılıp değerlendirilmiştir.
2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun “İçtihadların birleştirilmesini istemek yetkisi ve bağlayıcılığı” başlıklı 45. maddesinde;
“İçtihadların birleştirilmesini Birinci Başkan doğrudan doğruya veya Yargıtay dairelerinin veya genel kurulların verdikleri karar sonucunda veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bizzat yazı ile başvurması halinde, ilgili kuruldan ister. Bu istemlerin gerekçeli olması zorunludur.
Diğer merci veya kişilerin gerekçe göstererek yazılı başvurmaları halinde, içtihadı birleştirme yoluna gitmenin gerekip gerekmediğine Birinci Başkanlık Kurulu karar verir. Bu karar kesindir.
İçtihadı birleştirme kararlarının değiştirilmesi veya kaldırılmasının istenmesi de yukarıdaki usule bağlıdır.
İçtihadı birleştirme görüşmeleri, alınmış olan ilke kararları çerçevesinde yürütülür ve kararları yazılır.
İçtihadı birleştirme kararları benzer hukuki konularda Yargıtay Genel Kurullarını, dairelerini ve adliye mahkemelerini bağlar.
İçtihadı birleştirme kararlarının niteliğini açıkça belirten özeti, kararın verilmesini izleyen en kısa zamanda Adalet Bakanlığına bildirilir. Adalet Bakanlığı bütün adliye mahkemelerine ve Cumhuriyet savcılıklarına bu kararları gecikmeksizin duyurur.
İçtihadı Birleştirme Kurulları, genel kurulların veya dairelerin kararlarındaki gerekçe ve görüşlerle bağlı olmaksızın sorunu başka bir görüşle karara bağlayabilirler.”
Hükmü yer almaktadır.
Bu yasal düzenleme gereğince içtihadı birleştirme kararlarının benzeri hukuki konularda, Yargıtay genel kurulları, daireleri ve adliye mahkemeleri için gerekçeleri ile açıklayıcı, sonucu ile bağlayıcı olduğunda kuşku bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalar, yasal düzenlemeler ve 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacının dava dışı eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu haksız eyleminin, davacının kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğu iddiasıyla manevi tazminat talep edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının dava dilekçesinde manevi tazminat istemine dayanak olarak gösterdiği maddi olgular; evlilik birliğinin devamı sırasında davacının dava dışı eşi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlali niteliğindeki eylemini birlikte gerçekleştirdiği kişi olan ve evlilik birliğinin tarafı olmaması nedeniyle üçüncü kişi konumunda olan davalının salt evli bir kişiyle birlikte olmak şeklindeki eylemine ilişkindir. Davalının dava dışı eş ile evli olduğunu bilerek birlikte olmaktan ibaret olduğu anlaşılan eyleminin yanı sıra, davalının davacıya hakaret ettiği de iddia edilmiş ancak yerel mahkemece bu iddia ile ilgili olarak hakaretin gıyapta olup ihtilat unsuru gerçekleşmediğinden hukuka aykırılık unsurunun oluşmaması nedeni ile davanın reddine karar verilmiştir. Özel Dairece davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddine karar verilmekle kesinleşen bu husus dışında davalının doğrudan doğruya davacıya yönelik olarak bağımsız, özel ve nitelikli bir kişilik hakkı ihlalinde bulunduğuna dair başka bir iddia bulunmamaktadır. Bu nedenlerle eldeki davanın konusu itibariyle 06.07.2018 tarihli ve 2015/5 E., 2018/7 K. sayılı Yargıtay içtihadı birleştirme kararı kapsamında değerlendirilmesi gereklidir.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ve 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 45/5 maddesi gereğince bağlayıcı olan söz konusu içtihadı birleştirme kararı ile “evlilik birliği devam ederken eşlerden biri ile evli olduğunu bilerek birlikte olan üçüncü kişiye karşı diğer eşin manevi tazminat isteminde bulunamayacağına” karar verilmiş olmakla davacı tarafından üçüncü kişi konumundaki davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Şu hâlde manevi tazminat isteminin reddine ilişkin direnme kararı sonucu bakımından yerinde olup yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile onanmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 27.11.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.