YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1417
KARAR NO : 2018/1894
KARAR TARİHİ : 12.12.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Konya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 05.11.2013 tarihli ve 2011/316 E., 2013/783 K. sayılı kararın davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 07.05.2015 tarihli ve 2014/7745 E., 2015/5834 K. sayılı kararı ile,
“…1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları rededilmelidir.
2- Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince;
a) Dava, kişilik haklarına saldırı nedeni ile maddi ve manevi tazminat ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, maddi ve manevi tazminat istemin bir bölümü kabul edilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı, resmi nikahlı eşinin davalı ile zina yapması nedeni ile eşinden boşandığını, davalının kendisi ile evli olduğunu bildiği halde eşi ile zina eyleminde bulunması nedeni ile 25 yıllık evliliğinin bittiğini bildirerek bu nedenle uğradığı maddi ve manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davacının iddialarının asılsız olduğunu, davacının eşi ile kendi eşinin arkadaş olup eşi ile arasındaki geçimsizlikler nedeni ile boşanma aşamasında olduklarını anlattığını, yardımcı olmak amacı ile eşi ile birlikte kendisi ile konuştuklarını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dosya arasındaki delillerden davacının eşinden davalı ile zina etmesi nedeni ile boşandığı, aile mahkemesi kararının boşanma yönünden kesinleştiği anlaşılmakla davacının bu nedenle işinde olumsuzluklar yaşaması ve manen üzüntü duyması kaçınılmaz olduğundan 3.000,00 TL maddi tazminat ile 20.000,00 TL manevi tazminat ödetilmesine karar verilmiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden, davacı ile dava dışı eşinin Konya 3. Aile Mahkemesinin 2011/483-2012/824 esas karar sayılı dosyasında zina nedeni ile boşandıkları, davalı kadının davacı kocasına 8.000,00 TL manevi tazminat ödemesine karar verildiği anlaşılmıştır.
Davalının, davacının resmi nikahlı eşi ile evli olduğu süre içinde cinsel ilişki kurduğu, eşin davacıya karşı sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği, davalının da eşin eylemine bilerek iştirak ederek davacının kişilik haklarına hukuka aykırı bir şekilde tecavüzde bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalının söz konusu eylemi nedeni ile davacı, kişilik haklarının zedelenmesi nedeni ile manevi tazminat talebinde bulunabilir ise de uğradığını iddia ettiği maddi zararları ile davalının eylemi arasında uygun nedensellik bağı bulunmamaktadır.
Şu durumda davacının maddi tazminat isteminin bütünüyle reddi gerekirken kısmen kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
b) Mahkemece, davalının 20.000,00 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir.
Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi ( 818 sayılı BK 49. maddesi ) hükmüne göre kişilik hakları hukuka aykırı olarak saldırıya uğrayan kimse manevi tazminata hükmedilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken saldırı teşkil eden eylem ve olayın özelliği yanında tarafların kusur oranını, sıfatını, işgal ettikleri makamı ve diğer sosyal ve ekonomik durumlarını da dikkate almalıdır. Miktarın belirlenmesinde her olaya göre değişebilecek özel hal ve şartların bulunacağı da gözetilerek takdir hakkını etkileyecek nedenleri karar yerinde objektif olarak göstermelidir. Çünkü kanunun takdir hakkı verdiği hususlarda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre hüküm vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde belirtilmiştir. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Manevi tazminat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır.
Somut olaya gelince, olayların gelişim biçimi, olay tarihi, tarafların ekonomik ve sosyal durumları ile yukarıda anılan ilkeler gözetildiğinde davacı yararına takdir olunan manevi tazminat tutarı fazladır. Daha alt düzeyde bir manevi tazminat takdir edilmesi gereklidir. Ayrıca davalının, davacının uğradığı manevi zarardan sorumlu tutulması gerekmekte ise de TBK 61. maddesinde haksız eylemin ve bunun sonucunda doğan zararın birden fazla kişi tarafından meydana getirilmesi durumunda haklarında müteselsil sorumluluğa ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenleme altına alındığından; müteselsil sorumlulukta ise zarar görenin, dilediği takdirde eyleme katılanların birisinden, birkaçından veyahut tamamından zincirleme olarak sorumlu tutulmalarını isteme hakkına sahip olması nedeni ile davacının eşinden boşanmasına karar verilen mahkeme ilamı ile eşinin kendisine 8.000,00 TL manevi tazminat ödemeye mahkum edildiği gözetilerek eldeki davada hüküm altına alınan tazminat tutarının boşanma davasında hüküm altına alınan tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ödetilmesi gerekirken bu hususun da gözetilmemiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir….”
gerekçesiyle oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece bozma kararının manevi tazminat ile ilgili (2-b) numaralı bendine uyulmuş, maddi tazminata ilişkin (2-a) numaralı bendi bakımından önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, haksız eylem nedeniyle kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili; müvekkilinin 1986 yılından bu yana…. ile evli olup bu evlilikten beş çocuğunun bulunduğunu, müvekkilinin işyerinde ya da şehir dışında olduğu zamanlarda davalı ile müvekkilinin eşinin bir evde defalarca buluştuklarını ve en az ikişer saat kaldıklarını, ikisinin aynı eve girip çıkarken ve aynı arabanın içinde resimlerinin çekildiğini, bu durumların davalının müvekkilinin eşi ile zina yaptığını ortaya koyduğunu, müvekkilinin eşine karşı zina sebebiyle boşanma davası açtığını, davalının eylemi nedeniyle müvekkilinin işinden gücünden kaldığını ve 25 yıllık evliliğini bitirdiğini, evliliğin sona ermesi sebebiyle maddi zararının oluştuğunu, davalının bu eylemi ile müvekkilinin kişilik haklarına saldırıda bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00TL maddi ve 250.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili; davacının eşinin evliliğinde yaşadığı sorunları müvekkilinin eşiyle paylaştığını, bu vesileyle müvekkilinin de davacının eşi ile tanıştığını, müvekkilinin, eşi ile birlikte davacının eşine destek olmak amacıyla görüştüğünü, dava dilekçesinde belirtilen adresteki evin müvekkilinin eşiyle beraber zaman zaman kullandıkları bir ev olduğunu, davacının eşi ile müvekkilinin bu evde zina yaptıkları varsayımında bulunmanın mümkün olmadığını, evliliğin sona ermesinde müvekkilinin kusuru bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı ile eşi….’nün boşandıkları, boşanma sebebinin….’nün davalı ile zina ilişkisinin olduğu, bu kararın iştirak nafakası yönünden bozulduğu, davalı ile davacının eşinin ağır kusurlu eylemleri nedeniyle davacının ticari işinin az ya da çok olumsuz etkileneceğinin muhakkak olduğu, bu nedenle davacının maddi zararının takdiren hüküm altına alındığı, manevi zarar yönünden ise davalının ağır kusuru ile sebebiyet verdiği olay nedeniyle davacının kişilik haklarının ağır bir şekilde zedelendiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 3.000,00TL maddi ve 20.000,00TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davacı vekili ve davalı vekilinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle oy çokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece bozma kararının manevi tazminata ilişkin olan (2-b) numaralı bendine uyulmuş, maddi tazminata ilişkin (2-a) numaralı bendine önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık,
1- Evlilik birliği devam ederken, davacının eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi ile davacının uğradığını iddia ettiği maddi zararları arasında uygun nedensellik bağı bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuca göre davacı yararına maddi tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği,
2- Yerel Mahkemece manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne dair verilen ilk kararın Özel Dairece davacı yararına takdir olunan 20.000,00TL manevi tazminat tutarının fazla olduğu ve hüküm altına alınan tazminat tutarının boşanma davasında hükmedilen tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ödetilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu, yerel mahkemece bozma kararına manevi tazminat yönünden uyularak “tahsilde tekerrür olmamak üzere 8.000,00TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verildiği dikkate alındığında, yerel mahkemece Özel Dairenin bozma kararına manevi tazminat yönünden uyulmakla davacı taraf yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.07.2018 tarih ve 2017/5 E. 2018/5 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile ortadan kalkıp kalkmadığı hususunun değerlendirilmesine yönelik incelemenin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği,
noktalarında toplanmaktadır.
I-Yerel mahkemenin, Özel Daire’nin bozma kararının “maddi tazminata” ilişkin kısmı yönünden verdiği direnme kararının incelenmesinde;
Uyuşmazlığın çözümü açısından haksız fiil sorumluluğunun ve bu kapsamda nedensellik (illiyet) bağı kavramının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir eylemle başkasına zarar verilmesidir. 818 sayılı BK’nın 41. (6098 sayılı TBK’nın 49.) maddesinde belirtildiği üzere bir haksız fiil sonucu zarara uğrayan kimse, uğradığı zararın tazminini bu haksız fiilden sorumlu olan kimseden veya kimselerden talep edebilir.
Haksız fiilden söz edilebilmesi için 818 sayılı BK’nın 41. maddesine göre şu dört unsurun birlikte bulunması zorunludur: Öncelikle hukuka aykırı bir fiil bulunmalı, bu fiili işleyen kusurlu olmalı, kusurlu şekilde işlenen ve hukuka aykırı olan bu fiil nedeniyle bir zarar doğmalı ve sonuçta doğan zarar ile hukuka aykırı fiil arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Bu unsurların tümünün bir arada bulunmadığı, bir veya birkaç unsurun eksik olduğu durumlarda haksız fiilin varlığından söz edilemez.
Haksız fiil nedeniyle tazminat sorumluluğunun söz konusu olabilmesi için gereken koşullardan birisi olan nedensellik (illiyet) bağı, fiil ile meydana gelen zarar arasında uygun bir sebep sonuç ilişkisinin bulunmasıdır. Zararın işlenen fiilin sonucu olmadığı durumlarda zararın tazmininin failden istenebilmesi mümkün değildir.
Tüm bu açıklamalar ile dosya içerisindeki bilgi ve belgeler ışığında somut olay incelendiğinde;
Davacı taraf eldeki davada, eski eşi olan dava dışı…. ile davalının duygusal ve cinsel ilişkiye girmesi yüzünden eşinden boşandığını, eski eşi ile evli olduğunu bilerek birlikte olan davalının bu eylemi nedeniyle 25 yıllık evliliğini bitirdiğini ve bu dönemde işinden gücünden kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece yapılan yargılama sırasında 09.04.2012 tarihli celsede verilen ara karar ile davacı taraftan dava dilekçesindeki maddi tazminat isteminin dayanağı olan zarar kalemlerinin neler olduğunun açıklanması istenilmiş, bu ara karar gereğince davacı vekili tarafından sunulan 10.05.2012 havale tarihli dilekçe ile davacının maddi tazminat istemine ilişkin maddi zarar kalemlerinin “eşinin kullandığı araca yerleştirilen araç takip sistemi (GPRS) cihazı faturası; eşinden ayrıldıktan sonra kendine gelebilmek için gittiği tatilin masraflarına ilişkin kredi kartı hesap özeti; boşanma, mal rejiminin tasfiyesi ve işbu dava sebebiyle vekalet verdiği avukata ödediği ücrete ilişkin serbest meslek makbuzlarından” ibaret olduğu bildirilmiş, belirtilen belgeler dilekçeye eklenmiştir.
Davacı tanığı olarak dinlenen davacının ağabeyi …, sıhhi tesisat ve inşaat malzemeleri satışı işinde davacı ile birlikte çalıştıklarını, aldatma olayından dolayı ticari itibarlarının sarsıldığını, satışlarının azaldığını, maddi yönden zarar ettiklerini, bu olay sebebiyle davacının işiyle ilgilenemediğini beyan etmiştir.
Davacı vekili tarafından dosyaya sunulan maddi zarar kalemlerinin açıklanmasına ilişkin dilekçe ve ekindeki belgeler ile taraf ve tanık beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde; davacının uğradığını iddia ettiği maddi zararlar ile davalının eylemi arasında uygun bir nedensellik bağının bulunmadığı, bu nedenle davacı yararına maddi tazminata hükmedilmesinin gerekmediği kabul edilmelidir.
Bu durumda; tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararının maddi tazminata ilişkin (2-a) numaralı bendine uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle bozma kararının maddi tazminata ilişkin (2-a) numaralı bendi yönünden verilen direnme kararı bozulmalıdır.
II- Özel Daire bozma kararında yer alan ve “Davacı yararına takdir olunan 20.000,00TL manevi tazminat tutarının fazla olduğu ve hüküm altına alınan tazminat tutarının boşanma davasında hükmedilen tazminat ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ödetilmesi” gereğine işaret eden ve (2-b) numaralı bentte yer alan bozma nedenine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda karar verilmiştir.
Hâl böyle olunca, Özel Dairenin bozma kararına manevi tazminat yönünden uyularak oluşturulan yeni hüküm Özel Dairesince incelenmediğinden ve bozma kararına uyulmakla davacı taraf yararına oluşan usuli kazanılmış hakkın, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.07.2018 tarihli ve 2017/5 E. 2018/5 K. sayılı içtihadı birleştirme kararı ile ortadan kalkıp kalkmadığı hususunun değerlendirilmesine yönelik incelemenin Özel Dairece yapılması gerektiğinden davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ: 1- Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA,
2- (II) Numaralı bentte açıklanan gerekçelerle “manevi tazminata” ilişkin uyulan kısım yönünden davalı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 12.12.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.