Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1208 E. 2020/294 K. 12.03.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1208
KARAR NO : 2020/294
KARAR TARİHİ : 12.03.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı ve davalı vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkiline ait Karabük İli, Merkez İlçe, Bayır Mahallesi, 19 ada 17 parsel sayılı taşınmazın 5335 sayılı Kanun ile TCDD İşletmesi Genel Müdürlüğüne Ait Taşınmazların Satışı ve Değerlendirilmesi Hakkındaki Yönetmelik uyarınca 12.04.2007 tarihli ihale ile davalı şirkete satıldığını, ancak Liman İş Sendikası tarafından ihale ile birlikte ihalenin dayanağı olan Yönetmelik ve 5335 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrasının iptali için dava açıldığını, Danıştay 13. Dairesinin de 26.04.2011 tarih ve 2007/5183 E. ve 2011/1862 K. sayılı kararı ile tescile esas ihalenin iptaline karar verdiğini, kararın 09.06.2011 tarihinde TCDD Genel Müdürlüğüne tebliğ edildiğini, yargı kararının uygulanması için 07.07.2011 tarihli yazı ile davalıdan bedeli mukabilinde taşınmazın iadesi istendiği hâlde davalının cevap vermediği gibi devir işlemini de yapmadığını, yanlar arasındaki satış sözleşmesinin 5. maddesi uyarınca satış bedelinin iadesi hâlinde alıcının faiz, gecikme zammı vs. isteme hakkının da bulunmadığını ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/274 E., 2009/55 K. sayılı kararının eldeki dava bakımından emsal olduğunu, bu dosyada aynı ihalede satışı yapılan taşınmazın tapu kaydındaki şerhin kaldırılmasına karar verildiğini, kararın Yargıtay 14. Hukuk Dairesince bozulması üzerine verilen direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelendiğini ve 30.06.2010 tarih ve 2010/14-274 E., 2010/356 K. sayılı karar ile yapılan tescilin yolsuz olmadığı sonucuna varılarak direnme kararının onandığını, bu karara göre ortada yolsuz bir tescilin bulunmadığını, iktisabın usulüne uygun olduğunu, ihale kesinleştikten ve taşınmaz tescil edildikten sonra Anayasa Mahkemesince verilen iptal kararının tescili yolsuz hale getirmeyeceğini, diğer taraftan davalının bir kusurunun bulunmadığını, sözleşmedeki faiz vs. istenemeyeceğine dair maddenin de geçerli olduğundan söz edilemeyeceğini, ihale sonrasında müvekkilinin taşınmaza bir iş hanı inşa ettiğini, taşınmazın değerinin fazlasıyla arttığını belirterek, hukuki dayanağı bulunmayan ve haksız olan davanın reddi ile Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 329. maddesi uyarınca davacının disiplin para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 17.05.2012 tarihli ve 2011/829 E., 2012/341 K. sayılı kararı ile; taşınmazın 12.04.2007 tarihinde yapılan ihale ile davalıya satıldığı, uyuşmazlığın bu ihalenin Danıştay 13. Dairesinin 2007/5183 E. ve 2011/1862 K. sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle tescilin yolsuz hâle gelip gelmediği noktasında toplandığı, ancak mahkemece bir başka dosyada verilen direnme kararının Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenerek 30.06.2010 tarih ve 2010/14-274 E., 2010/356 K. sayılı onama kararı ile bu davadaki uyuşmazlığın da çözümlendiği, anılan kararda Anayasa Mahkemesinin iptal kararının etkisinin tartışıldığı ve iptal kararının tamamlanmış hukuki durum ve olaylara etkili olacak şekilde geriye yürümeyeceğinin belirtildiği, böyle olunca davalının taşınmazı satın alıp adına tescil ettirdikten sonra Anayasa Mahkemesi tarafından dayanak yasa hükmünün iptaline karar verilmiş olmasının davalının tamamlanmış hukuki durumuna bir etkisinin olmayacağı ve mevcut tescili yolsuz hale getirmeyeceği, somut olayda dava konusu taşınmaz tapuda davalı adına tescil edildikten sonra Danıştay 13. Dairesi tarafından ihale iptal edilmiş ise de ihalenin iptal sebebinin Anayasa Mahkemesinin 5335 sayılı Kanun’un 32. maddesinin birinci fıkrasının iptaline ilişkin kararı olması nedeniyle davalı adına oluşan sicil kaydını yolsuz duruma düşürmeyeceği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı ve davalı vekilleri tarafından temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 03.04.2013 tarihli ve 2012/15607 E., 2013/4842 K. sayılı kararı ile;
“… Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 19 ada 17 parsel sayılı taşınmazın, TCDD tarafından ihale ile davalı …’e temlik edildiği, bu şekilde sicil kaydının oluştuğu ve daha sonradan ihalenin feshedildiği anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki; tapu sicillerinin tutulması birtakım prensiplere bağlı olup; bunlardan ilki tescil, ikincisi sicilin güvenilirliği (aleniliği), diğeri Hazine’nin kusursuz sorumluluğu, sonuncusu ise; geçerli bir hukuki sebebin bulunması, bir başka ifadeyle, illetten mücerret olmamasıdır.Oluşan bir sicil kaydının korunabilmesi bakımından, illetini teşkil eden geçerli bir sebebin olması zorunludur.
Somut olayda, davalı adına oluşan sicil kaydının hukuki mesnedi, ihale olup; bu da iptal edilmiştir.
O hâlde, ihalenin iptali ile sicilin hukuki dayanaktan yoksun kalacağı ve TMK’nın 1025. maddesi hükmü uyarınca yolsuz tescil durumuna düşeceği sabittir.
Öyleyse, davalı adına tesis edilmiş olan sicil kaydının ihalenin feshiyle yolsuz tescil durumuna düştüğü gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken; 5335 sayılı Yasa’nın 32/1. maddesinin iptal edilmesi ve iptal kararının geriye yürümemesi gerekçe gösterilerek davanın reddi isabetsizdir. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacı idarenin, temyiz itirazları ise açıklanan nedenlerle yerinde olup kabulüyle,…” hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Karabük 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.05.2014 tarihli ve 2014/36 E., 2014/320 K. sayılı kararı ile; ilk hükümdeki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın 12.04.2007 tarihli ihale sonucunda 20.06.2007 tarihinde davalılar murisi adına tescil edildiği, tescile esas ihalenin ise Danıştay 13. Dairesinin 07.12.2007 tarih ve 2007/5183 E., 2011/1862 K. sayılı kararı ile iptal edildiği gözetildiğinde, yapılan tescilin yolsuz tescil durumuna düşüp düşmeyeceği noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Dava, yolsuz tescil nedeniyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
13. Hemen belirtmek gerekir ki; Türk hukuk sisteminde tapu kayıtlarının oluşumunda “illilik”, diğer bir anlatımla “sebebe bağlılık” prensibi esas alınmıştır.
14. Ayni haklar tescil ile doğmakla beraber (TMK. m.705/1, 1021), tescilin ayni bir hüküm ve sonuç doğurabilmesi için geçerli bir hukuki sebebe dayanması gerekir. Bu bakımdan tescil illi bir hukuki muameledir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1015. maddesinin birinci fıkrasına göre tapu sicilinde tescil, terkin ve değişiklik gibi tasarruf işlemlerinin yapılabilmesi, istemde bulunanın, tasarruf yetkisini ve hukuki sebebi belgelemiş olmasına bağlıdır.
15. Tescilin geçerli ve haklı bir sebebe dayanması zorunluluğu, TMK’nın 1024. maddesinin ikinci fıkrasında “Bağlayıcı olmayan bir hukuki işleme dayanan veya hukuki sebepten yoksun bulunan tescil yolsuzdur” şeklinde açıklanmıştır.
16. Yasa maddesindeki bu tanımdan anlaşılacağı gibi gerçek hak durumuna uymayan tescil, yolsuz tescildir. Bu yolsuz tescil durumu, tescilin kurucu unsurlarından biri veya birkaçının eksik olması nedeniyle başlangıçtan itibaren söz konusu olabileceği gibi sakat bir terkin veya tadil yüzünden sonradan da oluşabilir.
17. Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş veya bir tescil yolsuz olarak terkin olunmuş ya da değiştirilmiş ise bu yüzden ayni hakkı zedelenen kimse, TMK’nın 1025. maddesine göre tapu sicilinin düzeltilmesini dava edebilir.
18. Diğer yandan, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen iptal kararları geçmişe etkili değildir. Söz konusu bu kural, 1982 Anayasası’nın 153. maddesinin 5. fıkrasında; “İptal kararları geriye yürümez.” şeklinde ifade edilmiştir. Dolayısıyla, verilen iptal kararının, tamamlanmış hukuki durum ya da olaylara etkili olacak şekilde geçmişe dönük olarak uygulanması mümkün değildir.
19. İdari yargıda esas olan ise iptal kararlarının geriye yürümesi, başka bir anlatımla iptal edilen idari işlemin, doğduğu andan itibaren yok sayılmasıdır. Bu açıdan, idari yargıdaki iptal kararları beyan edici (açıklayıcı) niteliktedir. Çünkü, sakat bir idari işlemin hukuk düzenine girmesi ile hukuka aykırı bir durum ortaya çıkar. Bu durumun giderilebilmesi için iptal kararı, hukuken sakat olan işlemi geçmişe etkili biçimde ortadan kaldırır ve hukuka aykırı işlem yapılmadan önceki duruma geri dönülür.
20. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya gelindiğinde; çekişme konusu taşınmaz, davacı … tarafından 12.04.2007 tarihinde yapılan ihale ile davalıya devredilerek, 20.06.2007 tarihinde sicil kaydı oluşturulmuş ise de tescilin hukuki sebebini oluşturan ihale, Danıştay 13. Dairesinin 26.04.2011 tarih ve 2007/5183 E., 2011/1862 K. sayılı kararı ile iptal edilmiştir. Bu iptal kararı ile ihalenin geçmişe etkili olacak şekilde ortadan kalktığı ve sicil kaydının hukuki sebepten yoksun kalarak yolsuz tescil durumuna düştüğü açıktır. Tescilin yolsuz hâle gelmesinin nedeni dayanak yasa maddesinin Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilmiş olması değil, tescili sağlayan ihalenin Danıştay 13. Dairesi tarafından iptal edilmiş olmasıdır.
21. Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun aynı ihaleye konu başka taşınmazlar hakkındaki 29.06.2016 tarih ve 2014/1-1165 E., 2016/908 K. sayılı karar ile 24.05.2017 tarih ve 2017/1-1552 E., 2017/969 K. sayılı kararında da ihalenin iptali sonucunda yapılan tescillerin yolsuz tescil durumuna düştüğü kabul edilmiştir.
22. Ayrıca, yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunun 30.06.2010 tarih ve 2010/14-274 E., 2010/356 K. sayılı kararı ile bu davadaki uyuşmazlığın da çözümlendiği kabul edilerek direnme kararı verilmiş ise de anılan kararın davacının istemi üzerine 12.04.2007 tarihli ihaleye konu başka bir taşınmazın tapu kaydına konulan şerhin kaldırılması istemine ilişkin olduğu, henüz ihale iptal edilmeden verilen bu kararda taşınmazın mülkiyetine yönelik bir tartışmanın bulunmadığı gözetildiğinde, mülkiyete dair eldeki dava bakımından emsal olarak kabul edilemeyeceği açıktır.
23. Hâl böyle olunca; yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
24. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi uyarınca kararın tebliğ tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 12.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.