Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1198 E. 2019/824 K. 27.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1198
KARAR NO : 2019/824
KARAR TARİHİ : 27.06.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 1. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 18.12.2015 tarihli ve 2015/405 E.- 2015/561 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24.05.2016 tarihli ve 2016/10937 E.- 2016/15006 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı vekili, müvekkili işçinin davalıya ait işyerinde kesintisiz çalıştığını, davalı işverenin iş sözleşmesinin devam ettiği bir tarihte müvekkili işçiyi resmi kayıtlarda işten çıkmış gibi gösterdiğini, daha sonra ise kayden yeniden işe girişinin yapıldığını, muvazaalı işe girdi çıktı işlemlerinde işverenin amacının işyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesiyle verilen ücret zamlarından işçiyi mahrum etmek ve yeni bir sözleşmeyle işe başlamış gibi göstererek işçi ücretlerinin asgari ücret seviyesine düşürülmesi olduğunu, kanuna karşı hile olan bu işlem sonucunda müvekkilinin ücretinin işyerine yeni girmiş bir işçi gibi asgari ücret seviyesine indirildiğini, toplu iş sözleşmesiyle getirilen ücret zamlarından yararlandırılmadığı gibi ikramiye hakedişlerinin düşürüldüğünü, geçersiz sayılması gereken bu işlem nedeniyle doğan fark işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, fark aylık ücret ve fark ikramiye alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle zamanaşımı def’ini ileri sürerek, davacı işçinin müvekkiline ait işyerinde çalışmasının aralıklı olduğunu, önceki dönem çalışması sonunda davacının serbest iradesiyle işverene dilekçe vererek iş sözleşmesini sonlandırdığını ve tüm haklarını alarak işvereni ibra ettiğini, daha sonra ise müracaatı üzerine tekrar işe başlatıldığını, davacı gibi diğer işçilere de işten ayrılışları sebebiyle ya ihbar sürelerinin kullandırıldığını ya da ihbar tazminatlarının ödendiğini, ayrıca kıdem tazminatlarının ve sair alacakların da eksiksiz olarak ödendiğini, taraflar arasında yapılan yeni sözleşme ve belirlenen yeni ücretten de sendikanın haberdar olduğunu, ne sendikanın ne de davacının ücrete herhangi bir itirazda bulunmadığını, davacının dava konusu alacaklara hak kazanmadığını, ayrıca davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılamayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, Dairemizce, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ve dava konusu alacakların belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri gerekçesiyle, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekliliğiyle bozulmuştur. Bozma kararına direnilmesi ve direnme kararının temyiz edilmesi üzerine, yapılan temyiz incelemesi neticesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.06.2015 tarihli kararıyla, Dairemizin bozma kararına uyulması gerekirken, direnme kararı verilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, direnme kararının bozulmasından sonra devam eden yargılamada, bozmaya uyma kararı tesis edilerek, yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, Dairemizin 04.03.2014 tarihli bozma kararında, davanın belirsiz alacak davası türünde açıldığı, ancak dava konusu alacakların gerçekte belirlenebilir alacaklar olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri gerekçesiyle, hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddi gerektiği belirtilmiştir. Bozma kararına karşı verilen direnme kararının temyizi üzerine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.06.2015 tarihli kararıyla, Dairemizin bozma kararına uyulması gerekirken, direnilmesinin hatalı olduğu gerekçesiyle, direnme kararı bozulmuştur. Direnme kararının bozulmasından sonra devam eden yargılamada, mahkemece, bozma kararına uyma kararı tesis edilmiş ise de, bozma kararına aykırı olacak şekilde, davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır. Bozma kararına uygun şekilde, davanın hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmelidi…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalıya ait iş yerinde kesintisiz olarak çalışan ve Toplu İş Sözleşmesinden (TİS) yararlanan müvekkilinin, iş yerinde fiilen çalışmalarına devam ederken çıkış işlemi yapıldığını, kısa bir süre sonra da aynı iş yerine girişi yapılarak hileli girdi-çıktı işlemine tabi tutulduğunu, TİS ile getirilen ücret zamlarından yararlandırılmadığı gibi almakta olduğu yevmiyesinden de mahrum bırakıldığını, işverenin maksadının kıdemli işçileri TİS ile verilen ücret zamlarından mahrum etmek ve yeni bir sözleşmeyle işe başlamış gibi göstererek ücretlerini asgari ücret seviyesine düşürmek olduğunu, ayrıca işverenin, kıdem süresini parçalara bölerek kıdem tazminatını etkisizleştirmeyi amaçladığını, yapılan bu girdi-çıktı işlemi sonucunda ikramiye alacaklarının da tam olarak ödenmeyerek yıllık 120 yevmiye alacağı yerde 72 yevmiyeye düşürülerek mağdur edildiğini ileri sürerek, fark ücret ve fark ikramiye alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının önceki iş ilişkisinin tasfiye edilip, yeni bir iş ilişkisi kurulduğunu, yanılma, aldanma veya korkutma sonucu oluşturulan işlemlerde bu durumun ortadan kalktığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmeyen tarafın sözleşme ile bağlı olacağını, hak düşürücü süre yönünden davanın reddinin gerekeceğini, alacakların bir kısmının zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece 20.12.2013 tarihli ve 2012/588 E.-2013/842 K. sayılı kararı ile, uyuşmazlığın davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmadığı, ıslah zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediği noktalarında toplandığı, dava dilekçesinde davacı tarafından dava konusu alacağın belirsiz olduğunun belirtilmesinin açılan davanın belirsiz alacak davası olduğunu göstermediği, zira kısmi davaya konu edilen alacağın da belirsiz alacak olduğu, bu nedenle dava dilekçesinde açılan davanın belirsiz alacak davası olduğunun ve dava konusu alacağın mahkemece tespitinin talep edilmesi gerektiği, bu nedenle açılan davanın kısmi dava niteliğinde olduğu kabul edilerek davalının ıslaha karşı zamanaşımı defi dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine; Özel Dairece 04.03.2014 tarihli ve 2014/3769 E.-2014/4760 K. sayılı bozma kararı ile, dava dilekçesinde fark aylık ücret ve fark ikramiye alacakları hakkında çalışma süresinin kesintisiz kabul edilmesiyle aylık ücret miktarının toplu iş sözleşmesi hükümlerine uygun şekilde esas alınarak yapılacak hesaplamayla, işverence öncesinde yapılan ödemelerin mahsup edilerek fark tutarların hüküm altına alınması talep edildiği, davacının çalışma süresini, kendisine ödenen aylık ücret miktarını, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını ve kendisine ödenen aylık ücret miktarını, alması gerektiğini iddia ettiği aylık ücret miktarını ve kendisine işverence yapılan ödemeleri belirleyebilecek durumda olduğu, bu hâliyle objektif dava birleşmesi şeklinde açılan eldeki davada, talep edilen işçilik alacaklarının belirsiz alacak olmadığı, dava konusu edilen alacakların gerçekte belirli bir alacak olduğu ve dolayısıyla belirsiz alacak davasına konu edilemeyecekleri anlaşılmakla, hukuki yarar yokluğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde esasa girilerek karar verilmesinin hatalı olduğu belirtilerek karar bozulmuştur.
Mahkemece 19.08.2014 tarihli ve 2014/467 E.-2014/726 K. sayılı kararı ile direnilmiş, direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunun 17.06.2015 tarihli ve 2015/22-1077 E.-2015/1626 K. sayılı bozma kararı ile, davacı vekilinin, dava dilekçesinin sonuç kısmında talep ettiği her alacak için bir miktar yazdıktan sonra parantez içinde “belirsiz” ibaresini kullanarak işçilik alacaklarının tahsilini talep ettiği, ayrıca yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna göre alacak miktarının artırılması talepli dilekçesinde ise “belirsiz alacak davasındaki” taleplerini artırdığını belirterek davasının belirsiz alacak davası olduğunu açıkça beyan ettiği, davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu hâlde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı, sonuç itibariyle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle direnme kararı oy çokluğuyla bozulmuştur.
Mahkemece 18.12.2015 tarihli ve 2015/405 E.-2015/561 K. sayılı kararı ile, Hukuk Genel Kurulunun (HGK) bozma kararına uyulduktan sonra, HGK’nın bozma kararının gerekçesinde açılan davanın belirsiz alacak davası olarak görülmesi gerektiğini belirtmesine rağmen sonuç kısmında Özel Daire bozma kararına uyulmasını bozma gerekçesi yapmasının belirtilmiş olmasının çelişki oluşturduğu, zira Özel Daire bozma kararında davanın belirsiz alacak davası olarak görülemeyeceğinden hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddi gerektiği belirtildiği, 19. Hukuk Dairesi üyesi Sn. Mehmet Bülent Selçuk’un karşı oy gerekçesinde belirtildiği üzere, mahkeme kararının davanın belirsiz alacak davası olarak karara bağlanması için bozulduğu, Genel Kurulda aynı gün görüşülen aynı mahiyetteki Kayseri 2. İş ve 3. İş Mahkemelerine ait dosyalarda verilen direnme kararlarının onanmış olmasının bu hususu doğruladığı, bu nedenle davanın belirsiz alacak davası olarak sonuçlandırılması gerektiği sonuç ve kanaatine varıldığı, HGK’nın kararı ile dava konusu edilen alacakların belirsiz alacak davası olarak kabul edilmesi, belirsiz alacak davasında ıslahta zamanaşımı söz konusu olmaması nedeniyle bilirkişi raporu ile tespit edilen alacağının kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı vekilince temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık kısmında açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece 22.11.2016 tarihli ve 2016/457 E.-2016/607 K. sayılı kararı ile, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, Özel Dairece fark ücret ve fark ikramiye alacaklarının belirsiz alacak davasına konu olamayacağı, bu nedenle davanın hukuki yarar yokluğundan reddi gerektiğine dair bozma kararına direnilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunca davacı vekilinin talebinin açıkça belirsiz alacak davası olduğu hâlde mahkemece davanın kısmi dava kabul edilerek karar verilmesinin doğru olmadığı belirtildikten sonra sonuç kısmında direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle bozulduğu, Mahkemece, HGK’nın bozma kararına uyularak eldeki davanın belirsiz alacak davası olduğu gerekçesiyle verilen kararın Özel Dairece, uyulmasına karar verilen HGK’nın bozma kararına aykırı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu belirtilerek bozulması üzerine Mahkemece ikinci bozma kararına karşı direnildiği anlaşılan somut olayda; HGK’nın bozma kararına uyulmasına rağmen uyma kararının gereğinin yerine getirilip getirilmediği, bozma kararına aykırı olacak şekilde karar verilip verilmediği noktasında toplanmaktadır.
Tüm dosya içeriği ile tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara göre, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı, ilk direnme kararının taraflarca temyizi üzerine Hukuk Genel Kurulunun bozmasının davanın belirsiz alacak davası olarak görülüp sonuçlandırılmasına ilişkin olduğu anlaşılmakla Mahkemenin direnme kararı yerindedir.
Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre davanın esasına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin
işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE
GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 27.06.2019 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.