Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1155 E. 2018/1892 K. 11.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1155
KARAR NO : 2018/1892
KARAR TARİHİ : 11.12.2018

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “icra takibine itiraz” talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda Espiye İcra (Hukuk) Mahkemesince itirazın reddine, takibin devamına dair verilen 23.10.2012 tarihli ve 2012/24 E., 2012/23 K. sayılı karar, davacı-borçlu vekilinin temyiz istemi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 26.03.2013 tarihli ve 2013/1814 E., 2013/11570 K. sayılı kararı ile onanmış ise de davacı-borçlu vekilinin karar düzeltme isteminde bulunması üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.07.2013 tarihli ve 2013/17842 E., 2013/25254 K. sayılı kararı ile;
“…Alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak başlatılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takibe karşı borçlunun, takibe konu senedin taraflar arasında ki fındık alımına ilişkin sözleşmenin teminatı olarak tanzim edildiğini belirterek icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, teminat iddiasının reddine karar verildiği, iş bu kararın Dairemizce onandığı anlaşılmaktadır.
Dosyaya sunulan 05.07.2012 tarihli cevabi ihtarnamede fındık alımına ilişkin sözleşme yapıldığı buna ilişkin fatura kesilerek senet alındığı beyan edildiği, yine dosyada bulunan takip dayanağı bono ile aynı tarih ve aynı miktarlı fındık alımına ilişkin olarak tanzim edilen faturada borcun 4 eşit taksitte ödeneceğinin belirtildiği görülmektedir. Bu durumda takip dayanağı bononun taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin teminatı olarak verildiği ve kayıtsız şartsız ödeme vaadi unsurunu içermediğinin kabulü gerekir.
O halde, dayanak belgenin takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6102 Sayılı TTK’nun 766/b.maddesinde öngörülen mücerret borç ikrarını içermediği tespit edilmiş olup, tarafların sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirip getirmediklerinin ve dolayısı ile alacağın tahsil edilip edilmeyeceğinin ve miktarının yargılamayı gerektirmesi nedeniyle mahkemece, İİK.nun 170/a-2.maddesi gereğince istemin kabul edilerek takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup kararın bu nedenlerle bozulması gerekirken maddi hataya dayalı olarak dairemizce onandığı anlaşıldığından onama kararının kaldırılarak kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.…”
gerekçesi ile onama kararı kaldırılmak suretiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile yapılan icra takibine itiraza ilişkindir.
Davacı-borçlu vekili, alacaklı tarafından müvekkili aleyhine haksız ve hukuka aykırı olarak icra takibi yapıldığını, müvekkili ile alacaklı arasında 2011 yılı ürünü olan fındığı teslim etmesi karşılığında müvekkilinin de davalı-alacaklıya bedelini taksitler halinde ödeyeceğini, bu ilişkinin teminatı olarak tarihsiz ve miktarsız bononun imzalanıp teminat amaçlı alacaklıya teslim edildiğini, alacaklının müvekkiline eski tarihli fındık teslim etmek istemesi üzerine müvekkilinin fındığı teslim almaktan imtina ettiğini, bunun üzerine davalı-alacaklının sanki fındık teslimi yapılmış gibi fatura düzenleyerek Giresun Fındık Borsasına bildirdiğini, müvekkilinin fatura içeriğini kabul etmediğini ve bononun iadesi talebini içerir ihtarname keşide ettiğini ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı-alacaklı vekili, dava konusu iddiaların Asliye Hukuk/Asliye Ticaret Mahkemelerince incelenmesi ve karara bağlanması gerektiğini, davacının iddialarının hiçbirinin kanunen kabul edilebilir olmadığını, takibe konu senedin teminat bonosu olduğu iddiasının yerinde olmadığını, aksine takibe konu senedin satılan mal karşılığı davacı tarafça borç belgesi olarak düzenlenip müvekkiline verilen kambiyo senedi olduğunu, davacının iddia ettiği gibi müvekkilince davacıya borcun ödenmesinin 4 taksitte yapılacağına ilişkin herhangi bir yazılı belge verilmediğini, davacının dayanak gösterdiği belgenin davacının kendi imzasını taşıyan ve müvekkiline borcu taksitle ödeme isteğini gösteren belge olduğunu belirterek itirazın reddini istemiştir.
Mahkemece davacı-borçlu ile davalı-alacaklı arasında fındık alımı hususunda anlaşma yapıldığı, fatura üzerinde yazılan fatura bedeli tutarında senet verildiği, ancak senedin teminat amaçlı verilip verilmediği hususunda ayrıca bir ibarenin yazılmadığı, bunun yanında Espiye İcra Müdürlüğünün takip dosyasına konu bononun bu ilişki nedeniyle verildiğine ilişkin bono üzerinde herhangi bir ibare bulunmadığı, bononun borç ilişkisinden mücerret olduğu ve bu hususunun değerlendirilmesinin Asliye Hukuk (Ticaret) Mahkemesinde açılacak menfi tespit veya alacak davasına konu olabileceği, kaldı ki davacı borçlu tarafından Espiye Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/258 Esas sayılı dava dosyasıyla menfi tespit davası açıldığı gerekçesiyle davanın reddine, takibin devamına karar verilmiştir.
Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazı üzerine Özel Dairece yerel mahkeme kararı onanmış ise de onama kararına karşı davacı-borçlu vekili tarafından karar düzeltme yoluna başvurulması nedeniyle bu defa Özel Dairece onama kararı kaldırılmış ve yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle yerel mahkeme kararı bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelerle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davacı-borçlu vekili tarafından temyize getirilmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından dosyada bulunan takip dayanağı bono ile aynı tarih ve aynı miktarlı fındık alımına ilişkin olarak tanzim edilen fatura içeriği dikkate alındığında takibe konu senedin satım sözleşmesinin teminatı olup olmadığı, dolayısı ile mücerret borç ikrarını içerip içermediği, varılacak sonuca göre bahsi geçen bonoya dayanılarak alacaklı tarafından borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hem 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu (eTTK), hem de 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) kambiyo senetlerine ilişkin hükümleri, poliçe esası üzerine kurulmuştur. Kanun, kambiyo senetlerinin ortak olan hükümlerine poliçe başlığı altında yer vermiş; bono ve çek hakkında ise, ortak hükümlere yollama yapmakla yetinmiştir (TTK m.778,818, eTTK. m.690, 730).
6102 sayılı TTK’nun 776/1. maddesinin (b) bendinde bono veya emre yazılı senedin kayıtsız ve şartsız belirli bir bedeli ödeme vaadini içermesi gerektiği, 777. maddesinde de bu unsuru içermeyen bir senedin bono sayılmayacağı hükme bağlanmıştır.
Uygulamada bir sözleşmede karşı edimin (güvencesi) teminatı olarak verilen ve teminat senedi olarak adlandırılan bonolar görülmektedir.
Takip dayanağı bononun teminat bonosu olduğu iddiasının, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanması gerekir (HGK 14.03.2001 tarihli ve 2001/12-233 E., 2001/257 K. sayılı kararı).
Mücerret kıymetli evrak, senedin tanzimine sebep olan asıl borç ilişkisinin (temel borç ilişkisi) senetten anlaşılmasına imkân bulunmayan kıymetli evraktır. Ancak mücerret senetler de bir temel münasebete dayanır. Bu tür senetlerle söz konusu hukuki münasebet arasında bir bağ kurulmamıştır. Senet hamili bir ihtilaf hâlinde alacağını kıymetli evraka dayandırabilir. Geçerli bir temel münasebetin bulunmadığı veya buna ilişkin defilerin dermeyanı ve ispatı meselesi borçluya yüklenmiştir. Bu prensibin en üst seviyede uygulandığı senet kambiyo senetleridir ( Öztan, F.; Kıymetli Evrak Hukuku, Ankara 2013, s.36).
Bir kambiyo senedi olan bono üzerine bedel, faiz, protestodan muafiyet ve yetki şartı gibi kayıtların konulması kabul edilmekte ise de, illetten mücerretlik veya muayyenlik niteliklerini ortadan kaldıran kayıtların bono üzerine konulması onun kambiyo niteliğini ortadan kaldırır.
Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılan hâllerde bono kayıtsız (koşulsuz) borç vaadi içermediği için hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük düzenleyen tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Bu hâlde TTK’nun 687/1. maddesi uyarınca senet metninden anlaşılan (hükümsüzlük) defi vardır. Bu defi mutlak defi olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Bononun teminat senedi olduğu senet metninden anlaşılamıyor ise bu hâlde düzenleyen, senedin lehtarı veya hamili ile kendi arasında var olan sözleşmedeki karşı edimin güvencesi olarak verildiğini bir kişisel defi olarak ileri sürebilir; ancak bu iddiasını yazılı delil ile kanıtlaması lazımdır. Senedin teminat senedi olup olmadığı yargılama sonucunda belli olacaktır; sonuçta bu senede dayalı kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz (Ülgen, H., Helvacı, M., Kendigelen, A., Kaya, A.; Kıymetli Evrak Hukuku, İstanbul 2015, s.148).
Bu konuda bononun sözleşme ile bağlantısı kanıtlanmalıdır. Bononun sözleşmenin teminatı olarak verildiği iddiası kişisel defi olup, TTK’nun 778/a bendinin göndermesi ile uygulanması gereken TTK’nun 687/1. maddesi uyarınca kişisel defiler temel ilişkinin tarafları arasında ileri sürülebilir. Senedin üçüncü kişiye ciro veya teslim yolu ile devredilmesi hâlinde bu definin iyi niyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.
Yukarıda belirtilen ilke ve kurallar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; takibe konu bonoda borçlu tanzim eden, alacaklı lehtar konumundadır. Bu nedenle borçlunun fındık satım sözleşmesinin teminatı olarak alacaklıya verildiğine yönelik kişisel defiyi (senet metninden bononun teminat olarak verildiği anlaşılmasa dahi) bono lehtarı olan alacaklıya karşı ileri sürebilir. Alacaklı bononun satım sözleşmesi kapsamında verildiğini kabul etmekle birlikte bononun teminat amaçlı değil, malın teslimi karşılığında verildiğini beyan etmektedir.
Şu hâle göre bononun satım sözleşmesi kapsamında verildiği taraflar arasında çekişmesiz olup, bu hususun borçlu tarafından yazılı delille ispatına gerek yoktur.
Dosya içinde bulunan ve alacaklı tarafından düzenlenen 10.06.2012 tarihli ve 722.150,00TL’lik faturanın üzerinde “Not: Bu mal Yağlıdere depo teslimi satılmıştır. Bedeli 10.10.2012, 10.11.2012, 10.12.2012, 10.01.2013 tarihlerinde eşit taksitler hâlinde ödenecektir. İşbu fatura bedeli tutarında senet teslim alınmıştır” ibaresinin bulunduğu görülmektedir.
Alacaklı vekili borçluya gönderdiği 05.07.2012 tarihli cevabi ihtarnamede senedin borca karşılık verildiğini beyan ettiği, ayrıca 18.10.2012 tarihli mahkeme ön inceleme tutanağındaki beyanında “Davacı … ile bizim fındık alışverişimiz olmuştu. Ben kendisine bedeli mukabilinde fındığı satmıştım. Ancak bedelini alamadığım için bedeli kadar senet aldım. Zira daha sonra konuşmamızda senet miktarını 4 eşit taksitte ödeyeceği kararlaştırıldığında, 4 adet senet getirdiği takdirde benden bu senedi alacaktı. Yani bu senet teminat amaçlı verilmemişti. Malı teslim ettiğim için karşılığında verilmişti. Zira teminat alışverişin tamamı için verilmez. Bir kısmı için verilir.” şeklinde açıklamada bulunduğu anlaşılmaktadır.
O hâlde satım sözleşmesi kapsamında verildiği çekişmesiz olan bononun tanzim tarihi ve bedeli ile fatura tarihi ve miktarı aynı olup, faturada satım bedelinin eşit taksitler hâlinde ödeneceği kararlaştırıldığına göre senedin teminat amaçlı olarak alacaklıya teslim edildiğinin kabulü gerekir. Bunun için senet veya fatura üzerinde senedin satım sözleşmesinin teminatı olarak verildiğine ilişkin bir kaydın bulunmasına gerek yoktur.
Hâl böyle olunca takip dayanağı bononun taraflar arasındaki ilişkinin teminatı olarak verildiği, TTK’nun 776/b maddesinde öngörülen mücerret borç ikrarını içermediği, tarafların sözleşme doğrultusunda edimlerini yerine getirip getirmedikleri dolayısıyla alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla yerel mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında takibe konu bononun ön ve arka yüzünde teminat ibaresinin bulunmadığı, senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilmesi için neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerektiği, takip dayanağı senedin TTK’nın 776-777. maddelerine uygun olarak düzenlenmiş kambiyo senedi niteliğinde bono olduğu, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.  
SONUÇ: Davacı-borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 11.12.2018 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
Borçlu vekili; alacaklı tarafından bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapıldığını, bononun taraflar arasında gerçekleşen fındık satım sözleşmesi nedeniyle teminat olarak verildiğini ve bu nedenle kambiyo senedi niteliğinde olmadığından takibin iptalini istemiştir.
Alacaklı vekili; bononun satılan mal karşılığı olarak düzenlendiğini, teminat senedi olmadığını ileri sürerek itirazın reddini savunmuştur.
İcra mahkemesince; takip konusu bonunun taraflar arasındaki fındık satımı nedeniyle borç karşılığında düzenlendiğini, senet metninde teminat olarak verildiğine dair herhangi bir ibarenin bulunmadığını, borçlu tarafından ileri sürülen iddiaların açılacak menfi tespit davasında değerlendirilmesi gerektiğini, bu yolda açılan davanın derdest olduğu gerekçesiyle davanın reddine, takibin devamına karar verilmiştir.
Yargıtay Özel Dairesince; dosyaya sunulan 05.07.2012 tarihli cevabi ihtarnamede, fındık alımına ilişkin sözleşme yapıldığı ve buna ilişkin fatura kesilerek senet alındığı beyan edildiğini, yine dosyada bulunan takip dayanağı bono ile aynı tarih ve aynı miktarlı fındık alımına ilişkin olarak tanzim edilen faturada borcun 4 eşit taksitte ödeneceğinin belirtildiği görülmektedir. Bu durumda takip dayanağı bononun taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin teminatı olarak verildiği ve kayıtsız şartsız ödeme vaadi unsurunu içermediğinin kabulü gerekir, gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık; takip dayanağı bono ile aynı tarih ve aynı miktarlı fındık satımına ilişkin olarak tanzim edilen fatura içeriği dikkate alındığında, takibe konu senedin mücerret borç ikrarını içerip içermediği, buna göre borçlu hakkında kambiyo senetlerine mahsus yolla icra takibi yapılıp yapılamayacağı noktasında toplanmıştır.
Takip dayanağı bononun 6102 sayılı TTK’nın 776-777. maddelerine (mülga TTK 688-689 md.) uygun olarak düzenlenmiş kıymetli evrak niteliğinde kambiyo senedi olduğu tartışma konusu değildir. Taraflar arasında fındık satımı sözleşmesi yapıldığına dair yazılı bir sözleşme yoksa da fındık satım sözleşmesi de uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşmeyle davalı 722.150TL bedelli fındığı davacıya teslim etmeyi kabul etmiş, davacı da aynı bedelli bonoyu imzalayarak davalıya vermiştir.
Sözkonusu bonoda teminat kaydı yoktur. Yani bononun teminat olarak verildiğine dair senedin ne ön yüzünde ne de arka yüzünde herhangi bir ibare yoktur. Senet bu hâliyle kıymetli evrak niteliğinde bonodur. TTK’nın 645. maddesinde kıymetli evrak; kıymetli evrak öyle senettir ki, bunların içerdikleri hak, senetten ayrı olarak ileri sürülemediği gibi başkalarına da devredilemeyeceği şeklinde tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 646/1 maddesine göre; kıymetli evrakın borçlusu ancak senedin teslimi karşılığında ödeme ile yükümlüdür. 647/2. maddesine göre de; emre yazılı senet yani bono ciro yoluyla el değiştirir, yani tedavül eder.
Bu itibarla; kambiyo senedi niteliğindeki bonodaki hak kendini doğuran hukuki işlemden soyutlanmış olup, ondan bağımsız olarak tedavül etme yani el değiştirme imkânına sahiptir. Bu nedenle de taraflar temel hukuki ilişkinin yanında kambiyo ilişkisine girerek bono da düzenleyebilirler. Bono düzenlenmesi borcun yenilenmesi anlamına gelmez. Ancak bu durum, keşidecinin senet lehdarına karşı temel hukuki ilişkiye dayalı defilerini ileri sürmesine engel teşkil etmez.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde; senet lehdarı olan davalı alacaklı, keşideci borçlu aleyhine İİK’nın 167 ve devamı maddelerine dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapmıştır.
Davacı borçlu imzaya itiraz etmeden, İİK’nın 168/5.maddesine göre icra mahkemesine borca itiraz etmiştir. İİK’nın 169/a maddesi uyarınca borçlu, borcunun olmadığını veya itfa (ödeme) veya imhal (süre verme) edildiğinin resmî veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat edememiş, aynı kanunun 170/a maddesine göre, takip dayanağı bononun teminat olarak verildiğinden kambiyo senedi olmadığı, bu nedenle takibin iptali gerektiğini ileri sürmüştür.
Oysa; az yukarıda açıklandığı üzere, takip dayanağı bonoda, teminat senedi olarak verildiğine dair kayıt yoktur. Davalının satım sözleşmesinin borcu nedeniyle düzenlendiği ve teminat senedi olmadığı yolundaki beyanı açıktır. Tek taraflı olarak düzenlenen faturanın böyle bir işlevinin bulunmadığı çok açıktır.
Esasen, özel dairenin 14.02.2011 tarih ve 2010/20209 E., 2011/591 K. sayılı ilamında; “takip dayanağı 24.03.2008 tarihli ve 150.000YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında düzenlenen 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır. Alacaklı vekilinin 08.03.2010 günlü cevap lahiyasındaki, açıklamaları da takip konusu senedin teminat amaçlı alındığını göstermediğinden; mahkemece, dayanak senedin teminat senedi olduğuna yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.” denmek suretiyle aynı sonuca ulaşıldığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06.03.2013 tarih ve 2012/12-768 E. 2013/312 K. sayılı içtihadında; “Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; borçlular tarafından alacaklı bankaya 24.03.2008 tanzim tarihli bononun 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilip verilmediği; burada varılacak sonuca göre bahsi geçen bonoya dayanılarak alacaklı tarafından borçlular hakkında kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapılıp yapılamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Takipte dayanılan 24.03.2008 tarihli ve 150.000YTL tutarlı bonoda, bononun teminat amaçlı verildiğine yönelik bir açıklama olmadığı gibi, taraflar arasında düzenlenen 24.03.2008 tarihli genel kredi sözleşmesinde de dayanak senedin teminat olarak verildiğine dair bir kayıt bulunmamaktadır.
Ayrıca icra mahkemesi dar yetkili mahkemedir. Senedin teminat amaçlı verildiğinin kabul edilebilmesi için, neyin teminatı olarak verildiğinin açıkça yazılması gerekir. İcra mahkemesi bu konuda sözleşmedeki maddelerin yorumlanması, gerçek borç miktarı ile takibe konulan miktarın üzerinde durarak araştırma yapamaz. İcra mahkemeleri şekli inceleme ile karar verir.
Bu durumda mahkemece, itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeler ile şikâyetin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.” denmek suretiyle aynı sonuç benimsenmiştir.
Bu nedenlerle, takip dayanağı senedin TTK’nın 776-777. maddelerine uygun olarak düzenlenmiş kambiyo senedi niteliğinde bono olduğu, teminat senedi olmadığından borçlunun İİK’nın 170/a maddesindeki şikâyetinin haklı nedenlere dayanmadığı, yine borçlunun İİK’nın 169/a maddesindeki belgelerden birini ibraz edemediği için borca itirazını da yasal delillerle ispat edemediği, özel dairenin bozma ilamında belirttiği hususların genel mahkemede görülüp sonuçlanması gerektiği, borçlu tarafından açılan menfi tespit davasının derdest olduğu hususları gözetilerek usul ve yasaya uygun bulunan yerel mahkemenin direnme kararının onanması gerekirken, aksine düşüncelerle bozulmasına dair sayın çoğunluğun değerli görüşüne katılamıyorum.