YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1137
KARAR NO : 2017/859
KARAR TARİHİ : 26.04.2017
MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “şikayet yolu ile takibin iptali” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 2. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin kabulüne dair verilen 24.10.2013 gün ve 2013/186 E., 2013/1064 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi şikayet olunan-alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 28.01.2014 gün ve 2013/35965 E., 2014/2074 K. sayılı kararı ile,
“…Alacaklı tarafından genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibinin borçlunun itiraz etmemesi nedeniyle kesinleştiği, borçlunun, takibe konu borcun ödendiğine dair 13.06.2012 tarihli belgeye dayanarak takibin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmıştır.
Başvuru bu hali ile İİK’nun 71/1. maddesine dayalı itfa iddiası olup, anılan madde uyarınca borçlu, “takibin kesinleşmesinden sonraki devrede” borcun ve fer’ilerinin itfa edildiğini yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse, takibin iptal veya talikini “her zaman” icra mahkemesinden isteyebilir. Bu istemin kabul edilebilmesi için itfa şikayetinin İİK’nun 71. maddesinde açıklanan nitelikte bir belge ile veya alacaklının kabul beyanıyla kanıtlanması zorunludur.
Somut olayda alacaklı tarafından dayanılan ve az yukarıda belirtilen belgede icra dosya numarası da belirtilerek alacaklı vekilince bir kısım ödemelerin kabul edildiği anlaşılmaktadır. Ancak ilgili belgede birden fazla ödeme farklı tarihlerde kabul edilmiş olup yine bir kısım ödemelerle ilgili şikayete konu olmayan icra dosya numarası zikredildiği gibi bir kısım ödemelerde ise hiç dosya numarası belirtilmemiştir. Yine alacaklı vekilince borçlu tarafından sunulan belgede yer alan 10.08.2012 ve 06.09.2012 tarihli ödemeler 15.02.2013 tarihinde icra dosyasına bildirilmiştir. Bu durumda borçlu tarafından sunulan belgede yer alan ve icra dosyasına alacaklı yanca bildirilmeyen ödeme beyanları ile ilgili, bu ödemelerin şikayete konu icra dosyasına yapılıp yapılmadığının alacaklı vekilinin beyanı ile tespit edilip İİK 71 kapsamındaki belge ve kabul beyanları ile icra dosyasına yapılan ödeme miktarları ile tarihleri tespit edildikten sonra yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile sonuca gidilmesi gerekirken İİK 71 kapsamında olmayan belgelerde dikkate alınarak yaptırılan bilirkişi incelemesine göre hüküm kurulması isabetsizdir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Şikayetçi vekili, şikayet olunan alacaklının müvekkili aleyhine Konya 7. İcra Müdürlüğü’nün 2012/4778 takip sayılı dosyasında kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile yaptığı icra takibinin kesinleştiği, icra takibine konu borcuna mahsuben muhtelif zamanlarda toplam 7.000,00 TL haricen ödeme yaptığı, alacaklı vekilinin 15/02/2013 tarihli beyanı üzerine İcra Müdürlüğü müvekkil şirkete aynı tarihli bir muhtıra göndererek müvekkil şirketin 15/02/2013 tarihi itibariyle 6.089,02 TL borçlu bulunduğunu tebliğ ettiği, ancak muhtırada belirtilen borç miktarının doğru olmadığı, alacaklı vekilinin haricen tahsil ettiğini beyan ettiği ödemeler, ödeme tarihleri nazara alınarak, kademeli faiz hesabı yapılmak suretiyle hesaplanması gerektiği belirtilerek istemin kabulü ile icra takibine konu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
Şikayet olunan-alacaklı vekili, şikayetçinin kötü niyetli olduğunu iddia ederek istemin reddine, % 20 den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini savunmuştur.
Mahkemece şikayetçinin iddiaları doğrultusunda dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, istem tarihi itibariyle asıl alacağın 1.451,06 TL ve 24,37 TL işlemiş faiz alacağı olduğu bilirkişi raporu ile tespit edilmekle şikayetçinin isteminin kabulü ile ödeme emrinde; bilirkişinin tespit ettiği 1.451,06 TL asıl alacak, 24,37 TL faiz dışındaki kısmın iptaline, iptal edilen kısım üzerinden %20 kötüniyet tazminatının şikayet olunandan alınarak şikayetçiye verilmesine karar verilmiş, şikayet olunan-alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, Yargıtay bozma kararı gerekçelerinin araştırıldığı, davacının sunduğu makbuzların davalı borçlu vekilince inkar edilmediği ancak, başka hesaplara ilişkin olduğu yönünde savunma yaptığı, bu savunmanın ise kabule şayan bulunmadığı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir. Direnme kararı şikayet olunan-alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından İcra ve İflas Kanunu (İİK) 71. maddesi bağlamında borçlu tarafından sunulan belgede yer alan ve alacaklı yanca icra dosyasına bildirilmeyen ödeme beyanları ile ilgili olarak, yapılan ödemelerin şikayete konu icra dosyasına yapılıp yapılmadığının alacaklı vekilinin beyanı ile tespitinin gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına girilmeden önce temyizin kapsamı itibariyle direnme kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı hususu önsorun olarak öncelikle tartışılmıştır.
Bilindiği gibi 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyizi olanaklı kararları düzenleyen 363. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “yüzmilyon” ibaresi 30.07.2003 gün ve 25184 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 17.07.2003 tarih ve 4949 sayılı Kanunun 101. maddesi ile “iki milyar” olarak değiştirilmiştir.
Aynı Kanunun 102. maddesi ile İcra ve İflas Kanunu’na Ek Madde 1 eklenmiş; maddenin birinci fıkrasında parasal sınırların her takvim yılı başında artışa tabi olacağı ve artış şekli açıklanmış, ikinci fıkrasında da “363 ncü maddenin yukarıdaki fıkra uyarınca her takvim yılı başından olmak üzere uygulanan parasal sınırın artışına ilişkin hükmü, artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce İcra Tetkik Merciince nihai olarak karara bağlanmış olan davalar ile Yargıtay’ın bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Kısaca anılan Kanun 30.07.2003 tarihinden itibaren temyiz (kesinlik) sınırını 2.000.000.000 TL (2.000,00 TL) olarak belirlemiş; her takvim yılı başından itibaren uygulanan bu parasal sınıra ilişkin artışların ise artışın yürürlüğe girdiği tarihten önce nihai olarak karara bağlanmış davalar ile Yargıtay bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmayacağı hükmünü getirmiştir.
Buna göre; kesinlik sınırına kanunla getirilen ilk artış, bir ayrık durum gösterilmeden Kanunun yayımı tarihi itibariyle uygulanır hale gelmişken, daha sonra her takvim yılı başında Ek Madde 1 uyarınca yapılacak artışların nihai olarak karara bağlanmış ve bozma kararı üzerine yeniden bakılan davalarda uygulanmayacağı açıkça ifade edilmiştir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı, karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, Yerel Mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Somut olayın açıklanan hükümler karşısında değerlendirilmesine gelince;
Şikayet, dosya borcunun 6.089,02 TL olduğu yönünde düzenlenen İcra Dairesi muhtırasının iptali istemine ilişkin olup, yapılan yargılama sonucunda bakiye borcun 1.451,06 TL asıl alacak ve 24,37 TL faizden ibaret olduğu saptanmış ve hüküm şikayet olunan-alacaklı tarafından 4.613,59 TL’lik kısım için temyiz edilmiştir.
01.01.2014 tarihinden itibaren İcra (Hukuk) Mahkemelerinde uygulanacak temyiz (kesinlik) sınırı 5440,00 TL olup; direnme kararının verildiği 26.06.2014 tarihinde de bu miktar geçerlidir.
Direnme kararının verildiği 26.06.2014 tarihinde temyizin kapsamı itibariyle uyuşmazlık konusu 4.613,59 TL açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, şikayet olunan-alacaklı vekilinin temyiz isteminin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle şikayet olunan-alacaklı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 26.04.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
.