Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1125 E. 2020/91 K. 06.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1125
KARAR NO : 2020/91
KARAR TARİHİ : 06.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil, el atmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Amasya 3. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı … İdaresi vekili 04.07.2013 tarihli dava dilekçesinde; çekişme konusu Amasya ili Merkez ilçesi Bulduklu köyü Çağbağları mevkiinde kain 105 Ada 112 parsel (eski 579 parsel), 105 Ada 113 parsel (eski 580 parsel), 105 Ada 115 parsel (eski 581 parsel) 105 Ada 116 parsel (eski 582 parsel) 105 Ada 117 parsel (eski 583 parsel). 105 Ada 118 parsel (eski 584 parsel), 105 Ada 119 parsel (eski 585 parsel), 105 ada 120 parsel (eski 586 parsel), 105 ada 121 parsel (eski 587 parsel), 105 ada 123 parsel (eski 589 parsel), 105 ada 127 parsel (610 parsel), 105 ada 128 parsel (eski 611 parsel) sayılı taşınmazların 64 nolu orman komisyonu tarafından yapılan çalışmalar neticesinde orman tahdit sınırları içerisinde kaldığını, komisyon kararı itirazsız olarak kesinleştiğinden çekişmeli yerlerin orman vasfında olduklarını ileri sürerek taşınmazların orman tahdit sınırları içerisinde kalan kısımlarının tespit edilerek tapu kayıtlarının iptali ile bu kısımlara müdahalenin önlenmesine, orman vasfı ile Hazine adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar Hazine ve … vekili 29.07.2013 tarihli cevap dilekçesinde; çekişme konusu taşınmazların Milli Savunma Bakanlığına tahsisli olduğunu, yararına tahsis yapılan Milli Savunma Bakanlığınca ağaçlandırıldığını, davaya konu bölgede orman bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararı:
6. Amasya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.11.2013 tarihli ve 2013/240 E., 2013/603 K. sayılı kararı ile; tapu iptali ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılması gerektiğinden, davacının tapu iptali ve tescil isteminin davalı … yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalıların dava konusu taşınmaza kadastro sonucu oluşan tapu kaydına dayanarak dava tarihine kadar tasarruf ettikleri anlaşıldığından, davacının el atmanın önlenmesi isteminin reddine, dava konusu taşınmazların orman sınırları içerisinde kaldığı ve bu nedenle orman niteliğinde olduğu, taşınmaza ait tapu kayıtlarının hukuki değerini yitirdiği gerekçesiyle davacının tapu iptali ve tescil isteminin davalı Hazine yönünden kabulüne Amasya ili, Merkez ilçesi, Bulduklu köyü, 105 ada 112 parsel, 105 ada 113 parsel, 105 ada 115 parsel, 105 ada 116 parsel, 105 ada 117 parsel, 105 ada 118 parsel, 105 ada 119 parsel, 105 ada 120 parsel, 105 ada 121 parsel, 105 ada 123 parsel, 105 ada 127 parsel, 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Amasya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı … İdaresi vekili ve Hazine vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 20. Hukuk Dairesince 22.09.2014 tarihli ve 2014/4735 E., 2014/7880 K sayılı kararı ile; çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarında « askeri güvenlik bölgesi içerisinde kalmaktadır » ve «…’na tahsislidir » beyanları bulunduğu, tapu kaydının iptali, tescili ve elatmanın önlenmesi istemine ilişkin davada verilecek kararın beyan sahibi Milli Savunma Bakanlığını etkileyeceğinden, Milli Savunma Bakanlığının davada taraf olmasının gerektiği, … yönünden husumetten redde karar verilmesinin yerinde olmadığı, ayrıca, tapusunun iptali istenen dava konusu Bulduklu Köyü 105 ada 120 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının beyanlar hanesinde 2942 sayılı Kanunun 31/B maddesi gereğince Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı lehine, 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ise 2942 sayılı Kanunun 31/B maddesi gereğince Karayolları Genel Müdürlüğü lehine şerh bulunduğu, davacı … Yönetimince, 105 ada 120 ve 128 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında şerh sahiplerine husumet yöneltilmeden dava açıldığı, taraf teşkilinin davanın görülebilme koşullarından olup; mahkemece re’sen (kendiliğinden) nazara alması gerektiği, çekişmeli 105 ada 120 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı ile (tüzel kişilikleri yok ise bağlı bulunduğu tüzel kişiliklerin) Karayolları Genel Müdürlüğünün davaya katılımı sağlanarak husumetin yaygınlaştırılması, tarafların ileri sürecekleri delilleri toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Direnme Kararı:
9. Amasya 3. Asliye Hukuk Mahkemesinin 23.01.2015 tarihli ve 2014/1123 E., 2015/58 K. sayılı kararı ile; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 119/1-ğ maddesi uyarınca dava dilekçesinde açık bir şekilde talep sonucunun gösterilmesinin zorunlu olduğu, davanın tapu iptali ve tescil davası ile el atmanın önlenmesi davası niteliğinde bulunduğu, tapu iptali ve tescil davaları, mülkiyet aktarımını sağlamaya yönelik davalar olup, dava sonunda davalı aleyhine hüküm verildiğinde kaybedilecek olan hakkın mülkiyet hakkı olduğu, taşınmazın tapu kaydında beyan ya da şerh bulunması durumunda, tapu kaydındaki belirtmeler veya şerhler nedeniyle şahsi hak sahibi olanlara husumet yöneltilerek, bu belirtme veya şerhlerin silinmesi istenilmediği sürece, salt iptal ve tescil hükmü nedeniyle bu hakların ortadan kaldırılması mümkün olmadığından iptal ve tescil istemi yönünden kendilerine husumet yöneltilmesine gerek bulunmadığı, kaldı ki, bir kimsenin, sahibi olmadığı bir hakka ilişkin olarak savunma yapması ve delil göstermesinin mümkün olmadığı gibi davanın aleyhine sonuçlanması durumunda, sahip olmadığı bir hak nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının da düşünülemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi isteklerine ilişkin eldeki davada çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarında beyan sahibi olan … ile şerh sahibi olan Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı (tüzel kişiliği yok ise bağlı bulunduğu tüzel kişiliğin) ile Karayolları Genel Müdürlüğü aleyhine husumet yöneltilmesinin gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasına geçilmeden önce taraf vekillerinin Özel Dairenin 22.09.2014 tarihli bozma kararına uyulmasını talep etmiş olmaları karşısında mahkemece direnme kararı verilip verilemeyeceği hususu ön sorun olarak tartışılmıştır.
13. 6100 sayılı HMK’nın “geçici 3. maddesi” uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu(HUMK)’nun 429. maddesine göre Yargıtayın bozma kararı üzerine hâkim tarafları duruşmaya davet edip dinledikten sonra, bozma ilamına uyulup uyulmayacağına karar verir. Görülüyor ki hâkim kural olarak, Yargıtayın bozma kararına uyup uymamak konusunda tarafların düşünce ve istekleri ile bağlı olmayıp, bu yönden serbest davranmak; uyma ya da direnme kararı vermek yetkisine sahiptir.
14. Ancak, Yargıtayın yerleşik uygulamasına göre bozma nedenleri kamu düzenine ilişkin ve dolayısıyla hakimin kendiliğinden göz önünde bulundurması gereken nedenlere dayalı değilse ve her iki taraf ya da vekilleri bozmaya uyulmasını istemişlerse artık mahkemece önceki kararda direnilemez. Bu durumda bozma kararına uyulması gerekir (Hukuk Genel Kurulunun 22.01.2014 tarihli ve 2013/19-556 E., 2014/40 sayılı kararı).
15. Somut olay incelendiğinde; Özel Daire tarafından, mahkemece husumet ret kararı verilmesinin doğru olmadığı ve husumetin yaygınlaştırılarak, tarafların ileri sürecekleri deliller toplandıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gereğine değinilerek yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği görülmüştür.
16. Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler, biçimsel açıdan o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir subjektif hakkın sahibi ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu, başka bir anlatımla bir davada, davacı ve davalı sıfatının kime düştüğü tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bir davada, taraflardan birinin, davacı ya da davalı sıfatının (aktif ya da pasif husumet ehliyetinin) olmadığı belirlenirse, artık bu davanın esasının çözümüne girilmeden, davanın husumet yokluğundan reddi gerekir. Bir kişinin belli bir davada davacı ya da davalı sıfatını haiz olup olmadığı şeklinde nitelendirilen husumetin, ileri sürülme zamanı Kanun ile kabul edilen bir ilk itiraz olmadığı gibi, davalı tarafından ileri sürülmesi gerekli bir defi de değildir. Davanın her aşamasında ileri sürülmesi mümkün veya mahkemece vakıf olunduğu takdirde resen nazara alınması gerekli hukuki bir durumdur (HGK’nın 16.05.2019 tarihli ve 2016/21-2773 E., 2019/580 K., 16.05.2019 tarihi ve 2019/13-221 E., 2019/575 K. sayılı kararları)
17. Açıklanan nedenlerle, Özel Daire bozma sebebinin hâkimin kendiliğinden (resen) göz önünde bulundurması gereken hususlara ilişkin olduğu görüldüğünden, davanın tarafları bozma kararı sonrası duruşmaya katılarak bozma kararına uyulmasını istediklerini ifade etmiş iseler de, mahkemece direnme kararı verebileceği, bu nedenle ön sorun bulunmadığı oy birliğiyle kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE
18. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (Anayasa)’nın 169. maddesinde “Ormanların korunması ve geliştirilmesi ” başlığı altında;
” Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz…” düzenlemesine yer verilmiştir.
19. 6831 sayılı Orman Kanunu’nun 17/1 . maddesinde;
“Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; otlatma planı yapılan alanlarda yıllık otlatma süresi dâhilinde hayvanların planlı otlatılmasını sağlayan, gecelemesini emniyet altına alan ve dağılmalarını engelleyen geçici çevirmeler şeklinde düzenlemeler dışında, her çeşit bina, ağıl ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması, tarla açılması, işlenmesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır. Ancak, Devlet ormanlarında 31/12/2011 tarihinden önce toplu yerleşimin bulunduğu; yaylak ve otlak olarak kullanılan alanlar içindeki yerler ile yılın belirli dönemlerinde geleneksel yaylacılık maksadıyla yerleşim yeri olarak kullanılan alanlar kullanım bütünlüğü de dikkate alınarak Orman Genel Müdürlüğünce tespit edilir. Tespit edilen bu alanlardan uygun görülenler Cumhurbaşkanı kararı ile yayla alanı olarak ilan edilir. İlan edilen yayla alanlarında 31/12/2011 tarihinden evvel yapılmış, hakkında müsadere kararı bulunanlar da dâhil her türlü bina ve tesisler mevcut haliyle vaziyet planında gösterilerek … sabit kıymetlerine alınır. Yayla alanlarında bulunan bina ve tesisler orman idaresi tarafından işletilir, işlettirilebilir veya kiraya verilebilir…”
Aynı Kanun’un 93. maddesinde;
“Bu Kanunun 17 nci maddesinde yasak edilen fiilleri işleyenler veya izne bağlı işleri izinsiz yapanlar, 91 inci madde hükümleri saklı kalmak üzere altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar…” ,
115.maddesinde de;
“Devlet ormanları üzerinde kamu yararına yapılacak her türlü yapı ve tesisler için herhangi bir şekilde irtifak hakkı tesisi Maliye ve Tarım ve Orman Bakanlıklarının iznine bağlıdır” düzenlemelerinin mevcut olduğu görülmektedir.
20. Açıklanan Anayasa ve kanun hükümlerine göre, Anayasa’nın 169. maddesinin koruyucu hükmü karşısında ormanlar üzerinde 3. kişi ve kurumlar lehine, izin, irtifak ve herhangi bir kısıtlayıcı şerh konulamayacağı, 6831 sayılı Kanun’un 17 ve 115. maddeleri uyarınca, ancak kamu yararının söz konusu olduğu durumlarda kurumlar arasında irtifak hakkı tesis edilebileceği, yine aynı Kanun’un 93. maddesinde de bu gibi eylemlerin cezaî yaptırıma bağlandığı anlaşılmaktadır.
21. Somut olaya gelince, davacı … İdaresi vekili tarafından Hazine, … aleyhine husumet yöneltilmek suretiyle uyuşmazlık konusu 105 ada 112 parsel, 105 ada 113 parsel, 105 ada 115 parsel, 105 ada 116 parsel, 105 ada 117 parsel, 105 ada 118 parsel, 105 ada 119 parsel, 105 ada 120 parsel, 105 ada 121 parsel, 105 ada 123 parsel, 105 ada 127 parsel, 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazların 64 nolu orman komisyonu tarafından yapılan çalışmalar neticesinde orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı ileri sürülerek tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi isteklerinde bulunulduğu, dosya arasında mevcut dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarının incelenmesinde; kadastro çalışmaları sırasında bağ yeri olarak davalı Hazine adına tescil edildikleri, tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde “askeri güvenlik bölgesi içerisinde kalmaktadır” ve “…’na tahsislidir” beyanları ile 105 ada 120 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında “2942 sayılı Kanunun 31/B maddesi gereğince Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı” lehine, 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında ise “2942 sayılı Kanunun 31/B maddesi gereğince Karayolları Genel Müdürlüğü” lehine şerh bulunduğu görülmüştür.
22. Yukarıda da ifade edildiği üzere, Anayasa’nın 169. maddesinin koruyucu hükmü karşısında ormanlar üzerinde hiçbir kısıtlayıcı şerh konulamayacağı ve yasada yasak ve suç sayılan bir eylemin kişiler lehine şerh olarak tapunun beyanlar hanesinde yer almasının Anayasa ve yasaya aykırı olduğu gözetildiğinde orman olduğu belirlenecek bölümler üzerindeki şerhlerin de terkinine karar verilmesi gereklidir. Bu hâlde, karardan etkilenecek olanların davada taraf olarak yer alması sağlanmalıdır. Mahkemece tapu kayıtlarında beyan sahibi … yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde değildir.
23. Öte yandan, davacı … Yönetimince, 105 ada 120 ve 128 parsel sayılı taşınmazların tapu kaydında belirtilen şerh sahiplerine husumet yöneltilmeden dava açıldığı görülmüştür.
24. Bilindiği üzere, davacı dava dilekçesinde tarafların kimler olduğunu belirtir ve dava, dava dilekçesinde gösterilen taraflar arasında devam eder. Ancak davanın açılmasından sonra dava dilekçesinde gösterilen taraflarda değişiklik yapılması ihtiyacı ortaya çıkabilir. Taraf değişikliği, açılmış ve görülmekte olan bir davada, davanın taraflarından birinin davadan ayrılması ve onun yerini “üçüncü kişinin” almasıdır. Taraf değişikliğinin bu dar tanımının yanında, daha geniş anlamda, mevcut tarafların yanına yenilerinin eklenmesi (tarafın genişletilmesi diyebiliriz) de taraf değişikliği olarak kabul edilebilir. İkinci durumda, davanın bir tarafında taraf sayısında bir artış meydana gelmektedir. Bu durum taraflar arasında dava arkadaşlığı oluşması şeklinde ortaya çıkmaktadır. Taraf değişikliği, kanunun öngördüğü hallerde kendiliğinden (ipso iure) gerçekleşmekteyse zorunlu (kanuni) taraf değişikliğinden, buna karşılık, kanunun öngördüğü belirli hallerde bir tarafın talebi ve karşı tarafın kabulü ya da mahkemenin izni ile gerçekleşmekte ise iradi taraf değişikliğinden söz edilir (Akkaya,T.: “Medeni Usul Hukukunda İradi Taraf Değişikliği (HMK m. 124)”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 16, Özel Sayı 2014, s. 897-941).
25. Somut uyuşmazlıkta, davacı … İdaresi vekilince çekişmeli 105 ada 120 parsel ve 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazlarda şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı ve Karayolları Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilmeden dava açılmış ise de, dava konusu taşınmazların orman olarak belirlenmesi durumunda tapu kayıtları ile birlikte taşınmaz üzerindeki şerhlerin de terkinine karar verilmesi gerekeceğinden verilecek kararın lehine şerh bulunanları da etkileyeceği kuşkusuz olup, anılan şerh sahiplerinin davada yer alması zorunludur. Çekişme konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptaline yönelik açılan eldeki davanın kamu düzenini ilgilendirdiği dikkate alındığında anılan şerh sahiplerinin veya bağlı bulunduğu tüzel kişiliklerin davaya dâhil edilmesi suretiyle yargılamaya devam edilmesi gereklidir. Taraf teşkili, davanın görülebilme koşullarından olup; mahkemece resen (kendiliğinden) yapılması gereken işlemlerdendir.
26. O hâlde Mahkemece, çekişmeli 105 ada 120 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında belirtilen şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı ile (tüzel kişilikleri yok ise bağlı bulunduğu tüzel kişiliklerin) 105 ada 128 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydında belirtilen şerh sahibi Karayolları Genel Müdürlüğünün davaya katılımı sağlanarak husumetin yaygınlaştırılması, delillerinin toplanarak sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
27. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; davacının dava dilekçesindeki talebi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 1009, 1010, 1011. maddelerinde yer alan düzenlemeler ile 6100 sayılı HMK’nin 119/1-ğ ve 26. maddeleri göz önünde bulundurulduğunda, tapu iptali ve tescil istekli davada, mülkiyet hakkı sahibi olmayan beyan ve şerh sahiplerinin verilecek hükümle sahip oldukları hakları doğrudan kaybetmeleri söz konusu olmadığından davada taraf olarak bulunmalarına gerek olmadığı, şerh ve beyanların silinmesi talebi olmayan davada beyan sahibi … hakkında ilk derece mahkemesinin kararında belirtilen gerekçeler usul ve yasaya uygun bulunduğu direnme kararının onanması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de, bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
28. Hâl böyle olunca direnme kararının, Özel Daire bozma kararında ve yukarıdaki belirtilen ilave gerekçe ve nedenlerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı … İdaresi vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen ve yukarıda açıklanan ilave nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi uyarınca uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
Davalı Hazine vekilinin bu bozma nedeni dışında kalan temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 06.02.2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

1- Uyuşmazlık, kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kaldığı iddiasına dayalı olarak açılan çekişmeli taşınmazların tapu kaydının iptali, orman vasfı ile Hazine adına tescili ve el atmanın önlenmesi istekli davada, tapu kayıtlarında beyan sahibi … ile şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığının bağlı bulunduğu tüzel kişilik aleyhine davanın yöneltilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
2- İlk derece mahkemesince, çekişme konusu taşınmazların kesinleşen orman kadastrosuna göre orman tahdit sınırları içerisinde kaldıkları, orman niteliğinde oldukları bu nedenle de taşınmazlara ait tapu kayıtlarının hukuki kıymetini yitirdiği, tapu iptal ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılması gerektiğinden, davalı … dava konusu taşınmazların tapuda kayıt maliki olmadığından, davacının tapu iptal ve tescil davasının … yönünden husumetten reddine, diğer davalı Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığının tüzel kişiliği ve davada taraf ehliyeti bulunmadığından aleyhine açılan tapu iptal ve tescil ile el atmanın önlenmesi davalarının husumetten reddine, dava konusu taşınmazları, Hazine’nin kesinleşen tapu kaydı ve mülkiyet durumuna, davalı … Bakanlığının da Hazine’nin tahsisi nedeniyle kullandığından el atmanın önlenmesi davasının reddine, davalı tapu kayıt maliki Hazine aleyhine açılan tapu iptal davasının kabulüyle taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiştir.
3- Verilen kararın davacı … İdaresi ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyizi üzerine, Özel Dairece; “dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının beyanlar hanesinde “ askeri güvenlik bölgesi içerisinde kalmaktadır” ve “Milli Savunma Bakanlığına tahsislidir” beyanları ile şerh sütununda “ 2942 sayılı Kanun’un 31/B maddesi gereğince Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı” lehine şerh bulunduğu, davada verilecek kararın beyan sahibi ve şerh sahibini etkileyeceği bu nedenle adı geçenlerin davada taraf olması gerektiği, … yönünden husumetten red kararı verilmesinin yerinde olmadığı, ayrıca şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığının tüzel kişiliği bulunmadığı tespit edildiğinden bağlı bulunduğu tüzel kişiliğin davaya dahil edilerek husumetin yaygınlaştırılarak davada yer almalarının sağlanması delillerin toplanarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan, tapu iptal ve tescil davasının sonucundan etkilenecekleri değerlendirilmeden davanın onlar hakkında husumetten reddine dair hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
4- Yerel mahkemece; HMK’nin 119/1-ğ maddesi uyarınca dava dilekçesinde açık bir şekilde talep sonucunun gösterilmesinin zorunlu olduğu, davanın tapu iptali ve tescil davası ile el atmanın önlenmesi davası niteliğinde bulunduğu, tapu iptali ve tescil davaları, mülkiyet aktarımını sağlamaya yönelik davalar olup, dava sonunda davalı aleyhine hüküm verildiğinde kaybedilecek olan hakkın mülkiyet hakkı olduğu, taşınmazın tapu kaydında beyan ya da şerh bulunması durumunda, tapu kaydındaki belirtmeler veya şerhler nedeniyle şahsi hak sahibi olanlara husumet yöneltilerek, bu belirtme veya şerhlerin silinmesi istenilmediği sürece, salt iptal ve tescil hükmü nedeniyle, bu hakların ortadan kaldırılmasının mümkün olmadığı, tapu iptali ve tescil davasının konusu mülkiyet hakkı olduğundan, bu hakka sahip olmayan şerh sahiplerinin, dava sonunda verilecek hükümle sahip oldukları hakları kaybetmelerinin söz konusu olmadığından davada taraf olarak yer almalarına gerek bulunmadığı, somut olayda, dava konusu taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tescillerine karar verildiğinde, ileride şerh ve beyan sahipleri aleyhine açılacak davalarda, bu taşınmazların orman niteliğinde olmaları nedeniyle, başka hiç bir araştırma yapılmaksızın şerh ve beyanların silinmesine karar verileceği, bu nedenle eldeki davada şerh ve beyan sahiplerinin de yer alarak savunma yapmaları gerektiği ileri sürülebilirse de; verilecek bir iptal ve tescil hükmüyle, şerh ve beyan sahiplerinin sahip oldukları hakları doğrudan kaybetmeleri söz konusu olmadığından, yani mahkemece verilecek hüküm, şerh ve beyan sahipleri üzerinde etki göstermeyeceğinden, iptal ve tescil istemi yönünden kendilerine husumet yöneltilmesine gerek bulunmadığı, kaldı ki, bir kimsenin, sahibi olmadığı bir hakka ilişkin olarak savunma yapması ve delil göstermesi mümkün olmadığı gibi, davanın aleyhine sonuçlanmasıdurumunda, sahip olmadığı bir hak nedeniyle yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının da düşünülemeyeceği” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
5- Direnme kararı, davacı vekili ve davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine; Genel Kurul çoğunluğu tarafından, Özel Daire gerekçesi benimsenerek oy çokluğuyla bozulmuştur.
6- Çoğunluk görüşüne, davacının dava dilekçesindeki talebi, yasal düzenlemeler ve emsal içtihatlar yönünden iştirak edilmemiştir.
7- 6100 sayılı HMK’nun 119/1-ğ maddesi uyarınca, dava dilekçesinde “Açık bir şekilde talep sonucu” belirtmelidir. Davacı nelerin hüküm altına alınması gerektiğini, açık ve noksansız bir şekilde dava dilekçesin sonuç bölümünde bildirmelidir.
8- Buna bağlı olarak, yargılamaya hâkim ilkeler üzerinde de durulmalıdır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunun 26. maddesi uyarınca; hâkim, tarafların talep sonuçları ile bağlı olduğu gibi yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesini ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla da yükümlüdür. (HMK 30. md.)
9- Davacı, dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında, çekişme konusu taşınmazların tapu kaydının iptali ve orman niteliği ile Hazine adına tescili ile el atmanın önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
10- Davaya konu edilen taşınmazların tapu kayıt maliki Hazine olup, tapu kütüğünün beyanlar hanesinde, “Askeri güvenlik bölgesi içerisinde kalmaktadır” ve “Milli Savunma Bakanlığına tahsislidir” beyanları ile şerh sütununda “ 2942 sayılı Kanun’un 31/B maddesi gereğince Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı” lehine şerh bulunmaktadır. Tapu kayıt maliki Hazine, 1957 yılından itibaren taşınmazların Milli Savunma Bakanlığına tahsis edildiğini, tahsis nedeniyle Milli Savunma Bakanlığınca bu taşınmazların ağaçlandırıldığı ve kullanıldığı savunmuştur.
Beyan sahibi Milli Savunma Bakanlığına ve şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığına davalı olarak, dava yöneltilmiştir.
11- Bu aşamada, tapu sicili ve tapu sicilinde yer alan “beyanlar” ve “şerhler” kavramlarına da bakmak gerekir.
A- Şerhe ilişkin hükümler, 4721 sayılı TMK’nun 1009, 1010, 1011. maddelerinde ve Tapu Sicili Tüzüğünde düzenlenmiştir.
Şerh, kanunda sınırlı olarak sayılan bazı şahsi hakların tapu kütüğüne yazılması işlemidir. Şerhin amacı, sınırlı sayıdaki şahsi hakları kuvvetlendirmektir. Bu şekilde tapuya tescil edilen şahsi hak, şerh tarihinden sonra taraflar dışında üçüncü kişilere karşıda ileri sürülebilir. Ancak, şahsi haklara ayni hak mahiyeti vermez, şahsi hak tescil edilmekle ayni hakka dönüşmez. Şerh, malikin mülkiyet hakkından doğan tasarruf yetkisini de sınırlamaz. Tapu maliki, o taşınmaz üzerinde şerhten sonrada ayni haklar kurabilir. Tapuda şerh süresi gösterilmemiş ise şerhin, konusu olan hakkın devamı boyunca hükümlerini meydana getireceği kabul edilmelidir ( Prof. Dr. Jale G. Akipek, Prof. Dr. Turgut Akıntürk, Eşya Hukuk, 2009, s. 313, 320).
B- Beyanlara ilişkin hükümlerde, 4721 sayılı TMK’nun 1012. maddesinde, Tapu Sicili Tüzüğü ve bazı kanunlarda düzenlenmiştir.
Beyanlar, tapu kütüğünün beyanlar sütununa yapılan bir tapu kütüğü işlemidir. Beyanlarla, taşınmazları ilgilendiren bazı hukuki ve fiili ilişkilerde açıklık sağlanması amacı güdülür. Beyanlar sadece Medeni Kanunlu değil, başka kanunlar ve Tapu Sicili Tüzüğü ile de düzenlenmiştir.
Beyanların, bildirici hükmü vardır, beyanlar sütununa yazılan fiili ve hukuki ilişkiler ya da durumlar, beyanlar sütununa işaret edilmeden de mevcut olduklarından, bu işlem ile fiili ve hukuki durum dışa yansıtılarak, açıklık kazanır.
12- Tapu kütüğünde kayıtlı her türlü tescilin, terkin ve değişikliği TMK’nun 1014. maddesinde; “ Bir tescilin terkin edilmesi veya değiştirilmesi ancak bu kaydın kendilerine hak sağladığı kimselerin yazılı beyanı üzerine yapılır.” düzenlemesine göre, hak sahibi olduğunu ileri süren kimselerin terkin talebi üzerine, beyan ve şerh sahiplerinin de beyanları alınarak şerh ve beyanın terkini yapılır.
13- Taşınmazların beyanlar hanesindeki “Milli Savunma Bakanlığına tahsislidir” kaydında belirtilen “tahsis” sözcüğü ile, esas itibariyle devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufunda bulunan bir malın belli bir kamu hizmetine, onun bir unsuru olarak özgülenmesi kastedilmektedir. Bu anlamdaki tahsis ile bir kamusal mal, mal kümesi yönünden değişikliğe uğramamaktadır….Ormanlar gibi devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan bir yerin özel yararlanmaya açılması da bu anlamda bir tahsistir. Tahsis, idari işlem ile yapılabileceği gibi, kanunla da yapılabilir ( Prof. Dr. Mehmet Ünlü, Prof. Dr. Veysel Başpınar, Orman Hukuk, Mart 2017, s.86).
14- Somut olayda, davacı, tapu kütüğünde beyan sahibi, … ve şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı aleyhine, tapu iptal ve tescil ile el atmanın önlenmesi talebiyle dava açmıştır.
Bilindiği üzere; sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişki olup bir dava da davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olacağı maddi hukuka göre belirlenir. Tapu iptal ve tescil davaları, mülkiyet aktarımını sağlayan davalar olup dava sonunda davalı aleyhine hüküm verildiğinde kaybedilen hak mülkiyet hakkıdır. Bu nedenle de, tapu iptal ve tescil istekli davalarda, dava konusu hakkın sahibi tapu kayıt malikidir ve davanın tapu kayıt malikine yöneltilmesi gerekir.
Tapu kaydında, beyan veya şerh bulunması halinde, tapu kütüğündeki şerh ve beyan sahibine dava yöneltilerek, şerh veya beyanın silinmesi konusunda dava dilekçesinde açıkça bir talep (HMK. m.119/1-ğ ) yoksa bu konuda bir hüküm verilemez, zira hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına ve başka bir şeye karar veremez (…m.26).
15- Somut olgular ve yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;
Tapu iptal ve tescil istekli davada, şerh ve beyan nedeniyle şahsi hak sahiplerine dava yöneltilmekle talep olmadıkça bu hakların ortadan kalkması mümkün değildir. Belirtildiği gibi, tapu iptal ve tescil davasının konusu mülkiyet hakkı olduğundan, mülkiyet hakkı sahibi olmayan şerh ve beyan sahiplerinin verilecek hükümle sahip oldukları hakları doğrudan kaybetmeleri söz konusu olmadığından, böyle bir davada davalı taraf olarak bulunmalarına da gerek bulunmamaktadır. Özel Dairenin belirttiği gibi, verilecek kararın beyan ve şerh sahibini etkileyeceği gibi bir gerekçeyle davada taraf olarak yer almalarının zorunlu olduğunun kabulü mümkün değildir.
15- SONUÇ:
Şerh ve beyanların silinmesi talebi olmayan davada, beyan sahibi … ve şerh sahibi Sivas İnşaat Emlak ve Nato Enfrastrüktür Bölge Başkanlığı hakkında ilk derece mahkemesinin kararı belirtilen gerekçelerle usul ve yasaya uygun bulunduğundan, hükmün onanması görüşünde olduğumuzdan, sayın çoğunluğun bozma kararına katılınmamıştır.