Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1114 E. 2019/585 K. 21.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1114
KARAR NO : 2019/585
KARAR TARİHİ : 21.05.2019

MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tespite itiraz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Midyat Kadastro Mahkemesince davanın reddine, çekişmeli parsellerin tespit gibi davalılar adına tesciline dair verilen 19.06.2014 tarihli ve 2012/198 E., 2014/77 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı … vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 16. Hukuk Dairesinin 29.06.2015 tarihli ve 2014/14748 E., 2015/9315 K sayılı kararı ile ;
“…Kadastro sırasında Şenköy Beldesi çalışma alanında bulunan 117 ada 134 parsel, 148 ada 104 ve 266 parsel, 153 ada 128 ve 141 parsel, 165 ada 36 parsel, 186 ada 214 ve 225 parsel, 193 ada 63 parsel ve 195 ada 40 parsel sayılı sırasıyla 5.364.48, 4.604.68, 4.001.27, 2.814.59, 1.906.15, 499.34, 1.322.05, 1.033.65, 2.258.14 ve 4.896.63 metrekare yüzölçümündeki taşınmazlar Asliye Hukuk Mahkemesinde dava konusu olduklarından söz edilerek malik haneleri açık bırakılmak suretiyle tespit edilmiştir. Davacı … tarafından davalılar … ve Şenköy Beldesi aleyhine Asliye Hukuk Mahkemesinde açılan tescil davası, davaya konu olan parseller hakkında tutanak düzenlenmiş olması nedeniyle Kadastro Mahkemesine aktarılmıştır. Kadastro Mahkemesinde, çekişmeli parsel tutanakları ile aktarılan dava dosyası birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacı Hazinenin davasının reddine, çekişmeli 117 ada 134 parsel, 148 ada 104 ve 266 parsel, 153 ada 128 ve 141 parsel, 165 ada 36 parsel, 186 ada 214 ve 225 parsel, 193 ada 63 parsel ve 195 ada 40 parsel sayılı taşınmazların dosya içerisinde bulunan veraset ilamında yazılı payları oranında … mirasçıları adına tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazlarda yargılama sırasında vefat eden … mirasçıları lehine 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14. maddesinde yazılı kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme koşullarının gerçekleştiği, Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1984/446 Esas, 1988/158 Karar sayılı dosyasında … tarafından Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği aleyhine açılan tescil davasında verilen ve kesinleşen davanın reddine ilişkin kararın usule ilişkin olup kesin hüküm teşkil etmeyeceği gerekçesiyle çekişmeli taşınmazların … mirasçıları adına tesciline dair hüküm kurulmuştur. … kadastro tespitinden önce 18.12.1984 tarihinde Hazine ve Köy Tüzel Kişiliği aleyhine, sınırlarını dilekçesinde gösterdiği 9 parça taşınmazın adına tescili istemiyle dava açmış, yapılan yargılama sonunda, davacıya verilen süreye rağmen keşif avansının yatırılmadığı ve davanın ispat edilemediği gerekçesiyle 25.05.1988 tarihinde davanın reddine karar verilmiş ve karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bu kararın kesinleşmesinden sonra Hazine tarafından … ve Köy Tüzel Kişiliği aleyhine aynı taşınmazların Hazine adına tescili için Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1990/68 Esas sayılı dosyasında dava açılmış, yapılan yargılama sonunda Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1984/446 Esas, 1988/158 Karar sayılı dosyasındaki ilamın taraflar açısından kesin hüküm teşkil ettiği kabul edilerek taşınmazların Hazine adına tescillerine karar verilmiştir. … vekili tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce 30.10.1995 tarihinde onanmasına karar verilmiştir. … vekilinin karar düzeltme talebi üzerine ise Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nce 27.10.2010 tarihinde; çekişmeli taşınmazlar ile ilgili olarak kadastro tutanağı tanzim edildiği ve Kadastro Mahkemesine yönelik olarak görevsizlik kararı verilmesi gerektiğinden bahisle önceki onama kararı kaldırılarak hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamından sonra dosyanın Kadastro Mahkemesine aktarılması sağlanmış, 6360 sayılı Büyükşehir Yasa’sı uyarınca Şenköy Beldesi’nin kapatılması nedeniyle husumet …’na yaygınlaştırılmış, Kadastro Mahkemesi tarafından Hazinenin açtığı tescil davasına konu olan taşınmazların çekişmeli taşınmazlar olduğu kabul edilerek yukarıda belirtildiği üzere taşınmazların … mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verilmiştir.
Yukarıda açıklandığı üzere mahkemece usule ilişkin olup kesin hüküm teşkil etmeyeceği şeklindeki kabulün aksine, Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1984/446 Esas, 1988/158 Karar sayılı ilamı davanın ispat edilemediği gerekçesine dayalı olup esasa ilişkin hüküm kurulmuş olması nedeniyle taraflar arasında kesin hüküm teşkil eder. Ancak kesin hükmün varlığı için her iki davanın taraflarının, konusunun ve dava sebebinin aynı olması gerekir. Hazinenin açtığı tescil davasına konu taşınmazların, … tarafından açılan ve reddedilen Midyat Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1984/446 Esas, 1988/158 Karar sayılı kararındaki yerler olmadığına dair bir itiraz yoksa da Hazinenin davasına konu yerlerin, Kadastro Mahkemesine aktarılan ve kadastro tutanaklarının malik haneleri açık olan çekişmeli 117 ada 134 parsel, 148 ada 104 ve 266 parsel, 153 ada 128 ve 141 parsel, 165 ada 36 parsel, 186 ada 214 ve 225 parsel, 193 ada 63 parsel ve 195 ada 40 parsel sayılı taşınmazlar olup olmadığının belirlenmemiş olması nedeniyle yapılan araştırma ve inceleme de hükme yeterli bulunmamaktadır. Bu şekilde eksik araştırma ve inceleme ile karar verilemez. Doğru sonuca varılabilmesi için taşınmaz başında yeniden fen bilirkişisi, yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımı ile keşif yapılmalı, yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve tanıklara 1984/446 Esas, 1988/158 Karar sayılı dosyadaki taşınmazların sınırları ile Hazinenin dava dilekçesindeki taşınmazların sınırları okunarak söz konusu taşınmazların çekişmeli 117 ada 134 parsel, 148 ada 104 ve 266 parsel, 153 ada 128 ve 141 parsel, 165 ada 36 parsel, 186 ada 214 ve 225 parsel, 193 ada 63 parsel ve 195 ada 40 parsel sayılı taşınmazlar olup olmadığı belirlenmeli, aynı taşınmazlar olduğunun tespiti halinde kesin hüküm nedeniyle taşınmazların davacı … adına tesciline karar verilmeli, aynı yerler olmadığı ya da taşınmazların bir bölümünün dava konusu olmadığı sonucuna varılırsa tutanakların olağan usule göre ikmali için Kadastro Müdürlüğüne gönderilmesine karar verilmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile ve eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de; … mirasçılarının isimleri ve payları belirtilmeyerek, atıf yapılan veraset ilamının tarih ve numarası da hüküm yerinde gösterilmeden infazı kabil olmayacak şekilde hüküm kurulması dahi isabetsiz olup…”
gerekçeleriyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, tespite itiraz istemine ilişkindir.
Davacı … vekili 14.02.1990 havale tarihli dava dilkeçesinde; dava dileçesine ekli köyü, mevkii ve cinsleri yazılı taşınmazların tapuya kayıtlı olmadıkları ve başka kimselerin hak ve menfaatleri bulunmadığını ileri sürerek Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Taşınmazların bulunduğu bölgede kadastro çalışmalarına başlandığı ve çekişmeli taşınmazlar hakkında Kadastro tespit tutanaklarının düzenlendiği belirtilerek görevsizlik kararı ile dosya Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.
Davalı … vekili; taşınmazların …’ın zilyetliğinde bulunduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuş, …’ın vefatı üzerine davaya dâhil edilen mirasçılarından bir kısmı davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Bozma kararı sonrası davalı … vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Yerel mahkemece; davalı tarafından ilk olarak Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava ile iş bu davanın konusunun ve taraflarının aynı olduğu, ancak Asliye Hukuk Mahkemesince davalı hakkında verilen ilk hükmün usuli bir karar olduğu, keşif avansının yatırılmaması nedeni ile red hükmü verildiği, bu hükmün esastan verilmiş bir hüküm olarak kabul edilemeyeceği, dava konusu taşınmazlar hakkında yapılan araştırmada zilyetlikle iktisapları mümkün olan, imar ve ihyaya muhtaç yerlerden olmadıkları, hâli hazırda niteliklerine uygun olarak kullanıldıkları, ziraat bilirkişi raporu ve beyanlarına itibar edilen mahalli bilirkişi ve tutanak bilirkişileri tarafından dava konusu taşınmazların ekonomik amaçlarına uygun olarak dava tarihinden geriye 20 yıldan fazla süredir nizasız ve fasılasız malik sıfatıyla ölü olan davalı … ve mirasçıları tarafından kullanıldıklarının bildirildiği, davalı … mirasçıları lehine 4721 Sayılı TMK’nın 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri uyarınca zilyetlikle kazanma koşullarının tüm şartları ile oluştuğu gerekçeleriyle davacı Hazinenin davasının reddine, dava konusu taşınmazların davalı … mirasçıları adına veraset ilamındaki hisseleri oranında tapuya tespit ve tesciline karar verilmiştir.
Hükmün davacı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçelere ek olarak; Yargıtay bozma kararı doğrultusunda keşif kararı verildiği ancak ara karardan vazgeçildiği, dava konusu taşınmazlar ve komşu taşınmazlara ilişkin kadastro tutanaklarının içinde söz konusu parsellerin yönleriyle birlikte komşu parsel maliklerinin yazılı olduğu krokilerin bulunduğu, krokiler ve 1984/446 E., 1988/158 K. sayılı dosyadaki taşınmazların sınırları yönleri ve malikleri ile birlikte okunup karşılaştırıldığında …’ın dava dilekçesinde yazılı taşınmazların, kadastro tespiti yapılan taşınmazların aynı taşınmazlar olduğunun tespit edildiği, davalı tarafından ilk olarak Asliye Hukuk Mahkemesine açılan dava ile iş bu davanın konusunun ve taraflarının aynı olduğu; söz konusu dosyada keşif masraflarının kesin süre içerisinde yatırılmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmemesinin, verilen kesin sürede yatırılmamasının sonuçlarının duruşma zaptına açıkça yazılması gerektiği ancak yapılan incelemede duruşma zabıtlarında anılan şekilde bir ihtarata rastlanmadığı, böyle bir ara karar ve dolayısıyla verilen kesin sürenin sonuç doğurabilmesi için usulünce ve eksiksiz olması gerektiği, kaldı ki yapılan incelemede kesin süre verilen tarafın keşif avansını yatırmakla birlikte davetiye giderlerini yatırmadığının anlaşıldığı, tüm bu anılan nedenlerle davacının davasını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddinin hakkaniyete aykırı ve usulüne uygun olmadığı, hükümde veraset ilamının karar numarasının ve miras paylarının sehven unutulduğu gerekçeleriyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davacı … vekili ve davalı … tarafından katılma yoluyla temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalılar murisi … tarafından, tescil istemiyle açılan ve kesin mehil içerisinde keşif masraflarının yatırılmaması nedeniyle ispatlanamadığı gerekçesine dayalı olarak reddine karar verilen Asliye Hukuk Mahkemesinin 1984/446 Esas, 1988/158 Karar sayılı dosyasının eldeki Hazine tarafından açılan tescil davası ve malikhanesi boş bırakılmak suretiyle tespiti yapılarak Kadastro Mahkemesine devredilen taşınmazlar yönünden kesin hükmün sonuçlarını doğurup doğurmayacağı, burada varılacak sonuca göre, Hazinenin davasına konu yerlerin malikhanesi açık olarak tespit edilen taşınmazlar ile aynı taşınmazlar olup olmadığının belirlenmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
I-Davalı …’ın katılma yoluyla temyizi yönünden;
Davalı …’a; davacı … vekilinin temyiz dilekçesi 30.09.2016 tarihinde bizzat tebliğ edilmiş, davalı tarafından 10 günlük yasal karşı temyiz süresi sona erdikten sonra 11.10.2016 harç tarihli dilekçesi ile; direnme kararının onanmasını; incelemenin duruşmalı olarak yapılmasını istediği görülmüştür. O hâlde davalının karşı temyiz süresini geçirdikten sonra verdiği dilekçe nedeni ile karşı temyiz isteminin oybirliğiyle reddine karar verilmiştir.
II- Davacı … vekilinin temyizi yönünden;
Hukuk Genel Kurulunda işin esası görüşülmeden önce; Mahkemece verilen ilk kararın Özel Dairece; doğru sonuca varılabilmesi için taşınmaz başında yeniden fen bilirkişisi, yerel bilirkişiler, tespit bilirkişileri ve taraf tanıklarının katılımı ile keşif yapılması, 1984/446 E., 1988/158 K. sayılı dosyadaki taşınmazların sınırları ile Hazinenin dava dilekçesindeki taşınmazların sınırları okunarak söz konusu taşınmazların çekişmeli 117 ada 134 parsel, 148 ada 104 ve 266 parsel, 153 ada 128 ve 141 parsel, 165 ada 36 parsel, 186 ada 214 ve 225 parsel, 193 ada 63 parsel ve 195 ada 40 parsel sayılı taşınmazlar olup olmadığının belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulması üzerine, yerel mahkemece bozma sonrası 22.04.2016 tarihli yargılama oturumunda keşif ara kararı verilmiş olması karşısında, bozma kararına eylemli uyma olarak kabul edilmesinin gerekip gerekmediği ön sorun olarak tartışılmıştır.
Bilindiği üzere bir davada, mahkemenin veya yanların yapmış oldukları bir usul işlemi nedeniyle taraflardan biri lehine, dolayısıyla diğeri aleyhine doğan ve gözetilmesi zorunlu olan hakka, usuli kazanılmış hak denilir.
Örneğin, Hâkimin bir tarafa resen yemin teklif etmesiyle o taraf lehine usuli kazanılmış hak doğar. Aynı biçimde mahkemenin Yargıtay bozma ilamına uymasıyla bozma kararı lehine olan yan bakımından kazanılmış hak doğar.
09.05.1960 tarihli ve 1960/1-9 E.-K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği üzere; 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu (HUMK)’da usuli kazanılmış hakka ilişkin açık bir hüküm yok ise de, Yargıtay’ın bozma kararının hakka ve usule uygun karar verilmesini sağlamaktan ibaret olan gayesi ve muhakeme usulünün hakka varma ve hakkı bulma amacıyla kabul edilmiş olması yanında, hukuksal anlamda istikrar amacına ulaşmak isteğinin kabul edilmiş bulunması bakımından, usule ait kazanılmış hak kurumu, usul yasasının dayandığı ana esaslardandır ve kamu düzeni ile de ilgilidir. Esasen, hukukun kaynağı sadece yasa olmayıp, yargısal içtihatlar dahi, hukukun kaynağı olduğundan, söz konusu usuli kazanılmış hak için kanunda açık hüküm bulunmaması, onun kabul edilmemesini gerektirmez.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen biçimde inceleme ve araştırma yapmak ve yine o kararda belirtilen hukuksal esaslar gereğince karar vermek yükümlülüğü oluşur. Bu itibarla mahkemenin sonraki hükmünün bozmada gösterilen ilkelere aykırı bulunması, usule uygun olmadığından bozma nedenidir.
Bozma kararı ile dava, usul ve yasaya uygun bir hâle sokulmuş demektir. Bozmaya uyulduktan sonra buna aykırı karar verilmesi usul ve yasaya uygunluktan uzaklaşılması anlamına gelir ki, böyle bir sonuç kamu düzenine açıkça aykırılık oluşturur. Buna göre, Yargıtay’ın bozma kararına uymuş olan mahkeme, bu uyma kararı ile bağlıdır. Daha sonra bu uyma kararından dönerek, direnme kararı veremez, bozma kararında gösterilen biçimde inceleme yapmak ya da gösterilen biçimde yeni bir hüküm vermek zorundadır.
Aynı ilke, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.02.2003 tarihli ve 2003/ 8-83 E, 2003/72 K.; 17.02.2010 tarihli ve 2010/9-71 E, 2010/87 K.; 05.02.2014 tarihli ve 2013/13-597 E, 2014/62 K. sayılı ilamlarında da benimsenmiştir.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, birçok hukuk kuralında olduğu gibi, yine Yargıtay içtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır: Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır. Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi’nce iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (YHGK’nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 E,19 K; 03.02.2010 tarihli ve 2010/4-40 E, 2010/54 K).
Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru,B: Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt v, s 4738 vd).
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde somut olayda, yerel mahkemece bozma sonrasında 22.04.2016 tarihli yargılama oturumunda bozmaya uyulup uyulmayacağına ilişkin bir karar verilmeden, bozmada işaret olunan eksikliği gidermek üzere, “Mahallinde 02/06/2016 tarihinde saat 09.00’dan itibaren keşif icrasına…” karar verilmiş; bu yönde müzekkere yazılarak yerel bilirkişiler ve teknik bilirkişilerin keşif yerinde hazır edilmeleri istenilmiştir. 02/06/2016 tarihinde güvenlik nedeniyle keşife gidilemediğine dair tutanak tanzim edilmiş, 21/06/2016 tarihli yargılama oturumunda ise tutanak dosya arasına alındıktan sonra 1 numaralı ara kararı ile keşif ara karardan vazgeçilmiştir. Mahkemece, dosya incelemeye alınarak 27/07/2016 tarihli yargılama oturumunda direnme kararı verilmiştir.
Bozma kararındaki gerekçe ve sonuçta yapılması gerekenler dikkate alındığında, yerel mahkemece, bozma sonrası keşif yapılmasına karar verilmesi eylemli uyma niteliğinde olup, davacı yararına usule ilişkin kazanılmış hak doğmuştur. Bu ara kararı sonrası mahkemenin yapacağı iş, bozma kararı doğrultusunda işlem yapmak ve gerekli kararı vermekten ibarettir. Diğer bir anlatımla, bozma kararına uyan mahkeme, bununla bağlıdır. İster aynı oturumda, ister daha sonraki oturumlarda olsun, bundan dönerek eski hükümde direnemez.
O hâlde, yerel mahkemece eylemli olarak uyulan bozma ilamı doğrultusunda işlem yapılması gerekirken, oluşan usulü kazanılmış hakka aykırı biçimde verilen karar usul ve yasaya aykırıdır.
S O N U Ç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı …’ın karşı temyiz istemi süresinde olmadığından REDDİNE, (II) numaralı bentte açıklanan nedenlere davacı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istek hâlinde peşin alınan temyiz harcının yatıran …’a iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.05.2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.