Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2017/1085 E. 2020/357 K. 09.06.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2017/1085
KARAR NO : 2020/357
KARAR TARİHİ : 09.06.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Banaz Asliye Hukuk Mahkemesince verilen dava dilekçesinin yetki yönünden reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 12.04.2012 harç tarihli dava dilekçesinde; zorunlu mali sorumluluk sigortası bulunmayan traktörün, müvekkilinin sevk ve idaresindeki motosiklete çarpması sonucu meydana gelen kazada müvekkilinin yaralandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00TL geçici ve 7.000,00TL sürekli iş göremezlik tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 31.07.2012 havale tarihli cevap dilekçesinde; müvekkilinin adresi İstanbul olduğundan yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
6. Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 02.10.2014 tarihli ve 2012/246 E., 2014/315 K. sayılı kararı ile; davalının yerleşim yerinin İstanbul olduğu gerekçesiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde ve talep hâlinde dosyanın yetkili İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 10.02.2015 tarihli ve 2015/258 E., 2015/2448 K. sayılı kararı ile;
“…Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK.’nun 16. maddesi hükmüne göre “haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir”. Haksız fiilden doğan davalarda HMK’nın 16. maddesinde özel yetki hali düzenlenmiştir.
Bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiç birisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkeme de açar ise, o zaman seçme hakkı davalıya geçer.
Somut uyuşmazlıkta, dava konusu kazanın Banaz ilçesinde meydana geldiği ve davacının yerleşim yeri adresinin de Banaz’da olduğu anlaşıldığından, haksız fiilin meydana geldiği ve davacının yerleşim yerinin bulunduğu Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğu gözetilmek suretiyle yetkisizlik itirazının reddi ile işin esasının incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.05.2015 tarihli ve 2015/152 E., 2015/353 K. sayılı kararı ile; davacının trafik kazası ile ilgili olarak haksız fiil faili aleyhine davayı açmadığı, davanın 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 14. maddesi gereğince kaza tarihinde zorunlu sigortası olmayan araçlarda meydana gelen zararların … tarafından karşılanacağı gerekçesiyle davalı … aleyhine açıldığı, davalının sorumluluğunun haksız fiil sorumluluğu olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; yetkili mahkemenin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 6. maddesinde düzenlenen genel yetki kuralınca mı yoksa 16. maddesinde düzenlenen özel yetki kuralınca mı belirlenmesi gerektiği ve burada varılacak sonuca göre yetkili mahkemenin hangisi olduğu noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat isteğine ilişkindir. İlgili Mevzuat:
13. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) ilgili maddelerinde:
Genel kural
MADDE 5- (1) Mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir.
Genel yetkili mahkeme
MADDE 6- (1) Genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
(2) Yerleşim yeri, 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre belirlenir.
Haksız fiilden doğan davalarda yetki
MADDE 16- (1) Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
Şeklinde düzenleme getirilmiştir.
14. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (KTK);
“Mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu:
Madde 91 – (Değişik: 17/10/1996 – 4149/33 md.)
İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.
Zorunlu mali sorumluluk sigortasına ilişkin primler peşin ödenir. Ancak, Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlık primlerin taksitler halinde tahsil edilmesine ilişkin düzenleme yapmaya yetkilidir…
Görevli ve Yetkili Mahkeme:
Madde 110 – (Değişik: 11/1/2011-6099/14 md.)
İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dâhil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. Hemzemin geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir.”
düzenlemesi mevcuttur.
15. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ( SK);

MADDE 14 – (1) Bu Kanunun 13 üncü maddesi, 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 10/7/2003 tarihli ve 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu ile ihdas edilen zorunlu sorumluluk sigortaları ile bu Kanunla mülga 21/12/1959 tarihli ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu çerçevesinde ihdas edilmiş olan zorunlu sigortalara ilişkin olarak aşağıdaki koşulların oluşması halinde ortaya çıkan zararların bu sigortalarla saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde … oluşturulur.
(2) Hesaba;
a) Sigortalının tespit edilememesi durumunda kişiye gelen bedensel zararlar için,
b) Rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararlar için,
c) Sigorta şirketinin malî bünye zaafiyeti nedeniyle sürekli olarak bütün branşlarda ruhsatlarının iptal edilmesi ya da iflası halinde ödemekle yükümlü olduğu maddî ve bedensel zararlar için,
ç) Çalınmış veya gasp edilmiş bir aracın karıştığı kazada, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca işletenin sorumlu tutulmadığı hallerde, kişiye gelen bedensel zararlar için,
d) Yeşil Kart Sigortası uygulamaları için faaliyet gösteren Türkiye Motorlu Taşıt Bürosunca yapılacak ödemeler için,
başvurulabilir…”
hükmünü içermektedir.
16. 818 sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nda (BK);
“ I:MESULİYET ŞERAİTİ
Madde 41 – Gerek kasten gerek ihmal ve teseyyüp yahut tedbirsizlik ile haksız bir surette diğer kimseye bir zarar ika eden şahıs, o zararın tazminine mecburdur.
Ahlaka mugayir bir fiil ile başka bir kimsenin zarara uğramasına bilerek sebebiyet veren şahıs, kezalik o zararı tazmine mecburdur.”
şeklinde düzenleme yer almaktadır.
17. Uyuşmazlık yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplandığından genel anlamıyla yetki kavramı üzerinde durularak yukarıdaki Kanun maddelerinin açıklanması gerekmektedir. Bir davaya hangi yer mahkemesinin bakması gerektiğini belirleyen kurala yetki (salâhiyet) kuralı denilmektedir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 142 ve 37. maddelerinde; mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkilerinin, işleyişi ile yargılama usullerinin kanunla düzenleneceği ve hiç kimsenin kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamayacağı açıkça hüküm altına alınmıştır. Her mahkemenin yargı yetkisi, belirli bir coğrafi bölge (idari teşkilat sınırlar) ile sınırlandırılarak yargı çevreleri oluşturulmuştur. Medenî yargılama alanında görev yapan mahkemelerin yetkisi, Anayasanın 142. maddesine uygun olarak, HMK’nın 5. maddesinde düzenlenmiştir. Diğer taraftan, bu Kanun dışında, özel kanunlardaki yetkiye ilişkin kuralların, kesin yetki kuralı olarak öngörülmediği takdirde genel yetki kuralı ile beraber seçimlik bir yetki kuralı oluşturacağı hususuna yer verilerek; özel kanunlardaki yetkiye ilişkin hükümler saklı tutulmuştur (Kuru, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İstanbul 2001, s. 379 vd.; Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M: Medeni Usul Hukuku; Ankara 2011, s:117 vd.)
18. 2918 sayılı KTK’nın 91. maddesinde işletenlerin trafik sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmış; 5684 sayılı Kanun’un 14. maddesi uyarınca; rizikonun meydana geldiği tarihte geçerli olan teminat tutarları dâhilinde sigortasını yaptırmamış olanların neden olduğu bedensel zararların zorunlu trafik sigortası için saptanan geçerli teminat miktarlarına kadar karşılanması amacıyla Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği nezdinde Güvence Hesabının oluşturulacağı hüküm altına alınmıştır.
19. Eldeki dava, … aleyhine açılmış olup, davacılar trafik kazası nedeniyle cismani zarara uğradıklarını ileri sürmüşlerdir. Eş söyleyişle; somut olay bakımından meydana gelen trafik kazası “haksız fiil” niteliğindedir ve davacılar “haksız fiilden kaynaklanan zararlarının” giderilmesini talep etmişlerdir. … tarafından yapılan bir sigorta sözleşmesi olmadığından olayımızda 2918 sayılı Kanun’un 110. maddesinin tatbik yeri bulunmayıp, uyuşmazlık konusu olan yetkili mahkemenin belirlenebilmesi için HMK hükümlerinin tartışılması gerekmektedir.
20. 6100 sayılı HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili mahkeme; davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olarak belirlenmiş iken; haksız fiilden doğan davalarda zarar gören bakımından oluşabilecek külfet nazara alınarak 16. maddede özel bir düzenleme yapılmıştır. Kanunda yapılan bu düzenleme ve değişiklik gerekçesinden; haksız fiilin, hukukî işlemden farklı olarak fiil olması sebebiyle, özellikle mağdur olan açısından, bir irade veya önceden plânlamanın söz konusu olmadığı, öngöremediği bir zarar ve zarar tehlikesi altında olan kişinin hak aramasının kolaylaştırılmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Hak arama özgürlüğünden bahsetmişken hemen belirtilmelidir ki; bir dava için birden fazla (genel ve özel) yetkili mahkeme varsa, davacı, bu mahkemelerden birinde dava açmak hususunda bir seçimlik hakka sahiptir. Davacı, davasını bu genel ve özel yetkili mahkemelerden hiçbirisinde açmaz ve yetkisiz bir mahkemede açar ise, o zaman seçme hakkı davalıya geçecektir.
21. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu kazanın Banaz ilçesinde meydana gelmiş ve davacı seçimlik hakkını kullanarak yerleşim yeri adresi olan Banaz’da dava açmıştır.
22. O hâlde HMK’nın 16. maddesindeki özel yetki düzenlemesi dikkate alınarak haksız fiilin meydana geldiği ve davacının yerleşim yerinin bulunduğu Banaz Asliye Hukuk Mahkemesinin yetkili olduğu gözetilmek suretiyle yetki itirazının reddi ile işin esasına girilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir.
23. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

IV. SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-3. maddesi uyarınca karar düzelme yolu kapalı olmak üzere 09.06.2020 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.