YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2016/894
KARAR NO : 2016/890
KARAR TARİHİ : 29.06.2016
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne ve reddine dair verilen 17.06.2014 gün ve 2014/24 E., 2014/360 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 20.10.2014 gün ve 2014/22505 E., 2014/28112 K. sayılı ilamı ile;
“…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nde işe başladığı tarihten itibaren Türk Yol-İş Sendikasına üye olduğunu, Köy Hizmetleri Müdürlüğünde işe başladığı tarihten kadrolu işçi statüsüne geçirildiği 2001 yılına kadar geçici işçi statüsünde çalıştırıldığını, 2001 yılında aynı yerde daimi işçi statüsüne geçirildiğini, ancak daimi işçi statüsüne alındığında geçici işçilikte geçen sürelerinin kıdem hesabında dikkate alınmadığını, 2005 yılında Köy Hizmetleri Müdürlüğünün lağvedilmesi ile tüm hak ve alacakları ile beraber İl Özel İdaresi’ne devredildiğini, daimi kadroya geçirilirken Köy Hizmetleri Müdürlüğü nezdinde geçici işçi olarak işe başladığı tarihten daimi statüye geçtiği tarihe kadarki hizmet süresinin toplamına göre belirlenecek derece ve kademesine göre ücret intibakının yapılması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen ücret, yıpranma primi, akdi ikramiye, ilave tediye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, geçici işçi olarak çalışan davacının sürekli işçi kadrosuna alınması sırasında yapılan ücret intibakında hata olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
Taraflar arasında davacının sürekli işçi kadrosuna geçiş işlemi sırasında ücretinin eksik belirlenip belirlenmediği ve buna bağlı eksik ödenen işçilik alacakları bulunup bulunmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
22.10.2000 tarihinde, Türk-İş ile Hükümet arasında yapılan protokolle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde belirli süreli iş sözleşmesiyle (geçici veya mevsimlik işçi pozisyonlarında) istihdam edilmiş veya 26 Ekim 2000 tarihi itibariyle çalışanların; uzun süredir bu kurumlarda çalışmış olmaları ve iş deneyimleri dikkate alınarak 02.02.2001 tarihinden itibaren sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilmesi öngörülmüştür.
Sözü edilen Protokolün 1. maddesinde “Sözkonusu işçiler bu protokolün imzalandığı tarihte almakta oldukları ücretleri ile tahsis edilecek işçi pozisyonlarında 2 Şubat 2001 tarihinden itibaren sürekli işçi kadrolarında işe başlatılacaklardır”; 2. maddesinde “Sözkonusu işçilerin ücret skalası 2001 yılında ve daha sonraki yıllarda yenilenecek toplu iş sözleşmelerinde genel ücret artışı dışında korunacaktır”; 5. maddesinde “Bu protokol kapsamında belirlenecek şartlarda sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilecek işçilerin tespit edilen pozisyonlarında çalışmayı kabul etmemesi halinde hizmet akitleri ihbar tazminatları hariç tüm kanuni hakları ödenerek işveren tarafından sona erdirilecektir” hükümleri düzenlenmiştir.
Davacı işçi, anılan protokol kapsamında sürekli işçi kadrosuna atanmış olup, protokolün yukarıda belirtilen hükümlerinde geçici işçilerin mevcut ücretleri üzerinden sürekli işçi kadrolarına geçirilecekleri, bu işlemin işçinin isteğine bağlı olduğu açıkça belirtilmiştir. Davacı işçi, bu şartlar altında sürekli işçi kadrosuna geçirilmiştir. Davacı sürekli işçi kadrosuna geçirilme şartlarını bildiği ve yapılan işlem rızası çerçevesinde yapıldığı halde, on yıldan fazla bir süre geçtikten sonra, protokol hükümlerini göz önünde bulundurmadan fark ücret isteğinde bulunması dürüstlük kuralları ile bağdaşmamaktadır. Dosya içeriğine göre, davalı işverence protokol hükümlerine uygun olarak davacının intibak işlemi yapılmış olup, buna göre fark ücret ve buna bağlı diğer işçilik alacakları isteklerinin reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir….”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, fark işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacının daimi kadroya alınmadan önceki çalışma süresinin kadroya alındığı tarihte derece, kademe ve ücretinin belirlenmesinde dikkate alınmadığını, bu durumda aynı işi yapan işçiler ile arasında fark oluştuğunu ileri sürerek, geçici mevsimlik işçi olarak işe başladığı tarihten daimi statüye geçtiği tarihe kadarki hizmet süresinin hesaplanarak belirlenecek derece ve kademede intibakının yapılması ile ücret farkı, yıpranma prim farkı, yasal ilave tediye farkı, akdi ilave tediye farkı alacaklarının tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, geçici işçi olarak çalışan davacının sürekli işçi kadrosuna alınması sırasında yapılan ücret intibakında hata olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının daimi kadroya geçirilmeden önce mevsimlik işçi statüsünde geçen çalışmalarının, çalışma süresine dahil edilmesi suretiyle, daimi kadroya geçtiği tarih itibariyle derece ve kademesinin belirlenmesinde dikkate alınıp alınamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle mevsimlik iş kavramının açıklanması gerekmektedir.
Bilindiği üzere, iş hukuku mevzuatımızda iş kanunlarıyla, mevsimlik işlerin çalışma koşulları düzenlenmiş olmasına rağmen, mevsimlik işin tam bir tanımı yapılmadığı gibi, hangi işlerin mevsimlik işler olduğu da açıkça belirtilmemiştir.
Mevsimlik işlere ilişkin hükümler, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 29/7 ve 53/3; aynı Kanunun 60. maddesine dayanılarak çıkarılan Yönetmeliğin 12; 394 sayılı Hafta Tatili Hakkında Kanun’un 4/f ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 17/2. maddelerinde yer almaktadır.
Bu hükümlerde mevsimlik işin tanımına yer verilmemiş ancak yılın herhangi bir devresinde çalışmaların yapıldığı, diğer zamanlarda yapılmadığı veya çalışmanın azaltıldığı işyerleri tanımı yapılarak, mevsimlik çalışanların yıllık izin haklarının bulunmadığı, ancak toplu iş sözleşmesi kapsamına alınabileceği hükme bağlanmıştır.
Bu yasal düzenlemelerden yola çıkılarak, çalışmanın yılın belirli bir döneminde yoğunlaştığı işyerlerinde yapılan işler, mevsimlik işler olarak tanımlanabilir.
Nitekim mülga 3008 sayılı İş Kanunu’nun 2/B maddesinde “yılın herhangi bir devresinde tam veya fazla faaliyette bulunup, öteki devrede tümüyle faaliyetten kalan veyahut faaliyetini azaltan işyeri” mevsimlik işyeri olarak kabul edilmiştir.
Mevsimlik iş öğretide de, yılın belli dönemlerinde faaliyetin yoğunlaştığı, diğer dönemlerinde azaldığı veya tamamen durduğu ve bu durumun yılın belli dönemlerinde tekrarlandığı işler olarak tanımlanmaktadır.
Söz konusu dönemler işin niteliğine göre uzun veya kısa olabilir. Her zaman aynı miktarda işçi çalıştırmaya elverişli olmayan ve işyerinde yürütülen faaliyetin niteliğine göre işçilerin her yıl belirli sürelerde yoğun olarak çalıştıkları fakat yılın diğer döneminde iş sözleşmelerine ertesi yılın faaliyet dönemi başına kadar ara vermeyi gerektiren işler, mevsimlik iş olarak değerlendirilebilir.
Nitekim mevsimlik işler, Hukuk Genel Kurulunun 13.11.2013 gün ve 2013/22-1170 E. 2013/1571 K.; 07.03.2012 gün ve 2011/9-755 E. 2012/117 K. ile 30.11.2011 gün ve 2011/9-596 E., 2011/725 K. sayılı kararlarında da, işin niteliğine ve yapısına göre yılın belirli dönemlerinde ortaya çıkan veya bu dönemlerde artan faaliyetlere uygun olarak çalışılan işler olarak tanımlanmıştır.
Belirtilmelidir ki çalışmaların mevsimlik iş olup olmadığının, işin ve işyerinin özelliğine göre titizlikle irdelenmesi gereği de göz ardı edilmemelidir.
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde; öncesinde işin mevsimlik iş olduğunun kabulü ile mevsimlik işçilere mahsus tip sözleşmeler ile çalıştırıldığı, 02.02.2001 tarihinde daimi kadroya geçen davacı işçinin o tarihten sonra Köy Hizmetleri Müdürlüğüne bağlı işyerlerinde aralıksız çalıştığı, başlangıçta taraflar arasındaki işin mevsimlik nitelik taşıdığı gerekçesiyle davacının her yıl değişen tarih ve sürelerde çalıştığı, yapılan iş değişmeksizin kadroya alınması suretiyle tüm yılı kapsar şekilde sigorta primlerinin yatırılmaya devam edildiği, Köy Hizmetleri İl Müdürlüğünün 5286 sayılı Kanun ile kapatılarak işyerlerinin İl Özel İdaresine ve bilahare 06.12.2012 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 6360 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Kayseri Büyükşehir Belediyesine devredildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, davalı idare tarafından davacının kadroya alınması suretiyle tüm yıl benzer işlerde çalıştırılıyor olması daha önceki mevsimlik çalışmalarının niteliğini değiştirmez ise de, bu çalışmanın hukuken yok sayılmasının eşitlik ilkesine aykırılık sonucunu doğuracağı açıktır. Kaldı ki, davacı ile imzalanan mevsimlik iş sözleşmeleri zincirleme olarak yenilendiğinden bu sözleşmelerin belirsiz süreli hal aldığı hususu gözetildiğinde kadroya alınmadan önceki çalışma ile kadroya alınmadan sonraki çalışma arasında niteliksel bir fark yaratılması ya da kadroya alınmadan evvelki çalışma yok sayılarak davacı ve arkadaşları hakkında yeni işe girmiş gibi işlem yapılmasının kanuni bir dayanağı da bulunmadığı gibi ekonomik yönden işverene bağımlı olarak çalışan işçinin çalıştığı süre içinde dava açmamış olması olgusunun işçi aleyhine değerlendirilmesi de mümkün bulunmamaktadır.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 11.11.2015 gün ve 2015/22-1115 E. 2015/2541 K. sayılı kararlarında da işçinin kadroya alınmadan önceki çalışma ile kadroya alınmadan sonraki çalışma arasında niteliksel bir fark yaratılmasının kanuni bir dayanağı bulunmadığı kabul edilmiştir.
Buna göre mahkemece davacının kadroya geçirilmeden evvelki çalışmalarının çalışma süresine dahil edilmesi suretiyle derece ve kademesinin belirlenerek fark alacaklarının hüküm altına alınması ve davanın kabulüne karar verilmesi yerindedir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından davacının üyesi olduğu sendika tarafından imzalanan 2000 tarihli protokol ile davacının mevsimlik işçi statüsünden çok daha güvence ve geniş haklar içeren daimi kadroya geçişi konusunda anlaşma sağlandığı, sözkonusu protokolün işçilerin aleyhine sonuç doğurduğu şeklinde yorumlanmasının mümkün bulunmadığı, kamu tarafından yapılan protokole uygun olarak sorumlulukların yerine getirildiği, protokolün tanınmamasının akde vefa ilkesi ile de bağdaşmayacağı belirtilerek davanın reddine ilişkin kararın onanması gerektiği yönünde görüş bildirmiş iseler de yukarıda açıklanan nedenlerle bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, Özel Dairenin bozmasına karşı Yerel Mahkemenin direnmesi yerindedir.
Nevar ki, Yüksek Özel Dairece, davalı vekilinin hüküm altına alınan alacakların miktarına yönelik diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç: Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin hüküm altına alınan alacakların miktarına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 29.06.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.