Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2016/380 E. 2018/1744 K. 20.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2016/380
KARAR NO : 2018/1744
KARAR TARİHİ : 20.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara 14. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.06.2014 tarihli ve 2010/1098 E.-2014/481 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 20.10.2014 tarihli ve 2014/25371 E.- 2014/28240 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, Günde Ancak 7,5 Saat veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik kapsamındaki işlerde çalıştırıldığını ileri sürerek, toplu iş sözleşmesi uyarınca hesaplanacak fazla mesai ücretinin ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren, davacının fiili çalışmasının 7,5 saat olduğunu, kendi isteği ile 8,5 saat çalışmayı tercih ettiğini bu şekilde çalışması nedeniyle toplu iş sözleşmesi uyarınca verimliliği teşvik priminin ödendiğini, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının günlük 7,5 saati aşan çalışmaları fazla sürelerle çalışma olarak nitelendirilip, dönemler itibari ile yürürlükte olan toplu iş sözleşmelerine uygun olarak hesaplama yapan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Somut olayda davacının Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak 7,5 Saat Veya Daha Az Çalıştırılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik kapsamına giren bir işyerinde günde 8,5 saat çalıştırıldığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Yargıtay’ın istikrarlı uygulamasına göre (9.HD.21.05.2012 gün ve 2001/22852-2012/17763 sayılı;22.HD. 12.06.2012 gün ve 8543-13264 sayılı) bu tür işlerde günlük 7,5 saati aşan çalışma, fazla mesai olarak nitelendirilmektedir. Buna göre davacı günlük 7,5 saati aşan çalışma için fazla çalışma ücretine hak kazanmıştır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 41. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, fazla çalışma saat ücreti, normal çalışma saat ücretinin yüzde elli fazlasıdır.
Kanunda öngörülen yüzde elli fazlasıyla ödeme kuralı nispi emredici niteliktedir. Tarafların sözleşmeyle bunun altında bir oran belirlemeleri mümkün değilse de, daha yüksek bir oran tespiti olanaklıdır.
Somut olayda işyerinde uygulanan 20. Dönem Toplu İş Sözleşmesinin 62. maddesinde her saat fazla mesai için verilecek ücretin, normal çalışma ücretinin saat başına düşen miktarının %80 yükseltilmesiyle ödeneceği belirtilmiştir. Bu düzenleme davacı işçinin lehine olup, geçerlidir.
Aynı Toplu İş Sözleşmesinin 60. maddesinin (e) bendinde ise çalıştıkları normal mesai günleri için işbaşında kaldıkları saat başına, günlük mesai süresi 8,5 saat ve üzerinde olan işçilere saat ücretlerinin %15‘i, günlük normal çalışma süresi 7,5 saat ve altında olan işçilere ise saat ücretlerinin %10 oranında verimliliği teşvik primi ödeneceği, fazla mesai çalışması yapılan süreler için bu primin ödenmeyeceği yönünde düzenleme yapılmıştır.
Mevcut hukuki ve fiili olgulara göre; hesaplanan fazla sürelerle çalışma alacağından bu çalışması nedeniyle ödenen verimliliği teşvik primi mahsup edilerek sonuca ulaşılmalıdır. Mahkemece davacının verimliliği teşvik primi alıp almadığının araştırılmaması, almışsa miktarı tespit edilerek hesaplanan fazla çalışma ücretinden mahsup edilmemesi isabetsiz olup, kararın bu yönden bozulması gerekmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, fazla çalışma ücretinin tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı Bakanlığa bağlı iş yerinde sendika üyesi olarak çalışmakta olup Toplu İş Sözleşmesinden (TİS) yararlandığını, Sağlık Kuralları Bakımından Günde Ancak 7,5 Saat Veya Daha Az Çalışılması Gereken İşler Hakkında Yönetmelik (Yönetmelik) hükümlerine göre günde 7,5 saat çalıştırılması gerekirken 8,5 saat çalıştırıldığını iddia ederek fazla çalışma ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Bakanlık vekili, işyerinde haftalık çalışma süresinin günde 8,5 saat çalışan işçiler bakımından 42,5 saat olarak belirlendiğini, bu durumda haftalık 45 saate kadar olan çalışmaların fazla sürelerle çalışma olarak değerlendirilmesi gerektiğini, aksi yöndeki iddiayı kabul etmediklerini, günde 8,5 saat çalışan davacıya TİS hükmüne göre verimliliği teşvik primi ödendiğini, fazla çalışma yapılan süreler için bu primin ödenmeyeceğinin TİS’te hüküm altına alındığını, bu nedenle fazla çalışma alacak talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, aksi hâlde ödenen %15 oranındaki verimliliği teşvik priminden ortaya çıkan %5 oranındaki işveren alacağının takas ve mahsubu gerektiğini belirtmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporundaki tespit, değerlendirme ve hesaplama benimsenerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Bakanlık vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenle bozulmuştur.
Mahkemece, verimliliği teşvik priminin ek ödeme ve fazla çalışmanın alternatifi olmadığı, bu nedenle fazla çalışma ücretinden mahsup edilemeyeceği belirtilerek önceki kararda direnilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından işletmede uygulanmakta olan Toplu İş Sözleşmelerinde hüküm altına alınan verimliliği teşvik primlerini işçinin alıp almadığı araştırılarak, aldığının tespiti halinde bu primlerin hesaplanan fazla çalışma ücretinden mahsubunun gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında öncelikle, direnme kararının usulüne uygun olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte olan 429’uncu maddesine göre bozma kararı üzerine kendiliğinden tarafları duruşmaya davet eden mahkeme tarafları dinledikten sonra Yargıtay bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verecektir.
Mahkeme bozma kararına uyduktan sonra bu karardan dönemeyeceği gibi direnme kararı verdikten sonrada ilk karardan farklı bir karar vermesi mümkün değildir. Gerekçe genişletilebilir ise de verilen hükmün ilk karardan farklı olmaması zorunludur.
Somut olaya gelince, mahkemece ilk kararda “1- 750TL brüt fazla çalışma ücretinin dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; 2-Davacı taraf lehine Avukatlık ücret tarifesine göre takdir olunan 750 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,…” ilişkin hüküm kurulmuştur.
Ne var ki, kararın Özel Dairece bozulmasından verilen direnme kararında bu sefer “…2-DAVANIN KABULÜNE; 3- 1.000 TL brüt fazla çalışma ücretinin dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-Davacı taraf lehine Avukatlık ücret tarifesine göre takdir olunan 1.000 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” karar verilmiştir.
Görüldüğü üzere ilk karar ile direnme kararının birbirinin aynısı olduğundan söz etmenin olanağı yoktur.
Hukuk Genel Kurulunca da mahkemenin ilk kararı ile direnme kararının farklı olduğu, bu nedenle usulüne uygun direnme kararından bahsetmenin imkânı olmadığı ve ön sorun bulunduğu oy birliği ile kabul edilmiştir.
Hâl böyle olunca usulüne uygun olmayan direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenden dolayı usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı Bakanlık vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 20.11.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Dr. …

Yz.İş.Md. YSM