Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2016/1640 E. 2018/460 K. 14.03.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2016/1640
KARAR NO : 2018/460
KARAR TARİHİ : 14.03.2018

MAHKEMESİ : Yargıtay 4. Hukuk Dairesi (İlk Derece Mahkemesi Sıfatıyla)
İ

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“…DAVA: Dava dilekçesinde, dava dışı gümrük müdürlüğü tarafından tahakkuk ettirilen para cezalarının iptali için vergi mahkemelerinde toplam 122 adet dava açıldığı; mahkemelerce birleştirme kararları verildiği ve cezaların iptal edildiği; ancak, davacı yararına tek bir avukatlık ücreti takdir edildiği; anılan yöne ilişkin itirazların ve karar düzeltme istemlerinin reddedildiği; bu durumun yasaya açık aykırılık oluşturduğu ileri sürülerek; 75.933,50-TL maddi tazminatın ödetilmesi, talep ve dava olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, davanın süresinde açılmadığı; ileri sürülen olguların asıl dava dosyalarında incelenebileceği ve sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunulmuştur.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğu hükümlerine dayalı olarak maddi tazminat istemine ilişkindir.
Hakimlerin yargısal faaliyetleri nedeniyle sorumlulukları, HMK’nun 46-49. maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa’da da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, sorumluluğa dayanak yapılan olgu; vekalet ücreti takdirine ilişkin açık kurallara aykırı olarak karar verilmiş bulunmasıdır.
Dava ile ilgili olarak, vergi mahkemesi ve bölge idare mahkemesi kararları sunulmuştur.
Davacı tarafından, dava dışı gümrük müdürlüğü aleyhine çeşitli davalar açıldığı; Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu, Katma Değer Vergisi ve Özel Tüketim Vergisi tahakkuklarının iptalinin istenildiği; mahkemelerce, Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6455 sayılı Yasa’nın 7. maddesi uyarınca birleştirme kararları verildiği; iptal istemlerinin kabul edildiği ve tek bir avukatlık ücreti takdir edildiği; itiraz ve karar düzeltme taleplerinin reddedildiği; birleştirme kararlarına dayanak yapılan 6455 sayılı Yasa’nın 7. maddesinde: “Konusu ve yükümlüsünün aynı olması, aralarında maddi ve hukuki yönden bağlılık bulunması şartıyla; birden fazla işleme veya beyannameye ilişkin gümrük vergileri ve para cezalarına tek tahakkuk ve ceza kararı düzenlenebilir.” biçimindeki kuralın esas alındığı görülmüştür.
Mahkemelerce asıl ve birleştirilen davalara konu tahakkuklar, anılan yasa hükmü gözetilerek özünde tek bir işlem olarak değerlendirilmiş ve buna göre avukatlık ücreti takdir edilmiştir.
Karar tarihlerinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 8. ve 21. maddelerinde ise; birleştirilen davalar için ayrı avukatlık ücreti takdir edileceği ön görülmüştür.
Tazminat istemine dayanak kararlarda, normlar hiyerarşisi gözetilmiş; Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi değil, 6455 sayılı Yasa hükmü esas alınmıştır. Yargısal faaliyetlerin özünde mevcut bulunan takdir yetkisi kullanılmış olup; yasanın açık hükmüne aykırılıktan söz edilemez. Dava, bu nedenlerle yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK.’nun 46. maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın ESASTAN REDDİNE,
2-HMK.’nun 49 maddesi uyarınca takdiren 700,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline,
3-Alınması gereken 29,20-TL maktu karar ve ilam harcının, peşin yatırılan 1.296,76-TL’den düşümü ile kalan 1.267,56-TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 9.702,63-TL nispi avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”
dair oy çokluğu ile verilen 08.03.2016 gün ve 2015/15 E., 2016/17 K. sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm belgelerin okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili dava dışı İstanbul Deri Serbest Bölge Gümrük Müdürlüğü’nün ek tahakkuk işlemlerine ve para cezası kararlarına karşı müvekkili şirket tarafından İstanbul 1. Vergi Mahkemesi’nde 26 adet, 7. Vergi Mahkemesi’nde 21 adet ve 10. Vergi Mahkemesi’nde de 75 adet olmak üzere toplam 122 adet dava açıldığını, mahkemelerce birleştirme kararları verildiğini, birleştirilen tüm davaların kabulüne karar verildiğini, ancak birleşen davaların her biri hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadığı gibi yargılama giderleri ve vekâlet ücretlerine de ayrı ayrı hükmedilmediğini, bu kararlara karşı İstanbul Bölge İdare Mahkemesi nezdinde itiraz ve karar düzeltme yollarına başvurmuşsa da talepleri reddedilerek kararların onandığını, kararların bu hâliyle kesinleşmesi nedeniyle müvekkili şirketin toplam 74.100,00 TL tutarında vekâlet ücretinden mahrum kaldığını, ayrıca Bölge İdare Mahkemesi’ndeki itiraz ve karar düzeltme aşamalarında toplam 1.833,50 TL tutarında yargılama gideri ödemek zorunda kaldığını ve bunları da geri alamadığını, Vergi Mahkemesi hâkimlerince kurulan hüküm fıkralarının ve İstanbul Bölge İdare Mahkemesi kurullarının onama kararlarının HMK’nın 297/2. maddesine ve Yargıtay uygulamasına aykırı olması nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını, bu zararın HMK’nın 46/1-c ve 46/1-e maddeleri gereğince tazmini gerektiğini ileri sürerek 75.933,50 TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili davanın süresinde açılmadığını, kararların mevzuata uygun olarak verilmiş olup işlemde kusur, kasıt ve hata olmadığını, vergi yargısında birden fazla vergiye veya cezaya karşı tek dilekçe ile dava açılmasının kabul edildiği durumlarda her bir işleme karşı ayrı ayrı dava açılmış olması hâlinde dava açma hakkının kötüye kullanılmasından bahsedilebileceğini, davacı tarafça iyi niyetli davranılmadığı gibi bu durumun usul ekonomisi açısından da hukuka uygun olmadığını, harcanan emek ve çabanın oldukça üstünde avukatlık ücretine hükmedilerek taraflara ölçüsüz bir yükümlülük getirilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davada HMK’nın 46. maddesindeki koşulların oluşmadığını, HMK’nın 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerini ispata yarayacak yeterli delil sunulmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İhbar olunan hâkim 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “Aynı dilekçe ile dava açılabilecek hâller” başlıklı 5. maddesinde açıkça aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık ya da sebep – sonuç ilişkisi bulunan birden fazla işleme karşı bir dilekçe ile de dava açılabileceğinin belirtildiğini, bu hakkın davacı tarafından kullanılabileceği gibi mahkemelerce de aynı maddi ve hukuki olaydan kaynaklı işlemlere karşı birden fazla dava açıldığında yargılamanın daha etkin, hızlı ve her iki taraf için en ucuz şekilde yapılmasını sağlamak amacıyla dilekçenin reddi kararları verilerek tek dava açılmasının sağlayabileceğini veya birleştirme kararı verilebileceğini, öte yandan bu sorunların aşılmasını sağlamak amacıyla 6455 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile Gümrük Kanunu’nun 232. maddesine “Konusu ve yükümlüsünün aynı olması, aralarında maddi veya hukuki yönden bağlılık bulunması şartıyla; birden fazla işleme veya beyannameye ilişkin gümrük vergileri ve para cezalarına tek tahakkuk ve ceza kararı düzenlenebilir.” hükmünün eklendiğini, dava konusu olayda davacı şirket aleyhine tahakkuk ettirilen ÖTV, KDV ve KKDF ile kesilen özel tüketim ve KDV para cezalarına yönelik itirazların reddedildiğini, davacı tarafça aynı maddi olaydan kaynaklanan ve aralarında maddi ve hukuki yönden bağlılık bulunan, üstelik parasal tutar olarak ayrı ayrı hükmedilmesi istenen vekâlet ücretlerinin çok altıda olan işlemlere karşı birlikte ve tek dava açılması gerekirken, her beyannameden kaynaklı KKDF’ye ayrı, KDV-ÖTV tahakkuklarına ayrı ve para cezalarına karşı ayrı davaların açıldığını, esasen vergi mahkemelerince bu davalar hakkında 2577 sayılı Kanun’un 5. maddesi gereği dilekçenin reddi kararları verilerek bu davaların birleştirilerek açılmasının istenilmesi gerekmekte ise de davacının her dava için yenileme harcı ödemek zorunda kalmaması, davaların uzamaması amacıyla davacı lehine birleştirme kararları verildiğini, ayrıca davacı vekilinin sadece vekâlet ücreti almak amacıyla ayrı ayrı davaların açılmasına sebebiyet vermesi nedeniyle yargılama giderlerinin kendisine yükletilmesi gerekirken davanın lehine sonuçlanması üzerine yargılama giderlerinin dahi idareye yükletildiğini, davacı vekilince aynı olaydan kaynaklanan her başlık için ayrı ayrı olmak üzere 2000 civarında dava açılmasının Gümrük Kanunu’na aykırı ve Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başka harç alınmasına yer olmadığına, tebliğ tarihinden itibaren on beş günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 14.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.