Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2016/1214 E. 2020/741 K. 07.10.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2016/1214
KARAR NO : 2020/741
KARAR TARİHİ : 07.10.2020

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Diyarbakır 2. İş Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili 05.02.2013 harç tarihli dava dilekçesinde; müvekkilinin 1998 yılının başlarında davalının köy işlerini yapmak üzere yanında işe başladığını, 31.09.2012 tarihine kadar kesintisiz şekilde çalıştığını, meyve ağaçlarının bakımı, pamuk işi, buğday sulama işleri ve hayvanların bütün bakım işlerini müvekkilinin tek başına üstlendiğini iş sözleşmesinin davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile fazla çalışma, ulusal bayram genel tatil, hafta tatili ücretleri ile asgari geçim indirimi ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 15.03.2013 havale tarihli cevap dilekçesinde; davacının müvekkilinin yanında işçi değil yarıcı (ortakçı) olup kendi nam ve hesabına çalıştığını, müvekkilinin bahçe işlerini yapmak üzere anlaştıklarını, aralarında işçi işveren ilişkisi bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin 11.07.2014 tarihli ve 2013/94 E., 2014/363 K. sayılı kararı ile; davacının herhangi bir sigorta kaydının bulunmaması, yeşil kartının bulunması, 2001 yılından itibaren kendisine ait ekip biçtiği tarlasının olması, 2011 yılına kadar destekleme yardımı alması ve tanık beyanlarının birlikte değerlendirildiği belirtilerek davacının davalı ile birlikte yarıcılık usulü ortak olarak çalıştığı, aralarında İş Kanunu anlamında bir hizmet sözleşmesinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Diyarbakır 2. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 9. Hukuk Dairesince 15.01.2015 tarihli ve 2014/35928 E., 2015/712 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, yerel Mahkemenin gerekçesi de dikkate alındığında, (Genel görevli Mahkemelerin görevli olduğundan bahisle) görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek davanın esastan reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Diyarbakır 2. İş Mahkemesi 11.11.2015 tarihli ve 2015/197 E., 2015/769 K. sayılı kararı ile; davacının taleplerinin işçi olduğu iddiası ile işçilik alacaklarına ilişkin olduğu, talep edilen alacakların genel mahkemelerin görevine giren alacaklar niteliğinde bulunmadığı ve davacı ile davalı arasında bir iş sözleşmesinin bulunmadığının anlaşılması nedeniyle davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı ile davalı arasındaki ilişkinin yarıcılık usulü (ortaklık) olarak nitelendirildiği ve bu anlamda aralarında hizmet akdi bulunmadığı hususu ihtilaf dışı olan eldeki davada istem işçilik alacaklarına ilişkin olduğundan davanın reddine karar verilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. GEREKÇE
12. Mahkemenin, davanın esası hakkında yargılama yapabilmesi (davayı esastan inceleyebilmesi) için varlığı veya yokluğu gerekli olan hâllere dava şartları denir.
13. Bilindiği üzere, dava şartlarının neler olduğu 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 114. maddesinde belirtilmiş olup, anılan düzenlemenin 1. bendinin (c) alt bendinde mahkemenin görevli olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, bir dava ancak görevli mahkemece incelenebilir. Mahkeme her şeyden önce görevli olmalıdır. Görevsiz mahkemede açılan davanın dava şartı yokluğundan usulden reddi gerekir (Pekcanıtez H./ Özekes M./ Akkan M./ Korkmaz H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 930).
14. Dava şartlarının amacı, bir davanın esası hakkında incelemeye geçilebilmesi için gerekli bütün şartları ve bunların incelenmesi usulünü tespit etmek, böylece davaların daha çabuk, basit ve ekonomik bir şekilde sonuçlanmasına yardımcı olmaktır (Kuru, B.: İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku, İstanbul 2016, s 190).
15. Bu noktadan hareketle, uyuşmazlık yönünden görevli mahkeme kavramının açıklanması da gerekmektedir.
16. Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup, aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer.
17. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasındaki veya belirli konulardaki uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
18. Genel mahkemelerin kuruluşunda olduğu gibi özel mahkemelerin (veya ihtisas mahkemelerinin) kuruluşu da mutlaka ayrı (özel) bir kanun hükmü ile düzenlenir. Özel mahkemelerin kuruluşunun tabii hâkim ilkesine aykırı düşmeyeceği 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 37. maddesinde belirtilmiştir. Bu kapsamda İş Mahkemelerinin görevi 25.10.2017 tarihinde yürürlüğe giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu (mülga 5521 sayılı Kanun)’nda düzenlenmiştir.
19. Yukarıda belirtildiği üzere, göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukuki ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukuki niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
20. Somut olayda davacı tarafından davalı ile aralarında işçi-işveren ilişkisi bulunduğu iddiası ile işçilik alacakları talep edilmiş, mahkemece taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesine dayanmadığı, yarıcılık usulü ortaklık ilişkisi mevcut olduğu, ancak işçilik alacakları talep edildiğinden davanın esastan reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Taraflar arasındaki ilişkinin iş sözleşmesine değil, yarıcılık sözleşmesine dayandığı konusunda mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmadığına göre, mahkemece görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olmasının bir gereği olarak HMK’nın 115. maddesi uyarınca yapılacak işlemle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın esastan reddine karar verilmesinin hatalı olduğu sonucuna varılmıştır.
21. Bununla birlikte bozma kararında görevin dava şartlarından olduğu ve mahkemenin görevsiz olması durumunda görev nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği hususuna yer verilmediği anlaşıldığından, açıklanan neden de bozma kararına ilave edilmelidir.
22. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, mahkemece işin esasına girilmek suretiyle tarafların delillerinin toplanıp, yapılan yargılama sonucunda davacının işçi olarak değil yarıcı olarak çalıştığı sonucuna ulaşıldığı, dava konusu taleplerin tamamen işçilik alacağına ilişkin olduğu ve bu taleplerin genel mahkemenin görev alanına girmediği, bu durumda davanın esastan reddine dair verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığı, bu kabulün usul ekonomisi ilkesine de uygun düştüğü belirtilerek direnme kararının yerinde olduğu görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
23. Hâl böyle olunca usul ve yasaya aykırı direnme kararı Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerin yanında yukarıda belirtilen ilâve nedenle bozulmalıdır.

IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen sebeplerle ve yukarıda açıklanan ilave nedenden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07.10.2020 tarihinde oy çokluğu ile kesin olarak karar verildi.

KARŞI OY

Davacı, davalı yanında işçi olarak çalıştığını belirterek, tamamen işçilik alacaklarından oluşan taleplerinin tahsili amacıyla iş mahkemesinde dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama ile taraf delilleri toplanmış ve delillerin değerlendirilmeleri sonucu tarafların işçi işveren olmadıkları, taraflar arasında iş akdinin bulunmadığı, bu nedenle dava konusu işçilik alacaklarının istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Kararın temyiz üzerine Yargıtay 9. H.D., yerel mahkemenin gerekçesi dikkate alındığında genel görevli mahkemelerin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girerek davanın esastan reddine karar verilmiş olması hatalı olduğu gerekçesiyle mahkeme kararını bozmuştur. Mahkemece davacının taleplerinin, işçi olduğu iddiasıyla işçilik alacaklarına ilişkin olduğu, talep edilen alacakların genel mahkemelerin görevlerine giren alacaklar olmadığı ve davacı ile davalı arasında iş akdinin bulunmadığı anlaşılmasıyla davanın reddine karar verildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Görevli mahkemenin belirlenmesinde genel kural, görevin davacının iddiasına, ileri sürdüğü vakıaya göre belirleneceği yönündedir. Istikrarlı uygulama da bu şekildedir. İddianın ileri sürüş biçimine göre davanın niteliği belirlenir. Hukuk Muhakemeleri Kanunundaki düzenlemede davacının iddiasıyla bağlılık esastır. Görev kuralları kamu düzenine ilişkin ve her aşamada nazara alınır, dava şartıdır. Ancak bu nazara alma iddianın ileri sürülüş şekline göre yargılamayı hangi mahkemenin yapacağının her aşamada nazara alınmasıdır. Esasa girip yargılama yaptıktan sonra taraflar arasındaki ilişkinin iddia edilenden başka olduğu ve iddia edilen alacağın verilemeyeceği başka ilişkiden alacağı olabileceği düşünülerek görevsizlik kararı verilemez.
Burada çift etkili vakıa kavramı söz konusudur. Çift etkili vakıa, davanın konusunu oluşturan bir vakıanın hem usul hukuku hem de maddi hukuk açısından sonucunun olması hali için kullanılmaktadır. Çift etkili vakıaların söz konusu olduğu hallerde, mahkemenin görevinin belirlenmesi açısından davacının talebini dayandırdığı vakıaların esas alınması gerektiği kabul edilmektedir. Başka bir ifade ile mahkemenin görevli veya yetkili olması mahkemeye yöneltilen talebin hukuki niteliğine bağlı olduğu durumlarda, davacının talebi ve buna dayandırdığı iddiaların dikkate alınması gerekir. İddianın ileri sürülüş biçimine ve talebe göre esastan reddedilecek bir dava için verilecek usuli bir karar sebebi ile davalı hem kesin hüküm etkisinden bir süre daha mahrum kalacak, hem de dava için emek ve zaman harcamaya devam edecektir. Çift etkili vakıaların mevcut bulunduğu bu hallerde, tahkikatın neticesinde vakıaların gerçekte davacının iddia ettiği şekilde olmadığını tesbit eden mahkemenin davayı esastan (usulden değil) bir kararla reddetmesi gerekir. Bu tür davalar, “SIC-NON” olarak nitelendirilir ve davacının kendisini işçi olarak nitelendirmesine dayalı olarak davanın açıldığı iş mahkemesi dava ile ilgili yargılama yapacak, toplanan deliller ve yapılan yargılama sonrası neticede işçi olmadığı ve işçilik alacağı talep edilemeyeceğinin taraflar arasında ortaklık (yarıcılık) sözleşmesinin olduğunun tespiti halinde ise işçilik alacağına ilişkin davanın esastan reddedilmesi gerekecektir (Prof.Dr.Baki Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 2001 1. Cilt shf.215-216. Yargıtay 14.H.D. 07.05.1985 gün 3273 karar, Yargıtay 1. H.D. 20.03.1995 gün, 2644/3782 sayılı).
İşçilik alacağına ilişkin davanın, görevli iş mahkemesince işçi-işveren ilişkisi olmadığı ve işçilik alacağı bulunmadığı dair davanın reddi kararı ortaklık (yarıcı) ilişkisi nedeniyle açılan bir alacak davası karşısında kesin hüküm oluşturmayacaktır.
Somut olayda davacı, davalı yanında işçi olarak çalıştığı ve işçilik alacaklarının ödenmediği iddiası ile tamamen işçilik alacaklarına ilişkin iş mahkemesine dava açmıştır. Mahkeme; davacının işçi olup olmadığı, taraflar arasında iş akdi bulunup bulunmadığı, işçi ise işçilik alacaklarını hakedip hak etmediği açısından işin esasına girmek suretiyle tarafların delillerini toplamış ve yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında iş akdinin bulunmadığı, davacının işçi olarak değil yarıcı (ortakçı) olarak çalıştığı sonucuna varmıştır. Davacının dava konusu talepleri tamamen işçilik alacaklarına ilişkin olduğu için ve bu taleplerin genel mahkemelerin görevine girmediği için taraflar arasında da iş akdinin bulunmaması nedenleriyle yerel mahkemenin, davanın esastan redddine ilişkin kararı usul ekonomisi açısından da usul ve esas yönünden yasaya uygun olup onanması gerektiği görüşünde olduğumuzdan Yargıtay 9. H.D. görevsizlik kararı verilmesine ilişkin bozma ilamını yerinde gören saygıdeğer çoğunluğun görüşlerine katılmamaktayız.