Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/3538 E. 2019/654 K. 13.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/3538
KARAR NO : 2019/654
KARAR TARİHİ : 13.06.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 15. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 08.10.2013 tarihli ve 2012/829 E., 2013/727 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 17.03.2015 tarihli ve 2013/37211 E., 2015/10425 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalı ajansta 01.06.1984-01.07.2010 tarihleri arasında 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’a tabi olarak muhabir olarak çalıştığını ve emekli olmak suretiyle kurumdan ayrıldığını, ancak kıdem tazminatı ve kullandırılmayan yıllık izin ücretlerinin eksik ödendiğini ileri sürerek, bakiye kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti alacağı istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı işveren vekili, alacağın zamanaşımına uğradığını, davacının istifa ettiği 12.12.1991 tarihine kadar ve tekrar başlayarak, tekrar istifa ettiği 30.01.1994 tarihine kadar olan bütün tazminatlarının ödendiğini, ibraname verildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Davacının fark kıdem tazminatına hak kazanıp kazanmadığı taraflar arasında uyuşmazlık konusudur.
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14/2. maddesi, işçinin aynı işverene bağlı olarak bir ya da değişik işyerlerinde çalıştığı sürelerin kıdem hesabı yönünden birleştirileceğini hükme bağlamıştır. O halde, kıdem tazminatına hak kazanmaya dair bir yıllık sürenin hesabında da işçinin daha önceki fasılalı çalışmaları dikkate alınır. Bununla birlikte, her bir fesih şeklinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde gerçekleşmesi hizmet birleştirmesi için gerekli bir koşuldur. İşçinin önceki çalışmaları sebebiyle kıdem tazminatı ödenmişse, aynı dönem için iki defa kıdem tazminatı ödenemeyeceğinden tasfiye edilen dönemin kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması mümkün olmaz. Yine, istifa etmek suretiyle işyerinden ayrılan işçi kıdem tazminatına hak kazanmayacağından, istifa yoluyla sona eren önceki dönem çalışmaları kıdem tazminatı hesabında dikkate alınmaz. Ancak aynı işverene ait bir ya da değişik işyerlerinde çalışılan süre için kıdem tazminatı ödenmemişse, bu süre aynı işverende geçen sonraki hizmet süresine eklenerek son ücret üzerinden kıdem tazminatı hesaplanmalıdır. Zamanaşımı definin ileri sürülmesi halinde önceki çalışma sonrasında ara verilen dönem on yılı aşmışsa önceki hizmet bakımından kıdem tazminatı hesaplanması mümkün olmaz.
İşçinin iş sözleşmesi feshedilmediği halde çeşitli nedenlerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemler avans niteliğinde sayılmalıdır. İşçinin iş sözleşmesinin feshinde kıdem tazminatına hak kazanılması durumunda işyeri ya da işyerlerinde geçen tüm hizmet sürelerine göre kıdem tazminatı hesaplanmalı, daha önce avans olarak ödenen miktar kanuni faiziyle birlikte mahsup edilmelidir. Kıdem tazminatına hak kazanmadığı halde avans adı altında ödemeyi alan ve bu şekilde yararlanan işçi de sonucuna katlanmalıdır. Dairemizin kararlılık kazanmış olan uygulaması bu doğrultudadır.
Davacı, 15.06.1984 tarihinde davalıya ait işyerinde çalışmaya başlamış, 11.12.1991 ve 30.01.1994 tarihlerinde işyerinden istifa ederek ayrılmış, işveren tarafından da her iki istifa tarihine kadar gerçekleşen kıdem tazminatları ödenmiştir. Davacı istifalardan sonra aynı işyerinde, işçi olarak çalışmasını sürdürmüş ve 30.06.2010 tarihine kadar çalıştıktan sonra iş sözleşmesi emeklilik nedeniyle feshedilmiştir. Bu durumda davacı, ancak 30.01.1994 tarihinden sonraki çalışma süresi için kıdem tazminatı isteyebilir. Kıdem tazminatı ödenen istifa tarihlerinden önceki hizmetleri tasfiye olduğundan, kıdem tazminatı hesabına dahil edilerek yeniden hesap yapılamaz. Nitekim, davalı işveren tarafından da, bu şekilde kıdem tazminatı hesabı yapılarak, davacıya ödenmiştir. Bu durumda, davacının bakiye kıdem tazminatı talebinin reddi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
2-Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde de açıklandığı üzere, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, davacının yıllık izin ücreti alacağı talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da hatalıdır. …”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalı nezdinde 01.06.1984-01.07.2010 tarihleri arasında muhabir olarak çalıştığını, emekli olarak Kurumdan ayrıldığını, toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre kıdem tazminatı ve kullandırılmayan yıllık ücretli izin alacaklarının eksik ödendiğini ileri sürerek, fark yıllık izin ücreti alacağı ile fark kıdem tazminatı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davacının müvekkili şirkette 01.03.1994 ile 30.06.2010 tarihleri arasında çalıştığını, 17.06.2010 tarihli emeklilik başvurusu doğrultusunda davacının iradesine uygun olarak iş sözleşmesinin 30.06.2010 tarihinde feshedildiğini, emeklilik sebebiyle alması gereken bütün hak ve alacakları, tazminat ve yardımlarının tam olarak hesap edildiğini ve davacının da ikrar ettiği gibi sicil dosyasından anlaşılacağı üzere kendisine ödendiğini, davacının 2001 yılında noter kanalıyla müvekkilini ibra ettiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece davacının davalı işveren nezdinde gazete muhabiri olarak 01.06.1984-01.07.2010 tarihleri arasında çalıştığı, davacının iki kez istifa ederek ayrıldığı, bu sırada hesaplanan kıdem tazminatlarının ödendiğinin anlaşıldığı, ne var ki davacının kesintisiz çalıştığı ve istifaların geçerli olmadığının kabul edilmesi hâlinde kıdem tazminatı hesabının değişeceği ve en son ücret üzerinden toplam süreye göre kıdem tazminatının hesaplanması gerekeceği, bu durumda davacının istifa iradelerinin gerçek olup olmadığının belirlenmesi gerektiği, davacının 11.12.1991 tarihinde istifa ettiği, 12.12.1991 tarihinde tekrar aynı ücretle çalışmaya başladığı, 01.02.1994 tarihinde istifa ettiği 01.03.1994 tarihinde aynı ücretle çalışmaya devam ettiği ve 30.06.2010 tarihinde emekli olduğunun anlaşıldığı, buna göre tarafların gerçek iradesinin hizmet sözleşmesine son vermek olmadığı, nitekim tanık beyanlarından davacının çalışmalarının emekli oluncaya kadar kesintisiz sürdüğünün anlaşıldığı, davacının istifa ettiği tarihten sonra 1994 yılı Şubat ayında davalı adına haber üretmiş olmasının da bunu doğruladığı, özel nedenlerle istifa eden bir kişinin ertesi gün tekrar aynı işte, aynı ücretle çalışmaya devam etmesinin normal olmadığı, davalı işverenin Basın İş Kanunu’nun 6’ncı maddesinde öngörülen akdin her türlü feshinde gazetecinin kıdem tazminatına hak kazanmasına dair hükümden yararlanmak suretiyle kıdem tazminatı yükünden kurtulmak için bu şekilde bir uygulama yaptığının anlaşıldığı, bu durumda muvazaalı istifa ve ibra işlemlerine değer verilemeyeceği, davacının kıdem tazminatının çalıştığı sürenin tamamı dikkate alınıp emekli olduğu en son ücreti üzerinden hesaplanması, önceki ödemelerin avans kabul edilerek mahsup edilmesi gerektiği, bilirkişinin bu esaslara göre net kıdem tazminatı miktarını hesapladığı, davacının yıllık izinlerini kullandığı bu kalemden bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçelerle ve bozma kararının iki numaralı maddesine uyulmasına, bir numaralı bozma sebebine ilişkin olarak ise, bozma kararında vurgulandığı üzere işçinin iş sözleşmesi feshedilmediği hâlde çeşitli nedenlerle kıdem tazminatı adı altında yapılan ödemelerin avans niteliğinde sayıldığı, istifa etmek suretiyle iş yerinden ayrılan işçinin kıdem tazminatına hak kazanamayacağı, ancak Basın İş Kanunu’nun 6’ncı maddesinde istisnai bir düzenleme yapılarak, akdin feshi hâlinde gazetecinin kıdem tazminatını almaya hak kazanacağının öngörüldüğü, burada feshin haklı olup olmaması ve sair fesih sebepleri arasında ayrım yapılmadığı, bu düzenleme olmasaydı davacı işçinin kıdem tazminatına hak kazanamayacağı, tarafların muvazaalı işlem yaptıkları, muvazaanın zamanaşımına tabi olmadan ileri sürülebileceği, bir kimsenin tarafı olduğu muvazaayı kesin delillerle ispatlaması gerektiği, Kurum kayıtlarına girmekle resmi belge niteliğini kazanan bildirgeler ve davalının kayıtlarında yer alan 1994 yılı şubat ayına ilişkin haber üretiminin kesin delil niteliğinde olduğu, muvazaalı istifa ve ibra işlemlerine değer verilemeyeceği, öte yandan tasfiyenin hukuki bir ilişkinin sona erdirilmesi hâlinde tarafların alacak ve borçlarının hesaplanıp arındırılmasından ibaret bir işlem olduğu, sona ermeyen iş ilişkisinin tasfiyesinin de söz konusu olamayacağı, buna göre davacıya yapılan ödemelerin avans niteliğinde kabul edilerek davacının toplam hizmet süresine göre hesaplanan kıdem tazminatından mahsubuyla kalan miktarın tahsiline karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalıya ait iş yerinde 15.06.1984 tarihi itibariyle çalışmaya başlayan davacının, 11.12.1991 ve 30.01.1994 tarihli istifa dilekçeleri uyarınca davalı işverence davacıya kıdem tazminatı adı altında ödemelerin yapıldığı ancak istifalar sonrası davalı iş yerinde çalışmaya devam ettiği somut olayda, kıdem tazminatı ödenen istifa tarihlerinden önceki dönem yönünden tasfiyenin gerçekleşip gerçekleşmediği ile istifaların davacının gerçek iradesini yansıtıp yansıtmadığı, burada varılacak sonuca göre davacının fark kıdem tazminatı alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’da yer alan düzenlemelerden bahsetmekte yarar bulunmaktadır.
5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un “Akdin işveren tarafından feshi ve kıdem tazminatı” başlıklı 6’ncı maddesine göre;
“Meslekte en az beş yıl çalışmış olan gazetecilere kıdem hakkı tanınır.
Kıdem hakkı gazetecinin mesleke ilk giriş tarihinden itibaren hesaplanır.
Akdin feshi halinde gazeteci, bu süreye göre hesaplanacak tazminatı almaya hak kazanır.
Birinci maddenin şümulüne giren bir işyerinde işverenle arasındaki hizmet münasebeti bir veya müteaddit mukaveleye istinaden fasılasız olarak en az beş yıl sürmüş olan gazetecinin işine son verilmesi yapılacak yazılı ihbardan itibaren üç ay geçtikten sonra muteber olur. Beş seneden az hizmeti olanlar için bu ihbar müddeti bir aydır.
İhbar müddetinin son günü olan tarih tazminata esas tutulur ve yıllık izinden sayılmaz.
Gazeteci yıllık iznini kullanmamışsa, işine son verilmesi halinde, izin müddetine ait ücreti kendisine peşin olarak verilir.
Hizmetine bu madde hükümlerine göre son verilen gazeteciye feshi ihbar edilen mukavelenin taallük ettiği her hizmet yılı veya küsuru için, son aylığı esas ittihaz olunmak suretiyle her yıl için bir aylık ücreti miktarında tazminat verilir. Ancak, yıllık hizmetin altı aydan az kısmı nazara alınmaz. İlk mukavele yılında bu miktar hesaplanmaz.
Bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdemi, yeni işine girişinden itibaren hesaplanır. Ancak, buna aykırı olarak işverenle gazeteci arasında yapılacak mukavele muteberdir.
İşverenin maddi imkânsızlık sebebiyle gazetecinin tazminatını bir defada ödeyememesi hâlinde, tediye en çok dört taksitte yapılır ve bu taksitlerin tamamının süresi bir yılı geçemez. Ancak, bu bölünme o iş yerinin mali vergisini tahakkuk ettiren maliye şubesinin, müessesenin zarar etmekte olduğu kararı üzerine yapılabilir.
(Ek: 9/8/2002-4773/12 md.; Değişik: 22/5/2003-4857/116 md.) İş Kanununun 18, 19, 20, 21 ve 29 uncu maddesi hükümleri kıyas yoluyla uygulanır.”.
Anılan düzenlemeden de anlaşıldığı üzere, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesinde, gazetecinin kıdem hakkı özel biçimde korunmuştur. Meslekte geçecek olan beş yılın büyük önemi vardır. Gazetecinin meslek kıdemi, gazetecinin meslekte geçirdiği toplam süreyi ifade eder. Kıdem tazminatı ve yıllık izin bakımından meslek kıdemi, gazetecinin gazetecilik mesleğine ilk girişinden itibaren geçerli olmaktadır. Bir başka anlatımla, işçinin başka işverenlere ait iş yerlerinde edindiği kıdemi sonraki işverenler açısından belli yükümlülükler getirmektedir. Bunun nedeni, kıdemli gazeteciyi çalıştırmanın işveren için önemli bir fayda sağlaması ve yararlanan işverenin de bunun sonucuna katlanması şeklinde açıklanabilir. Kanun’da kıdem hakkının özel olarak korunması, gazetecilik mesleğinin belli bir birikimin sonucu edinilebildiğine işarettir.
Gazetecinin kıdem tazminatına hak kazanabilmesi için meslek kıdeminin en az 5 yıl olması şarttır. Ancak, bir defa 5 yıllık kıdemin kazanılması durumunda her bir işveren yanında yeni bir 5 yıl kıdem şartı aranmaz.
5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştırılanlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanunun 6’ncı maddesinin sekizinci fıkrasında, bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdeminin yeni işe giriş tarihinden itibaren hesaplanacağı kuralı mevcuttur. Anılan hüküm, uygulamada gazetecinin kıdemini sıfırlanması olarak bilinse de, en az 5 yıllık meslek kıdeminin sıfırlanması söz konusu olmaz. Bahsi geçen düzenleme, gazetecinin aynı dönem için birden fazla kıdem tazminatı almamasını öngörmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davalıya ait iş yerinde 15.06.1984 tarihi itibariyle çalışmaya başlayan davacının, 11.12.1991 tarihinde istifa ettiği ve kendisine kıdem tazminatı ödendiği, 12.12.1991 tarihinde yeniden işe girişi yapılan davacının 29.12.1993 tarihinde tekrar istifa ettiği ve kıdem tazminatı ödendiği, ikinci istifasından sonra 01.03.1994 tarihinde yeniden işe girişinin yapıldığı ve bu defa çalışmasının emeklilik sebebiyle işten ayrıldığı 30.06.2010 tarihine kadar devam ettiği görülmüştür.
Dosya içerisinde bulunan ve noterde düzenlenen 12.03.2001 tarihli “Özel İbra’dır” başlıklı davacı imzalı iki ayrı belgede, davacının 15.06.1984-11.12.1991 dönemi ile 12.12.1991-30.01.1994 dönemine ait kıdem ve ihbar tazminatları ile sair haklarını (miktar belirterek) tamamen aldığı, davalıyı ibra ettiği belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının, 15.06.1984-11.12.1991 ve 12.12.1991-30.01.1994 tarihlerine ilişkin çalışmalarının kıdem tazminatlarının ödenmesi sureti ile tasfiye edildiği, 5953 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesinin sekizinci fıkrasında yer alan bir defa kıdem tazminatı alan gazetecinin kıdeminin, yeni işine girişinden itibaren hesaplanacağına dair hüküm ve bu düzenlemenin aksine taraflarca kararlaştırılmış bir sözleşme hükmü de bulunmadığı dikkate alındığında, davacının ancak 30.01.1994 tarihinden sonraki döneme dair kıdem tazminatı isteyebileceği açıktır. Bir başka deyişle, davacının kıdem tazminatı ödenerek tasfiye edilen çalışmaları kıdem tazminatı hesabına dâhil edilemeyecektir. Buna göre, davacının bakiye kıdem tazminatı talebinin reddi gerekmektedir.
O hâlde direnme kararı, yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlere davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen bu değişik gerekçe ile BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 13.06.2019 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.