Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/3465 E. 2017/795 K. 19.04.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/3465
KARAR NO : 2017/795
KARAR TARİHİ : 19.04.2017

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Zonguldak 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.03.2013 gün ve 2012/506 E., 2013/123 K. sayılı kararın temyizen incelenmesinin davalı Kurum vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 09.12.2014 gün ve 2014/21514 E., 2014/26694 K. sayılı kararı ile;
(…Dava; eşinden dolayı ölüm aylığı almakta olan davacının, aynı zamanda babasından dolayı da ölüm aylığına hak kazandığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece davacının 06.08.2003 tarihinden önce 12.01.1990 tarihinde vefat eden babasından dolayı ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davacının babasının 12.01.1990 tarihinde vefat ettiği, eşinin ise 20.04.2011 tarihinde vefat ettiği, davacının hem babasının hem de eşinin 506 sayılı Yasa kapsamında sigortalı oldukları anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık; 506 sayılı Yasa kapsamında ölen eş ve babadan dolayı ayrı ayrı ölüm aylığı bağlanıp bağlanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
506 sayılı Yasa’nın 68/I-C-a maddesi aylık bağlanma koşulları yönünden, “evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına” aylık bağlanması olanağı öngörürken; aynı maddenin (VI) numaralı bendi, kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak “çalışma ve evlenme” halini kabul etmekteyken; 4958 sayılı Yasa’nın 06.08.2003 tarihi itibariyle yürürlüğe giren 35’inci maddesiyle, söz konusu (VI) numaralı bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenerek böylelikle “Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından aylık veya gelir almaya başlama” olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiştir. 68’inci maddenin son cümlesi “evliliğinin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir.” hükmünü içermektedir. Benzer düzenleme 5510 sayılı Yasa’nın 54’üncü maddesinde de vardır.
Mahkemece, 506 sayılı Yasa’nın 68/VI. Maddesindeki düzenleme de dikkate alınarak Kurum işleminin yerinde olduğu gözetilerek davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı biçimde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…)
gerekçesiyle oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 20.04.2011 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığı ile birlikte 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 12.01.1990 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin 20.04.2011 tarihinde ölen eşi Ali Osman Döngel’den ölüm aylığı aldığını, babası Mehmet Özmekik’in ise 12.01.1990 tarihinde vefat ettiğini, babasının 06.08.2003 tarihinden önce vefat etmesi nedeniyle babasından da ölüm aylığı bağlanması gerektiğini ileri sürerek davacıya babasından ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile tespitin dava tarihinden itibaren hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili 506 sayılı Kanunun 68. maddesinin 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 35. maddesi ile değişik VI. bendine göre hem baba hem de eşten dolayı aylık alma hakkı bulunanların bu aylıklardan fazla olanını alabileceğinin düzenlendiğini, bu nedenle Kurum işleminin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 506 sayılı Kanunun Geçici 91 maddesi dikkate alındığında davacının evliliği ölümle sona erdiğinden, babası ve eşinin ölüm tarihleri de dikkate alındığında davacının ölmüş babasından dolayı da maaş almaya hakkı bulunduğu gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile 06.08.2003 tarihinden önce 12.01.1990 tarihinde vefat eden babası Mehmet Özmekik’den dolayı ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme hükmü, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 20.04.2011 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığı ile birlikte 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 12.01.1990 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır. (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.95).
Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir. (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
Ancak sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir. İşte 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 54. maddesi de bu sınırlamalardan biridir.
5510 sayılı Kanunun 54. maddesi “Bu Kanuna göre bağlanacak aylık ve gelirlerin birleşmesi durumunda;
a) Uzun vadeli sigorta kollarından;
1) Hem malûllük hem de yaşlılık aylığına hak kazanan sigortalıya, bu aylıklardan yüksek olanı, aylıklar eşitse yalnız yaşlılık aylığı,
2) Malûllük (Ek ibare fıkra: 17/04 /2008-5754 S.K./34.mad) vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı ile birlikte, ölen eşinden dolayı da aylığa hak kazanan sigortalıya her iki aylığı,
3) Ana ve babasından ayrı ayrı aylığa hak kazanan çocuklara, yüksek olan aylığın tamamı, az olan aylığın yarısı,
4) Birden fazla çocuğundan aylığa hak kazanan ana ve babaya en fazla ödemeye imkân veren ilk iki dosyadan yüksek olan aylığın tamamı, düşük olan aylığın yarısı,
5) (Değişik bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak aylığı,
6) (Ek bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Bu Kanuna göre vazife malûllüğü aylığı almakta iken, tekrar sigortalı olanlardan hem vazife malûllüğüne hem de malûllük aylığına hak kazananlara bu aylıklardan yüksek olanı, aylıkları eşitse yalnızca vazife malûllüğü aylığı, bunlardan hem vazife malûllüğü hem de yaşlılık aylığına hak kazananlara, bu aylıkların her ikisi,
7) ( Ek bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Evliliğin ölüm nedeniyle sona ermesi durumunda sonraki eşinden de aylığa hak kazananlara tercih ettiği aylığı, bağlanır.
b) Kısa vadeli sigorta kollarından;
1) Sürekli iş göremezlik geliriyle birlikte ölen eşinden dolayı da gelire hak kazanan eşe her iki geliri,
2) Ana ve babadan ayrı ayrı gelire hak kazananlara, yüksek olan gelirin tamamı, az olanın yarısı,
3) (Değişik bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Birden fazla çocuğundan gelire hak kazanan ana ve babaya, en fazla ödemeye imkân veren ilk iki dosyadan yüksek olan gelirin tamamı, düşük olan gelirin yarısı,
4) (Değişik bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm gelirine hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından bağlanacak geliri,
5) (Ek bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Evliliğin ölüm nedeniyle sona ermesi durumunda sonraki eşinden de gelire hak kazananlara tercih ettiği geliri, bağlanır.
c) (Değişik bend: 17/04/2008-5754 S.K./34.mad) Malûllük, yaşlılık, ölüm sigortaları ve vazife malûllüğü ile iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından hak kazanılan aylık ve gelirler birleşirse, sigortalıya veya hak sahibine bu aylık veya gelirlerden yüksek olanın tamamı, az olanın yarısı, eşitliği halinde ise iş kazası ve meslek hastalığından bağlanan gelirin tümü, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığının yarısı bağlanır.
Birinci fıkradaki sıralamaya göre yapılacak değerlendirmeler sonucunda, bir kişide ikiden fazla gelir veya aylık birleştiği takdirde, bu gelir ve aylıklardan en fazla ödemeye imkân veren iki dosya üzerinden gelir veya aylık bağlanır, diğer dosya veya dosyalardaki gelir ve aylık hakları durum değişikliği veya diğer bir dosyadan gelir veya aylığa hak kazanıldığı tarihe kadar düşer.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde, 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 20.04.2011 tarihinde vefat eden eşin ölüm tarihinin 01.10.2008 tarihinden sonra olması nedeniyle ölüm aylığına hak kazanma tarihi açısından 5510 sayılı Kanunun 54. maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerekmektedir. 5510 sayılı Kanunun 54. maddesinde hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm gelirine hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından gelir bağlanacağı açıkça düzenlenmiş olmakla, davacıya hem eşinden hem babasından aynı anda ölüm aylığı bağlanmasına imkan bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç: Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.