YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/3045
KARAR NO : 2017/792
KARAR TARİHİ : 19.04.2017
MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Taraflar arasındaki “tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 1. İş Mahkemesince davanın reddine dair verilen 09.04.2014 gün ve 2014/17 E., 2014/279 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.04.2015 gün ve 2015/7339 E., 2015/7278 K. sayılı kararı ile;
“…2006 yılında yaşamını yitiren sigortalı eşi üzerinden 506 sayılı Kanun hükümleri gereğince ölüm aylığı almakta olan hak sahibi konumundaki davacının 2013 yılının Kasım ayında davalı Kuruma başvurarak, söz konusu Kanuna tabi iken 14.01.2008 tarihinde hayatını kaybeden sigortalı babası üzerinden de hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla ölüm aylığı tahsis isteminde bulunduğu, anılan talebin reddi üzerine işbu davanın açıldığı belirgindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 68. maddesinin (I) numaralı bendinde Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan erkek çocuklarla yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan ve Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan kız çocuklarına aylık bağlanacağı belirtilmiş, bentteki “erkek” sözcüğü 06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 35. maddesiyle çıkartılmıştır. (VI) numaralı bentte ise sigortalının kız çocuklarına bağlanan aylıkların Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları veya evlendikleri takdirde kesileceği açıklanmış, 06.08.2003 günü yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanunun 35. maddesiyle bende “buralardan gelir veya aylık almaya” ibareleri eklenerek Sosyal Sigortadan, Emekli Sandıklarından aylık veya gelir almaya başlama olgusu, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan aylığın kesilme nedeni olarak benimsenmiştir. Belirtilmelidir ki bentlerde yazılı “Sosyal Sigorta” sözcüğü Bağ – Kur Genel Müdürlüğü’nü de içine alacak şekilde anlaşılmalıdır.
Diğer taraftan, hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar yönünden kanun koyucu tarafından 506 sayılı Kanuna, 09.07.2005 günü yürürlüğe giren 5386 sayılı Kanunun 2. maddesiyle geçici 91. madde eklenerek farklı bir düzenleme yapılmıştır. Maddenin ilk fıkrasında, 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıkların; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları hariç olmak üzere geri alınmayacağı, 2. fıkrasında, bunlardan, yukarıda belirtilen haller haricindeki nedenlerle gelir veya aylıkları kesilen veya durdurulan kız çocuklarının gelir ve aylıklarının, kesme veya durdurma tarihi itibarıyla istek koşulu aranmaksızın yeniden başlatılacağı öngörülmüş, 6. fıkrasında, 1. ve 2. fıkra gereğince, aylık veya gelirleri ödenmeye devam olunacak kız çocuklarının aylık veya gelirlerinin ödenmesine devam olunması için sahip olmaları gereken koşulları, ilk kez veya yeniden 06.08.2003 tarihinden sonra haiz olan kız çocuklarının da aynı esas ve usûllerle aylık veya gelir hakkından yararlandırılacakları açıklanmış, 5724 sayılı Kanunun 28. maddesiyle değişik 7. fıkrasında da anılan 6. fıkra hükmünün 01.10.2008 tarihine kadar uygulanacağı belirtilmiştir.
Buna göre hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir veya aylıkların kesilme nedenleri; evlenme, sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışma, kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık alma durumları ile sınırlandırılmış olmakla şu durumda, ölüm sigortasından aylık bağlama koşulları değerlendirilirken temel kural olarak hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanması, bununla birlikte, kanun koyucu tarafından daha sonra gerçekleştirilen lehe yasal değişikliklerden de hak sahiplerinin faydalandırılması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenleme ve açıklamalar ışığında dava irdelendiğinde, 506 sayılı Kanunun geçici 91. maddesi karşısında, eşi üzerinden ölüm aylığı almakta olan davacının söz konusu aylığının kendi çalışmalarından kaynaklanmadığı belirgin bulunduğundan hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla babası üzerinden de ölüm aylığına hak kazandığı ve her iki aylığın bağlanması gerektiği açıktır. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2012 gün ve 2012/21-21 Esas – 2012/223 Karar sayılı ilamında da aynı görüş ve yaklaşım benimsenmiştir.
Her ne kadar 5510 sayılı Kanunun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 54. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinin (5) numaralı alt bendinde, hem eşinden, hem de ana ve/veya babasından ölüm aylığına hak kazananlara, tercihine göre eşinden ya da ana ve/veya babasından aylık bağlanacağı belirtilerek çift ölüm aylığına olanak tanınmamış ise de anılan düzenleme hakkı doğuran ölüm tarihi itibarıyla yürürlükte olmadığından uygulanamayacağı belirgindir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu istemin reddine karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, kabule göre de vekil ile temsil olunan davalı Kurum yararına avukatlık ücreti belirlenmemesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, taraflar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır….”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 03.06.2006 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığı ile birlikte ayrıca 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 14.01.2008 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı bağlanması istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkilinin eşinin 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 03.06.2006 tarihinde vefat ettiğini ve müvekkiline 506 sayılı Kanun kapsamında ölüm aylığı bağlandığını, müvekkilinin babasının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 14.01.2008 tarihinde vefat ettiğini, müvekkilinin babasından da ölüm aylığı alabilmek için Kuruma başvurduğunu ancak talebinin reddedildiğini, müvekkilinin aynı anda her iki ölüm aylığını da almaya hak kazandığını ileri sürerek davacıya babasından da ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili 506 sayılı Kanun’un 68. maddesi gereği davacıya aylık miktarı daha yüksek olan eşinden ölüm aylığı bağlandığını, 506 ve 5510 sayılı Kanunlar gereği davacıya her iki aylığın birlikte bağlanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece 506 sayılı Kanuna eklenen Geçici 91. madde ile yapılan düzenlemenin anılan Kanun’un 23. ve 68. maddelerindeki hükümleri yürürlükten kaldırmadığı, ilgili maddelerde hem eşinden hem de ana/babasından hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı almaya hak kazananlara bu aylıklardan yüksek olanının ödeneceğinin hüküm altına alındığı, bu nedenle her iki aylığın birlikte ödenmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece önceki gerekçeler tekrarlanmak suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacının 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 03.06.2006 tarihinde vefat eden eşinden dolayı aldığı ölüm aylığı ile birlikte ayrıca 506 sayılı Kanun kapsamında sigortalı iken 14.01.2008 tarihinde vefat eden babasından dolayı da ölüm aylığı alıp alamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Bilindiği üzere, sosyal güvenlik hakkı temel insan haklarından olup, uluslararası hukuk normları ile Anayasada güvence altına alınmıştır. Bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo – ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır. (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.95).
Ölüm ise gerçekleşmesi mutlak, ancak ne zaman gerçekleşeceği bilinmeyen tipik bir sosyal güvenlik riskidir. (K. Arıcı, Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, Ankara 2015, s.386). Bu risk hak sahibi konumunda olan dul eş ve yetim çocuk yönünden etkili olacaktır. Sigortalının ölümü ile birlikte sağ kalan hak sahibi aile bireyleri gelir kaybına uğrayacak bu nedenle sosyal güvenlik yönünden bir korumaya gereksinim duyacaklardır. İşte bu noktada ölüm sigortası ile risk altında olan hak sahiplerinin sosyal güvenlik hakları koruma altına alınmıştır.
Ancak sosyal güvenlik hakkının kullanımı yasa ile sınırlanmış ve belirli koşulların varlığına bağlanmıştır. Sigortalının ölümü ile birlikte sosyal güvenlik hakları koruma altına alınan hak sahiplerinin de ölüm sigortasından yararlanabilmeleri için kanun koyucu tarafından belirli sınırlamalar getirilmiştir. İşte 506 sayılı Kanunun 68. maddesinin son fıkrası da bu sınırlamalardan biridir.
506 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla, ölüm aylığı bağlanma koşulları ile bağlanmış ölüm aylığını kesme nedenleri anılan Kanunun 68. maddesinde düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanun’un 02.07.1973 tarihli 1753 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile yeniden düzenlenen 68. maddesinin I/C-a bendine göre; “yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan”, “Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi bir işte çalışmayan, buralardan gelir veya aylık almayan” kız çocuklarına ölüm aylığı bağlanabilecektir. Aynı maddenin VI. bendi hükmüne göre de; kız çocuklarına bağlanan ölüm aylıkları Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi işlerde çalışmaya başladıkları ya da evlendikleri tarihi takip eden devre başından itibaren kesilecektir. Ayrıca VI. bendin son cümlesinde; “… evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almaya hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir…” düzenlemesine yer verilmiştir.
06.08.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4958 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile 506 sayılı Kanun’un 68. maddesine ek düzenleme yapılarak, anılan maddenin VI numaralı bendindeki “çalışmaya” kelimesinden sonra gelmek üzere “buralardan gelir veya aylık almaya” ibaresi eklenmiştir.
Öte yandan 4958 sayılı Kanun’un 53. maddesi ile 506 sayılı Kanuna getirilen Ek 47. madde ile de “kız çocuklarının sosyal güvenlik sözleşmesi akdedilmiş ülkelerdeki sosyal güvenlik kuruluşlarına tabi çalışmaya başlamaları veya bu ülkelerin sosyal güvenlik kuruluşlarından gelir veya aylık almaya başlamaları” bağlanmış gelir ve aylıklar bakımından kesme nedeni sayılmıştır.
Söz konusu yasal düzenlemeler bütün halinde değerlendirildiğinde, 506 sayılı Kanun’un 68. maddesinin son fıkrasında sosyal güvenlik hakkına bir sınırlama getirilerek vefat eden eş ile vefat eden babadan dolayı hak sahibi sıfatıyla ölüm aylığı almaya hak kazananlara bu aylıklardan fazla olanının ödeneceği düzenlenmiştir.
506 sayılı Kanun’un 68. maddesinin ilk düzenlemelerinde erkek ve kız çocuklarına ölüm aylığı bağlama şartları bakımından farklılık oluşturulmuştur. Erkek çocuklarına aylık bağlanabilmesi için Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almama şartı arandığı halde, kız çocukları için Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi gelir veya aylık almama şartı aranmıştır. Yani erkek çocukları, kendi çalışmaları nedeniyle Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi gelir veya aylık alırlarsa aylıkları kesilirken, kız çocukları kendi çalışmaları yanında hak sahibi olarak da gelir veya aylık alırlarsa aylıkları kesilecektir. Kanunun bu şekilde düzenlenmesi ölüm aylığı bağlanan kız çocuklarının aleyhine yorumlara sebep olurken ve Kurumun 1753 sayılı Kanun sonrası ortaya çıkan farklı uygulamaları nedeniyle 506 sayılı Kanuna 5386 sayılı Kanun ile 09.07.2005 tarihinde Geçici 91. madde eklenmiştir.
Geçici 91. maddeye göre 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi kız çocuklarına bağlanan gelir ve aylıklar; bunların evlenmeleri, Sosyal Sigortaya, Emekli Sandıklarına tabi çalışmaları veya kendi çalışmalarından dolayı buralardan gelir veya aylık almaları halleri hariç olmak üzere geri alınmaz. Maddenin 6. ve 7. fıkrası ile de birinci fıkraya göre aylığın kesilmesi önlenenlerin 01.10.2008 tarihine kadar aylık almaya devam edecekleri düzenlenmiştir.
İlgili maddenin gerekçisinde “506 sayılı Kanunun 23. ve 68 inci maddelerinde 21.06.1973 tarihli 1753 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle getirilen ölüm geliri veya aylığı bağlama şartları içerisinde yer alan “buralardan gelir veya aylık almayan” ibaresi, başlangıçta kız çocuklarının hem kendi çalışmalarından hem de hak sahibi olarak sosyal güvenlik kurumlarından gelir veya aylık almamaları olarak yorumlanıp uygulanırken, bilahare uygulama değiştirilerek yalnızca kendi çalışmalarından dolayı sosyal güvenlik kurumlarından gelir veya aylık almama olarak yorumlanmış ve uygulanmıştır. 23.12.1981 tarihinden 6.8.2003 tarihine kadar söz konusu ibarenin kız çocuklarının yalnızca kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alma olarak yapılan Kurum genel uygulaması dahilinde hak sahibi kız çocuklarına ölüm geliri veya aylığı bağlanmış ve ödenmiştir. Bu gelir ve aylıkların kesilmesinin ve geri alınmasının ortaya çıkaracağı mağduriyetler nazara alınarak belirtilen uygulama dahilinde bağlanan gelir ve aylıkların kesilmemesi ve geri alınmaması öngörülmüştür.” denilmiştir.
Madde metninden ve gerekçesinden de anlaşılacağı üzere Geçici 91. madde ile 06.08.2003 tarihinden önce hak sahibi olan kız çocuklarının kendi çalışmaları dışında, isteğe bağlı sigortalı olarak veya hak sahibi olarak gelir veya aylık almaları halinde önceden aldıkları ölüm geliri veya aylığın kesilmesini önlemek, 5510 sayılı Kanunun düzenlemesine kadar gelir/aylık almalarını devam ettirmek ve gelir/aylık kesilmişse istirdadını engellemek ve 506 sayılı Kanunun 68. maddesi ile ilgili farklı uygulamaları gidermek amaçlanmıştır.
Sonuç olarak, 02.07.1973 tarihinde 1753 sayılı Kanun ile getirilen 506 sayılı Kanunun 68. maddesinde düzenlenen“evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmü aynı kanunun geçici 91. maddesi ile yürürlükten kalkmamış olup uygulanmaya devam etmiştir. 02.07.1973 tarihinden sonra 506 sayılı Kanun kapsamında hak sahibi kız çocuğu sıfatıyla hem eşten hem de ana/babadan gelir veya aylığın ikisi bir arada alınamayacak ve hak sahibi aksini talep etmediği sürece bu ölüm aylıklarından fazla olanı ödenecektir. Kaldı ki 5510 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesi kapsamında kazanılmış haktan da söz etmek mümkün değildir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, 506 sayılı Kanunun 68. maddesi ile Geçici 91. maddesinin çeliştiği, bu nedenle sonradan yürürlüğe giren Geçici 91. madde hükmüne öncelik tanınacağı, Geçici 91. maddesinde ise ayrıca “evliliğin son bulması ile kocasından da aylık almağa hak kazanan kimseye bu aylıklardan fazla olanı ödenir” hükmü bulunmadığından kız çocuklarının 506 sayılı Kanun kapsamında hem eşten hem de ana/babadan ölüm aylığını birlikte alabileceği, bu nedenle yerel mahkeme direnme kararının bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
O halde, Yerel Mahkemenin davanın reddi yönünde verdiği direnme kararı yerindedir.
Bu nedenle direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19.04.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.