Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/2701 E. 2019/723 K. 20.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/2701
KARAR NO : 2019/723
KARAR TARİHİ : 20.06.2019

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Gaziantep 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 19.07.2013 tarihli ve 2011/375 E. 2013/464 K. sayılı kararın taraf vekillerince temyizi üzerine Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 20.01.2015 tarihli ve 2013/7531 E.- 2015/1424 K. sayılı kararı ile;
“… A) Davacı isteminin özeti:
Davacı vekili, davacının iş aktinin davalıca feshedildiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin ücreti, fazla mesai ücreti, ulusal bayram ,hafta tatili ücreti ve genel tatil ücreti alacaklarını istemiştir.
B)Davalı cevabının özeti:
Davalı vekili, iddia ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
C)Yerel Mahkeme kararının özeti:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, sübut bulduğu gerekçesi ile hafta tatili ücreti haricindeki tüm taleplerin kabulüne karar verilmiştir.
D)Temyiz:
Karar süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E)Gerekçe:
1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Somut olayda, davacı vekili, davacının net 4400 TL. aylık ücretle çalıştığını, ancak, emsal araştırmasına göre belirlenen 4000 TL. net aylık ücret üzerinden hesaplama yapılmasını kabul ettiğini beyan etmiştir.
Dosyada mevcut emsal araştırmasında Tekgıda – İş Sendikası, davacının net 3500 – 4000 TL. ücret alabileceğini belirtmiştir. Davacının davalı işverenlikteki çalışma süresi yaklaşık 4 yıl 2 ay olup, görevinin ise “Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Sorumlusu olarak satış müdürlüğü ve pazarlamacılık” olduğu da göz önüne alındığında, emsal ücret araştrıması da davacının iddiasını desteklediğinden, davacının aylık net ücretinin 4000 TL. kabul edilerek sonuca gidilmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş, davacının aylık net ücretinin 4000 TL. olarak kabulü ile alacaklarının buna göre hesaplanmasıdır. Bu nedenle, davacının aylık ücretinin net 4000 TL. kabul edildiği bilirkişi hesaplaması doğruluğu açısından denetime tabi tutularak sonuca gidilmelidir.
3-Dosya kapsamından, davacının kendi çalışma saatlerini belirlediği anlaşıldığından, fazla mesai ücreti talebinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır.
4-Davacı vekilinin ıslah dilekçesinde faiz talebi olmamasına rağmen, ıslahen artırılan kısımlara talep de aşılarak faiz yürütülmesi hatalıdır….”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini, fazla çalışma yaptığını, hafta tatilleri ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatları ile bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının işi kendisinin bıraktığını, diğer iddialarının da yerinde olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iş sözleşmesinin davalı işverence haksız olarak feshedildiği, aylık ücretinin imzalı bordrolarda gösterilen kadar olduğu, bilirkişi ek raporunda hesap edilen alacakları talep edebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece, Özel Daire kararının (2) ve (3) numaralı bentlerinde gösterilen bozma nedenlerine uyulmuş, (4) numaralı bozma nedeni bakımından faizin ana paranın temerrüdü olduğu, borçluyu temerrüde düşüren alacaklının faiz isteme hakkı kazandığı, ıslahın tam ve kısmî ıslah olmak üzere ikiye ayrıldığı, tam ıslahta ıslah iradesini taşıyan dilekçeye göre talep ve uyuşmazlığın değerlendirilmesi gerektiği, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmî alacak talebi ile açılan ve faiz talep etme iradesinin dava dilekçesi ile ortaya konulduğu davalarda sadece alacağın miktarının arttırılmasının kısmî ıslah olduğu, aksine açık bir iradesinin bulunmaması hâlinde dava dilekçesinde ortaya konulan faiz isteme iradesinin ıslah edilen miktarları da kapsayacağı, ancak faiz başlangıç tarihinin temerrüdün oluştuğu tarih olduğu gerekçesi ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından, ıslah dilekçesinde arttırılan kısımlar için faiz talebinin yer almaması karşısında ıslah ile arttırılan kısımlar için dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
I-Direnme hükmü yönünden;
Öncelikle ifade edilmelidir ki, ıslah tarihinin 19.02.2013 olması nedeni ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun/6100 sayılı HMK/HMK) ıslaha dair hükümleri dikkate alınacak olsa da kısmi ıslah yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (1086 sayılı HUMK/HUMK) 87’nci maddesinin son cümlesindeki “müddei ıslah suretiyle müddeabihi tezyit edemez” hükmü Anayasa Mahkemesi’nin 20.07.1999 tarihli ve 1999/1 E.- 1999/33 K. sayılı kararı ile iptal edildiğinden her iki kanun arasında kısmî ıslah yönünden farklılık bulunmamaktadır.
Kavram olarak ıslah, taraflardan birinin yapmış olduğu usul işleminin tamamen veya kısmen düzeltilmesine denir (HUMK. m.83, HMK m. 176), (Kuru B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, B.6. C.IV, İstanbul 2001, s.3965). Islah müessesi, dava değiştirme, başka deyişle iddia ve müdafaanın değiştirilmesi veya genişletilmesi yasağını bertaraf eden bir imkandır. Zira bu suretle, aslında yasal itiraz ile karşılaşılabilecek olan herhangi bir taraf muamelesi, ıslah kurumu yardımı ile artık bu itirazı davet etmeksizin yapabilmektedir (Üstündağ S.: Medeni Yargılama Hukuku, C.I.II. B.5, İstanbul 1992, s.534).
Islahın konusu tarafların yapmış oldukları usul işlemleri olduğu için, ıslahla düzeltilecek usul işlemlerinin neler olduğundan da söz etmek gerekir. Gerek öğreti, gerekse Yargıtay uygulaması davanın değiştirebileceğini ve genişletilebileceğini aynı şekilde savunmanın genişletilebileceğini ilke olarak kabul etmektedir. Yine müddeabihin artırılıp artırılmayacağı hususu da bir usul işlemi olup ıslahın konusudur (Kuru, 4035).
Islahın amacı, yargılama sürecinde şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan, hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi elbette ki mümkün değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler velev ki dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyetini de taşımaktadır ve bu sebeple bu işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi imkansızdır. Çünkü ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terkedilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için ıslahın konusu olamaz.
Davacı dava dilekçesinde gösterdiği müddeabihini (davalı muvafakat etmese bile) aynı dava içinde ıslah yolu ile artırabilecektir. Bu düzenleme, davacının ilk dava dilekçesinde saklı tuttuğu fazlaya ilişkin hakkını ek bir dava ile istemesine de engel olmayacaktır.
Davanın tamamen ıslahı, dava dilekçesinden itibaren bütün usul işlemlerinin yapılmamış sayılmasını gerektirir (HUMK. m.87, HMK m. 179). Ancak bu durumda yeni bir dava açılmamış sayılacak, tamamen ıslah edilen dava ilk açılan davanın devamı niteliğinde olduğundan, bunun doğal sonucu olarak, zamanaşımı, hak düşürücü süre ilk davanın açıldığı tarihteki duruma göre dikkate alınacaktır. Onun için davanın tamamen ıslahında ıslah olunan dava, ilk dava gününde açılmış sayılacaktır.
Davanın kısmen ıslahında ise, davacı kısmi davada saklı tuttuğu fazlaya ilişkin haklarını, ek bir dava açarak isteyebileceği gibi, aynı davada kısmî ıslah dilekçesi verip harcını yatırmak suretiyle arttırabilecektir.
Öte yandan bu konuda Yargıtay Hukuk Daireleri ve Hukuk Genel Kurulunun içtihatları arasında ortaya çıkan içtihat aykırılığı Yargıtay İçtihatla Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 24.05.2019 tarihli ve 2017/8 E.-2019/3 K. sayılı kararı ile giderilmiş ve sonuç olarak “Bir miktar para alacağının faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesinin talep edildiği kısmî davada, dava konusu miktarın kısmî ıslahla faiz talebi belirtilmeksizin arttırılması halinde, arttırılan miktar bakımından dava dilekçesindeki faiz talebine bağlı olarak faize hükmedileceğine” karar verilmiştir.
İçtihadı Birleştirme Kararları ise, konularıyla sınırlı, gerekçeleriyle açıklayıcı ve sonuçlarıyla bağlayıcı nitelik taşımaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekilinin müvekkilinin iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini ayrıca bir kısım işçilik alacaklarının bulunduğu ileri sürerek 27.06.2011 tarihinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak kısmî dava açtığı, dava dilekçesinde faiz talebi bulunduğu görülmektedir.
Davacı vekili, bilirkişi raporundan sonra sunduğu 19.02.2013 harç tarihli ıslah dilekçesinde alacakların miktarını arttırmış ise de, ıslah dilekçesinde faiz istemi bulunmamaktadır.
Mahkemece ıslah ile istenen alacak tutarları için de faize hükmedilmiş olup Özel Dairece ıslah dilekçesinde faiz istemi bulunmadığından, ıslahen arttırılan kısımlara faiz işletilemeyeceği belirtilerek karar bozulmuştur.
Ancak kısmî olarak açılan dava dilekçesinde faiz istemi mevcut olup, ıslah dilekçesi ile alacakların miktarı arttırıldığına göre, bu ıslahın kısmî ıslah olduğu açıktır. Bu yöndeki kısmî ıslah ile dava dilekçesindeki unsurlardan sadece talep sonucundaki miktar düzeltilip arttırılmıştır. Dava dilekçesindeki faiz istemi dahil diğer unsurlar aynen devam ettiğinden dava dilekçesindeki faiz isteminin ıslah ile arttırılan alacak miktarları için de geçerli olduğunu kabul etmek gerekir.
Kaldı ki, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulunun 2017/8 E.-2019/3 K. sayılı kararında da aynı sonuca varılmıştır.
Şu hâlde direnme kararı Yargıtay İçtihatları Bileştirme Büyük Genel Kurulunun 2017/8 E.-2019/3 K. sayılı kararında da aynı sonuca varıldığı hususu vurgulanmak sureti ile ve ilave bu gerekçe karşısında isabetlidir.
Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre direnme hükmü ile ilgili diğer temyiz itirazları incelenmediğinden dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
II- Öte yandan temyize konu bozma kararında yer alan “…2- Somut olayda, davacı vekili, davacının net 4400TL. aylık ücretle çalıştığını, ancak, emsal araştırmasına göre belirlenen 4000TL. net aylık ücret üzerinden hesaplama yapılmasını kabul ettiğini beyan etmiştir.
Dosyada mevcut emsal araştırmasında Tekgıda – İş Sendikası, davacının net 3500 – 4000TL. ücret alabileceğini belirtmiştir. Davacının davalı işverenlikteki çalışma süresi yaklaşık 4 yıl 2 ay olup, görevinin ise “Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Sorumlusu olarak satış müdürlüğü ve pazarlamacılık” olduğu da göz önüne alındığında, emsal ücret araştırması da davacının iddiasını desteklediğinden, davacının aylık net ücretinin 4000TL. kabul edilerek sonuca gidilmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.
Mahkemece yapılacak iş, davacının aylık net ücretinin 4000TL. olarak kabulü ile alacaklarının buna göre hesaplanmasıdır. Bu nedenle, davacının aylık ücretinin net 4000TL. kabul edildiği bilirkişi hesaplaması doğruluğu açısından denetime tabi tutularak sonuca gidilmelidir.
III-Dosya kapsamından, davacının kendi çalışma saatlerini belirlediği anlaşıldığından, fazla mesai ücreti talebinin reddi gerekirken kabulü hatalıdır…” şeklindeki bozma nedenlerine mahkemece uyularak bozma doğrultusunda işlem yapılmıştır.
Bu durumda, bozma kararına uyularak oluşturulan yeni hüküm Özel Dairesince incelenmediğinden, bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda (I) numaralı bentte açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin direnme hükmüne yönelik sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE
(II) numaralı bentte açıklanan nedenlerle uyulan kısımlar yönünden taraf vekillerinin yeni hükme yönelik olan temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oy birliği ile kesin olarak 20.06.2019 tarihinde karar verildi.