Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/2627 E. 2018/1815 K. 29.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/2627
KARAR NO : 2018/1815
KARAR TARİHİ : 29.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 19. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.03.2013 tarihli ve 2011/736 E. 2013/169 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 10.06.2014 tarihli ve 2013/14054 E. 2014/16524 K. sayılı ilamıyla bozulmuş, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonrasında gereği görüşüldü:
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nın “hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesi “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini,
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini,
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri,
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini,
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını,
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi,
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” hükmünü içermektedir.
Aynı Kanunun “Hükmün Yazılması” başlıklı 298. maddesinde ise:
“(1) Hüküm, hükmü veren hâkim, toplu mahkemelerde başkan veya hükme katılmış olan hâkimlerden başkanın seçeceği bir üye tarafından yazılır.
(2) Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.
(3) Hükümde gerekçesi ile birlikte karşı oya da yer verilir.
(4) Hüküm, hükmü veren hâkim veya hâkimler ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır.”
hükmü yer almaktadır.
Açıklanan hükümlerin ortaya koyduğu bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hâl, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denilebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Yerel mahkeme kararı, bozma kararı ile birlikte ortadan kalkıp hukuki geçerliliğini yitirmekte olup, bozulan karar sonraki kararın eki niteliğinde değildir. Bu nedenle, bozma kararından sonra mahkemece kurulacak yeni hüküm HMK’nın 297. maddesine uygun olarak oluşturulmalıdır.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.10.2012 tarihli ve 2012/9-851 E., 2012/705 K. ve 14.05.2014 tarihli ve 2013/9-1989 E., 2014/657 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler vurgulanmıştır.
Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, yerel mahkemece 21.03.2013 tarihli kararda “492 sayılı Kanun gereği alınması gereken 656,65 TL harçtan peşin alınan 172,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 484,25 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, peşin yatırılan harcın istek halinde davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” karar verilmesine rağmen direnmeye ilişkin gerekçeli kararda “492 sayılı Kanun gereği alınması gereken 656,65 TL harçtan peşin alınan 172,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 484,25 TL harcın bozmadan önceki hüküm gereği davalı tarafından yatırılmış olduğu anlaşılmakla, bakiye harç ile ilgili olarak hüküm kurulmasına yer olmadığına, peşin yatırılan harcın bozma ilamı öncesinde davacı tarafından tahsil edilmemiş olması hâlinde mükerrer olmamak üzere istek hâlinde davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
Az yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkemece direnme kararı verilmesi sırasında, kararın hüküm fıkrasında yer alan ve bozmaya konu yapılmayan bölüm yönüyle de ilk hükümdeki gibi karar vermesi gerekmektedir.
Yerel mahkeme kararı bu hâliyle yukarıda açıklanan ilkelere uygun olmayıp ortada usulünce oluşturulmuş bir direnme kararı bulunmamaktadır.
O hâlde, mahkemece HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde direnme hükmü kurulması için işin esasına yönelik temyiz itirazları incelenmeksizin kararın bozulması gerekir.
S O N U Ç: Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen usulü nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına 29.11.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.