Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/2576 E. 2018/1710 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/2576
KARAR NO : 2018/1710
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İzmir 2. İş Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 29.12.2011 tarihli ve 2010/899 E., 2011/801 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından temyizi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 15.11.2012 tarihli ve 2012/5194 E., 2012/25519 K. sayılı kararı ile;
“… Davacı işçi davalı belediyede çalıştığı süre boyunca yaptığı fazla mesailerin, hafta tatili ile genel tatil günleri çalışmalarının karşılığı ücretlerinin ödenmediğini, ayrıca toplu iş sözleşmesinde öngörülen kimi haklarının verilmediğini, iddia ederek söz konusu alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiş, buna karşılık davalı, zamanaşımı definde bulunmuş ve davacının TİS’den kaynaklanan alacaklarının ödendiğini, bordroları ihtirazi kayıtsız imzaladığını diğer taleplerinden de, alacağı bulunmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacının hükme esas alınan bilirkişi raporunda hesaplanan, fazla mesai ile hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil günleri alacaklarından 1/3 oranında indirim yapılarak belirlenen miktarların ve tatil yardımı ile giyim yardımı alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm taraflar avukatlarınca temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Davacının dava konusu giyim yardımı ve tatil yardımı talepleri toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan alacalara ilişkindir. 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 61. maddesinde “Toplu iş sözleşmesine dayanan eda davalarında ifaya mahkum edilen taraf, temerrüt tarihinden itibaren bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizi üzerinden temerrüt faizi de ödemeye mahkum edilir.” hükmü yer almaktadır. Öte yandan toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan işçilik alacaklarında TİS’de açıkça ödeme günü kararlaştırılmış olanlar bakımından belirlenen ödeme tarihi, ödeme günü tespit edilmemiş olanlar yönünden ise işverenin temerrüde düşürüldüğü tarihten itibaren bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi faizine hükmolunması gerekir. Buna göre, davacının söz konusu alacakları için toplu iş sözleşmesinde ödeme günü belirlenmiş ise temerrüdün bu tarihte gerçekleştiği kabul edilerek TİS’de öngörülen ödeme tarihinden itibaren işletme kredisi faizi yürütülmesi, TİS’de ödeme günü kararlaştırılmamış ise şimdiki gibi dava ve ıslah tarihinden itibaren en yüksek işletme kredisi faizi yürütülmelidir. Mahkemece bu yönler dikkate alınmadan söz konusu alacaklara, (giyim yardımı ve tatil yardımı) dava ve ıslah tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi hatalıdır.
Davacının fazla mesai ile hafta tatili ve genel tatil günlerine ilişkin alacak taleplerinin davacı tanıklarının beyanları esas alınarak hesaplamanın yapıldığı bilirkişi raporuna itibar edilerek kabul edilmiş ise de beyanları hesaplamaya esas alınan tanıklardan biri emekli olarak işten ayrılmış, diğeri ise işverene karşı davası bulunmaktadır. Ayrıca tanıkların beyanları çelişkilidir. Davalı … yerel bir kamu kuruluşu olup, kamu kurum ve kuruluşlarında her türlü harcamaların ve harcamaların dayanağı olan eylem ve işlemlerin genel olarak kayıt altına alınmasının zorunlu olduğu nazara alındığında kayıt ve belgelerle desteklenmeyip doğrulanmayan soyut ve çelişkili tanık beyanları ile söz konusu alacak iddialarının sabit olduğu kabul edilemez.
Bu hususlar dikkate alınarak davalı belediyede iş makinası operatörü olarak çalışan davacının dava konusu alacaklarının ait olduğu dönem içerisindeki görevlendirme belgeleri, hafta tatili ve genel tatil çalışmalarına ilişkin nöbet çizelgeleri, davalı belediyenin işyerinde işin düzenlenmesine ve özellikle günlük çalışma süresinin belirlenmesine yönelik kayıt ve belgelerin getirtilmesi, işyerine giriş ve çıkışların kayıt altına alınıp alınmadığının araştırılması, varsa bu yöndeki bilgi ve belgelerinde getirtilmesi, davacıya dava konusu fazla çalışmaya yönelik talimatların kim tarafından verildiğinin açık bir şekilde tespit edilmesi, talimatı verenin de çağrılıp dinlenmesi ve bundan sonra elde edilecek tüm bilgi ve belgelerle birlikte dosyadaki tüm delillerin birlikte değerlendirmeye tabi tutularak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken sadece tanık sözleriyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamıştır.…”
gerekçesiyle karar oy çokluğuyla bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin 11.08.1996 tarihinden beri davalı … nezdinde makine operatörü olarak çalıştığını, sendika üyesi olduğunu, toplu iş sözleşmelerinden faydalandığını, alacaklarının ödenmemesi sebebiyle 12.10.2010 tarihinde davalıya ihtarname gönderdiğini, 2005 yılından itibaren ödenmeyen toplu iş sözleşmesinden kaynaklanan bir kısım alacakları ile hafta tatili, fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, idari yargının görevli olduğunu, davanın süreden reddinin gerektiğini, davacının taleplerinin bir kısmının zamanaşımına uğradığını, dava konusu alacak kalemlerinden 2010 yılı eğitim yardımı ve izin ücretinin ödendiğini, fazla çalışma alacağının bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bilirkişi raporuna itibarla raporda hesaplanan fazla çalışma, hafta tatili, genel tatil ve tatil yardım ücreti miktarlarından 1/3 oranında indirim yapılarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece toplanan delil durumu, tarafların kendi ellerindeki delilleri mahkemeye ibraz etmeleri, başka yerden getirtilecek delillerin ise nereden getirileceği konusunda bilgi vererek mahkemeden getirtilmesini talep etmeleri gerektiği, tarafların dosyaya sunduğu tüm delillerin incelendiği gerekçesiyle ve önceki gerekçeler de eklenmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda tanık beyanlarının fazla çalışma, hafta tatili ve genel tatil alacaklarını kanıtlar nitelikte olup olmadığı, belirtilen alacakların kanıtlanması için gerekli ve yeterli araştırmanın yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, işin esasının incelenmesinden önce bozmadan sonra yapılan ilk duruşmada kurulan kısa kararda önceki kararda direnilmesine karar verildiği, gerekçeli kararda ise “Yargıtay bozma ilamına uyularak yapılan açık yargılama sonunda” ifadesine yer verildiği, bu hususun maddi hataya dayalı olup olmadığı hususu ön sorun olarak tartışılmış, anılan ifadenin maddi hataya dayalı olduğu, dolayısıyla ön sorun bulunmadığı oy birliği ile kabul edilmiştir.
İkinci ön sorun olarak Özel Dairece mahkeme kararının iki sebepten bozulduğu, faiz başlangıcı ve faiz türüne yönelik bozma sebebine ilişkin direnme kararının, Anayasa’nın 141/3’üncü ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 297’nci maddeleri anlamında direnme gerekçesi ihtiva edip etmediği hususu görüşülmüş, Kurul çoğunluğu tarafından söz konusu bozma sebebinin davacı lehine olduğu, davacının direnme kararını temyize getirmediği, dolayısıyla ön sorunun bulunmadığı yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile kabul edilerek işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü için medeni yargılama hukukuna hakim temel ilkelerden taraflarca getirilme ilkesine değinmek gerekmektedir.
İşçilik alacakları davaları, basit yargılama usulüne tabi, temel olarak tasarruf ilkesi ve taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalardır. Taraflarca getirilme (hazırlama) ilkesinin uygulandığı davalarda, deliller kural olarak taraflarca gösterilir; hâkim, delillere kendiliğinden başvuramaz (Kuru, B./Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, 22. Baskı, s.377, 378).
Dava malzemesinin taraflarca getirilme ilkesi, dava malzemelerinin mahkemeye kimin tarafından getirileceğiyle ilgili bir ilkedir. Buna göre, hâkim, kendiliğinden, taraflarca ileri sürülmemiş vakıaları araştıramaz, hükmüne esas alamaz. Mahkeme, sadece tarafların getirdiği vakıalara göre talep sonucunu inceleyip karar verir.
Taraflarca getirilme ilkesi Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 25’inci maddesinde şu şekilde ifade edilmiştir: “(1) Kanunda öngörülen istisnalar dışında, hâkim, iki taraftan birinin söylemediği şeyi veya vakıaları kendiliğinden dikkate alamaz ve onları hatırlatabilecek davranışlarda dahi bulunamaz.
(2) Kanunda belirtilen durumlar dışında, hâkim, kendiliğinden delil toplayamaz.”
Bu ilkenin bir sonucu olarak mahkeme, sadece taraflarca ileri sürülen vakıaları inceleyebilir. Buna kural olarak deliller de dahildir (m. 25/2).
Belirtilmelidir ki hâkim, olayın aydınlatılması için tarafların delil ikamesini isteyebilir, ancak tarafa belli bir delili hatırlatamaz.
Mahkemenin hüküm vermesi için, kendisine yöneltilen talebin formüle edilmesi ve ileri sürülmesi tarafların görevi ise de, bunları anlamlandırmak veya gerektiğinde açıklattırmak hâkimin görevidir. Ancak bu durum, hâkimin tarafların ileri sürmediği vakıaları ileri sürmelerine imkan vermesi veya hatırlatması anlamını taşımaz. Burada mevcut olmayanın talep edilmeyenin ortaya çıkartılması değil, talep edilenin netleştirilmesi, aydınlatılması, belirlenmesi söz konusudur.
Taraflarca getirilme ilkesi, hâkimin soru sorma ve davayı aydınlatma ödevi (m. 31) çerçevesinde yumuşatılmıştır (Pekcanıtez, H./Atalay, O./Özekes, M., Medeni Usul Hukuku, 2011, 11.Bası, s. 248 vd).
6100 sayılı HMK’nın “Hâkimin davayı aydınlatma görevi” başlıklı 31’inci maddesine göre, “hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu olduğu durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir.”
Hâkimin davayı aydınlatma ödevi olarak ifade edilen bu düzenleme ile doğru hüküm verebilmesi ve maddi gerçeğin bulunabilmesi amaçlanmıştır. Düzenlemede her ne kadar “açıklama yaptırabilir” denilmişse de, bunun, hâkimin davayı aydınlatması için bir “ödev” olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü davayı aydınlatma ödevi sayesinde hâkim, iddia ve savunmanın doğru ve tam olarak anlaşılmasını sağlayacak ve bu şekilde doğru olmayan bir kararın verilmesini önleyecektir (Pekcanıtez/Atalay/Özekes, age, s. 248 vd).
Görüldüğü üzere, hâkimin davayı aydınlatma ödevine ilişkin 31’inci maddede, hâkimin, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz ya da çelişkili gördüğü konular hakkında taraflara açıklama yaptırabileceği, soru sorabileceği, kanıt gösterilmesini isteyebileceği belirtilmiştir.
Bu aşamada, davanın dayanağını oluşturan fazla çalışma, hafta tatili ve ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalışıldığı iddiasının ispat koşulları üzerinde de durulması gerekmektedir.
Gerek mülga 1475 sayılı İş Kanunu, gerekse hâlen yürürlükte bulunan 4857 sayılı İş Kanunu’nda fazla çalışmanın ispatı ile ilgili olarak özel bir hüküm bulunmamaktadır. Bu nedenle fazla çalışmanın ispatı, genel hükümlere tabidir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6’ncı maddesi uyarınca, “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.”
Dolayısıyla fazla çalışma yaptığını, hafta tatilleri ile ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını iddia eden işçi, kural olarak, bu iddiasını ispat etmek zorundadır.
Fiili bir olgu söz konusu olduğundan kural olarak işçi, fazla çalışma yaptığını, hafta tatillerinde, ulusal bayram ve genel tatil günlerinde çalıştığını her türlü delille ispat edebilir.
Bu kapsamda, iş davalarında sıklıkla başvurulan delillerden biri olan tanık beyanı, takdiri bir delildir; hâkimi bağlamaz ancak hâkim, tanık beyanını serbestçe takdir ederken sadece vicdani kanaati ile karar veremez. Tanık beyanları yönünde ya da aksine hüküm tesis edilmesi durumunda, tanık beyanının neden kabul edildiği ya da edilmediği açıklanmalıdır.
Belirtilmelidir ki, tanık beyanları arasında veya tanık beyanı ile diğer deliller arasında çelişki bulunduğu taktirde, sadece tanık sözlerine dayanılarak hüküm tesis edilmesi mümkün değildir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 05.06.2015 gün ve 2013/22-2392 E.-2015/1518 K.; 09.12.2015 gün ve 2015/22-1474 E.-2015/2854 K. ve 29.06.2016 gün ve 2015/22-1444 E.-2016/869 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir.
Açıklanan bu maddi ve hukuki olgular ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde, davacı vekili, müvekkilinin davalı … nezdinde makine operatörü olarak çalıştığını, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında her ay iki pazar, 2008 ve 2009 yıllarında da her ay bir pazar günü çalıştığını, hafta içi kış saati düzeninde 08:00-17:00, yaz saati düzeninde 08:30-17:30, cumartesi ise kış saati düzeninde 08:00-13:00, yaz saati düzeninde 08:30-13:30 olduğunu, müvekkilinin 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında hafta tatili günlerinde yaz aylarında saat 19:30’a, kış aylarında ise 19:00’a kadar fazla çalışma yaptığını, 2005-2008 ve 2009 yılının Mayıs ayına kadar cumartesi günleri yaz aylarında 08:30-17:30 arası, kış aylarında da 08:00-17:00 saatleri arasında çalıştığını, 2005, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında 28 Ekim saat 13:00’dan sonra, 29 Ekim, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 1 Mayıs (yalnızca 2009 yılı için), 2005, 2006, 2007, 2008 günleri dini bayramların arife günleri ile dini bayramların birer günü çalıştığını ileri sürerek diğer alacakları yanında fazla çalışma, ulusal bayram ve genel tatil çalışma ücretlerinin toplu iş sözleşmesi hükümlerine göre tahsilini talep etmiştir.
Davalı … vekili ise davacının fazla çalışma yapmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacı tanık anlatımları esas alınarak davacının, kışın hafta içi 08:00-19:00, cumartesi günleri 08:00-17:00 saatleri arasında, yazın 08:30-19:30, cumartesi günleri 08:30-17:30 saatleri arasında çalıştığı, sonuç olarak yazın ve kışın haftada 8 saat fazla çalışma yaptığı, genel tatillerin bir kısmı ile 2006, 2007 yıllarında her ay iki, 2008 ve 2009 yıllarında her ay bir hafta tatili gününde çalıştığı kabulüne göre bilirkişi raporunda hesaplanan alacaklar 1/3 oranında indirim yapılmak suretiyle hüküm altına alınmıştır.
Davacı tanıkları davacının iddialarını doğrular yönde beyanda bulunmuşlar, davalı taraf ise tanıkların beyanlarının aksini gösteren delil sunmadığı gibi 04.05.2011 tarihli oturumda açıkça tanık dinletmeyeceklerini belirtmiştir.
Bununla birlikte davalı vekili, cevap dilekçesinin deliller bölümünde delillerini, davacıya yapılan ödemelere ilişkin belgeler, tanık, bilirkişi ve sair delil olarak belirtilmiştir. Ayrıca davalı … Başkanlığına bağlı Mali Hizmetler Müdürlüğünün 04.05.2011 havale tarihli yazı ekinde bir kısım bordrolar ile 27.12.2010 havale tarihli yazı ekinde ise bordrolar, puantaj kayıtları ve sicil dosyası evrakı sunulmuştur. Yine 10.02.2011 tarihli oturumda, davalı vekili iş yeri kayıtlarını ibraz ettiklerini beyan etmiş, mahkemece karşı delillerini bildirmek üzere davalı vekiline 10 günlük süre verilmiştir. 04.05.2011 tarihli oturumda ise davalı vekili yapılan ödemelere ilişkin belgeleri ibraz ettiklerini beyan etmiştir.
Mahkemece tarafların sundukları deliller değerlendirmek suretiyle sonuca gidilmiştir. Bu durumda, uyuşmazlık konusu alacaklar tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir konu olduğundan, bozma kararında belirtilen ve davalı tarafça dayanılmayan, ibraz edilmeyen belge ve kayıtların mahkemece resen getirtilmesi, 6100 sayılı HMK’nın 25’inci maddesinde ifade edilen “taraflarca hazırlama ilkesine” aykırıdır.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararı onanmalıdır.
Ne var ki, hüküm altına alınan alacak miktarlarına ilişkin temyiz incelemesi yapılmadığından dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle direnme uygun bulunduğundan, davalı vekilinin hüküm altına alınan alacak miktarlarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 22. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 15.11.2018 gününde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.