Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/1396 E. 2018/572 K. 28.03.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/1396
KARAR NO : 2018/572
KARAR TARİHİ : 28.03.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kayseri 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.11.2013 gün ve 2013/506 E.-2013/742 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davalı vekilince istenilmesi üzerine Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin 14.03.2014 gün ve 2013/36636 E.- 2014/6024 sayılı kararı ile;
“…Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nde işe başladığı tarihten itibaren T.Yol-İş sendikasına üye olduğunu, Köy Hizmetleri Müdürlüğü’nde işe başladığı tarihten kadrolu işçi statüsüne geçirildiği 2001 yılına kadar geçici işçi statüsünde çalıştırıldığını, 2001 yılında aynı yerde daimi işçi statüsüne geçirildiğini, ancak daimi işçi statüsüne alındığında geçici işçilikte geçen sürelerinin kıdem hesabında dikkate alınmadığını, 2005 yılında Köy Hizmetleri Müdürlüğünün lağvedilmesi ile tüm hak ve alacakları ile beraber İl Özel İdaresi’ne devredildiğini, daimi kadroya geçirilirken Köy Hizmetleri Müdürlüğü nezdinde geçici işçi olarak işe başladığı tarihten daimi statüye geçtigi tarihe kadar ki hizmet süresinin toplamına göre belirlenecek derece ve kademesine göre ücret intibakının yapılması gerektiğinin tespiti ile eksik ödenen ücret, yıpranma primi, akdi ikramiye, ilave tediye alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı, geçici işçi olarak çalışan davacının sürekli işçi kadrosuna alınması sırasında yapılan ücret intibakında hata olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Temyiz:
Kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerekçe:
1-Taraflar arasında davacının sürekli işçi kadrosuna geçiş işlemi sırasında ücretinin eksik belirlenip belirlenmediği ve buna bağlı eksik ödenen işçilik alacaklarının olup olmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
22.10.2000 tarihinde, Türk-İş ile Hükümet arasında yapılan protokolle Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Devlet Su İşleri Genel Genel Müdürlüğü ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünde belirli süreli iş sözleşmesiyle (geçici veya mevsimlik işçi pozisyonlarında) istihdam edilmiş veya 26 Ekim 2000 tarihi itibariyle çalışanların; uzun süredir bu kurumlarda çalışmış olmaları ve iş deneyimleri dikkate alınarak 02.02.2001 tarihinden itibaren sürekli işçi kadrolarına intibak ettirilmesi öngörülmüştür.
Sözkonusu Protokolün 2. maddesinde “Sözkonusu işçilerin ücret skalası 2001 yılında ve daha sonraki yıllarda yenilenecek toplu iş sözleşmelerinde genel ücret artışı dışında korunacaktır.” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir.
Davacı, Hükümet ile Türk-İş arasında imzalanan 26.10.2000 tarihli Protokol uyarınca sürekli işçi kadrosuna alınmış olup sözü edilen protokole göre geçici işçilerin mevcut ücretleri üzerinden sürekli işçi kadrosuna geçirilecekleri açıkça ve özel olarak belirtilmiştir. Davacı işçi bu şartlar altında sürekli işçi kadrosuna geçirilmiş olup sürekli işçi kadrosuna geçmenin koşullarını bildiği halde aradan on yıldan fazla süre geçtikten sonra protokol hükümleri gözönünde bulundurmaksızın ücretin eksik belirlendiğini ileri sürerek fark ücret ve buna bağlı diğer işçilik alacakları isteğinde bulunması yerinde değildir. Davanın reddi yerine kabulü hatalıdır…”
gerekçesiyle oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDENLER: Davalı … Büyükşehir Belediyesi vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava derece ve kademe tespiti ile fark işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya ait işyerinde mevsimlik işçi olarak çalıştığını, 02.02.2001 tarihinde kadroya alındığını, ancak kadroya alındığı sırada mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresi dikkate alınmadan işe yeni girmiş gibi başlangıç derece ve kademesinden işe başlatıldığını iddia ederek mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresi göz önünde bulundurularak derece ve kademesinin yeniden tespiti ile ücret farkı ve buna bağlı diğer işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının mevsimlik işçi olarak çalışmakta iken 26.10.2000 tarihli Protokol doğrultusunda 02.02.2001 tarihinde sürekli işçi kadrosunda çalışmaya başladığını, Protokol ve kadroya alındığı tarihte yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmesi hükümleri karşısında derece ve kademe intibakı ve fark alacak istemlerinin hukuki dayanağının bulunmadığını, kaldı ki sorumluluğun 5286 ve 5779 sayılı Kanun hükümleri dikkate alındığında Maliye Bakanlığına ait olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporundaki değerlendirme, tespit ve hesaplamalar doğrultusunda fesih tarihi itibari ile davacının bulunması gereken derece ve kademe tespiti yapılarak hesaplanan fark alacakların davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Davalı … İdaresi vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Kararın Özel Dairece bozulmasından sonraki aşamada Kayseri İl Özel İdaresinin 6360 sayılı Kanun ile tüzel kişiliğinin sona ermiş olması nedeni ile dava, Devir Tasfiye ve Paylaştırma Komisyonu tarafından dosyanın devredildiği Kayseri Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından takip edilmiştir.
Mahkemece, benzer konumda bulunan işçilerin açmış olduğu davalarda verilen kabul kararlarının Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından onanması üzerine aynı konuda ülke genelinde açılan davalarda verilen kararların davalı idarece temyiz edilmediği ya da davaya konu edilmeden talep konusu alacakların hesaplanarak çalışanlara ödendiği, ayrıca 2013 yılı Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Anlaşma Protokolünün 5’inci maddesinde emsal kararlar doğrultusunda işçilerin mevsimlik işçilikte geçen hizmet süreleri dikkate alınarak derece ve kademe intibaklarının yapılması yönünde düzenleme yapıldığı, öte yandan 26.10.2000 tarihli Protokolün 2’nci maddesinin kanun hükümlerine açıkça aykırı olduğu, daha önce Yargıtay denetiminden geçen davalarda aynı kurumda çalışan işçilerin yıllık izin alacaklarının belirlenmesinde çalışılan sürelerin tamamının dikkate alındığı, 1475 sayılı Kanunun 14’üncü maddesinde de kamu kurumlarında geçen hizmetlerin farklı kurumlar olsa dahi işçinin kıdeminin tespitinde dikkate alınacağının hükme bağlandığı dikkate alındığında Protokolün sözü edilen hükmü ile yeni başlayan bir işçi gibi ücret belirlenmesinin Anayasa ve kanun hükümlere uygun olmadığı aynı şartlarda çalışan, aynı işi yapan işçiler arasında eşitsizlik doğuracağı, hâlen çalışan işçilerin bundan yararlanması, emekli olanların ise yararlanmamasının adil olmadığı gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı … Büyükşehir Belediyesi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olay bakımından 26.10.2000 tarihli Protokol hükümleri karşısında davacının mevsimlik işçilikte geçen hizmet süresinin kadroya geçirilmesi sırasında derece ve kademe intibakında dikkate alınmasının gerekip gerekmediği ve burada varılacak sonuca göre fark alacaklara hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle işin esasının incelenmesine geçilmeden önce, davalı idare nezdindeki çalışması sona eren davacı açısından derece ve kademe tespiti ile birlikte toplam 1640,15 TL fark alacağın faizi ile birlikte davalıdan tahsiline ilişkin olarak verilen kararın, hüküm altına alınan alacak miktarı dikkate alındığında direnme karar tarihi olan 01.07.2014 tarihi itibari ile geçerli 1.890,00 TL’lik kesinlik sınırının altında kalıp kalmadığı ve burada varılacak sonuca göre temyiz isteminin esastan incelenmesinin mümkün olup olmadığı ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
Öncelikle belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450’nci maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada bir takım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için Hukuk Muhakemeleri Kanununda geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3’üncü maddesi;
“Bölge Adliye Mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde metninden Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454’üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427’nci maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
Direnme kararının verildiği 01.07.2014 tarihinde bu miktar 1.890,00 TL’dir.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanunun geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, yerel mahkemenin Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
Davacı vekili, müvekkilinin 02.02.2001 tarihinden önce mevsimlik işçilikçe geçen hizmet süresinin kadroya alındığı 02.02.2001 tarihinde dikkate alınmadığından derece ve kademesinin yanlış belirlendiğini iddia ederek kadroya alınmadan önceki hizmet süresi dikkate alınarak derece ve kademesinin belirlenerek buna göre fark işçilik alacaklarının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu doğrultusunda fesih tarihi itibari ile davacının olması gereken derece ve kademeye ilişkin tespit yapılmış ayrıca buna bağlı olarak fark alacaklar hüküm altına alınmıştır.
Davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm, Özel Dairece davanın reddi gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur.
Bu durumda direnme kararını temyiz eden davalı aleyhine hükmedilen ve uyuşmazlık konusu olan alacak miktarı, 1.070,99 TL fark ücret, 183,88 TL fark yıpranma primi, 198,38 TL fark yasal ilave tediye ve 186,90 TL fark akdi ikramiye alacağı olmak üzere toplam 1640,15 TL olup açık biçimde direnme kararının verildiği 01.07.2014 tarihinde geçerli olan 1.890,00 TL tutarındaki temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi miktar itibariyle mümkün değildir.
Her ne kadar mahkemece davacının fesih tarihi itibari ile olması gereken derece ve kademesine ilişkin tespit hükmü kurulmuş ise de, bu tespitin fark alacak hesabı için yapılması zorunlu bir tespit olduğu, derece ve kademe tespiti yapılmadan fark alacak hesabı yapılmasının mümkün olmadığı, her eda davasının aynı zamanda bir tespit hükmü içerdiği dikkate alındığında derece ve kademeye ilişkin tespit hükmünün kararın kesin olmadığı şeklinde yorumlanamayacağı açıktır.
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 07.02.2018 gün ve 2016/22-1474 E.-2018/135 K. sayılı kararında da aynı görüş benimsenmiştir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında da direnme kararının verildiği 01.07.2014 tarihi itibariyle temyiz (kesinlik) sınırı 1.890,00 TL olmakla direnme kararının miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırının altında olduğu, bu nedenle anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesinin miktar itibariyle mümkün olmadığı ve davalı vekilinin temyiz isteminin reddi gerektiği oy birliği ile kabul edilmiştir.
Hâl böyle olunca davalı vekilinin direnme kararına yönelik temyiz isteminin miktar itibari ile reddine karar verilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz isteminin miktardan REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 28.03.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.