Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/1249 E. 2018/1366 K. 27.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/1249
KARAR NO : 2018/1366
KARAR TARİHİ : 27.09.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Anadolu 9. İş Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 15.11.2012 tarihli ve 2012/326 E., 2012/956 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 04.02.2013 tarihli ve 2013/3109 E., 2013/1722 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı, iş sözleşmesinin haksız olarak feshedildiğini iddia ederek bir kısım işçilik alacaklarının ödetilmesi istemi ile 27.04.2012 tarihinde davalılara karşı dava açmıştır.
Davalılar cevap dilekçeleri vermediği gibi duruşmaya da katılmamışlardır.
Mahkemece, işlemden kaldırılan dosyanın üç ay içinde yenilenmediği gerekçesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 150/1-5. maddeleri gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekili, duruşma gününün usulüne uygun tebliğ edilmeden yokluğunda yargılama yapılarak dosyanın işlemden kaldırılmasına, bunun sonucunda davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği gerekçesi ile kararı temyiz etmiştir.
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemelerinin yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra, 27.04.2012 tarihinde açılmıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen “basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır”, kuralı ile basit yargılama usulünde davanın birden fazla takipsiz bırakılması halinde açılmamış sayılmasına karar verileceği hükme bağlanarak 6100 sayılı Kanun’dan farklı bir düzenleme yapılmıştır.
Yargılamanın hukuka uygun ve sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunmanın özgürce ileri sürülebilmesi ve delillerin eksiksiz olarak toplanıp tartışılabilmesi, öncelikle tarafların yargılamadan haberdar edilmeleri ile olanaklıdır.
Vekaletname sunulduktan sonra tebligatların vekile yapılması gerekir. Kural olarak vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır (Tebligat Kanunu m.11). Vekil ile takip edilen davada asil duruşmada bizzat bulunsa dahi tebliğin ona değil, vekiline yapılması zorunludur. Davanın tarafları ile vekillerinin davaya ilişkin işlemleri öğrenebilmesi için, tebligatın usulüne uygun olarak yapılması, duruşma gün ve saatinin kendilerine bildirilmesi gerekmektedir. Duruşma günü ile tebligatın yapıldığı tarih arasında makul bir süre olmalıdır. Aksi takdirde tarafların hakları kısıtlanmış olur.
Yargılama sırasında yapılan tebliğlerle ilgili tebliğ mazbatalarının ve ilgili diğer belgelerin dosyaya konulması gerekir. 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve bu Kanunun uygulanması için çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir ve titizlikle uygulanması gerekir. Bir davada yapılan tebligatların usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını hâkim kendiliğinden denetlemelidir. Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacı vekilinin dava dilekçesinde belirttiği adres dışında bir başka adrese çıkartılan duruşma gün ve saatini içerir davetiyenin tebliğ edilemeden iade edildiği ve bu nedenle yargılamanın 13.06.2012 tarihli oturumunda davanın takip edilmeyerek müracaata kaldığı, HMK. 150/1-5 maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren üç ay içinde yenilenmediği gerekçesi ile mahkemece 15.11.2012 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığı altında somut olay değerlendirildiğinde, 30.04.2012 günlü tensip tutanağında davacıya meşruhatlı davetiye tebliğine yönelik verilen ara karar gereğinin yerine getirilmemesinin 6100 sayılı Kanun’un yargılama için koyduğu ilkelere ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine de aykırılık teşkil ettiği, bildirimin yasal mevzuat kapsamında yöntemince yapılmadığı ve geçersiz olduğu, davacı tarafa hukuki dinlenilme hakkı tanınmadığı anlaşılmaktadır.
Davanın taraflarının, usul hukuku hükümlerine aykırı olarak açıklama ve ispat hakkını kullanmalarının kısıtlanması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurur.
Davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile kamu düzeni ile ilgili olan Anayasa’nın 36. maddesinde de açıklanan iddia hakkı ile 6100 sayılı Kanun’un 27. maddesinde belirtilen hukuki dinlenilme hakkını kullanabilmesi için ara kararının tarafına bildirilmesi, duruşma gün ve saatini gösterir davetiyenin Tebligat Kanunu ve ilgili Tüzük hükümlerine uygun şekilde tebliğ edilmesi yönlerinin gözardı edilerek, dava takip edilmediğinden ve davacının davayı yenileme yükümlülüğünü yerine getirmediğinden bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin haklı sebep olmaksızın feshedildiğini, davanın belirsiz alacak davası olduğunu belirterek kıdem ve ihbar tazminatları ile yıllık izin, ücret, asgari geçim indirimi, fazla çalışma ve ulusal bayram genel tatil ücret alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar, cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
Mahkemece, 13.06.2012 tarihli duruşmada dosyanın işlemden kaldırıldığı, bu tarihten itibaren davanın üç ay içinde yenilenmediği gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece, UYAP sistemi nedeni ile taraf vekillerinin baroya bildirdikleri adres dışında başka bir adrese tebligat çıkarılamadığı, taraf vekillerinin baroya bildikleri adres dışında başka bir adrese tebligat çıkarılmaya çalışıldığında UYAP sisteminde “vekil adresleri üzerinde güncelleme yapılamaz” şeklinde uyarının ortaya çıktığı, avukatların güncellemedikleri adresler sebebi ile hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmasından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davacı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davacı vekiline duruşma gününün usulüne uygun tebliğ edilip edilmediği ve burada varılacak sonuca göre davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın hak arama hürriyetini düzenleyen 36’ncı maddesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6’ıncı maddesi, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “hukuki dinlenilme” başlıklı 27’nci maddesi nazara alındığında davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır. Duruşma günü celseye katılma imkânı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir. O hâlde duruşma tayin edilerek, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan yalnız biri duruşmaya katılırsa gelmeyen tarafın geçerli mazeret gönderip göndermediği, gerekli masrafın karşılanıp karşılanmadığı incelenerek; gelen tarafın bu mazeret dilekçesine karşı beyanına göre, dosyanın işlemden kaldırılmasına ya da kaldırılmamasına karar verilecektir. Anılan hususların uygulanabilmesi için, her şeyden önce tarafların duruşmaya usulüne uygun davet edilmiş olmaları gerekmektedir.
Bu bağlamda tebligat, 2709 sayılı T.C. Anayasası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılmasının zorunlu unsurudur. Savunma hakkının temelini teşkil eden hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma ilkesinin ayaklarından biridir. Bu hakkın ihlal edilmemesi için yapılan bildirimin tebligat hukukuna uygun olması gerekir. Muhatap usulüne uygun olarak yapılacak tebligat ile açılan davadan zamanında ve tam olarak haberdar olur. Bu nedenle tebligat, yapıldığı tarihte yürürlükteki tebligat mevzuatına aykırı yapılmışsa, sadece tebligat hukukuna aykırı davranış söz konusu olmaz, aynı zamanda hukuki dinlenilme hakkı da ihlal edilmiş olur.
6100 sayılı HMK’nın uygulama alanını, adli yargı ilk derece hukuk mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri hukuk dairelerinde tutulacak kayıtlar ile yazı işleri hizmetlerinin yürütülmesi ve bu işlemlerde UYAP’ın kullanılmasına dair usul ve esasları düzenlemek amacıyla çıkartılan ve karar tarihinde yürürlükte olan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 52’nci maddesi gereğince tebligat işlemlerinin 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile Tebligat Kanunu uyarınca çıkarılan yönetmeliklere göre fiziki ya da elektronik ortamda yapılacağı düzenlenmiştir.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun “tebligatın yapılması” başlıklı 1’inci maddesinde tüm tebligatların bu Kanun hükümlerine göre Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü veya memur vasıtasıyla yapılacağı; “Tebligatın memur vasıtasıyla yapılması” başlıklı 2’nci maddesinde ise özel hüküm bulunması hâlinde tebligatın kendi memurları veya mahalli mülkiye amirinin emriyle zabıta vasıtasıyla yaptırılacağı kabul edilmiştir.
Aynı Kanunun 11’inci maddesinde ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18’inci maddesinde vekil ile takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılması gerektiği ifade edilmiştir.
Bahsi geçen Yönetmeliğin 16’ıncı maddesinde ise, tebligatın öncelikle tebliğ yapılacak şahsın bilinen son adresine yapılacağı, bilinen son adresin tespitinde tebliğ isteyenin beyanının, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri ya da mevcut belgelerinin esas alınacağı düzenlenmiştir.
Bunun yanı sıra 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın konu ile ilgili 150’nci maddesinin birinci fıkrasında “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir”, aynı maddenin altıncı fıkrasında “İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenme yer almaktadır.
Aynı Kanunu’nun 320/4’üncü maddesi ise; “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki bilgiler ışığında, somut olayda davacı vekilinin dava dilekçesinde bildirdiği adrese usulüne uygun davetiye gönderilerek duruşma gününden haberdar edilmesi gerektiği açıktır. UYAP uygulamalarının Anayasa ve Kanundaki düzenlemelerin önüne geçemeyeceği sabittir. Davacı vekilinin tebligata yarar en son adresini dava dilekçesinde bildirmesine rağmen sadece UYAP sistemindeki uygulama sebebiyle davacı vekilinin bildirilen son adresine tebliğ yapılamadığı belirtilerek 13.06.2012 tarihli duruşmaya tarafların katılmaması nedeniyle takipsiz bırakılan davanın HMK’nın 150’nci maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.

Hâl böyle olunca mahkemece Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 27.09.2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.