Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2015/1041 E. 2018/1591 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2015/1041
KARAR NO : 2018/1591
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

MAHKEMESİ :İş Mahkemesi

Taraflar arasındaki “ödeme emrinin iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Manisa 3. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 03.12.2013 tarihli ve 2013/224 E., 2013/265 K. sayılı kararı ile 09.01.2014 tarihli temyiz talebinin reddine dair ek kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekili tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 30.10.2014 tarihli ve 2014/1367 E., 2014/21472 K. sayılı kararı ile;
“…Davaya konu uyuşmazlık, 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırmaya tabi Kurum alacağına ilişkindir.
11.09.2014 tarihli ve 29116 mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngörülen istisnaları haricinde aynı tarih itibariyle yürürlüğe giren İş Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair 6552 sayılı Kanunun 81. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 60. maddesinin 1, 2, 3, 9 ve 19. fıkralarında; “(1)2014 yılı Nisan ve önceki aylara ilişkin olup bu maddenin yayımlandığı tarihten önce tahakkuk ettiği hâlde ödenmemiş olan;
a) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki sigortalılık statülerinden kaynaklanan, sigorta primi, emeklilik keseneği ve kurum karşılığı, işsizlik sigortası primi, sosyal güvenlik destek primi,
b) Bu maddeye göre yapılan başvuru tarihi itibarıyla ilgili mevzuatına göre ödenmesi imkânı ortadan kalkmamış isteğe bağlı sigorta primi ve topluluk sigortası primi,
c) Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ilgili kanunları gereğince takip edilen damga vergisi, özel işlem vergisi ve eğitime katkı payı,
ç) 30/4/2014 tarihine kadar (bu tarih dâhil) bitirilmiş özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin olup bu maddenin yayımlandığı tarihten önce Kurumca resen tahakkuk ettirilerek işverene tebliğ edildiği hâlde bu maddenin yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan; özel nitelikteki inşaatlar ile ihale konusu işlere ilişkin yapılan ön değerlendirme, araştırma veya tespitler sonucunda bulunan eksik işçilik tutarı üzerinden hesaplanan sigorta primi,
d) Bu Kanunun 60 ıncı maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı olanların genel sağlık sigortası primi,
e) Sosyal güvenlik kanunlarına göre emeklilik veya yaşlılık aylığı almakta iken 5335 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin ikinci fıkrası kapsamına giren kurum ve kuruluşlara ait işyerlerinde çalışmaları nedeniyle aylıkları kesilmesi gerekenlere, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ödeme dönemine kadar yersiz olarak ödendiği tespit edilen aylıklara ilişkin borç, asılları ile bu alacaklara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde, bu alacaklara uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacakların tamamının tahsilinden vazgeçilir.
(2)30/4/2014 tarihine kadar (bu tarih dâhil) işlenen fiillere ilişkin olup bu maddenin yayımlandığı tarih itibarıyla ödenmemiş olan idari para cezası asıllarının %50’si ile bu tutara ödeme sürelerinin bittiği tarihlerden bu maddenin yayımlandığı tarihe kadar geçen süre için Yİ-ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın, bu maddede belirtilen süre ve şekilde ödenmesi hâlinde idari para cezası asıllarının kalan %50’si ile idari para cezasına uygulanan gecikme cezası ve gecikme zammı gibi ferî alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilir.
(3) Bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların;
a) Bu maddenin yayımlandığı tarihi izleyen ay başından itibaren; birinci fıkranın (d) bendinde belirtilen borçlular yedi ay içinde, diğer bentlerde belirtilen borçlular ise üç ay içinde Kuruma başvuruda bulunmaları,
b) İlk taksiti bu maddenin yayımlandığı tarihi izleyen ay başından itibaren; birinci fıkranın (d) bendinde belirtilen borçlular sekiz ay içinde, diğer bentlerde belirtilenler ise dört ay içinde, diğer taksitlerini ise ikişer aylık dönemler hâlinde azami on sekiz eşit taksitte ödemeleri, gerekir.
…..
(9) Bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, bu maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır.
(19) Bakanlar Kurulu, bu maddede öngörülen başvuru ve ilk taksit ödeme sürelerini, bu maddenin birinci fıkrasının (d) bendinde belirtilen borçlular yönünden altı aya kadar, diğer borçlular yönünden ise bir aya kadar uzatmaya yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Yapılandırma hükümlerinden yararlanabilmek için açıklanan yasal düzenlemede belirtilen genel sağlık sigortası primi haricindeki alacaklar bakımından 31.12.2014, genel sağlık sigortası primi alacakları yönünden ise 30.04.2015 tarihine kadar Kuruma başvuruda bulunulması gerekmektedir.
Ayrıca, anılan maddenin 9. fıkrası hükmüne göre de, yapılandırma hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, bu maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan ve karar tarihinden sonra yürürlüğe giren yasal düzenleme gereği, davaya konu borcun yapılandırma kapsamında bulunduğu gözetilmeli, bu çerçevede 6552 sayılı Kanunun tanıdığı alacakların yeniden yapılandırılması olanağından yararlanılıp yararlanılmadığı incelenmeli, yapılandırma başvuru süresinin bitiş tarihleri ile Geçici 60. maddenin 9. fıkrasının “Bu madde hükümlerinden yararlanmak isteyen borçluların, bu maddelerde belirtilen şartların yanı sıra dava açmamaları, açılmış davalardan vazgeçmeleri ve kanun yollarına başvurmamaları şarttır.” hükmü de göz önünde bulundurularak, yapılacak değerlendirmeye göre bir karar verilmelidir.
Bu hukuki olgu çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir. …”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki belgeler okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili müvekkili adına düzenlenen takip dosyasına konu alacağın zamanaşımına uğradığını ileri sürerek ödeme emirlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Kurum vekili davanın 7 günlük yasal sürede açılmadığını, öte yandan zamanaşımı süresinin de dolmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece ödeme emirlerinin tebliğ tarihi itibariyle Kurum alacağının zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum vekili tarafından temyizi üzerine mahkemece verilen ek karar ile temyiz konusu dava değerinin ödeme emrinin asıl alacak miktarına göre belirleneceği, bu hâliyle ödeme emirlerinin miktarının kesinlik sınırında kaldığı gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı vekilinin hükmü ve ek kararı temyizi üzerine karar Özel Dairece başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece takibe konu ödeme emirlerinin asıl alacak miktarlarının toplamının kesinlik sınırı içerisinde yer aldığı, bu nedenle temyiz talebinin reddedildiği, temyiz talebinin reddine ilişkin kararın temyiz edilmesi hâlinde Yargıtay tarafından sınırlı olarak kesin karar yönünden inceleme yapılması gerektiği, verilen kararın kesin olması nedeniyle işin esasına girilemeyeceği, bu itibarla 6552 sayılı Kanun kapsamında yapılandırmaya tabi ödeme emirleri olduğundan bahisle Kanun’un uygulama koşullarının değerlendirilmesi amacıyla yapılan bozmanın yerinde olmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, somut olayda mahkemece verilen kararın kesinlik sınırında kalıp kalmadığının Özel Dairece değerlendirilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, mahkemece ödeme emirlerinin kesinlik sınırında kaldığından bahisle davalı Kurum vekilinin temyiz talebinin reddine karar verildiği, davalı Kurum vekilinin asıl ve ek karara yönelik temyiz talebi üzerine Özel Dairece davalı Kurum vekilinin ek karara yönelik temyiz talebi irdelenmeden ve kararın kesinlik sınırında kalıp kalmadığı değerlendirilmeden “6552 sayılı Kanunun tanıdığı alacakların yeniden yapılandırılması olanağından yararlanılıp yararlanılmadığının incelenmesi” gerektiği gerekçesiyle bozma kararı verildiği nazara alındığında, mahkemece verilen ek karara yönelik temyiz talebinin Hukuk Genel Kurulunca mı yoksa Özel Dairece mi değerlendirilmesi gerektiği ön sorun olarak görüşülüp tartışılmıştır.
6217 sayılı Kanunun 30’uncu maddesi ile 6100 sayılı HMK’ya eklenen Geçici 3’üncü madde hükmüne göre ;
“(1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454’üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur (Ek cümle: 1/7/2016-6723/34 md.). Bu kararlara ilişkin dosyalar bölge adliye mahkemelerine gönderilemez.
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hâllerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”
HMK’nın Geçici 3’üncü maddesindeki atıf nedeni ile uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değiştirilmeden önceki 432’nci maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarında;
“Temyiz, kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme temyiz isteminin reddine karar verir ve Yargıtaya gönderme için yatırılan parayı kullanarak ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.
Bu ret kararı tebliğinden itibaren yedi gün içinde temyiz edilebilir, temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya kararı veren mahkemece Yargıtaya yollanır. Yargıtayın ilgili dairesi temyiz isteminin reddine ilişkin kararı bozarsa, ilk temyiz dilekçesine göre temyiz istemini inceler.” hükmü bulunmaktadır.
Temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır veya temyizi kabil olmayan bir karara ilişkin olursa, kararı vermiş olan mahkeme, temyiz isteminin (talebinin) reddine (kendisi) karar verir (m.432, IV).
Bu şekilde temyiz talebinin reddine karar veren mahkeme, dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi için yatırılmış olan parayı (m.434/III c.1) kullanarak ret kararını kendiliğinden ilgiliye (temyiz edene) tebliğ eder ( m. 432, IV).
Bu ret kararı tebliğinden itibaren yedi gün içinde (temyiz talebi reddedilen tarafça) temyiz edildiği ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde, dosya kararı veren mahkemece Yargıtay’a yollanır. Bunun üzerine Yargıtay’ın ilgili dairesi kararın süresinde temyiz edildiği veya temyizi kabil olduğu (yani mahkemenin ret kararının doğru olmadığı) kanısına varırsa, mahkemenin temyiz talebinin reddine ilişkin kararını bozar; bunun üzerine Yargıtay dairesi ilk temyiz dilekçesine göre temyiz istemini (talebini) inceler (m.432,V) (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: V, Altıncı Baskı,İstanbul 2001, s.4616, 4167).
Görüldüğü üzere esas hükme yönelik temyiz isteminin sürenin geçirildiği ya da kararın temyiz edilebilir olmadığı gerekçesi ile mahkemece reddine karar verilmesi hâlinde, bu kararın tebliği üzerine ilgili tarafın bu ek kararı temyiz etme hakkı mevcut olup Yargıtay tarafından da öncelikle temyiz isteminin reddine ilişkin kararın doğru olup olmadığı incelenecek, temyiz isteminin reddine ilişkin kararın bozulması durumunda ilk temyiz dilekçesine göre inceleme yapılması mümkün hâle gelecektir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; Mahkemece davalı vekilinin 13.12.2013 havale ve harç tarihli gerekçeli temyiz istemi 09.01.2014 tarihli ek karar ile hükmün miktar itibariyle kesin nitelik taşıdığı gerekçesi ile reddedilmiştir. Davalı vekili temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın tebliği üzerine 14.01.2014 havale tarihli dilekçesi ile ek kararı temyiz etmiştir. Özel Daire tarafından ise ek karara yönelik temyiz istemi hakkında karar verilmeden doğrudan esasa dair temyiz incelemesi yapılarak karar bozulmuştur.
Şu hâlde 6100 sayılı Kanunun Geçici 3’üncü maddesi atfı ile uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 432’nci maddesi uyarınca Özel Dairece öncelikle ek karara yönelik temyiz istemi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözden kaçırılarak doğrudan esas hükme yönelik temyiz isteminin incelenerek kararın bozulması doğru olmamıştır.
Hâl böyle olunca, direnme kararı kaldırılarak davalı vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin öncelikle incelenerek karar verilmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç: Yukarıda gösterilen nedenlerle;
Özel Dairenin 30.10.2014 tarihli ve 2014/1367 E., 2014/21472 K. sayılı bozma kararının ve Mahkemenin 22.01.2015 tarihli ve 2014/468 E., 2015/28 K. sayılı direnme kararının ortadan kaldırılmasına, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin ek karara yönelik temyiz isteminin incelenmesi için dosyanın 10. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 06.11.2018 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.