Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/899 E. 2016/434 K. 30.03.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/899
KARAR NO : 2016/434
KARAR TARİHİ : 30.03.2016

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın husumet nedeni ile reddine dair verilen 16.11.2011 gün ve 2011/888 E., 2012/2326 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 07.05.2013 gün ve 2012/6968 E. – 2013/6483 K. sayılı ilamı ile;
“…Davacı vekili, davalı tarafa zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı araç sürücüsünün kusurlu hareketi ile meydana gelen kazada davacının yaralandığını açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 2.950 TL tedavi giderinin temerrüt tarihi 31.3.2011’den avans faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … şirketi vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; 6111 sayılı Yasa’nın 59.maddesi ile tedavi giderlerini ödeme görevi Sosyal Güvenlik Kurumuna verildiği gerekçesi ile davanın husumetten reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan tedavi giderleri tazminatı istemine ilişkindir.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren ve 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Yasa’nın 59. maddesinde, “trafik kazaları nedeniyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer resmi ve özel sağlık kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinin kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı”,
Yasanın geçici 1. maddesi ile de “Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, sözkonusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın %20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülüklerinin sona ereceği” öngörülmüştür.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ve Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A-1.maddesinde, sigortacı poliçede belirtilen aracın işletilmesi sırasında bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na göre işletene düşen hukuki sorumluluğu zorunlu sigorta limitlerine kadar temin edeceği, düzenlenmiştir. Karayolları Trafik Kanuna göre, zorunlu mali sorumluluk sigortası yaptırmak zorunludur.
Sigorta poliçesinde belirtilen, motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanan kaza nedeniyle sigorta şirketi zarar görenlerin tedavisi için ödenen giderleri zorunlu olarak teminat altına alır. Sigorta şirketinin yasadan ve sözleşmeden doğan bu yükümlülüğü, 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirilmiş bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelere göre, 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesinde belirtilen tedavi giderleri yönünden sorumluluk “Sosyal Güvenlik Kurumu’na” geçtiğinden eldeki davada yasal hasımın “Sosyal Güvenlik Kurumu” olması gerekir.
Bu durumda mahkemece, “Sosyal Güvenlik Kurumu”nun davaya dahil edilmesi, tarafların delillerinin toplanması, davacı tarafından talep edilen tedavi giderlerinden 2918 sayılı Yasa’nın 98. maddesi kapsamında kalanların ve Sosyal Güvenlik Kurumunun sorumluluğuna esas olanların belirlenmesi için uzman doktor bilirkişiden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alınması, 2918 Sayılı Yasanın 98 maddesi kapsamında kalan tedavi giderleri yönünden Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, yasa kapsamı dışında kalan giderlerden ise davalı … şirketinin sorumlu tutulması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir…”
gerekçesi ile oy çokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, trafik kazası nedeni ile oluşan tedavi giderleri zararının tazmini istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada meydana gelen kazada yaralandığını belirterek uğranılan tedavi gideri zararının tazminini talep etmiştir.
Davalı …Ş. vekili, 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesinde değişiklik yapan 6111 sayılı Kanun’un 59. ve Geçici 1. maddeleri gereğince trafik kazası nedeni ile tedavi giderlerinden doğan zararların Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanması gerektiğini, sigorta şirketlerinin sorumluluğunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; 6111 sayılı Kanun’un 58, 59, Geçici 1. ve 2. maddeleri gereğince zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi kapsamında talep edilmekte olan sağlık hizmet bedellerinin Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanacağı, buna göre tedavi giderlerinin Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan talep edilmesi gerektiği gerekçesi ile davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, bozma öncesi gerekçelerle direnme kararı verilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi tedavi giderleri teminatı kapsamında tedavi giderlerine ilişkin zarardan dava tarihi dikkate alındığında davalı … şirketinin sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, buradan varılacak sonuçla davalının pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü noktasında tedavi giderine ilişkin zarar kavramı ve bu zarar türünden sorumluluğa ilişkin mevzuatımızdaki düzenlemelere kısaca yer verildikten sonra somut olay yönünden değerlendirme yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Vücut bütünlüğünün ihlâli, zarar görenin beden veya ruh bütünlüğünün maddî veya manevî bir zarar meydana gelecek şekilde bozulmasını ifade etmektedir. Vücut bütünlüğünün ihlalinden doğan zararlar ise vücut bütünlüğünün ihlâli neticesinde meydana gelen maddî ve manevî eksilmeleri ifade etmektedir. Vücut bütünlüğünün ihlali sonucunda ortaya çıkan maddî zararlar 818 sayılı Borçlar Kanunu m. 46’da (6098 sayılı TBK m. 54) özel olarak hükme bağlanmıştır. Bu hüküm gereğince vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle zarar görenin malvarlığında meydana gelen maddî zararlar, masraflar, çalışma gücünün kısmen veya tamamen kaybından doğan zararlar ve ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan zararlar şeklinde tasnif edilebilir.
Belirtildiği gibi vücut bütünlüğünün ihlâli nedeniyle ortaya çıkan maddî zararlardan biri de 818 sayılı BK’nın 46. maddesinde “masraflar” olarak, 6098 sayılı TBK m. 54 ise doktrin ile aynı yönde adlandırılan “tedavi giderleri”dir.
Zarar gören kişinin vücut bütünlüğünü eski hale getirmek yani iyileştirmek veya hastalığın artmasına engel olmak için yapmış olduğu masraflar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Bu anlamda vücut bütünlüğü ihlâl edilen kişinin iyileşmesi için yapılan muayene, tahlil, tedavi, ambulans, ameliyat, hastane, ilâç, bakım gibi masraflar bu kapsamda değerlendirilir. Bunun dışında zarar görenin bir organını kaybetmesi halinde bu organ yerine kendisine takılan organ veya protezler için yapılan masrafların da bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir (EREN Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, İstanbul 2006, s. 712; OĞUZMAN Kemal / ÖZ Turgut, Borçlar Hukuku Genel Hükümler 7. Bası, İstanbul 2009, s. 514 vd.).
Vücut bütünlüğünün bozulması halinde ortaya çıkan zarardan sorumlunun ise sorumluluk türüne göre belirlenmesi gerekmektedir. Kusur sorumluluğunda haksız fiil sorumlusu, kusursuz sorumluluk hali olan sebep sorumluluğunda ise yani olağan sebep sorumluluğu ya da tehlike sorumluluğunda illiyet bağının varlığı şartı ile yasal düzenleme gereğince sorumlu kabul edilenler meydana gelen zarardan sorumlu olacaklardır.
818 sayılı BK’da yer verilmeyen tehlike sorumluluğuna 6098 sayılı TBK’nın 71. maddesinde yer verilmiştir. Bu genel düzenleme ile Ülkemizdeki Karayolları Trafik Kanunu, Türk Sivil Havacılık Kanunu gibi tehlike sorumluluğuna ilişkin olarak çıkarılmış özel kanunlardaki tehlike sorumluluğuna yönelik kusur sorumluluğunda olduğu gibi genel bir kural getirilmiştir.
Özellikle sebep sorumluluğunda genelleştirme ilkesi, sosyal ilişkilerin giderek daha karmaşık bir hal aldığı, teknik tehlikelerin son derece arttığı modern toplumda, bireylerin uğradığı zararı bir sorumluya yükleterek giderme çabasının bir sonucu olarak ortaya çıkmış ve bunun yanında sigorta fikrinin gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Tehlikelerle dolu bir toplumda yaşama zorunluluğunun bilincinde olan bireyler, uğrayacakları zararların kötü sonuçlarına karşı kendilerini sigorta ettirmek gereğini duymuşlardır. Özellikle kazaların sayısının artması, sigortaların gelişmesine büyük ölçüde yardımcı olmuş, bu arada en çok başvurulan sigorta dalı, sorumluluk sigortası şeklinde kendisini göstermiştir. Önceleri özel nitelik taşıyan sigortalar zamanla devletin müdahalesiyle birçok alanda mecburi hale getirilmiştir (EREN, a.g.e., s. 463).
İşte Türkiye’de de tehlike sorumluluğu türü olarak özel kanun kapsamında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu düzenlenmiş ve yine Kanun kapsamında Karayolu Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının yaptırılması mecburi kılınmıştır.
Kanunun 85. maddesinde işleten ve araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibinin hukuki sorumluluğu düzenlenmiş olup “motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa” motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Yine KTK’nın 91. maddesinde ise “mali sorumluluk sigortası yaptırma zorunluluğu” düzenlenmiş ve 85. maddenin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere işletenlere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunlu kılınmıştır.
Görüldüğü gibi trafik kazası sonucu bedensel bütünlüğü bozulan kişinin bunun tedavisi için yaptığı harcamalar nedeni ile uğradığı zarardan genel hükümler gereğince haksız fiil sorumlusu, bunun yanında 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 85 ve 91. maddeleri gereğince motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi ve bunların sorumluluğunu üstlenen sigorta şirketi sorumlu olarak belirlenmiştir.
Bununla birlikte yine 2918 sayılı KTK’nın “Sağlık Hizmet Bedellerinin Ödenmesi” başlıklı 98. maddesinde ise trafik kazası nedeni ile uğranılan tedavi gideri zararlarından sorumluluk ve ödeme şekli belirlenmiştir.
Burada sözkonusu hükümde yapılan değişikliklere ve mevcut yasal düzenleme ile sorumluluğun kapsamında gelinen noktaya değinilmelidir.
2918 sayılı KTK’nın 98. maddesi başlığı ile birlikte 25.02.2011 tarih ve 27857 1. Mük. s.R.G’de yayımlanan 13.02.2011 tarih ve 6111 sayılı Kanunun 59. maddesi ile değiştirilmiştir. Sözkonusu KTK’nın 98. maddesi 23.04.2015 tarihli R.G.’de yayımlanan 6645 sayılı Kanun’un 60. maddesi ile eklenen ibare dahil şu şekildedir;
“Trafik kazaları sebebiyle üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedelleri, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmeti geri ödeme usul ve esasları çerçevesinde  Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. (Ek cümle: 04/04/2015-6645 S.K./60. md) Ancak, Sosyal Güvenlik Kurumu, bu kapsama girenler yönünden genel sağlık sigortalısı sayılanlar için belirlenen sağlık hizmetlerine ilave sağlık hizmetlerini belirler, protez ve ortezler için farklı birim fiyatı tespit eder. Bu sağlık hizmetleri sağlık uygulama tebliğindeki istisnai sağlık hizmetleri kapsamına dâhil edilmez”.
Yine 6111 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi;
“ (1) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten önce meydana gelen trafik kazaları nedeniyle sunulan sağlık hizmet bedelleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanır. Söz konusu sağlık hizmet bedelleri için bu Kanunun 59 uncu maddesine göre belirlenen tutarın % 20’sinden fazla olmamak üzere belirlenecek tutarın üç yıl süreyle ayrıca aktarılmasıyla anılan dönem için ilgili sigorta şirketleri ve Güvence Hesabının yükümlülükleri sona erer. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumunun görüşü alınarak Hazine Müsteşarlığınca belirlenir.
(2) Bu Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren altı ay içinde Sağlık Bakanlığı Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün trafik kazalarından kaynaklanan tedavi giderlerinin tahsili için kurduğu sistem mevcut haliyle Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilir. Trafik Hizmetleri Döner Sermaye İşletme Müdürlüğünün tasfiyesine ilişkin iş ve işlemler aynı tarih itibarıyla Sağlık Bakanlığınca gerçekleştirilir” hükmünü içermektedir.
6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değişmiş olan 2918 sayılı KTK’nın 98. maddesinin ilk fıkrası değişiklikten önce;
“Motorlu araçların sebep oldukları kazalarda yaralanan kimselerin ilk yardım, muayene ve kontrol veya bu yaralanmadan ötürü ayakta, klinikte, hastane ve diğer yerlerdeki tedavi giderleri ile tedavinin gerektirdiği diğer giderleri aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan sigortacı başvurma tarihinden itibaren sekiz iş günü içinde ve zorunlu mali sorumluluk sigortası sınırları kapsamında öder” şeklinde idi.
KTK’nın 98. maddesinin değişiklikten önceki ve sonraki metinleri karşılaştırıldığında 2918 sayılı KTK kapsamında trafik kazası nedeni ile oluşan yaralanma sonucu yapılan tedavi giderlerinden sigorta şirketinin sorumluluğunun sınırlandırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre üniversitelere bağlı hastaneler ve diğer bütün resmî ve özel sağlık kurum ve kuruluşlarının sundukları sağlık hizmet bedellerinden Sosyal Güvenlik Kurumu sorumlu olarak belirlenmiştir. Burada tedavi giderinin oluşan yaralanma ile illiyet bağının bulunması gerektiği ve bu sağlık kurum ve kuruluşları tarafından tedaviye yönelik olarak yapılan sağlık hizmetlerinin kapsamda olduğunu söylemek gerekir. Bunun dışındaki tedavi giderlerinden yani Sosyal Güvenlik Kurumu’nun sorumluluğunda olmayan tedavi giderlerinden yine sürücü, işleten ile araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ve bunların sorumluluğunu poliçe kapsamında üstlenen sigorta şirketinin sorumluluğu devam edecektir.
Bu anlamda 6111 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 25.02.2011 tarihi itibariyle Kanun kapsamındaki tedavi giderlerinden sorumluluk Sosyal Güvenlik Kurumuna geçtiğinden bu konudaki tedavi giderlerine yönelik taleplerin de muhatabının SGK olması gerekmektedir. Yani açılacak davalarda pasif husumet sıfatı Sosyal Güvenlik Kurumundadır.
Yapılan tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacının davalıya zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı araçta yolcu olarak bulunduğu sırada meydana gelen kazada yaralanması nedeniyle oluşan tedavi giderine yönelik zararının tazminini talep ettiği ve dosya kapsamında talep ettiği tedavi giderlerine yönelik sunduğu faturaların özel sağlık kurumuna ilişkin olduğu görülmektedir. Sözkonusu tedavinin özel sağlık kuruluşu tarafından yapılmış olması ve yapılan işlemlerin tedaviye yönelik sağlık hizmetleri olduğu anlaşılması karşısında davanın açıldığı tarih göz önüne alındığında pasif husumet yani davalı sıfatının Sosyal Güvenlik Kurumu’nda olduğu anlaşılmaktadır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, somut olayda talep edilen tedavi giderleri yönünden davalı … şirketinin sorumluluğunun belirlenmesi için bozma ilamında belirtilen nitelikte bilirkişi raporu alınması gerektiği gerekçesi ile yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği görüşü dile getirilmiş ise de; bu görüşler yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece, yukarıda açıklanan ilkelere uygun değerlendirme yapılarak davalı … şirketinin pasif husumet sıfatının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi ile bu kararda direnilmesi usul ve yasaya uygun olup direnme kararının onanması gerekmiştir.
S O N U Ç : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 30.03.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.