Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/833 E. 2016/513 K. 13.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/833
KARAR NO : 2016/513
KARAR TARİHİ : 13.04.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi ( İş Mah. Sıf.)

Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Cihanbeyli Asliye Hukuk (İş) Mahkemesince davanın açılmamış sayılmasına dair verilen 14.03.2013 gün ve 2009/317 E.-2013/149 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 22.Hukuk Dairesinin 03.06.2013 gün ve 2013/14761 E.-2013/13381 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, dava dilekçesinde belirtilen işçilik alacaklarının ödetilmesi isteğinde olup mahkemece davanın 04.05.2010 ve 14.03.013 tarihlerinde takipsiz bırakıldığı gerekçesi ile açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriğine göre, iki kez takipsiz kaldığı ve 14.03.2013 tarihinde 2. kez takipsiz kalması üzerine yazılı gerekçe ile açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davanın ilk kez takipsiz bırakıldığı 04.05.2010 tarihinde mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanun’unun yürürlükte olup anılan Kanun’un 409. maddesindeki düzenlemeye göre, bir davanın açılmamış sayılması durumuna gelebilmesi için ikiden fazla takipsiz bırakılması gerekmekteydi. Davanın ikinci kez takipsiz bırakıldığı ve açılmamış sayılmasına karar verildiği 14.03.2013 tarihinde yürürlükte olan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 320/4. maddesine göre, basit usule tabi davalarda birden fazla takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği öngörülmüş olup mahkemece bu hükme dayanılarak davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Her ne kadar usul kanunlarında yapılan değişikliklerin derhal yürürlüğe girdiği kabul edilmekte ise de; somut olayda davanın açıldığı tarihte dava sözlü yargılama usulüne tabi iken yargılama devam ettiği esnada yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun gereğince, basit yargılama usulüne tabi kılınmıştır. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte olan 1086 sayılı Kanun’a göre, davacının davayı iki kez yenileme hakkı mevcut olup sonradan yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak bu hakkın daraltılması ve davacının iki kez takipsiz bırakma hakkının bire düşürülmesi mümkün değildir. Dairemizin bu konudaki içtihadı, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden önce bir kez müracaata kalmış davalarda, yargılama sona ermeden yürürlüğe giren 6100 sayılı Kanun’un basit usul için öngördüğü kuralın uygulanmasının mümkün olamayacağı yolundadır. Bu itibarla, davacı tarafın 14.03.2013 tarihli duruşmaya katılmamış olması gerekçesi ile 1086 sayılı Kanun’un 409. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:    
Dava, işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.    
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, eldeki davada, 1086 sayılı HUMK’nun mu, yoksa 6100 sayılı HMK’nun mu uygulanması gerektiği varılacak sonuca göre eldeki davada HMK’nun 320/4.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olmasının doğru olup olmadığı noktasında toplanmaktadır
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7.maddesi ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (6100 sayılı HMK)’nun 316/1-g maddesi uyarınca  iş mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır.   
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davanın 08.07.2009 tarihinde açıldığı, mahkemece 04.05.2010 tarihinde ilk kez dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekili tarafından 04.05.2010 tarihli dilekçe ile davanın yenilendiği  ve davacılar vekilinin 14.03.2013 tarihli celseye gelmediği anlaşılmaktadır.  
Mülga 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 409.maddesi;  
“Oturuma çağrılmış olan tarafların hiçbiri gelmediği veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dava yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.  
Oturum gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde, gün tespit ettirilmemiş ise, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle birinci fıkra hükmü uygulanır.  
Yukarıdaki fıkralar hükmü gereğince dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurması üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, oturum, gün, saat ve yerini bildiren çağrı kağıdı ile birlikte taraflara tebliğ olunur.  
Dava dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenilenirse yeniden harç alınır. Bu harç yenileyen tarafından ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, yeni bir dava sayılmaz.  
İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar açılmamış sayılır ve mahkemece bu hususta kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.  
Birinci ve ikinci fıkralar gereğince işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi halde beşinci fıkra hükmü uygulanır.”
Hükmünü içermektedir.  
Öte yandan  01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren  6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun konu ile ilgili 150.maddesi ise; “ (1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir…  
(6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.”
Şeklinde düzenlenmiştir.  
Bunun yanı sıra 6100 sayılı HMK’nun 320/4. maddesinde,  basit yargılama usulüne tabi davalarda aşağıdaki düzenlemelere yer verilmiştir;  “Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır.”  Bu düzenlemeler, basit yargılama usulü uygulanan davalarda, davanın birden fazla takipsiz bırakılamayacağı hususu kabul edilmiştir.  
Bir usul hükmünün yürürlüğe girmesinden sonra bir dava açılırsa, bu davaya  yeni usul kurallarının uygulanması esastır. Dava konusu işlemin daha önce yapıldığı ileri sürülerek, o sırada geçerli  kuralların uygulanması istenemez. Ancak yeni hükümlerin ne zaman yürürlüğe gireceği açıkça düzenlenmişse, bu düzenleme dikkate alınacaktır. Buna ilişkin hüküm yoksa, usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığına bakılması gerekir. Eğer bir usul işlemi tamamlandıktan sonra yeni kural yürürlüğe girerse o işlem geçerli olarak kalır. Buna karşılık bir usul işlemi henüz tamamlanmamış veya başlamamış ise, yeni kanun, kural olarak hemen yürürlüğe girecektir. Çünkü genel olarak kanunlar hemen etkili olur ve uygulanırlar (Hakan Pekcanıtez, Medeni Usul Hukuku, Ankara 2000, s.  47  vd.).    
Mülga 1086 sayılı HUMK’nun hangi hükümlerinin uygulanmaya devam edeceği hususu,  6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda aşağıdaki maddelerde düzenlenmiştir:  
6100 sayılı HMK’nun Geçici 1. maddesi:
“(1) Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz.  
(2) Bu Kanunun, senetle ispat, istinaf ve temyiz ile temyizde duruşma yapılmasına ilişkin parasal sınırlarla ilgili hükümleri Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan dava ve işlerde uygulanmaz.”  
Kanun’un Geçici 3.madde de:
“ (1) Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.  
(2) Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.  
(3) Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”   denilmek suretiyle 1086 sayılı HUMK’nun uygulanacağı haller belirtilmekle beraber, anılan maddelerde 1086 sayılı HUMK’nun 409.maddesine değinilmemiştir
Öncelikle, somut uyuşmazlığa uygulanacak hükümlerin belirlenmesine yönelik olarak uyuşmazlığa konu işlemin “tamamlanmış usul işlemi” niteliğinde olup olmadığı belirlenmelidir:    
Usul hukuku alanında geçerli olan temel ilke, yargılamaya ilişkin kanun hükümlerinin derhal yürürlüğe girmesidir. Bu ilkenin benimsenmesinin nedeni ise, usul hükümlerinin kamu düzeni ile yakından ilgili olmasıdır.  
Usul kurallarının zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık kuralı ile birlikte dikkate alınması gereken bir husus da, yeni usul kuralı yürürlüğe girdiğinde, ilgili “usul işleminin tamamlanıp tamamlanmadığı”dır.    
Hemen belirtilmelidir ki; dava, dava dilekçesinin mahkemeye verilmesiyle başlayan ve bir kararla (veya hükümle) sonuçlanıncaya kadar devam eden çeşitli usul işlemlerinden ve aşamalarından oluşmaktadır. Yargılama sırasındaki her usul işlemi, ayrı ayrı ele alınıp değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Bir davayı bütün olarak değerlendirip, bu konuda yeni kanunun etkili olup olmayacağı söylenemez. Yargılama sırasında yapılan bir usul işlemi ve kesiti tamamlanmış ise, artık yeni kanun o usul işlemi hakkında etkili olmayacak, dolayısıyla da uygulanmayacaktır.    
Eğer bir usul işlemi, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini korur. Başka bir deyişle, tamamlanmış usul işlemleri, yeni yürürlüğe giren usul hükmünden (veya kanunundan) etkilenmez. Bu genel açıklamalardan sonra, zaman bakımından uygulama ile ilgili 6100 sayılı HMK’nın ilgili hükmüne de değinmek gerekir:   
Anılan Yasanın “Zaman bakımından uygulanma” başlığını taşıyan 448.maddesi;    
“(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.”    hükmünü içermektedir.    
Bu madde hükmüne göre, usul hükümleri kanunda aksine bir düzenleme getirilmediği takdirde tamamlanmış usul işlemlerine bir etkisi olmayacak, önceki kanuna göre yapılmış ve tamamlanmış olan işlemler geçerliğini koruyacaktır. Buna karşın, tamamlanmamış usul işlemleri yeni kanun hükümlerine göre yapılacaktır. Bir işlem tamamlanmış ise, artık bu işlem bozulamaz; aksini düşünmek gereksiz yere bu işlemin bozularak tekrarlanması gibi zaman ve emek kaybına neden olacaktır (Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet; Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku, 11. Bası, Ankara 2011, s. 63). Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 22.02.2011 tarih 2011/19-735 E., 2012/93 K.; sayılı kararında da benimsenmiştir.           
Somut uyuşmazlıkta dava, basit yargılama usulüne tabi  olup,  1086 sayılı HUMK zamanında açılmış ve aynı yasa zamanında bir kez işlemden kaldırılmıştır. 6100 sayılı HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra da dosyanın işlemden kaldırılması üzerine mahkemece, HMK’nun 320/4.maddesi gereği davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Uyuşmazlık önceki yasa zamanında işlemden kaldırılıp yenilenen dosyanın, yeni yasa zamanında tekrar işlemden kaldırılması halinde HMK’nun uygulanıp uygulanmayacağı sonucuna göre de davanın açılmamış sayılmasına karar verilebilip verilemeyeceği noktasında bulunmaktadır.  
Mülga 1086 sayılı HUMK zamanında açılan bir dava, bu dönemde hiç işlemden kaldırılmamış ve 6100 sayılı HMK zamanında işlemden kaldırılmışsa bu takdirde tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiğinden hareketle HMK hükümlerinin uygulanması  gerektiğinde duraksamamak gerekir (Aynı ilke Hukuk Genel Kurulunun 15.05.2013 tarih 2012/17-1629 E., 2013/700 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.)  
Buna karşılık somut olayda olduğu gibi,  mülga 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra, 6100 sayılı HMK zamanında da işlemden kaldırılması halinde, önceki yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek 6100 sayılı HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılması  usule uygun olmayacağı gibi, varılacak sonuç hukuki güvenlik hakkına da aykırı olacaktır; bu bakımdan direnme kararının bozulması gerekmiştir (Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2014 gün ve 2013/6-497 E., 2014/268 K.; 29.05.2013 gün ve 2012/21-1698 E.,2013/779 K.; 25.02.2015 gün ve 2013/3-1324 E., 2015/877 K. sayılı kararları).
Hukuk Genel Kurulu görüşmeleri sırasında bir kısım üyeler; 1086 sayılı HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde işlemden kaldırılmasına karar verilen dosyada,  davanın 409/5 maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilebilmesi için gerekli işlemlerin henüz tamamlanmadığı, bu nedenle 6100 sayılı HMK’nun 448. maddesine göre tamamlanmış işlem bulunmadığını, usul hukuku kurallarının derhal uygulanır olması nedeniyle kazanılmış haktan da söz edilemeyeceğini bu nedenle yerel mahkeme kararının onanması yönünde görüş bildirmiş  iseler de, bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca kabul edilmemiştir.  
O halde, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.  
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.  
S O N U Ç : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 13.04.2016 gününde oyçokluğuyla karar verildi.