Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/757 E. 2015/544 K. 21.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/757
KARAR NO : 2015/544
KARAR TARİHİ : 21.01.2015

MAHKEMESİ : Yargıtay 4.Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ : 10/05/2011
NUMARASI : 2010/86 E-2011/72 K.

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde, davacının kaçma şüphesi bulunmamasına karşın hakkında davalı tarafından basmakalıp ifadelerle tutukluluğun devamı kararı verildiği; benzer durumdaki kişiler hakkında tahliye kararlarının verildiği ve masumiyet karinesinin göz ardı edildiği ileri sürülerek; 1.500,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2009/13-467 Esas sayılı kararında hakimler aleyhine açılan davalarda dava konusu edilen duruşma zabıtlarının onaylı suretlerinin dosyaya sunulmamış olmasının dava dilekçesinin reddi sebebi olduğunun belirtildiği, HUMK md. 573 te belirtilen kesin ve açık yasa hükmüne aykırılık durumunun bu davada söz konusu olmadığı, tutuklama gerekçesinde kaçma ve delilleri karartma gerekçesi bulunmadığı halde basma kalıp dava dilekçesinde tutuklama kararında yer almayan ifadelerin varmış gibi gösterildiği, emsal gösterilen Haberal davası ile bu davanın bir ilgisi ve benzerliğinin bulunmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmesi gerektiği savunulmuştur.
GEREKÇE : T.C.Anayasası’nın “Kişi hürriyeti ve güvenliği” başlıklı 19/3, 6, 7 ve son. maddesinde; suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişilerin, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hakim kararıyla tutuklanabilecekleri, tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı, soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteyebileceği, hürriyeti kısıtlanan kimselerin kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili yargı merciine başvurma hakkına sahip olduğu, bu esaslar dışında işleme tabi tutulanların uğradıkları zararın, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre Devletçe ödeneceği hükmü yer almaktadır. Keza Anayasa’nın 40/3.maddesinde de kişinin, resmi görevliler tarafından meydana getirilen haksız işlemler sonucu uğradığı zararının kanuna göre Devletçe tazmin edileceği öngörülmüştür.
Anayasa’nın bu amir hükümlerinin bir gereği ve yansıması olarak CMK’nun Yedinci bölümünde “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlığı altında 141/1.maddesinde, suç soruşturması ve kovuşturması evrelerinde tutuklama veya tutukluluğun devamı gibi koruma tedbirleri nedeniyle mağduriyete uğrayanların tazminat istemlerine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Suç soruşturması ve kovuşturması sırasında kişilerin uğrayabilecekleri maddi ya da manevi zarar halleri 141.maddesinde ayrı ayrı sayılmıştır. Buna göre;
“Madde 141 – (1) Suç soruşturması veya kovuşturması sırasında;
a)Kanunlarda belirtilen koşullar dışında yakalanan, tutuklanan veya tutukluluğunun devamına karar verilen,
b) Kanunî gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmayan,
c) Kanunî hakları hatırlatılmadan veya hatırlatılan haklarından yararlandırılma isteği yerine getirilmeden tutuklanan,
d) Kanuna uygun olarak tutuklandığı hâlde makul sürede yargılama mercii huzuruna çıkarılmayan ve bu süre içinde hakkında hüküm verilmeyen,
e) Kanuna uygun olarak yakalandıktan veya tutuklandıktan sonra haklarında kovuşturmaya yer olmadığına veya beraatlerine karar verilen,
f) Mahkûm olup da gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği süreleri, hükümlülük sürelerinden fazla olan veya işlediği suç için kanunda öngörülen cezanın sadece para cezası olması nedeniyle zorunlu olarak bu cezayla cezalandırılan,
g) Yakalama veya tutuklama nedenleri ve haklarındaki suçlamalar kendilerine, yazıyla veya bunun hemen olanaklı bulunmadığı hâllerde sözle açıklanmayan,
h) Yakalanmaları veya tutuklanmaları yakınlarına bildirilmeyen,
i) Hakkındaki arama kararı ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilen,
j) Eşyasına veya diğer malvarlığı değerlerine, koşulları oluşmadığı halde elkonulan veya korunması için gerekli tedbirler alınmayan ya da eşyası veya diğer malvarlığı değerleri amaç dışı kullanılan veya zamanında geri verilmeyen,
Kişiler, maddî ve manevî her türlü zararlarını, Devletten isteyebilirler.”
Tazminat isteminin koşullarına dair hükümler CMK’nun 142.maddesinde yer almıştır. Tazminat talebinde bulunabilmek için, CMK’nun 142/1.maddesine göre, ilgili kişi hakkındaki kararın veya hükmün kesinleşmesi gerekmektedir. Tazminat davası, zarara uğrayanın kendisi, yasal temsilcisi ya da özel yetkili vekili tarafından açılacak, Devlet davalı olarak gösterilecektir. Tazminat istemini incelemeye yetkili ve görevli mahkeme CMK’nun 142/2.maddesi gereğince, mağdurun oturduğu yer ağır ceza mahkemesidir. Tazminata konu asıl işlem, davacının oturduğu yer ağır ceza mahkemesi tarafından yapılmış ise ve o yerde başka bir ağır ceza mahkemesi de yoksa, yer itibariyle en yakın ağır ceza mahkemesi davaya bakacaktır.
Öte yandan; 14.02.2011 tarihli resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 12.maddesi; 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanunu’na 93.maddeden sonra gelmek üzere eklenen 93/A maddesi ile bu maddede hüküm olmayan hallerde ilgilisine göre, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinin uygulanacağını öngörmüştür.
Tüm bu yasal düzenlemeler ve CMK ‘nun 141-144.maddelerinin HUMK’nun 573 ve devamı maddelerine göre özel kanun niteliğinde olması dikkate alınarak eldeki davaya bakmaya Ağır Ceza Mahkemesi’nin görevli olduğu kanaatine varılarak dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İddia ve dayanılan maddi olgular itibariyle dava, CMK 141.maddede de sayılan koruma tedbirinin uygulanmasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkin bulunması nedeniyle CMK’nun 141-144.maddesi gereğince Ağır Ceza Mahkemesi görevli olup Dairemiz görevli olmadığından dava dilekçesinin REDDİNE,
2-Alınması gereken 18,40 TL harcın peşin harç 22,30 TL’den mahsubu ile geri kalan 3,90 TL’nin istek halinde davacıya geri verilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini duruşmada avukatla temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,”
Dair oyçokluğu ile verilen 10.05.2011 gün ve 2010/86, 2011/72 sayılı karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı vekili tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında; işin esasına girilmeden önce, dava dilekçesinden taleb edilen manevi tazminat miktarı dikkate alındığında kararı tarihi itibariyle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesi gereğince, temyize konu tazminat miktarı (1500,00 TL) gözetildiğinde, karar tarihi itibariyle daire kararına karşı temyiz yolunun açık olup olmadığı ön sorun olarak incelenmiştir.
Dava, manevi tazminatı istemine ilişkin olup, uyuşmazlığa konu miktar 1500,00 TL’dir.
Bilindiği üzere, 21.07.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra yerel mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427.maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL olarak değiştirmiştir. Sonraki yıllarda 5219 ve 5236 sayılı Kanunlarda öngörülen katsayılar çerçevesinde miktarlar giderek artmıştır. Buna göre, 01.01.2011 tarihinden 31.12.2011 tarihine kadar katsayı artışı sonucu uygulanması gereken kesinlik (temyiz edilebilirlik sınırı) “1.540,00 TL”dir.
Eldeki davada, temyiz istemine konu kararın verildiği 10.05.2011 tarihinde, 5219 ve 5236 Sayılı Kanunlar gereği temyiz(kesinlik) sınırını 1.540,00 TL olarak değiştiren hükmü yürürlükte bulunduğuna göre 1.500,00 TL olan uyuşmazlığa konu miktar bu sınırın altında kaldığından, karara karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2.maddesi gereğince, davacı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 21.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.