Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/669 E. 2016/537 K. 20.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/669
KARAR NO : 2016/537
KARAR TARİHİ : 20.04.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “Kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bolu 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davalı … yönünden karar verilmesine yer olmadığına; davalı … yönünden ise davanın kabulüne dair verilen 13.12.2012 gün ve 2012/219 E., 2012/326 K. sayılı kararın incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5.Hukuk Dairesinin 08/04/2013 gün ve 2013/2047 E.-2013/6516 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece, dava sırasında payı idareye devredilen davalı yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalı bakımından ise davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı … vekilince temyiz edilmiştir.
Dava konusu taşınmazın tarım arazisi niteliğinde kabulü ile ekilebilir ürün gelirine göre bedelinin tespiti yöntem itibariyle doğrudur. Ancak;
Taşınmazın niteliği ve bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri göz önünde bulundurulduğunda; objektif değer artırıcı unsur oranının % 100’den az olamayacağı gözetilmeden, daha az artış oranı uygulanmak suretiyle eksik bedele hükmedilmesi doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle karar bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili istemine ilişkindir.
Davacı idare vekili; davalılara ait Bolu İli, Yeniakçakavak Köyü, 1101 parsel sayılı tarla vasfındaki taşımazın, 18/01/2012 tarih ve 2012/304 sayılı kamu yararı kararına istinaden kamulaştırmasına karar verildiğini, kamulaştırılan taşınmazın değerinde anlaşma sağlanması amacıyla davalılara yapılan tebligata rağmen taşınmaz sahiplerinin uzlaşma komisyonuna katılmadıklarını beyanla, taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve Toplu Konut İdaresi Başkanlığı adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili; belirlenen değerin çok düşük olduğunu, değer artırıcı unsurların dikkate alınması gerektiğini savunmuştur.
Davalı …’a ise davaya karşı beyanda bulunmamıştır.
Mahkemece; tarla vasfındaki taşınmazın m2 birim fiyatının 27,08 TL/m2 olarak belirlendiği, davacı idarenin, her iki davalının hissesine düşen toplam kamulaştırma bedelini süresi içerisinde bankaya yatırdığı ve makbuzu dosyaya ibraz ettiği dikkate alındığında, davalı … hakkında açılan davanın kabulüne; davacı idarenin dosya içerisine ibraz ettiği 05.10.2012 tarihli dilekçe uyarınca davalı … ile sulh olunduğu, tapuda rızai ferağ işleminin yapıldığı anlaşılmakla, davalı … hakkında açılan davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalı … vekilinin temyizi üzerine hüküm Özel Dairece, yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, bilirkişinin, özel veya teknik bilgisinin yetmediği hallerde hâkime yardım edeceği, bilirkişinin bu anlamda, hâkimin sahip olmadığı bilgiyi sağlayan kişi olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 266. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bilirkişi raporunun gerekçeli ve denetime elverişli olması gerektiği, dosyada mevcut raporun bilimsel verilere ve HMK’ya uygun olduğu, dava konusu taşınmazın bulunduğu Yeniakçakavak Köyü’ndeki 2117 ve 1780 parsel sayılı taşınmazların irtifak bedelinin tespiti ve tescili amacıyla açılan davalarda alınan bilirkişi raporlarında objektif değer artışının % 25 olarak kabul edildiği ve bu nitelikteki kararların Yargıtay denetiminden geçerek onandığı, 2009 yılı itibariyle aynı köyde bulunan ve aynı vasıftaki dava konusu taşınmazın m2’sinin 16,34 TL/m2 olarak tespit edildiği, % 100 objektif değer artışının uygulanması halinde ise 2012 yılında m2’nin 36,10 TL/m2 olacağı, bu durumun aynı konuda daha önce karar verilen dava dışı 3. kişilerde şüphe oluşturacağı, yine kamulaştırma çalışmaları sırasında bir kısım arazi malikleri ile m2’nin 23,00 TL/m2 olması yönünde anlaşma sağlandığı, eldeki davada da m2’nin 27,08 TL/m2 olarak belirlendiği, bozma ilamına uygun olarak karar verilmesi halinde belirlenen ve hesap edilen m2 birim fiyatının 36,10 TL/m2’ye yükseleceği ve hakkaniyete uygun olmayan sonuçların ortaya çıkacağı gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını davalı … vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın konumu ve bilirkişi raporunda belirtilen özellikleri dikkate alındığında objektif değer artırıcı unsur oranının % 100’den az olup olamayacağı noktasında toplanmaktadır.
4650 sayılı Kanun ile Değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun “Kamulaştırma bedelinin tespiti esasları” başlıklı 11.maddesinde; taşınmazın cins ve nevinin, yüzölçümünün, kıymetini etkileyebilecek bütün nitelik ve unsurların, her unsurun ayrı ayrı değerinin, kamulaştırma tarihindeki resmi makamlarca yapılmış kıymet takdirlerinin ve özellikle yapılarda resmi birim fiyatları ve yapı maliyet hesaplarının ve yıpranma payının, ayrıca bedelin tespitinde etkili olacak diğer objektif ölçülerin esas alınarak bedel takdiri gerektiği öngörülmüştür.
Anılan maddede, kamulaştırılan taşınmazın bedeli belirlenirken taşınmazın değerini etkileyen tüm unsurların dikkate alınması ilkesi getirilmiştir.  
Kanunun lafzı ve ruhu gözönüne alındığında; ana ilke taşınmazın ve üzerinde bulunan muhtesatın gerçek değerinin tespit edilmesidir.
Esasen, Anayasa’nın 46/1.maddesinde, “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre, kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.” düzenlemesine yer verilmiş ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun gerekçesinde de, 11.maddede sayılan ölçütlerin Anayasa’nın 46.maddesindeki unsurlar gözönünde tutularak düzenlendiği belirtilmiştir.
Bu çerçevede Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye’de kamulaştırma bedellerinin geç ödenmesi ve enflasyon sonucu bedelin değerinde aşınma olması ile arada geçen sürede bedele faiz ödenerek durumun telafi edilmemesi nedeniyle birçok davada başvuranların üzerinde meşru kamu yararıyla haklı gösterilemeyecek orantısız ve aşırı bir yük bindiği ve mülkiyet haklarının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Aka/Türkiye, B. No: 19639/92, 23/12/1998, § 48-50; Akkuş/Türkiye, B. No: 19263/92, 9/7/1997, § 28-31; Yetiş/Türkiye, B. No: 40349/05, 6/7/2010, § 57-60).
Anayasa Mahkemesi 1. Bölümünün 19.12.2013 tarih ve 2013/817 sayılı kararında da, kamulaştırma bedelinin tespiti davalarında yargılamanın uzun sürmesi durumunda, dava tarihi itibarıyla belirlenen bedele hükmedilmesinin Anayasanın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kabul edilerek mal sahibine tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yasa koyucu da, bu hak ihlallerini dikkate alarak, 30.04.2013 tarihinde yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 6.maddesiyle 2942 sayılı Kanunun 10.maddesine eklenen fıkra uyarınca kamulaştırma bedelinin tespiti için açılan davanın dört ay içinde sonuçlandırılmaması halinde, tespit edilen bedele bu sürenin bitiminden itibaren yasal faiz uygulanmasına ilişkin düzenleme getirmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan deliller ile özellikle 21.11.2011 havale tarihli bilirkişi kurulu raporunun incelenmesinde; dava konusu taşınmazın Bolu il merkezine 5 km, köy yerleşim yerine 1 km mesafede bulunduğu, devlet karayoluna ve organize sanayi bölgesine yakın olduğu ve yeni küçük sanayi sitesine bitişik olduğu, DSİ sulama alanı içinde yer aldığı, taşınmazın ve yakın çevresindeki verimli arazilerin tarım dışı amaçlarla kullanılmaya başlandığı, taşınmazın Bolu Belediyesi mücavir alanı içinde olduğu dikkate alındığında taşınmazda % 100 oranında objektif değer artışının uygulanmasının gerektiği ve taşınmazın değerinin bu şekilde tespitinin uygun olacağı anlaşılmaktadır.
O halde, mahkemece, taşınmazın niteliği ve bilirkişi raporundaki özellikler dikkate alınmaksızın daha az objektif değer artışı uygulanmak suretiyle hüküm kurulması yerinde olmayıp, Hukuk Genel Kurulunca da uygun bulunan, Özel Dairenin bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Buna göre, kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davalarında öngörülen dört aylık yargılama süresinin makul süre kabul edilerek, hakkaniyet gereğince taşınmaz malikinin zararının giderilmesi amacıyla, dava tarihinden itibaren dört aylık sürenin bittiği tarih ile karar tarihi arasında geçen süre için tespit edilen kamulaştırma bedeline yasal faiz uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, yerel mahkeme direnme kararı, yukarıda açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 20.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.