Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/603 E. 2016/508 K. 13.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/603
KARAR NO : 2016/508
KARAR TARİHİ : 13.04.2016

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nevşehir 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.01.2012 gün ve 2011/103 E. – 2012/16 K. sayılı kararın incelenmesi davalı-alacaklı şirket vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7.Hukuk Dairesinin 17.01.2013 gün ve 2012/4217 E. – 2013/174 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, elektrik tüketim bedelinin tahsili için başlatılan icra takibinin borçlusu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kabulüne ve asıl alacağın 1/10 oranında davacıya isabet eden hissenin %40’ı nispetinde icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1) İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine, dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin kararda gösterilen gerekçelere göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2) İcra ve iflas Kanunu1nun 67/2. maddesi icra takibin haksız ve kötü niyetli olması halinde alacaklı aleyhine tazminata hükmedileceğini hükme bağlamaktadır. Anılan kanun hükmü uyarınca davacı lehine tazminata hükmedilebilmesi için davalı/alacaklı tarafından yapılan icra takibinin haksız olmasının yanı sıra takibin kötü niyetle yapılması da şarttır. Eldeki davada davalının kötü niyetli olduğunun ispat edilemediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca davalının kötü niyetinden söz edilemez ve onun aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilemez. Mahkemece değinilen bu yön gözardı edilerek davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmakla bozmayı gerektirmiştir.
Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenle kararın davalı yararına bozulmasına)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, elektrik tüketim bedelinin tahsili için başlatılan icra takibinin borçlusu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, istemin kabulüne ve asıl alacağın 1/10 oranında davacıya isabet eden hissenin %40’ı nispetinde icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine dair verilen karar, davalı-alacaklı şirket vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçelerle bozulmuş; mahkemece, önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararını, davalı-alacaklı vekili temyiz etmiştir.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı-alacaklı şirketin, davacı-borçlu hakkında giriştiği genel haciz yoluyla icra takibinde kötüniyetli olup olmadığı; varılacak sonuca göre, davacı-borçlu yararına icra-inkar tazminatına hükmedilmesi gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bu noktada menfi tespit istemine ilişkin şu açıklamaların yapılmasında yarar vardır:
Eldeki dava; borçlu olmadığının tespiti (menfi tespit) istemine ilişkin olup davanın dayanağı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72.maddesidir. İİK’nun ‘menfî tespit ve istirdat davaları’ başlıklı 72 nci maddesinin 5. fıkrası;
“Dava borçlu lehine hükme bağlanırsa derhal takip durur. İlamın kesinleşmesi üzerine münderecatına göre ve ayrıca hükme hacet kalmadan icra kısmen veya tamamen eski hale iade edilir. Borçluyu menfî tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olamaz.”
Hükmünü içermekte olup; 02/07/2012 tarih ve 6352 sayılı Kanunun 15 inci maddesiyle, 72 nci maddenin beşinci fıkrasında yer alan “yüzde kırkından” ibaresi “yüzde yirmisinden” olarak değiştirilmiştir.
Borçlu icra takibinden önce veya takipten sonra borçlu olmadığının tespiti için genel mahkemede menfî tespit davası açabilir. Borçlunun menfî tespit davası açması ve davanın lehine sonuçlanarak kabulüne karar verilmesi halinde mahkeme, borçluyu menfî tespit davası açmaya zorlayan icra takibinin haksız ve kötü niyetle yapılmış olduğu kanısına varırsa, borçlunun talebi üzerine, borçlunun menfî tespit davası nedeniyle uğradığı zararın alacaklıdan tahsiline karar verir; bu zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olamaz (İİK m.72/5, c. 3 ve 4).
Yukarıda anılan maddenin (m.72) beşinci fıkrası hükmüne göre, bu dava sonucunda borçlu lehine tazminata hükmedilebilmesi için, borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız olması yeterli olmayıp, alacaklının da kötü niyetli olması zorunludur.
Somut olaya gelince; Nevşehir 2.İcra Müdürlüğü’nün 2009/5030 Esas sayılı dosyasında davalı-alacaklı şirket vekili tarafından 22.07.2009 tarihinde birinci takip talebiyle borçlular Durmuş Ali Bostan mirasçıları Hatice Bostan ve İlhan Bostan aleyhine genel haciz (ilamsız) yoluyla icra takibinde toplam 153.973.77-YTL elektrik tüketim bedelinin tahsili istenilmiştir. Takip sırasında alacaklı şirket vekili 05.01.2010 tarihinde icra dairesinden borçlu Durmuş Ali Bostan’ın mirasçılarının tespiti için veraset ilamı alınması için yetki belgesi istemesi üzerine, bu talebin icra dairesince kabulünden sonra alınan bu yetki belgesine dayanılarak veraset ilamının çıkartıldığı, alınan bu (dosyada bulunmamasına rağmen yokluğuna ilişkin bir itirazın da bulunmadığı anlaşılan) veraset ilamı gereğince bu kez alacaklı şirket vekilince 26.01.2010 tarihinde ikinci takip talebinde aralarında davacı-borçlu …’ın da bulunduğu borçlu Durmuş Ali Bostan’ın mirasçıları hakkında ödeme emri gönderilmesini talep ettiği, davacı-borçlu …’a ödeme emrinin 30.03.2011 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun ödeme emrine itiraz etmediği ve 21.04.2011 tarihinde eldeki menfi tespit davasının açıldığı anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, 27.12.2011 günlü oturumda davacı tarafa borçlu muris Durmuş Ali Bostan’ın veraset ilamını alması için yetki verildiği, bunun üzerine davacı tarafça yapılan başvuru sonucu Derinkuyu Sulh Hukuk Mahkemesinin 16.01.2012 tarih ve 2012/4 E. – 2012/2 K. sayılı ilamıyla muris Durmuş Ali Bostanın 20.06.1996 tarihinde ölümüyle geriye mirasçı olarak 1993 doğumlu İlhan Bostan’ın kaldığı anlaşılmaktadır.
Yukarıda icra dosyasında açıklanan aşamalar dikkate alındığında davalı-alacaklı şirketin, davacı-borçlu … hakkında giriştiği icra takibinde haksız olduğu belirgin ise de, takibi kötü niyetle yaptığı söylenemez.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından icra dosyasında ilk takip talebi ekinde borçlu murisin mirasçısının kim olduğunu gösteren nüfus kaydının bulunması, buna rağmen ikinci takip talebinde davacı-borçlu hakkında icra takibine girişilmesinin davalı-alacaklı şirketin kötü niyetli olduğunu gösterdiği, bu nedenle yerel mahkemenin vardığı sonucun doğru olduğu, dolayısıyla direnmenin yerinde bulunduğu ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda belirtilen nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
O halde; yerel mahkemece, icra takibinde davalı-alacaklıyı kötü niyetli olduğundan bahisle tazminatla sorumlu tutması ve bu yöndeki kararında direnmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Sonuç itibariyle; yerel mahkeme, direnme kararının, yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle bozulması gerekir.  
SONUÇ: Davalı-alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçelerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 13.04.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.