Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/2306 E. 2015/8 K. 14.01.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/2306
KARAR NO : 2015/8
KARAR TARİHİ : 14.01.2015

MAHKEMESİ : Yargıtay 4.Hukuk Dairesi (İlk Derece)
TARİHİ : 03.06.2014
NUMARASI : 2013/99 E-2014/50 K.

Taraflar arasındaki “tazminat” davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4.Hukuk Dairesince;
“DAVA: Dava dilekçesinde, davacı hakkında sarhoşluk nedeniyle idari yaptırım kararı uygulandığı; bu kararın keyfi ve kişisel kusura dayalı olduğu; itirazın reddinde ise ispat yükünün davacıya yükletildiği ve yasanın açık hükmüne aykırı davranıldığı ileri sürülerek; 10.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesi talep olunmuştur.
CEVAP: Cevap dilekçesinde, sorumluluk koşullarının oluşmadığı savunularak davanın reddi talep olunmuştur.
GEREKÇE: Dava, hakimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Dairemizin 25.09.2012 gün ve 2011/46-2012/46 sayılı kararı ile davanın reddine karar verilmiş; temyiz istemi üzerine, Hukuk Genel Kurulu’nun 09.10.2013 gün ve 2013/4-305;-2013/1412 sayılı ilamı ile; ön inceleme duruşmasının yapılmaması nedeniyle bozma hükmü oluşturularak dosya dairemize iade olunmuştur.
Bozma ilamına uyulmuş ve ön inceleme duruşması yapılmıştır.
Yargılama sırasında yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun’un 19/a maddesi uyarınca, 2802 sayılı Yasa’nın 93/A maddesi hükmü yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak, HMK yürürlükte bulunduğu ve davanın Devlet’e karşı açılması gerektiği göz önünde tutularak yargılama yapılmıştır.
Hakimlerin hukuki sorumluluğu olay ve dava tarihinde yürürlükte bulunan HUMK’nun 573-576.maddelerinde ve yargılama aşamasında yürürlüğe giren HMK’nun 46-49.maddelerinde düzenlenmiş bulunmaktadır. Yasa’da gösterilen sorumluluk nedenleri, örnek niteliğinde olmayıp; sınırlı ve sayılı durumları ifade etmektedir.
Somut olayda, idari yaptırım işlemine itiraz üzerine verilen karar nedeniyle manevi tazminat talebinde bulunulmuştur.
Tazminat istemi, yasa yolları düzenlenmiş bulunan yargısal işlem ve kararlara ilişkindir. Nitekim, itiraz üzerine verilen karara karşı yazılı emir yasa yoluna gidilmiş ve sonrasında davacının itirazı kabul edilmiştir. Hatalı olduğu ileri sürülen yargısal işlemlerde, özel amaç ile davranıldığı yönünde bir delil bulunmamaktadır. Sınırlı ve sayılı hukuki sorumluluk nedenlerinden hiç birisi mevcut değildir. Şu durumda, davanın reddine karar verilmesi gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 49.maddesi uyarınca, davanın esastan reddi halinde disiplin para cezasının takdir edilerek hüküm altına alınması gerekir. Bu konuda, para cezasında yeniden değerleme oranında yapılması gereken arttırım miktarı ile dava konusu olayın gelişim biçimi ve dosyaya yansıyan olgular göz önünde tutulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nun 46.maddesindeki koşullar oluşmadığından davanın REDDİNE,
2-HMK’nun 49.maddesi uyarınca takdiren 650,00-TL disiplin para cezasının davacıdan tahsiline,
3-Maktu 25,20-TL karar ve ilam harcının peşin alınan 222,75.-TL’den düşümü ile kalan 197,55.- TL’nin istek halinde davacıya iadesine,
4-Karar tarihinde yürürlükte bulanan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir edilen 3.000,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,”
Dair oybirliği ile verilen 03.06.2014 gün ve 2013/99-2014/50 sayılı karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davacı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46.maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Dairece, “HMK’nın 46.maddesindeki koşulların oluşmaması nedeniyle davanın esastan reddine” karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İşin esasına geçilmeden önce, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 19.maddesi ile 24.02.1983 gün ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nun 93/A maddesinin yürürlükten kaldırılmasının ve 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı CMK 141.maddesine eklenen 3. ve 4.fıkraların görev bakımından eldeki davaya etkileri tartışılmıştır.
Görev konusu kamu düzenini ilgilendirdiği için öncelikle görev sorunun aşılması gereklidir.
Mülga 1086 sayılı HUMK 573 ve devamı maddelerinde, “hakim ve icra reisi” aleyhine 573.maddede düzenlenen yedi bent ile sınırlı olmak üzere tazminat davası açılabileceği, 25.03.1931 gün ve 19/35 sayılı İBK kararı ile de ceza hakimlerinin hakim kavramı içinde olduğu, cumhuriyet savcılarının ise başlık ve madde metni dikkate alındığında, 1086 s. HUMK 573 ve devamı koruması içine alınmadığı, cumhuriyet savcıları aleyhine genel hükümler çerçevesinde tazminat davası açılabileceği içtihatlar ile kabul edilmekteydi.
09.02.2011 gün ve 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 14.maddesi ile mülga 1086 sayılı HMUK’nın 573.maddesinde değişiklik yapılmış, hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği düzenleme altına alınmış, 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununa 93’üncü maddeden sonra gelmek üzere 93/A maddesi eklenmiş; Cumhuriyet savcıları da Devlet koruması altına alınmış, hakim ve cumhuriyet savcıları aleyhine kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa tazminat davası açılamayacağı düzenlenmişti.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 46.maddesi gereğince hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecektir. Madde gerekçesinde “Hükümde geçen “hâkim” kavramının genel anlamda kullanıldığı, buna yargı yetkisini kullanan tüm hâkimlerin dahil olduğu, ilk derece mahkemesi hâkimleri, bölge adliye mahkemesi hâkimleri, Yargıtay, Danıştay başkan ve üyeleri keza ceza mahkemesi hâkimlerinin de buraya dahil” olduğu ifade edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 47.maddesine göre, aynı Kanun’un 46.maddesine istinaden Devlet aleyhine açılan tazminat davası, ilk derece ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerinin fiil ve kararlarından dolayı, Yargıtay ilgili hukuk dairesinde açılacak ve ilk derece mahkemesi sıfatıyla görülecektir.
Bu arada, 21.02.2014 gün ve 6526 sayılı Terörle Mücadele Kanunu ve Ceza Muhakemesi Kanunu ile 24.02.1983 tarihli ve 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 93/A maddesi yürürlükten kaldırılmıştır. Böylelikle “hukuk hakimleri” dışındaki hakimler ve cumhuriyet savcıları aleyhine açılacak tazminat davalarında görevli mahkemenin neresi olduğu sorunu ortaya çıkmıştır.
5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun “Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat” başlıklı 141.maddesinde suç soruşturması veya kovuşturması sırasında, 141.maddenin 1.fıkrasında düzenlenen haller nedeni ile zarar gördüğünü iddia eden kişilerin maddî ve manevî her türlü zararlarını Devletten isteyebilecekleri, 142.maddesinde ise koruma tedbirleri nedeni ile tazminat isteminin, zarara uğrayanın oturduğu yer ağır ceza mahkemesinde ve eğer o yer ağır ceza mahkemesi tazminat konusu işlemle ilişkili ise ve aynı yerde başka bir ağır ceza dairesi yoksa, en yakın yer ağır ceza mahkemesinde karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 141’inci maddesine;
“(3) Birinci fıkrada yazan hâller dışında, suç soruşturması veya kovuşturması sırasında kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk hâlleri de dâhil olmak üzere hâkimler ve Cumhuriyet savcılarının verdikleri kararlar veya yaptıkları işlemler nedeniyle tazminat davaları ancak Devlet aleyhine açılabilir.
(4) Devlet, ödediği tazminattan dolayı görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanan hâkimler ve Cumhuriyet savcılarına bir yıl içinde rücu eder.”
şeklinde 3. ve 4.fıkralar eklenmiştir.
Ayrıca aynı Kanun ile “ceza hakimleri” ve “cumhuriyet savcıları” hakkında açılmış derdest olan davalar hakkında ise 5320 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmiş; bu Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce suç soruşturması ve kovuşturması sırasında yapılan her türlü işlem veya alınan karar nedeniyle hâkimler ve Cumhuriyet savcıları hakkında hukuk mahkemelerinde açılan ve hâlen derdest olan tazminat davasına ilişkin dosyalar mahkemesince, Yargıtay incelemesinde bulunan dosyalar ise esası incelenmeksizin ilgili dairece yetkili ağır ceza mahkemesine gönderileceği ve bu davaların ağır ceza mahkemelerince, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 141’inci ve devamı maddeleri uyarınca Devlet aleyhine yürütülmek suretiyle karara bağlanacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda davacı, ihbar edilen ceza mahkemesi hakiminin yargısal faaliyeti nedeniyle manevi tazminat istemiştir. Karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 18.06.2014 gün ve 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümleri ceza hakimleri ve cumhuriyet savcıları aleyhine yargısal faaliyet nedeni ile açılan tazminat davalarında görevli mahkeme konusunda yeni düzenlemeler getirmiştir. Görev sorununun kamu düzenini ilgilendirdiği kabulü karşısında mevcut bu düzenlemeler dikkate alınarak eldeki dava hakkında karar verilmek üzere Özel Daire kararının bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Yukarıda gerekçesi açıklandığı üzere; davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın, 6217 sayılı Kanun’un 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelemesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 14.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.