Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/1172 E. 2016/521 K. 20.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/1172
KARAR NO : 2016/521
KARAR TARİHİ : 20.04.2016

MAHKEMESİ : Yargıtay 15. Hukuk Dairesi (İlk Derece)

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 15. Hukuk Dairesince;
“Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; … Konut Yapı Kooperatifi tarafından murisleri … aleyhine Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1997/103 Esas sayılı dosyasıyla 24.01.1997 tarihinde dava açıldığını, mahkemenin ihtiyati tedbir kararı vererek murisin tasarruf yetkisini kısıtladığını, davalı murislerinin davanın reddini istediğini ve bu konuda savunma yaptığını, mahkemenin yapılan yargılama sonunda asıl davanın reddine, tedbirin hükmün kesinleşmesine kadar devamına ve birleşen davanın kabulüne karar verdiğini, verilen kararın taraf vekillerince temyiz edildiğini ve Yargıtay 15 Hukuk Dairesi’nin 21.07.2005 tarih 2005/3686 Esas, 2005/4432 Karar sayılı kararı ile bozulduğunu, mahkemece 2006/154 Esas sayılı dosya üzerinden bozmaya uyularak yargılamaya devam edildiğini ve bozma doğrultusunda işlem yapılarak 13.07.2007 tarih 2006/254 Esas, 2007/196 sayılı karar ile asıl davanın reddine, birleşen davaların kabulüne karar verildiğini ve bu kararın temyizi üzerine Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 20.02.2008 tarih 2007/6183 Esas, 2008/1298 Karar sayılı kararı ile yeniden bozulduğunu, 2008/607 Esas sayısına kaydedilerek yargılamaya devam olunduğunu ve yine 11.05.2009 tarih 2008/607 Esas, 2009/235 Karar ile asıl davanın reddine, birleşen davaların kabulüne karar verildiğini ve kararın yeniden temyiz edildiğini, bu kez kararın Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 03.03.2010 tarih 2009/7206 Esas, 2010/1189 Karar sayılı kararı ile düzeltilerek onandığını, davacı vekilinin karar düzeltme talebinin de Yargıtay 15. Hukuk Dairesi’nin 31.03.2011 tarih 2010/7569 Esas, 2011/2012 Karar sayılı kararı ile reddedildiğini, davanın 14 yıl 2 ay sürdüğünü, mahkemenin Yargıtay kararlarını uygulamada isteksiz, dikkatsiz davrandığını ve davacıya inanılmaz zarar verildiğini, murislerinin yargılamanın uzunluğu ve yargılamanın yarattığı diğer sorunlara bağlı stres nedeniyle kanser olduğunu ve yargılama bitmeden 06.09.2010 tarihinde öldüğünü, davacılardan Kamile Çam’m eşiyle birlikte tüm süreci takip ettiğini ve bu nedenle kanser olduğunu, asıl davanın basit olmasına rağmen 7 yıla yakın sürede çözülemediğini, Yargıtay’ın basit konulardaki bozma gerekçelerinin yeterince iyi anlaşılmadığını ve yanlış uygulanması nedeniyle 2. kez bozulduğunu, mahkemenin bilirkişileri yanlış seçtiğini ve gerekli soruları bilirkişilere yönlendirmediğini, raporların iyi değerlendirilmediğini ve ayrıca bu dava ile ilgili olmamasına rağmen Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1997/125 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapıldığını, konulan ihtiyati tedbirin yasaya uygun olmadığını ve müvekkillerinin murisini zor durumda bıraktığını, tedbirin 14 yıl 2 ay boyunca kaldırılmadığını ve sözleşmeye göre almaya hakkı oldukları 44 işyerinden 14 yılı aşkın süre kira geliri elde edemediklerini, dava sonuçlandığında inşaatın değerinden çok yüksek miktarda 987.858,39 TL ödemek zorunda kaldıklarını, mahkemenin uygulamalarının HMK’nm 46. maddesine açıkça aykırı olduğunu, davacı müvekkillerinin zararlarının milyonlarca lira olduğunu, adil olmayan yargılama nedeniyle AİHS’nin 6. maddesince aykırılık oluştuğunu, uzun süren yargılama nedeniyle davacıların yargılama giderlerine katlanmak zorunda kaldıklarını, mahkemenin yargılamadaki eksik, yanlış ve gecikmelerinin davacıyı manevi olarak mağdur ettiğini, bu mağduriyetin davacının ve eşinin kanser olmasına sebebiyet verdiğini ve davacıların adalete olan inancını kaybetmelerine yol açtığını ve manevi açıdan da mağdur ettiğini ve bu nedenlerle 1.000,00 TL manevi ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 2.000,00 TL maddi tazminatın kararın kesinleştiği tarih olan 31.03.2011 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı hazine vekili cevabında; davacılarca hakim … aleyhine davanın sürüncemede bırakılması, uyuşmazlıkta yeterli inceleme yapılmaması nedeniyle zarara uğranıldığı iddiasıyla davanın açıldığını, 2802 Sayılı Kanun’un 93/A maddesine göre bu tür davaların ancak davaya konu hükmün kesinleştiği tarihten itibaren 1 yıl içinde açılabileceğini, davacının süresi içinde dava açmadığının tesbiti halinde davanın reddi gerektiğini, süresinde davanın açılmadığını, davanın zamanaşımından reddini talep ettiklerini, ayrıca davanın sürüncemede bırakılması nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın dayanağının bulunmadığını, iddia edilen zarar nedeniyle Bakanlığın sorumluluğunun da sözkonusu olmadığını, bu nedenle şartları ve konusu olmayan davanın reddini talep ettiklerini, HMK’nm 46. maddesinde de genel bir düzenleme yapıldığını, yasada gösterilen sorumluluk nedenlerinin örnek niteliğinde olmayıp, sınırlı ve sayılı durumları ifade ettiğini, eldeki davanın açılmasına neden olarak gösterilen maddenin davacının dayandığı bentler kapsamında karara bakıldığında konunun tamamen delillerin değerlendirilerek soyut kanun hükümlerinin somut olaya tatbik edilmesi sonucunda hak ve nesafet kuralları gözetilerek vicdani kanaatleri doğrultusunda vardıkları hükümlerden ibaret olduğunu, bu nedenledir ki HMK’nın 46. maddesinde belirtilen koşullar oluşmadığından davanın reddedilmesi gerektiğini, ayrıca HMK’nın 48. maddesine göre dayanılan sorumluluk nedenlerinin ve delillerin açıkça belirtilmesi gerektiği halde sorumluluğu ispata yarayacak yeterli delil sunulmadığını, bu nedenle dava dilekçesinin reddine karar verilmesini talep ettiklerini belirterek davanın reddine ve HMK’nın 49. maddesi uyarınca davacının disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
6100 Sayılı HMK’nın 48/2 maddesi gereğince davanın yargılamasında görev alan Hakimler …, … ve …’ya dava ihbar edilmiş, hakim …’nın ölü olduğu anlaşılmakla mirasçıları…, Gülter Soğancı ve Özlem Soğancı’ya dava ihbar edilmiştir.
Davanın ihbar edildiği hakim Hatice Önal 15.06.2012 tarihli dilekçesinde özetle; davanın süresi içerisinde açılmadığını, davacıların talebinin çelişkili ve gerçekleri yansıtmadığını, iddiaları kabul etmediğini, davanın basit bir dava olmadığını, davanın açılış tarihinden itibaren geçen süre içerisinde davayı uzatmaya matuf hareketinin olmadığını, dava ile ilgili görevli hakimin … olduğunu, özetle haksız ve yersiz davanın reddini talep etmiştir.
Davanın ihbar edildiği Hakim … 26.11.2012 tarihli dilekçesinde özetle; davaya konu edilen mahkeme dosyasının Yargıtayca bozulduğunu ve bozma üzerine gün verilerek esasa kaydedildiğini, dosyanın uhdesinde 6 ay kaldığını ve 6 ay süre içerisinde karar verdiğini, şahsının hukuki sorumluluğunu gerektirecek bir sorumluluğunun olmadığını beyan etmiştir.
Davanın ihbar edildiği Hakim … mirasçılarından… ve Gülter Soğancı 28.06.2013 tarihli dilekçelerinde özetle; dava konusu edilen dosyada görevli babaları hakim …’nın vefat ettiğini, açılan davanın haksız olduğunu, babalarına yönelik herhangi bir somut iddia bulunmadığını, dayanaktan yoksun gerçek dışı ve asılsız iddialarla açılmış davanın reddi gerektiğini ve ayrıca murisleri babaları meslek hayatı boyunca hukuka uygun görevlerini tam olarak yaptığını savunmuşlardır.
Davanın ihbar edildiği Hakim … mirasçılarından Özlem Soğancı 09.07.2013 tarihli dilekçesinde özetle; dava konusu edilen dosyada görevli babası hakim …’nm vefat ettiğini, açılan davanın haksız olduğunu, babasına yönelik herhangi bir somut iddia bulunmadığını, dayanaktan yoksun gerçek dışı ve asılsız iddialarla açılmış davanın reddi gerektiğini ve ayrıca murisleri babalarının meslek hayatı boyunca hukuka uygun görevlerini tam olarak yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davaya dayanak yapılan Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1997/103 Esas sayılı dava dosyası ile bu dosyada birleştirilen Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2001/1130 Esas sayılı dava dosyası celp edilip incelenmiş, yine aynı şekilde Bursa 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2002/402 Esas sayılı, Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/232 sayılı ve Bursa 2. Ticaret Mahkemesi’nin 2006/273 Esas sayılı dava dosyaları celp edilip dosya içerisine alınmıştır.
Davacı Hazine vekili ile ihbar olunan hakimlerin davanın süresinde açılmadığı yönündeki itirazları kararın kesinleşme tarihi itibariyle yerinde görülmediğinden bu savunmalara hukuki değer atfedilmemiştir.
Dava, 6100 Sayılı HMK’nın 46/1 maddesine göre Hakimin Hukuki Sorumluluğuna dayalı tazminat davasıdır.
Öncelikle davacılardan … verilen kesin süreye rağmen HMK’nın 74. maddesi gereğince özel yetki içerir vekâletname sunmadığından bu davacı yönünden davanın HMK’nın 77. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Dava dilekçesinde 6100 Sayılı HMK’nın 46/1 maddesinin c bendine dayanılmıştır. 6100 Sayılı HMK’nın 46/1 maddesinin c bendinde “farklı bir anlam yüklenmeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması” düzenlemesi yer almakta olup, buna göre hakimlerin yargılama faaliyetinden dolayı devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için hakimin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm vermiş olması gerekmektedir.
Davacıların tazminata konu ettiği Bursa 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1997/103 Esas sayılı dava dosyası 24.01.1997 tarihinde açılmış olup, bu dosya ile sonradan açılan iki ayrı dava dosyası daha birleştirilmiş ve mahkemece yapılan yargılama sonucunda tapu iptâl ve tescil davasının reddine karar verilmiş, verilen kararın temyizi üzerine Dairemizin 21.07.2005 tarih, 2005/3686 Esas, 2005/4432 Karar sayılı kararı ile karar bozulmuş, bozma üzerine dava dosyası mahkemenin 2006/154 Esas sayısına kaydedilmiş, yargılamaya devam edilirken Bursa 5. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/232 Esas sayılı dosyası da bu dosya ile birleştirilmiştir. Mahkemece Dairemizin bozma ilâmı doğrultusunda keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmış, tarafların rapora itirazı üzerine yeniden keşif yapılarak bilirkişi raporu alınmış, bu rapora göre mahkemece 13.07.2007 tarih, 2006/154 Esas, 2007/196 Karar sayılı karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine de Dairemizin 29.02.2008 tarih, 2007/6183 Esas, 2008/1298 Karar sayılı kararı ile karar bozulmuş, bozma üzerine karar düzeltme talebinde bulunulmuş ve bu talebinde reddine karar verilmiştir. Mahkemenin 2008/607 Esas sayısına kaydedilen dava dosyası ile ilgili yeniden yargılama yapılmış ve mahkemenin 11.05.2009 tarih, 2008/607 Esas, 2009/235 Karar sayılı ilâmı ile tapu iptâl ve tescil davasının reddi yönünde yeniden hüküm oluşturulmuştur. Kararın temyiz üzerine Dairemizin 03.03.2010 tarih, 2009/7206 Esas, 2010/1189 Karar sayılı ilâmı ile hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebinde bulunması üzerine karar düzeltme talebi Dairemizin 31.03.2011 tarih, 2010/7569 Esas, 2011/2012 Karar sayılı ilâmı ile reddedilerek 05.05.2011 tarihinde taraflara tebliğ edilmek suretiyle kesinleşmiştir.
Davacılar yargılamanın 14 yıl 2 ay sürdüğünü, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle zarar gördüklerini iddia etmiş iseler de; dava dosyasının asıl ve birleşen dosyalardan oluşması, kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesine dayalı olması, davanın açılmasından sonra iki kez Dairemizce bozma kararı verilmesi, iki kez karar düzeltme incelemesi yapılması ve bir kez düzeltilerek onama kararı verilmesi nazara alındığında beş kez kanun yolu incelemesine gönderildiği ve bu kanun yollarından bir kısmına da davacılar tarafından müracaat edilmiş olduğu, değerlendirildiğinde, yargılamanın uzun sürmesinde kusurun mahkeme hakimlerinde olduğunu söylemek mümkün değildir. Yargılama sırasında görevli olan hakimlerin farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin kanun hükmüne aykırı bir karar veya hüküm vermiş olması söz konusu olmayıp, yargılamanın uzun sürmesi davanın mahiyeti ile birden fazla kanun yoluna gidilmesinden kaynaklanmış olup, hakimlerin sorumluluğu nedeniyle devletin tazminata mahkum edilmesi mümkün görülmemiş, bir başka deyişle HMK’nın 46/1 maddesinin c bendinde belirtilen sebebin oluşmadığı anlaşılmakla koşulları oluşmayan … dışında kalan diğer davacıların tazminat talebinin esastan reddi gerekmiş aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM
Davacılardan … tarafından kesin süreye rağmen HMK’nın 74. maddesi uyarınca özel yetkili vekâletname dosyaya sunulmadığından HMK 77 maddesi gereğince bu davacı hakkında DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
Diğer davacılar yönünden davanın esastan reddine,
Alınması gerekli 25,20 TL harçtan davacılar tarafından peşin yatırılan 44,55 TL harcın mahsubu ile 19,35 TL fazla harcın istek halinde davacılara iadesine,
HMK’nın 49. maddesi uyarınca davacılardan … ve …’ın 500,00 TL disiplin para cezası ile cezalandırılmasına,
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 3.000,00 TL vekâlet ücretinin davacılar … ve Kamil İpek Çam’dan alınıp, davalı Hâzineye verilmesine,
Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
Gider avansından artan kısmın HMK’nın 333. maddesi gereğince yatırana iadesine,”
Dair oybirliği ile verilen 04.02.2014 gün ve 2014/1-1 sayılı kararın davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Davacı tarafın temyiz isteminin süresinde olduğunun anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, davanın 14 yıl 2 ay sürdüğünü, mahkemenin Yargıtay kararlarını uygulamada isteksiz, dikkatsiz davrandığını ve davacıya inanılmaz zarar verildiğini, murislerinin yargılamanın uzunluğu ve yargılamanın yarattığı diğer sorunlara bağlı stres nedeniyle kanser olduğunu ve yargılama bitmeden 06.09.2010 tarihinde öldüğünü, davacılardan Kamile Çam’ın eşiyle birlikte tüm süreci takip ettiğini ve bu nedenle kanser olduğunu, asıl davanın basit olmasına rağmen 7 yıla yakın sürede çözülemediğini, Yargıtay’ın basit konulardaki bozma gerekçelerinin yeterince iyi anlaşılmadığını ve yanlış uygulanması nedeniyle 2. kez bozulduğunu, mahkemenin bilirkişileri yanlış seçtiğini ve gerekli soruları bilirkişilere yönlendirmediğini, raporların iyi değerlendirilmediğini ve ayrıca bu dava ile ilgili olmamasına rağmen Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 1997/125 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapıldığını, konulan ihtiyati tedbirin yasaya uygun olmadığını ve müvekkillerinin murisini zor durumda bıraktığını, tedbirin 14 yıl 2 ay boyunca kaldırılmadığını ve sözleşmeye göre almaya hakkı oldukları 44 işyerinden 14 yılı aşkın süre kira geliri elde edemediklerini, dava sonuçlandığında inşaatın değerinden çok yüksek miktarda 987.858,39 TL ödemek zorunda kaldıklarını, mahkemenin uygulamalarının HMK’nın 46. maddesine açıkça aykırı olduğunu, iddia ederek tazminat istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bilgi ve belgelere, daire kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun olduğu tespit edilen Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın onanması gerekir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği kararın yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilamı harcı peşin alındığından başka harç alınmasına mahal olmadığına, 20.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.