Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2014/1144 E. 2016/545 K. 27.04.2016 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2014/1144
KARAR NO : 2016/545
KARAR TARİHİ : 27.04.2016

MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki “icra takibinin ve haciz ihbarnamelerinin iptali ile hacizlerin kaldırılması” isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 1. İcra (Hukuk) Mahkemesince şikayetin reddine dair verilen 23.10.2013 gün ve 2013/766 E., 2013/879 K. sayılı kararın incelenmesi şikayetçi- borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 19.12.2013 gün ve 2013/33719 E., 2013/40801 K. sayılı ilamı ile;
(…Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Takip tarihi itibariyle yürürlükte olan 6098 Sayılı T.B.K.’nun 622-623. maddeleri gereğince adi ortaklıkta her ortak şirketin karına iştirak hakkına sahip olduğundan, ortağın kişisel alacaklıları, borçlu ortağın şirketteki kar payını İİK.nun 89. maddesine göre haczettirebilir. Ayrıca aynı Kanunun 638. maddesine göre, adi ortaklığın tasfiye edilmesi halinde borçluya isabet edecek tasfiye payının da haczi mümkün bulunmaktadır. Bir diğer anlatımla, bir ortağın şahsi alacaklıları haklarını, ancak o şerikin tasfiyedeki payı üzerinde kullanabilirler, ne var ki şirket sözleşmesinde bu kuralın aksi de kararlaştırılabilir.
Açıklanan bu hükümlere aykırı olarak adi ortaklığın malları üzerine haciz konulması halinde bu husus, ortaklardan her biri tarafından şikayet konusu yapılabilir.
Somut olayda, her ne kadar alacaklı tarafından cari hesap bakiyesine dayalı olarak genel haciz yoluyla yapılan ilamsız takibin,… – … Alm. İnş. San. Dış Tic. Ltd. Şti. Adi Ortaklığı ile bu ortaklığı oluşturan her iki şirket tüzel kişiliği aleyhine ayrı ayrı başlatıldığı ve adi ortaklık adına ödeme emrine ilişkin tebligatın, ortaklardan biri olan…’ye gönderildiği görülmekte ise de; adi ortaklığın kendisini oluşturan şirketlerden ayrı bir tüzelkişiliğinin bulunmaması ve yukarıda açıklanan yasa hükümleri uyarınca adi ortaklığın 3. şahıslardaki alacak ve hakları üzerine haciz konulmasının mümkün bulunmaması nedeniyle mahkemece, şikayetin kısmen kabulü ile adi ortaklığın alacaklı olduğu 3. şahıslara gönderilen 89/1 haciz ihbarnamelerinin iptaline ve konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddine karar verilmesi isabetsizdir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
İstem, adi ortaklık aleyhine yapılan icra takibi ve üçüncü şahıslara gönderilen haciz ihbarnamelerinin iptali ile konulan hacizlerin şikâyet yolu ile kaldırılması istemine ilişkindir
Şikayetçi- borçlu vekili, Küçükçekmece 2.İcra Müdürlüğünün 2013/6706 sayılı takip dosyasında …Turizm Taşımacılık ve İnşaat Sanayi Ticaret Ltd. Şti. ve … Alm. İnş. San. Dış. Tic. Ltd. Şti. adi ortaklığının taraf olarak gösterildiğini, oysa adi ortaklığın tüzel kişiliğinin bulunmadığını, dolayısıyla aktif ve pasif takip ehliyetine de sahip olmadığını, takibin bütün ortaklara karşı yöneltilmesi gerektiğini, kamu düzeni ile ilgili olan taraf ehliyetinin re’sen dikkate alınması gerektiğini, şikayete konu icra takibinde adi ortaklık taraf olarak gösterildiğinden, çıkarılan ödeme emrinin ve sonrasında yapılan işlemlerin geçersiz olduğunu belirterek ödeme emri ve takibin iptaline, takip sırasında 3. kişilere gönderilen haciz ihbarnamelerinin de iptal edilerek konulan hacizlerin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkemece, takip dosyasında adi ortaklık aleyhine ilamsız icra takibi yapıldığı, adi ortaklığın ortaklarının adlarının takipte gösterildiği gibi borçlu şirketlere çıkarılan tebligatların ortaklığın üyelerine de yapılmış sayıldığı, borçlu şirketler tarafından kendi adlarına itiraz edildiği ancak adi ortaklık adına borca itiraz edilmediği, takibin adi ortaklığın ortakları yönünden kesinleştiği, ayrıca ilamsız takipte itirazın icra müdürlüğüne yapılması gerektiği, icra mahkemesine yapılan itirazın sonuç doğurmayacağı gerekçesi ile şikâyetin reddine karar verilmiştir.
Şikâyetçi- borçlu vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine hüküm Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle kısmen bozulmuştur.
Mahkemece, ilk hükümdeki gerekçeler yanında benzer mahiyette bulunan Mahkemenin 2013/765 E.; 2013/878 K. sayılı dava dosyasında aynı gerekçeyle istemin reddine karar verildiği, anılan kararın Özel Dairenin 12.12.2013 gün ve 2013/32984 E., 2013/39864 K. sayılı ilamı ile onandığı, karar düzeltme talebinin de reddedilerek kesinleştiği, bu durumda uygulama birliğinin sağlanması gerektiği gerekçesiyle ilk hükümde direnilmiştir.
Direnme kararını şikâyetçi borçlu vekili temyize getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce, direnme olarak adlandırılan kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı; dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulunca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir (6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi 1086 sayılı HUMK. m.429). Eş söyleyişle; mahkemenin ilk kararının gerekçesinde dayandığı maddi olgunun dışında yeni bir delile, yeni bir maddi olguya dayanması ve gerekçesini de bu yeni maddi olgu yönünde değiştirerek karar vermiş olması halinde, usulünce verilmiş bir direnme kararının varlığından söz edilemez.
Somut olayda ise, yerel mahkemece ilk kararda direnildiği belirtilmiş ise de; bozmaya konu önceki kararın gerekçesi yanında, Özel Daire bozma ilamından sonra dosyaya sunulan eldeki dosyanın davacısı tarafından aynı istemle açılan bir başka dosyaya ilişkin ilam (Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 12.12.2013 gün ve 2013/32984 E., 2013/39864 K. sayılı onanma kararı ve anılan kararın düzeltilmesine ilişkin istemin reddine dair 17.03.2014 gün ve 2014/5858 E.,2014/7466 K. sayılı ilamı) değerlendirilerek ve söz konusu ilam hükme gerekçe yapılarak direnme olarak adlandırılan karar verilmiştir.
Bu durumda, mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu kararın usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı; Özel Dairenin ilk kararda tartışılıp, değerlendirilmeyen yeni delile dayalı yeni bir hüküm niteliğinde olduğu açıktır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, yerel mahkemenin direnme kararında aynı mahiyetteki bir başka dava dosyasında Özel Dairece verilen onama kararına dayanmış olmasının yeni bir olgu ya da gerekçe olarak değerlendirilemeyeceği, bu durumun ilk hükümdeki gerekçenin güçlendirilmesi niteliğinde olduğu, dolayısıyla yeni bir olgu ya da gerekçeye dayanılmadığından uyuşmazlığın Hukuk Genel Kurulunca incelenmesi gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda belirtilen gerekçelerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
Hal böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyizen incelenmesi görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye aittir.
Bu nedenle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
S O N U Ç : Yukarıda gösterilen nedenlerle şikayetçi borçlu vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 27.04.2016 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.

.