Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2013/688 E. 2013/1356 K. 18.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/688
KARAR NO : 2013/1356
KARAR TARİHİ : 18.09.2013

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan incelemesi sonucunda ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesince;
“Dava, hâkimlerin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak manevi tazminat istemine ilişkindir.
Dairemizin 03.05.2011 gün ve 2010/94-2011/35 sayılı kararı ile istemin CMK’nın 141-144. maddeleri kapsamında bulunduğu ve ağır ceza mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş; temyiz istemi üzerine, Hukuk Genel Kurulu’nun 16.12.2011 gün ve 2011/4-678; 816 sayılı kararı ile bozma hükmü oluşturularak dosya dairemize iade olunmuştur.
Bozma ilamına uyulmuştur.
Davacı vekili tarafından sunulan, 07.03.2011 havale tarihli dilekçe ile 6110 Sayılı Yasa’nın 12, 14 ve geçici 2. Maddelerinin, Anayasa’nın 2,3,5,9,10,11,13,14, 17,19,20,25,26,28,29,36 ve 40. Maddeleri hükümlerine aykırı olduğu ileri sürülmüş ve Anayasa’nın 152. Maddesi uyarınca, iptal yoluna başvurulması istemindi bulunulmuştur.
HMK’nın 163 ile 164. maddeleri kapsamında ve ön sorun olarak kabul edilen istem yönünden yapılan değerlendirme sonucunda, iptal yoluna başvurulmamıştır.
“Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair” 6110 sayılı Yasa 14.02.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe girmiştir. 6110 sayılı Yasa’nın 12. maddesi ile 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanunu’na 93/A maddesi eklenmiştir. Maddedeki düzenlemeye göre:
Hâkim ve savcıların bir soruşturma, kovuşturma veya davayla ilgili olarak yaptıkları işlem, yürüttükleri faaliyet veya verdikleri her türlü kararlar nedeniyle:
a)Ancak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir.
b)Kişisel kusur, haksız fiil veya diğer sorumluluk sebeplerine dayanılarak da olsa hâkim veya savcı aleyhine tazminat davası açılamaz.
Devlet aleyhine açılacak tazminat davası ancak dava konusu işlem, faaliyet veya kararın dayanağı olan;
a)Soruşturma sonucunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya kamu davası açılmış ise kovuşturma sonucunda verilen hükmün,
b)Dava sonunda verilen hükmün, kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın veya hükmün kesinleşmesinden önce, hâkim veya savcının söz konusu işlem, faaliyet veya kararıyla ilgili olarak görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle görevini kötüye kullanmaktan mahkûmiyeti halinde ise tazminat davası bu hükmün kesinleşmesinden itibaren bir yıl içinde açılabilir.
Yine yargılama aşamasında yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 46. maddesinde; hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı Devlet aleyhine tazminat davası açılabileceği biçiminde düzenleme yapılmıştır.
Dava konusu, ceza soruşturması sırasında yapılan işlemlere ilişkindir. Açılan ceza davası ise, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/209 Esas sayılı dosyasında derdest bulunmaktadır. 6110 Sayılı Yasa ile değişik 2802 Sayılı Yasa’nın 93/A maddesi uyarınca; ancak, asıl dava sonucunda verilen hükmün kesinleşmesinden sonra tazminat davası açılabilir. Şu durumda, davacının istemi dinlenilebilir bulunmamakta olup; dava dilekçesinin reddine karar verilmelidir.
Diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-Dava ön şartı yokluğu nedeniyle dava dilekçesinin reddine,
2-Davanın reddi nedeniyle alınması gereken 24,30.-TL maktu karar ve ilam harcının peşin alınan 17,15.-TL’den düşümü ile kalan 7,15.-TL’nin davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi uyarınca davalı yararına takdir olunan 2.640,00-TL maktu avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan giderlerinin üzerinde bırakılmasına,”, ”
Dair oybirliği ile verilen 29.01.2013 gün ve 2012/81-2013/10 sayılı kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kâğıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenecek ilk derece mahkemesi sıfatıyla verilen kararının süresinde temyiz edildiği anlaşılıp, davanın niteliği gereği duruşma isteğinin reddine karar verilerek dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava 6100 sayılı HMK 46. maddesine dayanarak devlet aleyhine açılan tazminat davası olup Dairece (ilk derece mahkemesi sıfatıyla) yukarıda başlık bölümüne alınan gerekçelerle dava dilekçesinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemelerin kararlarının gerekçeli olması bir Anayasal zorunluluktur(AY. m. 141). Öte yandan Mahkemelerin kararlarını somut, açık bir şekilde gerekçelendirmeleri gereği hukuki dinlenilme hakkı kapsamında taraflar için tanınmış bir haktır (HMK 27/2.c). Kararlarda tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir (HMK 297/1-c). Bu ilkeler adil yargılama hakkının da bir gereğidir. Yargıtay’ın hukuka uygunluk incelemesi yapabilmesi için oluşturulacak gerekçenin denetime elverişli olması gerekir.Eldeki olayda, ilk derece mahkemesi sıfatıyla karar veren Daire, hükmün gerekçe kısmında; “diğer yandan, bu durum dava açıldıktan sonra yapılan Yasa değişikliğinden kaynaklanmış olup; dava açmasında, davacı kusurlu sayılamaz. Şu halde, kesin hüküm oluşturmaması bakımından dava dilekçesinin reddine karar verilmeli; aynı gerekçelerle, yargılama harç ve giderleri ile davacı sorumlu tutulmamalıdır” ifadelerine yer verdiği halde, kararın hüküm kısmında; davacı aleyhine vekalet ücreti, yargılama gideri ve harca hükmedilmek, davacı masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına karar verilmek suretiyle gerekçe ile hüküm arasında çelişki meydana getirilmiştir. Açıklanan bu nedenlerle usule aykırı olarak verilen kararın bozulması gerekmiştir.
S O N U Ç: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30 maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı H.U.M.K. nun 429. maddesi gereğince usulden BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, aynı Kanun’un 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.09.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.