Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2013/67 E. 2013/1011 K. 03.07.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/67
KARAR NO : 2013/1011
KARAR TARİHİ : 03.07.2013

MAHKEMESİ : Bakırköy 5. İş Mahkemesi
TARİHİ : 19/10/2011
NUMARASI : 2011/444-2011/642
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy 5. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 12.11.2008 gün ve 2007/570 E. 2008/402 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 13.04.2011 gün ve 2009/10881 E. 2011/11161 K. sayılı ilamı ile;
“…Davacı, iş sözleşmesinin haklı sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatı isteğinde bulunmuştur.
Davalı,davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasında akdin feshinin haklı olup, olmadığı uyuşmazlık konusudur.
Davacı, akdin işveren tarafından feshedildiğini ileri sürmüş, davalı ise farklı tarihlerde düzenlenen tutanaklara göre davacının görevi başında iken uyuduğu, görevine gelmediği, ilkokul diplomasının aslının bulunmadığı sebepleriyle iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini savunmuştur.
Davacı, güvenlik görevlisi olup, çalıştığı işyerinin güvenliğinden sorumlu bir kişidir.
Davacı dosya içerisindeki 25.01.2007 tarihli imzalı beyanında görevi başında iken uyuduğunu imzası ile ikrar etmiştir.
Güvenlik görevlisi olan kişinin bu davranışı davalıya haklı fesih yetkisi verir.
Davacının iş sözleşmesinin doğruluk ve bağlılık kurallarına uymayan davranışı sebebiyle davalı tarafından feshi haklı sebebe dayandığından ihbar ve kıdem tazminatı taleblerinin reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulüne karar verilmesi hatalı olup,bozmayı gerektirmiştir…”
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, ihbar ve kıdem tazminatı ile yol parasından oluşan işçilik alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı yanında 01.12.2004-29.01.2007 tarihleri arasında çalıştığını, köpek eğitmeni olduğu ve gece bekçiliği de yaptığını, iş akdine son verildiğini, kıdem, ihbar ve yol parasının ödenmemesi üzerine yaptığı şikayet üzerine Çalışma Bakanlığının soruşturması ve müfettiş raporuna rağmen, alacaklarının işverence ödenmemesi nedeniyle bu davanın açıldığını belirterek, yol parası ile ihbar ve kıdem tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iş akdinin; savunması alınarak, eylemlerinin 25/II hükmüne aykırı olması nedeniyle feshedildiğini, buna ilişkin olarak usulünce tutanaklar düzenlendiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık, iş akdinin işverence feshinin haklı nedene dayalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 4857 sayılı Kanun’un “İşverenin haklı nedenle derhal fesih hakkı” başlıklı 25. maddesi:
“Süresi belirli olsun veya olmasın işveren, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce veya bildirim süresini beklemeksizin feshedebilir:

II- Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzerleri:
a) İş sözleşmesi yapıldığı sırada bu sözleşmenin esaslı noktalarından biri için gerekli vasıflar veya şartlar kendisinde bulunmadığı halde bunların kendisinde bulunduğunu ileri sürerek, yahut gerçeğe uygun olmayan bilgiler veya sözler söyleyerek işçinin işvereni yanıltması.
b) İşçinin, işveren yahut bunların aile üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak sözler sarfetmesi veya davranışlarda bulunması, yahut işveren hakkında şeref ve haysiyet kırıcı asılsız ihbar ve isnadlarda bulunması.
c) İşçinin işverenin başka bir işçisine cinsel tacizde bulunması.
d) İşçinin işverene yahut onun ailesi üyelerinden birine yahut işverenin başka işçisine sataşması, işyerine sarhoş yahut uyuşturucu madde almış olarak gelmesi ya da işyerinde bu maddeleri kullanması.
e) İşçinin, işverenin güvenini kötüye kullanmak, hırsızlık yapmak, işverenin meslek sırlarını ortaya atmak gibi doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlarda bulunması.
f) İşçinin, işyerinde, yedi günden fazla hapisle cezalandırılan ve cezası ertelenmeyen bir suç işlemesi.
g) İşçinin işverenden izin almaksızın veya haklı bir sebebe dayanmaksızın ardı ardına iki işgünü veya bir ay içinde iki defa herhangi bir tatil gününden sonraki iş günü, yahut bir ayda üç işgünü işine devam etmemesi.
h) İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi.
ı) İşçinin kendi isteği veya savsaması yüzünden işin güvenliğini tehlikeye düşürmesi, işyerinin malı olan veya malı olmayıp da eli altında bulunan makineleri, tesisatı veya başka eşya ve maddeleri otuz günlük ücretinin tutarıyla ödeyemeyecek derecede hasara ve kayba uğratması.

İşçi feshin yukarıdaki bentlerde öngörülen sebeplere uygun olmadığı iddiası ile 18, 20 ve 21 inci madde hükümleri çerçevesinde yargı yoluna başvurabilir.”
şeklinde düzenlenmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 25. maddesinin (II) numaralı bendinde, ahlâk ve iyi niyet kurallarına uymayan haller sıralanmış ve belirtilen durumlar ile benzerlerinin varlığı halinde, işverenin iş sözleşmesini haklı fesih imkânının olduğu açıklanmıştır. Görüldüğü üzere, Kanundaki haller sınırlı sayıda olmayıp, genel olarak işçinin sadakat borcuna aykırılık oluşturan söz ve davranışları, işverene fesih imkânı tanımaktadır.
İşçinin özen borcu, iş görme borcu içinde yer alan ve onu tamamlayan bir yükümlülüktür. Özen derecesinin belirlenmesinde, herşeyden önce iş akdi esas alınır. İş akdinde bu konuda açık veya örtülü herhangi bir hüküm yer almıyorsa, bu takdirde işçinin dahil olduğu meslek dalında veya faaliyet alanında bir işin görülmesi için geçerli olan kurallara uygun olarak iş görme borcunu yerine getirmesi gerekecektir. Diğer deyimle işçi, her somut olayın özelliğine göre yaptığı işin niteliğine uygun bir özen göstermelidir. Ayrıca özenin derecesinin saptanmasında sözkonusu işle ilgili mesleki gelenekler veya işyerindeki uygulamalar da dikkate alınır (Süzek Sarper, İş Hukuku, 2005 2. Bası, s.271).
Somut uyuşmazlığın incelenmesinde; davacının güvenlik görevlisi olarak çalıştığı, iş akdinin niteliği gereği işyerinin güvenliğinden sorumlu kişi olduğu, dosya içerisindeki 25.01.2007 tarihli imzası inkar edilmeyen beyanında görevi başında iken uyuduğunu ikrar ettiği anlaşılmaktadır.
Güvenlik görevlisi olan kişinin asli görevi, bulunduğu işyerini içeriden ve dışarıdan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı korumak olup, uyuyan kişinin bu korumayı yapması mümkün olmadığından, güvenlik görevlisinin görevinin başında iken uyuması, işverene haklı fesih yetkisi verir.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, günlük çalışma saatinin 14 saatin üzerinde olduğunun belirtilmesi nedeniyle, bu tür bir çalışmaya dayanılmasının mümkün olmadığı, ayrıca tutanak tanıklarının da dinlenmediği belirtilerek kararın onanması yönünde görüş bildirilmiş ise de, çoğunluk tarafından; davacının ağır şartlar altında çalışmanın kendisine verdiği iş akdini haklı nedenle fesih veya ilgili Bakanlık ve Kurumlara şikayet hakkını vermesine rağmen bu haklarını kullanmayıp, görev sırasında uyuduğunu ikrar etmesi karşısında, tutanak tanıklarının dinlenmesine yer olmadığı hususları da gözetilerek, azınlık görüşü benimsenmemiştir.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında, davacının iş sözleşmesinin doğruluk ve bağlılık kurallarına uymayan davranışı sebebiyle davalı tarafından feshi haklı sebebe dayandığından, ihbar ve kıdem tazminatı taleplerinin reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi isabetsizdir.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcın yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8/3. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.07.2013 gününde oyçokluğu ile karar verildi.