Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2013/243 E. 2013/1018 K. 03.07.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/243
KARAR NO : 2013/1018
KARAR TARİHİ : 03.07.2013

MAHKEMESİ : Adana 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 27/12/2012
NUMARASI : 2012/47-2012/999
Taraflar arasındaki “işçilik alacağı tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Adana 4. İş Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 20.12.2010 gün ve 2009/946 E. 2010/908 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 04.10.2011 gün ve 2011/40403 E. 2011/34630 K. sayılı ilamı ile;
(…A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı işçi, davalıya ait işyerinde çalışma sonucu hak kazanılan yıllık izin ücreti, tatil ücretleri ile eşit davranma borcuna aykırılık tazminatı ve ilave tediye ücreti ödetilmesi istekleriyle bu davayı açmıştır
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı belediye savunmasında davacının belediyeden iş alan alt işveren işçisi olarak çalışmış olduğundan bahisle husumetin alt işverene yöneltilmesi gerektiğini belirtmiş, zamanaşımı ve esastan da davanın reddini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece davalı belediye ile dava dışı alt işveren arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu ve davalının asıl işveren sıfatıyla sorumlu olduğu gerekçesiyle sorumlu olduğuna dair karar verilmiştir. Ancak gerekçeli kararda daha öneki açıklamalarla çelişkili şekilde iş mahkemelerinin kesinleşmiş dosyalarından aradaki ilişkinin muvazaaya dayandığının belirlendiği gerekçesiyle ilave tediye ücreti hüküm altına alınmıştır.
D) Temyiz:
Kararı davalı vekili yasal süresi içinde temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2. Dosya içeriğine göre davacı işçi ile davalı işveren arasında ilave tediye alacağına hak kazanılıp kazanılamayacağı uyuşmazlık konusudur.
İlave tediye alacağının kapsamı, yararlanacaklar, yararlanma şartları, miktarı ve ödeme zamanı 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması hakkındaki kanun ile düzenlenmiştir. Kanun 1. maddesinde devlet ve ona bağlı kurumların hangileri olduğu, ayrıca yararlanacak kişiler açıkça belirtilmiştir.
Buna göre;
A. İşveren kapsamı yönünden devlete ve ona bağlı olmak üzere,
1.Genel, Katma ve Özel bütçeli daireler,
2.Sermayesi değişen kurumlar,
3.Sermayesinin yarısından fazlası devlete ait olan şirket ve kurumlar ve bunlara bağlı kuruluşlar,
4.Belediyeler ve belediyelere bağlı kuruluşlar,
5.3460 ve 3659 sayılı kanun kapsamına giren, sermayesinin tamamı devlete ait olan veya bu sermeye ile kurulan iktisadi devlet kuruluşları,
6.Yukarda belirtilenlerden olmayan diğer kurum, banka ve ortaklıklar olarak yasada açıkça belirtilmiştir.
3460 sayılı yasa bugün itibari ile yürürlükte olan bir yasa değildir. 3659 sayılı yasa ise, banka ve devlet kurumlarında çalışan memurların aylıkları ile ilgili düzenleme getirmiş ve halen yürürlüktedir. Bu yasanın 1. maddesinde, kapsama giren kurumlar daha ayrıntılı açıklanmıştır.
Bu kapsamda yukarda belirtilen kurumlarca, sermayesinin yarısından fazlasına iştirak suretiyle kurulan kuruluşlar ve bunların aynı nispette iştirakleriyle vücut bulan kurumlar, ticaret ve sanayi odaları ve borsalar veya satın alınıp belediyelere bağlanan müesseseler de kanun kapsamına alınmıştır.
Keza 5018 sayılı Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Kanunu’nun merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri, sosyal güvenlik kurumları ve mahalli idarelerden oluşan genel yönetim kapsamındaki kamu idareleri ekli cetvellerde sayılmıştır. Bu cetvellerde Genel Bütçe Kapsamındaki Kamu idareleri, Özel Bütçeli İdareler, Düzenleyici ve Denetleyici Kurumlar ve Sosyal Güvenlik Kurumlarında çalışanların kanun kapsamında olduğunun kabulü gerekir.
Sonuç itibari ile kapsam bakımından, devlet tarafından yasa ve yasanın verdiği yetki ile idari işlemle kurulan ve kamusal yetki ve ayrıcalıklardan yararlanan kamu tüzel kişilikleri ve bunlara bağlı kuruşlarda iş sözleşmesi ile çalışanlara uygulanacağı görülmektedir.
B. İşçi yönünden kapsama gelince:
İş Kanunu kapsamına girsin girmesin, yukarda belirtilen devlet ve ona bağlı kurumlarda İş Kanunu’nun 1. maddesindeki tanıma göre işçi sayılan herkes bu alacaktan yararlanacaktır. Kanun, 4857 ve 1475 sayılı İş Kanunu’ndan önceki İş Kanunu’na atıfta bulunmuştur. 4857 sayılı İş Kanunu işçi tanımına 2. madde de yer vermiştir. Buna göre “bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi” denir. O halde bir iş sözleşmesine dayanarak, yukarda belirtilen kurumlarda çalışan her işçiye ilave tediye ödemesinin yapılması gerekir.
C. Ödenecek ücret yönünde kapsam:
Maddenin son cümlesinde yukarda belirtilen işyerlerinde çalışan işçilere ücret sistemleri ne olursa olsun her yıl için birer aylık ücret tutarında ilave tediye ücreti ödeneceği belirtilmiştir. Devlet ve ona bağlı maden işletmelerinin yeraltında çalışan işçilere, ayrıca bir aylık ödeme dışında birer aylık daha ödemenin yapılacağı kanunun 2. maddesinde açıklanmıştır.
Kanunun 3. maddesinde, işçilere her yıl için birer aylık (yeraltında çalışan işçilere her yıl için ikişer aylık) ilave tediye dışında, birer aylık ücret istihkaklarını geçmemek üzere Bakanlar Kurulu kararı ile aynı oranda bir ilave tediye ödemesi yapılabileceği belirtilmiştir.
Keza kanunun Ek 1. maddesi ile ilave tediyelerin Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılması halinde buna sınır getirilmiş ve “Bu Kanun uyarınca işçilere yapılan ilave tediyelerden ayrı olarak, her yıl için her biri bir aylık istihkakları tutarını (hafta ve genel tatil ücretleri dahil) geçmemek şartıyla toplu iş sözleşmeleri ile en çok iki ikramiye daha verilebilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Toplu İş Sözleşmesi ile yukarda belirtilen kurumlarda çalışan işçilere en çok iki ay daha ilave tediye ödeneceğinin kararlaştırılabileceği, bu miktar üzerinde ödeme yapılacağı şeklindeki düzenlemenin yasal sınırı aşan miktarda geçersiz olacağını kabul etmek gerekir.
Kanun, kapsam içinde olmayan ancak Toplu İş Sözleşmesi uygulanacak işyerleri içinde ek 2. madde ile bir sınırlama getirmiş ve kapsamda kalmayan işyerlerinde Toplu İş Sözleşmeleri ile en çok 4 aylık, yeraltındaki işyerlerin de ise en çok 5 aylık ilave tediye oranında ücret ödeneceği kuralına yer vermiştir. Ancak bu tür işyerlerinde Toplu İş Sözleşmesi ile kararlaştırılan bu tür ödemeleri ilave tediye olarak değil, akdi ikramiye olarak kabul etmek yerinde olacaktır.
Kanunun 4. maddesine göre, ilave tediye alacağının ödeme zamanını, Bakanlar Kurulu belirler. Bakanlar Kurulunun kararı ile ilave tediye alacağı muaccel hale gelir. Ödeme zamanı belli taraflarca kararlaştırılmadığından, Borçlar Kanunu 101. maddesi uyarınca, temerrüt için alacaklının ihtarına gerek vardır. İlave tediye alacağı yasadan kaynaklandığından, talep halinde temerrüt tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir.
Aynı madde de ilave tediye alacağının nasıl hesaplanacağı ve kesinti yapılıp yapılmayacağı belirtilmiştir. Buna göre aylık olarak bu alacağın hesaplanmasında, fazla mesai, evlilik, çocuk zamları veya primleri, ayni yardımlar, hafta ve genel tatil ücretleri gibi esas ücrete dahil olan ödemeler dikkate alınmaz. Bu düzenleme nedeni ile ilave tediye alacağının bir ay için 26 gün üzerinden hesaplanması gerekir.
İlave tediye alacağından sigorta primleri kesilmez. Ancak 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı yasanın 80/c ve 105. maddeleri uyarınca ücretin eki niteliğindeki bu ödeme, 01.10.2008 tarihinden itibaren sigorta prim kesintisine tabidir.
İlave tediye alacağı, ödeme tarihinde işçinin işinden ayrılmış olup olmadığına bakılmaksızın hak edilen yıl içinde o yerde veya aynı idare, teşekkül ve müesseseye ait muhtelif yerlerde geçmiş olan hizmetlerinin toplamı oranında ve son çalıştığı yerde ödenir. İşçi tam yıl çalışmamış ise, ilave tediye o yıl için kıstelyevm esasına göre hesaplanıp ödenecektir.
İşçinin ilave tediye alacağına, esas olacak çalışma süresinin hesaplanmasında iş sözleşmesinin devamı müddetine rastlayan yasal ve idari izinler, hastalık izinleri, hafta tatili ile ulusal, bayram ve genel tatil günleri, çalışılmış gibi hesaba katılır.
Somut olayda davacının davalı belediye işçisi olmadığı ve davalıdan ihaleyle iş alan alt işveren işçisi olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Mahkemece de asıl işveren alt işveren ilişkisine değer verildiği kararda belirtilmiş olmasına rağmen başka işçilerin açtıkları davalarda muvazaa olgusunun kesinleştiğinden söz ederek ilave tediye isteğinin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur. Her dosya kendi içindeki delil durumuna göre değerlendirilir. Davacı işçinin davalı hakkında muvazaa iddialarıyla ilgili dava açmadığı ve muvazaa yönünde bir tespitin yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin karar gerekçesinde sözü edilen Dairemizin 2007 tarihli kararındaki maddi olay ile davacının talepleri arasında bir bağlantı da bulunmamaktadır. Davacı işçinin davalı belediyenin işçisi olarak alt işverene tabi olmaksızın çalıştığı bir dönem bulunmamaktadır. Oysa Dairemizin 2007/ 2257 E, 2007/ 2965 K sayılı kararına konu olayda işçinin, ihale süresinin sona erdiği 28.02.2006 tarihi ile 01.05.2006 tarihleri arasında davalı belediye işçisi olarak çalıştığı belirtilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, başka bir işçinin açtığı davada yapılan tespitlerin dava açmamış işçiler yönünden uygulanması da mümkün olmaz.
Öte yandan, mahkemece de kararın gerekçesinde davalı işverenin asıl işveren sıfatıyla sorumlu tutulduğu açıklanmıştır. Davacının gerçek işvereni dava dışı alt işveren olup, kamu kurumundan iş almış olsa da 6772 sayılı Yasanın 1. maddesindeki koşulları taşımayan alt işverenin ilave tediye ödeme yükümü bulunmamaktadır. Asıl işverenin işçilik alacaklarından sorumluluğu alt işverenin sorumluluğunu aşamayacağından ilave tediye alacağı isteğinin reddi gerekirken yazılı şekilde isteğin kabulüne karar verilmesi hatalı olmuştur…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN : Davalı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, yıllık izin ücreti, genel tatil ücreti, ilave tediye ücreti alacağı ile eşit davranmama tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; eşit davranma tazminatına ilişkin talebin reddine, yıllık izin ücreti alacağının kabulü ile ilave tediye ücreti ve genel tatil ücreti alacağına ilişkin taleplerin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine,
Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile karar bozulmuştur.
Direnme kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece; önceki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Uyuşmazlık ilave tediye ücreti alacağı noktasında toplanmakta olup, diğer hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.
Açıklanan maddi olgu, bozma ve direnme kararlarının kapsamları itibariyle Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafından açılmış işe iade davası bulunmadığından, aynı iş yeri ile ilgili açılan farklı davalarda, 18.12.2004-30.04.2006 tarihleri arasındaki dönemde davalı Seyhan Belediye Başkanlığı ile alt işverenler arasında yapılmış olan taşeronluk sözleşmelerinin muvazaalı kabul edilmesi yönündeki kesinleşmiş mahkeme kararlarının davacılar yönünden de sonuç doğurup doğurmayacağı, buna göre 18.12.2004-30.04.2006 tarihleri arasındaki dönem için davacının ilave tediye ücreti alacağına hak kazanıp kazanamayacağı noktalarında toplanmaktadır.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, dava konusu ilave tediye ücreti alacağının miktarı itibariyle direnme kararına karşı, temyiz yasa yolunun açık olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 1 Ekim 2011 tarihinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) yürürlüğe girmiş, anılan Kanunun 450. maddesiyle de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ek ve değişiklikleriyle birlikte tümüyle yürürlükten kaldırılmıştır. Bununla birlikte yasa koyucu uygulamada birtakım sorunların ortaya çıkmasını engellemek için, 6100 Sayılı Kanun’a geçiş hükümlerini ayrıca düzenlemiştir.
Bu bağlamda 6100 Sayılı Kanunun Geçici 3.maddesi;
“ Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un geçici 2 nci maddesi uyannca Resmi Gazetede ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(2)Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/9/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
(3)Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”
hükmünü içermektedir.
Yukarıdaki madde metninden, bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.9.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten Önceki 427 ila 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.07.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427. Maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL; yine yürürlük tarihinden sonra Yargıtay Daireleri ve Hukuk Genel Kurulu’nca temyiz incelemesi sonucunda verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilebilmesi için 440/III-1.maddesinde aranan parasal sınırı da altı milyar TL olarak değiştirmiştir. 5219 ve 5236 sayılı Kanunlara göre katsayı artışı uygulanarak bu sınırlar arttırılmıştır.
Direnme kararının verildiği 27.12.2012 tarihinde bu miktar 1.690,00 TL’dir.
16.07.1981 gün ve 2494 sayılı Kanun’un geçici maddesi ile temyiz ve karar düzeltme sınırlarına ilişkin değişikliklerin, Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra verilecek nihai kararlara yönelik temyiz ve karar düzeltme istemleri hakkında uygulanacağı belirtilmiş; dolayısıyla, dava hangi tarihte açılmış olursa olsun, temyiz ve karar düzeltme sınırlarının saptanmasında, hakkında bu yollara başvurulan hükmün verildiği tarihteki yasal durumun esas alınacağı kabul edilmiştir.
Bir mahkeme kararının temyiz edilip edilemeyeceği belirlenirken, temyiz hakkının doğduğu (kararın verildiği) tarihteki hukuksal durum esas alınmalı; karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmü temyiz sınırı yönünden hangi düzenlemeyi içeriyor ise, ona bağlı kalınmalıdır. Buradaki “karar” teriminin, Yerel Mahkemenin, Özel Daire bozmasına karşı verdiği direnme kararını da kapsayacağında duraksama bulunmamaktadır.
Yeri gelmişken eldeki davada temyize konu alacak miktarının ne olduğunun açıklanmasında yarar vardır:
Davacı eldeki alacak davası ile; yıllık izin ücreti, genel tatil ücreti, ilave tediye ücreti alacağı ile eşit davranmama tazminatının tahsili istemiş; 15.12.2010 tarihli ek bilirkişi raporunda davacının ilave tediye ücreti alacağının 1.690,00 TL’nin altında olduğu tespit edilmiş, mahkemece tespit edilen miktarın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Mahkemece verilen karar, Özel Dairece, sadece ilave tediye ücreti alacağına yönelik olarak bozulmuş, diğer işçilik alacakları yönünden bir bozma nedeni yapılmadığından, hükmün bu kısmı kesinleşmiştir.
Şu hale göre bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davacının talep edebileceği ilave tediye ücreti alacağının 1.690,00 TL’nin altında olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Direnme kararının verildiği 27.12.2012 tarihinde, temyiz (kesinlik) sınırı 1.690,00- TL olmakla, direnme kararı miktar itibariyle açık biçimde temyiz edilebilirlik sınırı altında olduğundan, anılan karara karşı temyiz yasa yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 26.09.2004 tarih ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklik öncesi şekli ile yürürlükteki 427/2.maddesi gereğince, davalı vekilinin temyiz dilekçesi’nin REDDİNE, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 8/3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.07.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.

03