Yargıtay Kararı Hukuk Genel Kurulu 2013/1654 E. 2015/1106 K. 27.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/1654
KARAR NO : 2015/1106
KARAR TARİHİ : 27.03.2015

Taraflar arasındaki “tahliye” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 4. İcra Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 22.11.2012 gün ve 2012/552 E., 2012/875 K. sayılı kararın incelenmesi davalı/borçlu vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 18.02.2013 gün ve 2012/19207 E., 2013/2586 K. sayılı ilamı ile;
(…Davacı dava dilekçesinde; davalı kiracı aleyhine adi kiraya ve hasılat kira alacağına ilişkin icra takibi başlattıklarını,ödeme emrinin davalı kiracıya tebliğ edildiğini, davalının kira bedeline itiraz etmediği gibi yasal süresi içerisinde kira borcunu da ödemediğinden bahisle davalı kiracının mecurdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davanın kabulü ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı borçlu şirket temsilcisi tarafından 24.08.2012 günlü dilekçe ile 05.06.2012 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinin usulsüz olduğunu ileri sürerek usulsüz tebligatın iptaline karar verilmesini, itiraz üzerine de icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini istemiş olup davalının şikayet dilekçesinin harçlandırılmak suretiyle ayrı bir esasa kaydedilip usulsüz tebligatın düzeltilmesine ilişkin bu şikayet sonuca bağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

TEMYİZ EDEN : Davalı/kiracı vekili

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, İİK’nun 269/a maddesine dayalı, kesinleşen takip nedeniyle tahliye istemine ilişkindir.
Davacı kiralayan vekili, taraflar arasında 30.01.2006 başlangıç tarihli kira sözleşmesi bulunduğunu, süresinde ödenmeyen 47.957,15 TL kira alacağının tahsili için davalı kiracı hakkında tahliye ihtarlı takip başlatıldığını, ödeme emri tebliğine rağmen davalı kiracının takibe itiraz etmediği gibi yasal süresi içerisinde ödeme de yapmadığından temerrüdünün oluştuğunu ileri sürerek davalı kiracının kiralanan taşınmazdan tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı/kiracı vekili, icra takibi sonucu gönderilen ödeme emri tebliğinin usulsüz olduğunu, takipten haberdar olunca icra müdürlüğüne gecikmiş itirazda bulunduklarını, kesinleşmeyen alacaktan dolayı temerrüt oluşmayacağını ileri sürerek davanın reddini savunmuş, dilekçe ekinde 24.08.2012 tarihli ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğine ilişkin üzerinde görülmekte olan davanın esas numarasını yazmak suretiyle şikayet dilekçesi ibraz etmiştir.
Mahkemece, ödeme emrinin 05.06.2012 tarihinde usulüne uygun olarak davalı kiracıya tebliğ edildiği, yasal süresi içerisinde itiraz etmediği ve borcu da ödemediği anlaşıldığından İİK’nun 269/a maddesi hükmü gereğince davanın kabulü ile kiralananın tahliyesine dair verilen karar, davalı kiracı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçeyle bozulmuş, mahkemece, bozma ilamında şikayet dilekçesi olarak kabul edilen 24.08.2012 tarihli dilekçenin, dava dosyasının esas numarası yazılmak suretiyle dosyaya delil olarak sunulduğu, dava açılmasına ilişkin prosedür yerine getirilmediğinden usulüne göre açılmış bir şikayet davasının bulunmadığı, sonradan dilekçenin kaydının yaptırılarak harçlandırılmasının davacı alacaklının müktesep hakkını ihlal edecek nitelikte olduğu, dava dilekçesinin davalı borçluya tebliğ tarihi olan 03.08.2012 tarihi itibariyle de hak düşürücü nitelikte olan şikayet süresinin geçirildiği gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme hükmünü, davalı/kiracı vekili temyiz etmiştir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı borçlu tarafından dava dosyasına sunulan 24.08.2012 tarihli dilekçenin, ödeme emrinin tebliğinin usulsüz olduğuna ilişkin şikayet yoluna müracaat niteliğinde olup olmadığı, şikayet niteliğinde olduğunun kabulü halinde tefrik edilerek sonradan kaydı yapılmak ve harcı yatırılmak suretiyle işlem yapılıp yapılamayacağı, bu durumun dava dilekçesinin tebliğ tarihine göre belirlenen şikayet süresine ilişkin davacının kazanılmış hakkının ihlali sonucunu doğurup doğurmadığı hususlarında toplanmaktadır.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “Şikayet ve Şartlar” başlıklı 16. maddesi, “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikayet olunabilir. Şikayet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.
Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikayet olunabilir.” hükmünü haiz olup Kanun’un 18.maddesi uyarınca
“İcra mahkemesine arzedilen hususlar ivedi işlerden sayılır ve bu işlerde basit yargılama usulü uygulanır.
Şu kadar ki, talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi tetkik merci ine ifade zaptettirmek suretiyle de olur.
Aksine hüküm bulunmayan hallerde icra mahkemesi, şikayet konusu işlemi yapan icra dairesinin açıklama yapmasına ve duruşma yapılmasına gerek olup olmadığını takdir eder; duruşma yapılmasını uygun gördüğü takdirde ilgilileri en kısa zamanda duruşmaya çağırır ve gelmeseler bile gereken kararı verir. Duruşma yapılmayan işlerde icra mahkemesi, işin kendisine geldiği tarihten itibaren en geç on gün içinde kararını verir. Duruşmalar, ancak zorunluluk halinde ve otuz günü geçmemek üzere ertelenebileceği ertelenebilir.”
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 317/1. maddesinde, dava açılmasının ve davaya cevap verilmesinin bir dilekçe ile olacağı, 317/4. maddesinde ise dava ve cevap dilekçelerinin yönetmelikte belirlenecek formun doldurulması suretiyle de verilebileceği hükmolunmuştur.
Davanın açılmasına ilişkin Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliği’nin 36. maddesi uyarınca;
“ (1) Dava dilekçesi, tevzi bürosu, ön büro veya tevzi işiyle görevlendirilen yazı işleri personeline teslim edilir.
(2) Dava dilekçesi, dava harca tabi ise harç ve gider avansı, harca tabi değilse gider avansı tahsil edildikten sonra tevzi edilir ve tevzi formunun bir örneği başvuru sahibine verilir.
(3) Tevzi işlemi tamamlandığında, dosya hangi mahkemeye gönderilmiş ise o mahkemenin esas kaydından numara alır ve sistem tarafından aynı anda tevzi formu düzenlenir. Tevzi formu, dava veya işlerin hangi mahkemeye veya hukuk dairesine gönderildiğini gösteren ve başvuru sahibine verilen alındı belgesidir. Tevzi formu, dağıtım yapılan mahkemenin adını, dosyanın esas numarası ile esas numarasının verildiği tarih ve saati, dosya türünü, tarafların ad ve soyadlarını, davanın konusunu ve varsa ilişkili dosya numarasını içerir.
(4) Başka yer tevzi bürosundan açılan davalarda da yukarıdaki fıkralar uygulanır. Başka yer tevzi bürosu, ilgili mahkemeye doğrudan tevzi yapar ve teslim aldığı evrakı elektronik ortama aktarır, fizikî evrakı da gecikmeksizin ilgili mahkemeye gönderir. Posta ve havale masrafı düşüldükten sonra, gider avansından kalan miktar ilgili mahkemenin hesabına aktarılır.
(5) Dava, dava dilekçesinin tevzi edilerek kaydedildiği tarihte açılmış sayılır.
(6) Herhangi bir nedenle elektronik ortamda işlem yapılamaması halinde durum bir tutanakla tespit edilir ve işlem fiziki ortamda yapılır. Elektronik sistem açıldığında fizikî ortamda yapılan işlemler gecikmeksizin elektronik ortama aktarılır. Bu durumda dava, söz konusu tutanağın düzenlendiği tarihte açılmış sayılır.
(7) Fiziksel ortamda gelen tüm belgeler derhal elektronik ortama aktarılır.
(8) Gerçek kişilerin UYAP Vatandaş Bilgi Sistemi üzerinden, tüzel kişi temsilcilerinin UYAP Kurum Bilgi Sistemi üzerinden dava açabilmeleri için elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Gerçek ve tüzel kişilerin elektronik ortamda açacakları davaların yargılama harçları ve gider avansı elektronik ortamda mahkeme veznesinin bağlı olduğu banka hesabına aktarılır. Bu işlemlerin kredi kartı ve benzeri ödeme araçları ile de yapılması sağlanabilir. Dava, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda erişebileceği bir tevzi formu oluşturulur.
(9) Taraf vekillerince UYAP üzerinden güvenli elektronik imza ile dava açılabilir. Bu işler için ayrıca el ürünü imzalı belge istenmez. Avukatların UYAP Avukat Bilgi Sistemi üzerinden dava açabilmeleri için güvenli elektronik imza sahibi olmaları gerekir. Yargılama harçları ve gider avansı davanın açılması esnasında avukat tarafından elektronik ortamda mahkeme veznesi hesabına aktarılır. Ayrıca bu işlemlerin baro kartı veya kredi kartı gibi ödeme araçlarıyla yapılması sağlanabilir. Dava, dilekçenin sisteme kaydedildiği tarihte açılmış sayılır. İşlem sonucunda başvuru sahibinin elektronik ortamda erişebileceği bir tevzi formu oluşturulur.
(10) Dava, fiziksel ortamda mesai saati, elektronik ortamda ise saat 00:00’a kadar açılabilir.”
Aynı Yönetmeliğin 37. maddesi gereğince, basit yargılama usulünde de dava açılması ve davaya cevap verilmesinin dilekçeyle olacağı, dava ve cevap dilekçelerinin UYAP Bilgi Sistemlerinde yer alan dava ve cevap dilekçesi formları doldurulmak suretiyle de verilebileceği” belirtilmiştir.
Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, icra mahkemelerine yapılan başvurulardan da niteliğine göre harç alınmaktadır. Bu başvurulardan 16. maddede düzenlenen şikayet ile 68 ve 68/A maddelerinde düzenlenen itirazın iptali talepleri için başvurma harcı alınır. İcra mahkemesi kararları kural olarak maktu karar ve ilam harcına tabidirler. İcra mahkemelerinde görülmekle birlikte nispi karar ve ilam harcına tabi davalar da bulunmaktadır (örneğin 97 ve devamı ile 228. maddelerde düzenlenen istihkak davaları).
Özellikle belirtilmelidir ki, icra mahkemesinin görev alanına giren itirazın kaldırılması (m. 68 ve 68A) ve şikayet (m.16) başvuruları usul hukuku anlamında “dava” niteliği taşımamaktadır. Nispi harcın, ancak davalarda esas hakkında karar (hüküm) verilmesi halinde alınması söz konusu olduğundan, itirazın kaldırılması ve şikayet ile ilgili kararlar nispi değil, maktu harca tabidir (B. Kuru, İcra Ve İflas Hukuku El Kitabı, 2004 Baskı, s.110).
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olaya gelince; davalı borçlu şirket temsilcisi 24.08.2012 günlü dilekçe ile 05.06.2012 tarihinde tebliğ edilen ödeme emrinin usulsüz olduğu ileri sürülerek usulsüz tebligatın iptaline karar verilmesini, itiraz üzerine de icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini istemiş olup davalının 24/08/2012 tarihli dilekçesinde harç yatırılmamış ise de önbüro müdürünün havalesi bulunduğu anlaşılmaktadır.
İİK’nun 18/2. maddesi gereğince, “ talep ve cevaplar dilekçe ile olabileceği gibi tetkik merciine ifade zaptettirmek suretiyle de” olabileceğinden davalı kiracının icra mahkemesine başvurusu şikayet niteliğindedir.
İİK 16 ve devamı maddelerinde düzenlenen şikayet olup başvuru harcına tabi olup davalı harç yatırdığına ilişkin harç makbuzu ibraz etmemiştir. 06.02.1984 tarih ve 7/3 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre harca tabi davalarda dava harcın yatırıldığı tarihte açılmış sayılır.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeer sırasında bir kısım üyeler tarafından, davalının cevap dilekçesi ekinde ibraz ettiği ve üzerine görülmekte olan kesinleşen takip nedeniyle tahliye davasının dosya numarası yazılmak suretiyle ibraz ettiği 24.08.2012 tarihli dilekçesinin şikayet dilekçesi olarak kabul edilemeyeceği, edilse bile dava dilekçesinin tebliğinden itibaren 7 günlük süre içinde itiraz yapılmadığı ileri sürülmüş ise de şikayetin süresinde olup olmadığının mahkemesince inceleneceği gerekçesiyle ve yukarıda belirtilen gerekçelerle kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.
Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.
S O N U Ç : Davalı/kiracı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 27.03.2015 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ
Dava, İİK’nun 269/a maddesi gereğince ihtarlı ödeme emrinin tebliğine rağmen kira borcunun ödenmemesi ve takibin kesinleşmesi nedeniyle davalının tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, takibin kesinleştiği ve borcun ödenmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de Yüksek 6. Hukuk Dairesince, davalının cevap layihası ekinde bilgi mahiyetinde verdiği dilekçenin ayrı bir esasa kaydedilip bu şikayet sonucu beklenerek karar verilmesi gerektiğinden bahisle mahkeme kararı bozulmuştur.
Ancak, davalı vekili cevap layıhasında icra dosyasındaki ödeme emrinin usulsüz olduğunu ve bu nedenle şikayet davası açtığını beyan etmiş ve cevap layihasının son kısmına da “vekalet sureti ve açılan dava dosya numarası bilgileri eklidir” yazmış ve derdest bu dosyaya delil olarak ibraz edildiğini belli etmek üzerede şikayet dilekçesinin üzerine derdest dosyanın mahkeme ismini ve esas numarasını yazmıştır.
Davalı vekili, somut davaya bilgi mahiyetinde bu dilekçeyi ibraz etmesine rağmen, usulüne uygun bir biçimde şikayet davasınıda açmamıştır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve HMK Yönetmeliği’nin 36 ncı maddesi gereğince dava, harcı alınarak tevzi edilir ve tevzi edildiği tarihte açılmış sayılır. Davalının, somut davaya verdiği cevap layıhası ekine bilgi mahiyetinde şikayet dilekçesi eklemiş olması süreye tabi olan bu davanın o tarihte açıldığını göstermez. Zaten davalının amacının dava açmak olmadığıda cevap layıhasının sonuna yazdığı “açılan dava dosya numarası bilgileri eklidir.” cümlesinden anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan bu dilekçe ile usulünce dava açıldığı kabul edilerek dilekçenin esas defterine kaydı ile bu davanın sonucunun beklenmesi gerektiği yönündeki Sayın Çoğunluğun görüşüne iştirak edemiyorum.