YARGITAY KARARI
DAİRE : Hukuk Genel Kurulu
ESAS NO : 2013/1316
KARAR NO : 2015/34
KARAR TARİHİ : 14.01.2015
Taraflar arasındaki “davalı tarafın tasarım tescil başvurusuna karşı davacı tarafından yapılan itirazın reddine dair Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu kararının iptali ve davalı tasarımlarının hükümsüzlüğü” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 4. Fikri ve Sinaî Haklar HukukMahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 29.11.2010 gün ve 2009/292 esas, 2010/503 karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04.07.2012 gün ve 2011/4737 esas, 2012/11911 karar sayılı ilamı ile;
(…Davacı vekili, davalının 2008 06050 sayılı “ÇİKOLATA 1.1,2.1,3.1” isimli tasarım tescil başvurusuna müvekkili tarafından yapılan itirazın TPE YİDK’nun 2009/T-602 sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa davalının tasarımının yeni ve ayırt edici olmadığı gibi, ayırt edilemeyecek kadar benzerlerinin başvuru tarihinden önce çeşitli firmalarca tescilli ve tescilsiz olarak kullanıldığını ileri sürerek, TPE YİDK’nun 2009/T-602 sayılı kararının iptaline, davalı tasarımının tescili halinde hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili, davacının itiraz aşamasında sunduğu ve internet çıktısından ibaret olan belgelerin davalı tasarımının yenilik ve ayırt edicilik vasfı bulunmadığını ispata yeterli olmadığından itirazın reddedildiğini, yapılan işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu savunmuştur.
Davalı şirket vekili, müvekkilinin tasarımlarının konusunu iki farklı renkteki çikolatanın birbirine karışmadan bir arada bulunmasının oluşturduğunu, bu yönü ile dünyada ilk olan tasarımın ayırt edicilik özelliği de bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, aksi yöndeki bilirkişi görüşüne nazaran, iddia, savunma toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davacı tarafça davalı tasarımının geometrik formlarının yeni ve ayırt edici olmadığı iddiasında bulunulduğu, oysa davalı tasarımlarında koruma talep edilen hususun tasarımın geometrik şekli veya üzerindeki baskı ya da desen değil, bitter ve sütlü çikolatanın bira araya getirilmesi ile oluşturulan görüntü olduğu, öte yandan bilirkişilerce davalı tasarımından önce kamuya sunulduğu bildirilen iki renkten oluşma kurabiyelerin davalı tasarımlarının yenilik özelliğini ortadan kaldırdığı yönünde görüş bildirilmiş ise de, tasarım konusu ürünler ile kurabiyelerin farklı grup ürünler olduğu, bu durumda davalı tasarımlarının yenilik ve ayırt edicilik vasıflarının bulunduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, tasarım tescil başvurusuna yapılan itirazın reddine dair YİDK kararının iptali ve tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece karşılaştırılan tasarımlara ilişkin ürün tipolojileri farklı olduğu gibi dava konusu tasarımda bitter ve sütlü çikolatanın bir araya getirilmesiyle oluşan kendine has rengi ve dokusu olan bir görünüme sahip olmasının tasarımlara yenilik ve ayırt edicilik unsuru kazandırdığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dava konusu tasarımlar iki boyutlu 3 adet çikolata ürünü tasarımından oluşmaktadır. Bilirkişi heyeti tarafından araştırmaya dayalı olarak düzenlenen raporda; farklı renk ve kombinasyonlardan meydana gelen kurabiye ürünü tasarımının varlığının uyuşmazlık konusu tasarımların yenilik unsurunu ortadan kaldırdığı mütalaa edilmiştir. Kural olarak iki boyutlu bir tasarımın uygulandığı ürün cinsini farklı olması yenilik unsurunun değerlendirilmesinde dikkate alınamaz. Bu bakımdan daha önce mevcut olan bir tasarımın farklı bir üründe kullanılması nedeniyle yenilik özelliği kazandığına dair mahkeme görüşü benimsenemez. Kaldı ki davalı şirket tarafından TPE’ne verilen tarifname düzeltme formunda dava konusu tasarımların koruma kapsamının çikolata ürününün şekli, deseni ya da baskısıyla ilgili olmayıp sadece bitter ve sütlü çikolatanın bitişik olması ile sınırlı olduğu beyan edilmiştir.
Bu durumda, tarifnamede sınırlanan koruma kapsamı ve yukarıda belirtildiği üzere iki boyutlu tasarımlar bakımından tasarımın farklı ürün cinsi üzerinde uygulanacak olmasının yenilik unsurunu oluşturmayacağı dikkate alınarak 554 Sayılı KHK’nin 3/a, 5, 6, 7 ve 11. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, davalı tarafın tasarım tescil başvurusuna karşı davacı tarafından yapılan itirazın reddine dair Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (TPE YİDK) kararının iptali ve davalı tasarımlarının hükümsüzlüğü istemine ilişkindir
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davacı vekili getirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nda uyuşmazlığın esasının görüşülmesinden önce, davaya konu tasarımlar ile dava dışı başka kişilere ait tasarım görünümlerine ilişkin şekillere direnme kararında yer verilmesinin 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297.maddesine aykırı olup olmadığı, burada varılacak sonuca göre yerel mahkeme direnme ilamının usule uygun bir gerekçe taşıyıp taşımadığı hususu ön sorun olarak ele alınmıştır.
Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle mahkeme kararlarının niteliği ile gerekçeli kararın hangi hususları kapsayacağına ilişkin yasal düzenleme irdelenmelidir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesi: “ Hüküm Türk Milleti Adına verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
b) Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini.
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
ç) Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini.
d) Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını.
e) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde düzenleme getirmiştir.
Hemen belirtmelidir ki, hükümler davayı esastan halleden ve taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren nihai kararlardır (HMK, m. 294).
Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Hâkim, hükmün gerekçesini hazırlarken içtihat ve bilimsel görüşlerden yararlanabilir. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini kendiliğinden araştırıp bulmalı ve hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve nedenlerini gerekçede açıklamalıdır. Gerekçe, hakimin tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar (Kuru Baki/ Arslan Ramazan/Yılmaz Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Yetkin Yayınları, Ankara 2011, 22. Bası, s. 472).
Bu açıklamalar ışığında eldeki davada ön sorun incelendiğinde; mahkemece direnme kararının gerekçe kısmında davalı taraf adına tescilli tasarımlar ile yenilik ve ayırt edicilik kıyaslamasında kullanılan dava dışı kişilere ait tasarımlara ilişkin görünümlere (fotoğraf ve şekillere) yer verilmiştir.
Mahkemece, gerektiğinde hükmün eki niteliğinde kroki ve şekillere kararın ekinde yer verebilir ise de, hükmün gerekçe kısmında, yukarıda anılan yasal düzenlemelere uygun düşmeyecek biçimde şekillere yer verilmesi, davadan davalar doğmasına, tarafların yeniden uyuşmazlığa düşmelerine, infazda tereddüde neden olunmasına yol açabilecektir. Renk, boyut ve diğer özelliklerinden yoksun bir şekilde markaların ve tasarımların gerekçeli karara eksik yansıtılmaları yanıltıcı sonuçlara neden olabilecektir.
Ayrıca, endüstriyel tasarımın ilgi alanının genişliği dikkate alındığında, mahkeme ilamının saygınlığını zedeleyici durumların oluşmasına meydan verilmemesinin gerektiği de gözden uzak tutulmamalıdır.
Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 02.11.2011 gün, 2011/11–567 esas, 2011/676 karar ve 14.11.2012 gün, 2012/11–417 esas, 2012/791 karar sayılı ilamlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu durumda, yerel mahkemece yapılacak iş; gerekçeli kararı HMK’nın 297. maddesine uygun şekilde kaleme alarak, taraflara ve dava dışı kişilere ait tasarım şekillerine mahkeme ilamında yer vermemektir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan değişik nedenlerle ve salt bu usulü eksikliğe dayalı olarak direnme kararının bozulmasına, bozma nedenine göre, davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen değişik nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre davacı vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 14.01.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.